
Ceylan Akça: İktidar cesur olsun
- 09:03 5 Ağustos 2025
- Güncel
Şehriban Aslan
AMED - Sürece ilişkin değerlendirmelerde bulunan Ceylan Akça Cupolo, “Cesur olmak, güven vermek ve inşa edici bir rol üstlenmek bu süreç için olmazsa olmazdır. Bu yüzden İktidara cesur ve güven veren bir pozisyon öneriyoruz” dedi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat tarihli “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısının ardından silahların yakılarak imha edilmesine kadar gelen bir süreç var. Buna karşın iktidarın somut adımlar atmıyor olması toplumsal güven ortamını değil endişe ve kuşkuya neden oluyor. Meclis’te kurulacak komisyona ilişkin tartışmalar sürerken Meclis’in 1 Ekim’e kadar tatile girmesi toplumsal tepkiyi derinleştiren unsurlardan biri haline geldi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Amed Milletvekili Ceylan Akça Cupolo, barış için toplumsal güvenin elzem olduğunu belirterek sürecin gerekliliklerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘İktidar ürkek davranmasın’
Devletin mevcut süreçte izleyici bir pozisyonda bulunduğunu belirten Ceylan Akça, iktidarın sessizliğinin sosyal ortamı gözlemlemek için olduğunu kaydetti. Bunun doğru bir yaklaşım olmayacağının altını çizen Ceylan Akça, “Bu sürecin aktif aktörlerinden biri Sayın Abdullah Öcalan diğerleri de Devlet Bahçeli, Tayyip Erdoğan, toplum, siyasi partiler, kadınlar, çocuklar, gençler olarak birçok kesim var. Çoğu sesini yükseltiyor ve bu sürece katılıyor. Örneğin, Van’daki bir kilise rahibinden geçtiğimiz günlerde süreçle ilgili bir beyan geldi. Onlar da bu sürece katılmak istediğinden bahsediyordu. Herkesin süreci sahiplendiği bu ortamda iktidarın ürkek davranmasının bir gerekçesi olamaz. Hele ki sürekli güçlendirme ihtiyacı olduğunu söyledikleri iç cephe bu kadar sarsılıyorken iç cephenin asıl sıvası olacak barışa dair mesafeli tutumları kabul edilebilir bir durum değil. Ancak buna rağmen kırmızıçizgiler olmadan daha açık bir şekilde, daha kapsayıcı ve bu sürece verilebilecek her şansı verecek bir esneklikte durmaya çalışıyoruz. Bazen iktidarın üzerine dahi düşen sorumlulukları alarak ve yapılması gerekenleri yaparak süreci başarıya ulaştırmaya çalışıyoruz” dedi.
‘Cesaretleri varsa adım atsınlar’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın gerçekleştirdiği barış çağrılarına iktidarın tecrit politikalarıyla dönüş yaptığına değinen Ceylan Akça, “Çağrı bu denli bedenleşmiş bir durumdayken bu şansı değerlendirmemek iktidarın ancak aleyhine olabilir. Sıklıkla söylediğimiz ‘Kürt meselesini çözmeyen çözülür’ konusu artık onların ciddi bağlamda inandıkları ve bu riski gördükleri bir yerde durmakta. Bu şansı ne tam sahiplendikleri ne de tam kaçırdıkları, ara bir süreçte durdukları bir noktadayız. Ancak barış tıpkı savaş gibi cesur insanların yapabileceği bir şeydir. Eğer söyledikleri gibi cesaretleri varsa ve bu ülkenin tam potansiyeline ulaşması için gerekli adımları atacaklarsa bu şansı değerlendirirler. Karşılıklı güven olmaksızın barış yapmak zordur. Bu güveni inşa etmek de karşılıklı adımlar atmaktan geçer. Bir tarafa sürekli olarak barışa koşması gerektiğini söylerken, o koşan taraftan arkasına bakmadan kaçıyor olmak bir güvensizlik ve korkaklık ifadesidir. Cesur olmak, güven vermek ve inşa edici bir rol üstlenmek bu süreç için olmazsa olmazdır. Bu yüzden İktidara cesur ve güven veren bir pozisyon öneriyoruz” dedi.
