Kadınlar krizin yükünü taşıyor: Geçinmek mümkün mü?

  • 09:04 5 Ağustos 2025
  • Emek/Ekonomi
İZMİR - Kadınlar, derinleşen ekonomik kriz karşısında ayakta kalmakta zorlanıyor. “Artık gündelik hayatımızı bile sürdüremiyoruz” diyen kadınlar, bütçenin halka ayrılmasını isterken savaşa hayır diyor.
 
Türkiye’de ekonomik kriz, kadınların yaşamını derinden sarsıyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma (OECD) verileri, kadınların iş gücüne katılımının yalnızca yüzde 35 olduğunu ortaya koyarken; TÜİK’in 2024 verileri, kadın yoksulluğunun erkeklerden daha yüksek olduğunu gösteriyor. Yıllık enflasyon yüzde 37,86 seviyesinde; gıda yüzde 32,87, konut yüzde 67,43, eğitim yüzde 71,67 oranında arttı. Artan hayat pahalılığı, ev içi bakım ve temizlik yükünü kadınların sırtına daha fazla bindirirken, düşük ücretli işlere sıkışmış kadınlar hem ekonomik hem de sosyal açıdan büyük bir çıkmaza sürükleniyor. Krizin kanıksandığı bu dönemde kadınların tek sorusu aynı: “Geçinmek mümkün mü?”
 
Kadınlara nasıl geçindiklerini sorduk.
 
‘Yerel esnaf dayanışmayla ayakta, ekonomik kriz zorluyor’
 
Yıllardır Kemeraltı’nda kıyafet satan Melahat Karayazıcı, esnafların ancak birbirleriyle dayanışma içinde olarak ayakta durabildiklerini belirtti. Esnafın borç içinde varlığını sürdürmeye çalıştığını dile getiren Melahat Karayazıcı, “Sıcaklarla birlikte ekonomik krizler nedeniyle halkın alım gücü düştü. Buna bağlı olarak alışverişler de azalıyor. Biz birbirimize zincir gibiyiz; halk alabilirse biz de alıyoruz, toptancı da bize satabiliyor. Halkalar zayıfladıkça herkes borç içinde işini yürütmeye çalışıyor. Yıllardır varız; pandemi gibi kötü günler de geçirdik. Biz maket değiliz, bir mahallenin bakkalı gibiyiz. 50 lira eksik verildiğinde kabul ederiz ama markette 50 lira eksik kabul edilmez. Ben yaş itibarıyla bir dönemi geride bıraktım ama bu vatan bizim; gelecek nesiller için güzel bir Türkiye olsun istiyoruz. Büyük AVM’ler de olsun ama yerel esnaf da yaşasın. Çünkü asgari ücretle geçinen insanlar var ve bu nedenle bizlerin de var olması gerekiyor. Çözümsüzlük diye bir şey yok. Ülke olarak her şeye sahibiz. Meclistekiler bizim vekillerimiz. Ben elbisemi satarım; onlar da Türkiye’de olabilecek güzellikleri hayata geçirir. Destek de isteriz. Kira artıyor, klimalar çalışıyor, elektrik faturaları yükseliyor. Faturalarda indirim yapılabilir mesela. Ben vergisini veren bir vatandaşım; olması gerekeni istemek en doğal hakkımız” dedi.  
 
‘Türkiye’de geçinmek zor, Avrupa’ya gitmeyi düşünüyoruz’
 
Veteriner teknikeri olmasına rağmen işsizlik nedeniyle Organize Sanayi Bölgesi’nde montaj işçisi olarak çalışan Servet Akkaya, 13 yaşındaki kızıyla birlikte yaşadığını belirtti. Eşinden 8 yıldır boşanmaya çalıştığını, bu süreçte eşinin hiçbir destekte bulunmadığını dile getiren Servet Akkaya, “Tek başıma çocuk büyütüyorum. 8 yıldır evli olduğum adam aramıyor, sormuyor; adeta kayıp. Kızımın okul masrafı, kira, faturalar... Her şey bana bakıyor. Küflü ekmek yediğimiz günler oldu. Sosyal yardımlarla geçindik, fakat daha işe başlamadan o yardımlar da kesildi. Kıyafetleri bile eş dost ve aile desteğiyle alıyoruz. Okul masrafları artacak. Yurt dışına gitmeyi düşünüyoruz ama boşanmadığım için pasaport çıkaramıyorum. Oranın şartları buraya göre bin kat daha iyi. Gelecek, hiç kimse için parlak görünmüyor. Tıp okuyan yeğenim bile yurtdışını düşünüyor. Eğer sosyal bir ülke olsaydık, gitmeyi düşünmezdik. Almanya gibi sporcusuna, kadınına destek veriyor. Ama burada konuşma özgürlüğümüz bile yok. Türkiye’de kadınlar, ancak birbirine destek olursa ayakta kalabilir” sözlerini kullandı.  
 
