20 Haziran Dünya Mülteci Günü: Emekleri her alanda sömürülüyor

  • 12:45 20 Haziran 2018
  • Güncel
İSTANBUL - İHD İstanbul Şubesi, 20 Haziran Dünya Mülteci Günü dolayısıyla Türkiye'deki mültecilerin maruz bırakıldıkları hak ihlallerine dikkat çekerek, bu ihlallerin son bulması çağrısında bulundu. 
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, 20 Haziran Dünya Mülteci Günü nedeniyle yazılı bir açıklama yayınladı. Açıklamada, mülteciliğin, çatışma, şiddet ve zulüm sebebiyle meydana gelen bir sonuç olduğunu kaydedilerek, Hiç kimsenin evinden yaşam alanlarından uzak olmayı istemeyeceğini ve mülteciliği tercih etmeyeceğini ifade edildi. 
 
'Dünyada 68 buçuk milyon insan yerinden edildi'
 
2011 yılında başlayan Suriye savaşı ile dünya da en büyük mülteci oranına ulaşıldığına dikkat çekilen açıklamada, "Birleşmiş Milletlerin Raporu'na göre 1996 yılında zorla yerlerinden edilenlerin sayısı 37.3 milyon iken 2017 Küresel Eğilimler Raporunda bu sayı 68 buçuk milyonu bulmaktadır. Bu sayının 25,4 milyonunu mülteciler, 43,1 milyonunu ise ülke içinden yerinden edilmiş kişiler oluşturmaktadır. Yüzde 52'si 18 yaş altı çocuklardan oluşuyor. 178 bin 800 çocuk ise refakatsiz ve ailelerden ayrı durumdadır" diye belirtildi.
 
En fazla mülteci Türkiye'de 
 
Suriye'deki iç savaş ve yaşanan yoğun göç dalgasından dolayı Türkiye'nin diğer ülkelere göre en fazla mülteci sayısına ulaşıldığına dikkat çekilen açıklamada, BMMYK Nisan 2018 Türkiye verilerine dikkat çekildi. Açıklamanın devamında şu sözlere yer verildi: "Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) Nisan 2018 Türkiye verilerine göre Türkiye'de bulunan mülteci sayısı toplamda 3.9 milyondur. Bunların 3 buçuk milyonu Suriyeli, 169 bini Afgan, 143 bini Iraklı, 35 bini İranlı, 4 bin 800'ü Somalili, 10 bin 800'ü ise diğer tabiyetlere sahiptir. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı'nın 18.08.2018 tarihli bilgi notuna göre de Türkiye'de 3 milyon 576 bin 337 Suriyeli bulunmakta ve bunların 222 bin 566'sı AFAD Kamplarında barınmaktadır. Geri kalanları kendi imkânları ile yaşama savaşını veriyor."
 
Kamplarda hak ihlalleri görmezden geliniyor
 
Açıklamada, Türkiye'nin Ocak ayında Efrîn'e yönelik saldırısı sonucunda 150 bine yakın sivilin kenti terk etmek zorunda bırakıldığı hatırlatılarak, bu insanların Suriye'nin başka bölgelerine göç etmek zorunda kaldığı ifade edildi. Açıklamada dikkat çekilen bir diğer konu ise, Türkiye'deki sığınmacı kamplarında yaşanan hak ihlalleri, cinsel istismar vakaları hakkında halkın tanıklıkları, anlatımlarının olmasına rağmen sivil toplum kuruluşlarının girmesine ve araştırma yapmasına izin verilmemesi ve konuyla ilgili verinin bulunmaması olarak kaydedildi. 
 
'Emek sömürüsü her alanda sürüyor'
 
Mültecilerin Urfa, Antep, İstanbul ve Çukurova bölgesinde yoğun bir şekilde bulunduğunun belirtildiği açıklamada,  maruz kaldıkları sorunlar ise şu şekilde ifade edildi:  "Barınma, çalışma, sağlığa erişim, eğitim ve hukuki sorunlar yaşamakta, bunların yanı sıra birçok şiddet vakası ile de karşılaşmaktadırlar. Çalışma sorunu anlamında emek sömürüsüne yoğun bir şekilde maruz kalmaktalar. Tarım, inşaat ve küçük sanayi alanında kayıtsız ve köle mantığı ile gün doğumundan gün batımına kadar neredeyse yok denecek kadar bir ücrete ya da barınma ve yemek karşılığında emek sömürüsüne uğruyorlar ve bu emek sömürüsü karşısında savunmasız durumdalar. Emeklerinin sömürülmesi konusunda hiçbir yasal hakka sahip değiller; gerek dil problemleri gerekse çalışma hakkına resmi olarak sahip olmadıklarından kaynaklı olarak hukuksal başvuru yapamıyorlar. Tarım alanlarında sağlıksız çadırlarda, sağlığa erişime ve kaliteli yaşama uzak çok kötü koşullarda hayatlarını devam ettirmek zorundalar. Şehirlerde ise küçük sanayi tesislerinde, merdiven altı imalathanelerde çalışarak, atık toplama işçiliği yaparak; çocuklar mendil ve su satarak, kadınlar dilenerek yaşamak zorundalar. Ayrıca en acı tablo da çocukların ve kadınların cinsel istismara açık olmalarıdır. Çocuk yaşta evlilikler ve çocuk annelik oranı çok fazlalaşmıştır." 
 
'Kalıcı konutlarda değiller'
 
Türkiye'de ise zorla yerinden edilen ve iç göçmen konumuna düşürülen Kürt ailelerden de bahsetmek gerektiğinin vurgulandığı açıklamada, "16 Ağustos 2015 tarihinde başlayan ve halen devam eden sokağa çıkma yasakları süresince Diyarbakır Sur, Şırnak merkez, Cizre ve Silopi ilçeleri, Mardin Nusaybin, Hakkâri Yüksekova başta olmak üzere çok sayıda ilçe merkezinde yürütülen askeri operasyonlar sonucu on binlerce konut, iş yeri ve kamu binası yıkılmıştır. En az 500 bin olduğunu tahmin ettiğimiz insan evsiz bırakılmıştır. Bu kişiler halen kalıcı konutlarına kavuşamamıştır" sözlerine yer verildi. 
 
'Sömürünün önüne geçilmeli'
 
Açıklamada son olarak, Türkiye'de geri gönderme merkezleri ve kampların denetime açılmasının gerekliliği vurgulanarak, "Emek sömürüsünün önüne geçilmeli, çocuklar ve kadınlar başta olmak üzere istismara karşı korunmalıdırlar. Eğitim ve sağlığa erişim hakları düzeltilmeli, yaşam alanları rehabilite edilmelidir. Kötü koşullarda yaşam alanlarından çıkartılarak insan onuruna yakışan alanlarda yaşatılmalıdırlar. 20 Haziran Dünya Mülteci Günü, insanlık zincirinin bu en zayıf halkası olan halklara karşı devletler ve tüm kurumlar insanlık görevlerini yerine getirmelidirler. İlgili tüm ulusal ve uluslararası kuruluşları mültecilerin sorunlarına eğilmeye, kesin ve insan onuruna yakışan çözümler üretmeye davet ediyoruz" denildi.