‘TBMM yaz tatilini bir kenara bıraksın’
Devlet Bahçeli’nin “Öcalan gelsin Meclis’te konuşsun” sözü ile çözüm için meclise işaret edilmesinin önemli bir husus olduğunu aktaran Ceylan Akça, “ Sayın Abdullah Öcalan bunun için gerekli bütün rolü üstlenmeye hazır olduğunu belirtti ve 27 Şubat’ta kendi kurduğu örgütün feshi için çağrı yaptı. Fesih çağrısı, kongrenin gerçekleşmesi, silahların imha edilmesi tüm bu adımlar gerçekleştirildi. Şimdi bir grup barışa koşuyor bir grup da aynı oranda barıştan kaçıyor gibi duruyor. Bu iyi bir görüntü değil. Bu süreç gidecekse bir fermuar gibi gitmelidir. Bir adım oradan bir adım buradan atılmalı. Bunun güveni inşa edebileceğini ve somut çıktıları olabileceğini düşünüyoruz. Şu ana kadar gördüğümüz en somut çıktı komisyondu. O da hala resmen kurulmuş değil. İçeriğe ilişkin tartışmalar sürüyor. Bu tartışmalar sürerken devasa adımlar atmış diğer aktör var. Devletin şuan aynı ölçüde hatta daha büyük bir adımla buna yanıt vermesi gerekiyor. Komisyon bunlardan biriydi ama ne yazık ki meclis tatile girdi. Şuan meclis çalışmadığı için yasa yapamayacak. Komisyon çalışsa bile onun çıktılarını yasaya çevirecek bir zemin olmayacak. Bu koşullarda 1 Ekim’e kadar beklememiz gerekecek. Meclisin yaz tatilini bir kenara bırakması, TBMM’nin, orman yangınları gibi birçok kriz devam ederken bu krizlere yanıt olmak için bir an önce toplanması ve daha işler ve yapıcı hale gelmesi gerekiyor” sözlerine yer verdi.
‘Ada hapishanesi lağvedilmeli’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “İmralı Adası’nı barış adasına dönüştüreceğiz” söylemine yer veren Ceylan Akça, ziyaretlerin tüm kesimlere açık olması gerektiğini aktardı. Ceylan Akça, “Oraya yalnızca aile, avukat ve heyetlerin değil herkesin gidebilmesinin önü acımalı. Özellikle kadın gazetecilerin gitmesinin önü açılmalıdır. Barışa katkı sunmak isteyen herkesin oraya gitmesi gerekiyor. İmralı Ada’sının da ana kara parçasına erişebileceği koşullar oluşturulmalı. İzole ederek ve insanları gözden uzak tutmaya çalışarak bu süreç sağlıklı bir şekilde ilerletilemez. En nihai olan şey İmralı’daki Ada Hapishanesi sisteminin tümden lağvedilmesi olacaktır” şeklinde belirtti.
Halk toplantıları esnasında karşılaştığı 30 yıllık bir tutsağın mücadelesi ve barış çağrısı ile sözlerini tamamlayan Ceylan Akça, şu ifadelere yer verdi: “Halk toplantıları yapıyoruz. Lice’nin bir köyüne gittik. O köyde toplantıya katılanların yüzde 90’ı kadın ve gençti. Toplantının bir kısmında bilgilendirmelerde bulunduk. Sonrasında biri geldi ve ‘ben 35 yıl önce bu köy ve çevresinde insanlara Kürt hareketini, taleplerimizi ve eşitlik mücadelemizi anlatıyordum. Sonra 30 yıl boyunca tutsak kaldım. 30 yıllık esaretin ardından yine bu köye döndüm ve şimdi barışın propagandasını yapıyorum. Sizden o gün verdiğiniz desteğin aynısını bugün barış için istiyorum’ dedi. Bu büyüleyici bir andı. Bu mücadeleye gençliğini vermiş birinin aklaşmış saçları ile yine içinde bulunduğunu görmek müthişti.”