‘Savaş durursa rahat ederiz’
 
Soy ismini vermek istemeyen Türkan, midye dolma yaparak geçimini sağladığını dile getirdi. Yaklaşık 50 yıl önce Mardin’den göç etmek zorunda kaldıklarını belirten Türkan, şunları söyledi: “Burada sürünerek geçiniyoruz, çok perişanız. Kira ödüyoruz, faturaları karşılamaya çalışıyoruz. Eşimin eli sakat; 4 oğlum cezaevinde, siyasi tutsak. Onlara ben bakmaya çalışıyorum. Biz barış olsun istiyoruz, dünya iyi olsun istiyoruz. Bu yaşımıza geldik, rahat yüzü görmedik. Artık biraz rahat etmek istiyoruz. Her şey çok pahalı; nedeni de savaş tabii ki. Savaş dursun ki biz de rahat edelim.”
 
‘Bütçeyi yurttaşlarına harcamalılar’
 
Çiçek satarak geçimini sağlayan Melek Zara, gelirinin yurttaşların alım gücüne bağlı olduğunu ifade etti. Çiçekler satılmadığında solduğunu ve çöpe gitmek zorunda kaldığını dile getiren Melek Zara, “Görüyorsunuz, garibanız. Ekmeğin bayatını alıyoruz, pazara gidemiyoruz. Et yemiyoruz, özel hiçbir şeyimiz yok. Üstümüze başımıza elbise alamıyoruz, eskilerle idare ediyoruz. Eşim evde rahatsız. Eskiden kadınlar para biriktirebiliyordu; kötü günler için saklardık. Annelerimiz, ninelerimiz yapardı. Çocuklarımız, torunlarımız var. Oğlumun üç çocuğu var, asgari ücretle geçiniyor. Ucu ucuna yetiyor. Fabrikada ayakları paramparça olana kadar çalışıyor. Tatil yüzü, deniz yüzü görmeyiz. Haberleri dinliyorum; iç açıcı hiçbir şey yok. İnsanları rahat bıraksınlar. Bütçeyi, insanların refahı için harcamalılar. Bana biraz daha destek verebilirler. Devlet, bütçeyi halk için harcayabilir ama savaşa, dışarıya harcıyor. Devlet işlerini çok bilmem ama şu garibanlıkla biz de bir şeyler anlıyoruz. Devlet vatandaşını düşünseydi, ben 65 yaşında, KOAH hastası bir kadın olarak bu sıcakta neden çalışmak zorunda olayım? Vicdana sığmaz; kötü durumdayız. Bir odalı ev 10 bin lira, bir şişe yağ kaç ay gidiyor ki? 3 bin lira engelli maaşı alıyorum, 3 bin 500 lira elektrik faturası ödüyorum. Biz altın, takı peşinde değiliz; yalnızca geçinelim yeter diyoruz” şeklinde konuştu.  
 
‘Pazardan azar azar alıyorum’
 
Hiçbir emekli maaşı veya devlet desteği olmadan geçinmeye çalıştığını ifade eden 72 yaşındaki Hatay Yıldız, “Geçinemiyoruz, kirada oturuyoruz. Emeklim yok. Kızım sakat. Ay sonunu göremiyorum. Pazardan azar azar alıyorum, para yok. Bu sefer limon bile almadım. Çok fakirim. Oğlum burada işe girdi, çocuklarım burada diye memleketi bıraktık geldik. Orası daha iyiydi; orada her şey vardı, mülkümüz, davarımız vardı. Şimdi çekiyoruz” ifadelerini kullandı. 
 
‘Olan bize oluyor’
 
Eşinin hurdacılıktan kazandığı para ile geçindiklerini belirten ev işçisi Canan Duyar da yaşadıkları ise şu sözlerle aktardı: “Evim kira, ayda 10 bin lira veriyoruz. Üç çocuğum var. Bazen kirayı ödeyemiyoruz. Her şeyden yarım kilo alıyoruz. Çocuklar her şeyi istiyor ama alamıyoruz. Eşim hasta, işe gidemiyor. Mecburen geriledik. Borçlar birikti. Artık hükümet değişsin. Türkiye’nin parası var ama nereye harcadıklarını bilmiyoruz. Herkes kendi cebine akıtıyor, halka hiçbir şey yok. İnsanlar bir kilo sebze bile alamıyor. Parayı nereye harcıyorlar bilmiyorum; olan bize oluyor.”