
Wan Gölü’nün su kalitesi dördüncü sınıfta
- 09:05 11 Ağustos 2025
- Ekoloji
WAN - EKO-DER üyesi Ayşe Ergün, Wan Gölü’nün kirlilikten dolayı alarm verdiğini vurgulayarak, “Böyle devam ettiği takdirde tatlı su yok olacak. Yaklaşık 232 tane su üzerinde araştırmalar yapıldı ve Wan Gölü’nün su kalitesinin dördüncü sınıf kalitede olduğunu gördük” dedi.
Endüstrileşen dünyanın etkisiyle doğa tahribatı, önü alınamaz bir hal almış durumda. Doğanın kendisi, hayata geçirilmeyen ekolojik politikalar ve rant sonucunda yok ediliyor kirletiliyor ya da katlediliyor. Tabiata ait her şeye, “kazanç elde etmek” adına zarar verilirken, su kaynakları da payına düşeni alıyor. Su kirliliğinin hat safhalara ulaştığı Wan Gölü için önlemler alınmadığı gibi önüne geçmek için de herhangi bir politika izlenmiyor. Kurulan maden ocakları, fabrikalar, tarımda kimyasal kullanımının artması gibi durumlar su kirliliğini daha vahim bir hale getiriyor. Kimyasal bütün atıklar günün sonunda Wan Gölü’nün sularına bırakılıyor.
Wan EKO-DER (Ekoloji Derneği) üyesi Ayşe Ergün, Wan Gölü’nün kirliliğine dair değerlendirmelerde bulundu.
Kirli su Wan Gölü’ne dökülüyor
Wan Gölü’nde kirlilik ve çekilmenin söz konusu olduğunu ifade eden Ayşe Ergün, durumun giderek daha ciddi boyutlara ulaşmaya başladığını belirtti. Ayşe Ergün, “Binlerce yıldır çevresinde birçok kültürel mirası barındıran Wan Gölü şu an çok büyük bir tehlike altında. Özellikle 2023 yılında yapılan bir araştırmaya göre, seviyenin yükseldiği gözlemlenirken, 2025 yılında yapılan bir araştırmada mikroplastiklerin daha çok arttığı gözlemlendi. Özellikle Westan (Gevaş), Erdîş (Erciş), Rêya Armûşê (İpekyolu) ve gölü besleyen akarsularda kurulan sondajların kirlilik yarattığı gözlemleniyor. Çünkü su sondajları hem suyu hem toprağı kirleten bir yerde. Basınçlı su olduğu için özellikle kirli suyu çıkarma oranı çok daha yüksek oluyor. Ve bu kirli sular olduğu gibi Wan Gölü havzasına dökülüyor. Yaptığımız araştırmalarda Bêgirî (Muradiye), Westan, Erdîş ve Artemêt’te (Edremit) arıtma tesislerinin yetersizliği ya da kapasitelerinin az olması sebebiyle bu tür problemlerle karşılaşıyoruz. Böyle devam ettiği takdirde tatlı su yok olacak” dedi.
232 su araştırmasında Wan Gölü 4’üncü kalitede
Kirliliğin sebeplerinden birinin kanalizasyon sularının direkt olarak göle dökülmesi olduğuna işaret eden Ayşe Ergün, sözlerine şöyle devam etti: “Tarımsal ilaçların çok fazla kullanılması, kimyasal ve biyokimyasal atıkların da direkt suya akıtılması su kirliliğinin sebepleri arasında. Yaklaşık 232 tane su üzerinde araştırmalar yapıldı ve Wan Gölü’nün su kalitesinin dördüncü sınıf kalitede olduğunu gördük. Kirliliği arttıran başlıca sebep ise tarımsal atıklardır. Tarımsal ürünlerde kullanılan kimyasallarda da artış var. Tarımsal atıkların yanı sıra fosfor barındıran kimyasalların da etkileri söz konusu. Sulak alanlarda yapılan çalışmalar direkt olarak suyu ve Wan Gölü’nü etkiliyor.”
‘12 bin sondaj kuyusu’
Ayşe Ergün, su kirliliğinin en yüksek olduğu bölgenin arıtma tesisi olmamasından dolayı Erdîş olduğuna değinerek, “Artemêt’in de aynı şekilde arıtma kapasitesi çok düşük. Westan, Tetwan (Tatvan) ve Bedlîs (Bitlis) tarafında 12 binden fazla sondaj kuyusu var. Sondaj kuyusu suyun debisi ve seviyesini etkilediği gibi kirliliğe de sebep oluyor. Erdîş’te özellikle gübresel atıkların suya karışması, yine orada bulunan HES’ten (hidro elektrik santrali) direkt Zîlan Deresinden Wan Gölü’ne akıyor, Bendî Mahî akarsuyu da aynı şekilde onunda kirli olduğunu görebiliyoruz. Gözle görülür bir kirlilikten söz ediyoruz. Hem evsel atıklar, hem de incelediğimiz zaman bakteri oranı da görülebiliyor. Erdîş, Bendî Mahî ve Akköprü’den su içmek çok zor” şeklinde konuştu.
‘Ekolojik olmadan demokratik olunmaz’
Ekolojik bilincin olmamasının kirlilikte etkili olduğunu ifade eden Ayşe Ergün, “Ekolojik olmadan demokratik olunmaz, demokratik olmadan ekolojik olunmaz” sözlerini kaydetti. Ayşe Ergün, su kirliliğinin önlenebilmesi için yapılması gerekenlere dair şöyle konuştu: “Su politikaları üretmemiz gerekiyor. Bu noktada belediyelere de iş düşüyor. Halkı bilinçlendirmek adına su danışma kurulları, meclisleri kurulabilir. İnsanlar eskiden derelerdeki suyu nasıl koruyacaklarını çok iyi biliyorlardı. Bunu günümüzde halkla birlikte tekrar açığa çıkarmamız gerekiyor. Yerel yönetimlere çok iş düşüyor ama bizim de halkla birlikte politika üretmemiz gerekiyor. Temiz ücretsiz suya erişim önemli bir konu. İnsanlar suya ulaşamadıkları için sondaj kuyuları açıyorlar. Wan’daki bütün bölgelerde tarımsal faaliyetler çok yüksek ve suya erişemediği için insanlar sondaj kuruyor. Ya da dinamoyla çekmek durumunda kalıyorlar. Çünkü eğer suyun yöntemini bilmezseniz yanlış yöntemlere yönelirsiniz.”
‘Yağmur suyu değerlendirilmeli’
Belediyelerin halka güzel suyu ulaştırmak için çalışmalar yapması gerektiğine vurgu yapan Ayşe Ergün, “Örneğin her mahalleye çeşme yapılabilir. Su kullanıldıktan sonra fiziksel ve biyolojik olarak arıtmaya sokulmalı ve tekrar doğaya dönmesi sağlanabilir. Gri su dediğimiz yağmur suları genelde kanalizasyon sularına karışıyor. Suyu tahliye etmek gerekiyor. Parklara, yeşil alanlara yönlendirerek o suyun da kullanımı sağlanabilir. Çiçeklendirilen alanlar çok kötü sulanıyor hem su kullanımını azaltmak hem de yağmur suyunu değerlendirmek adına oralara yönlendirilebilir. Özellikle yağmur depoları kullanımı çok önemli. Her evin çatısına kurulabilir. İmar izni verilirken böyle bir şart sunulabilir” sözlerini kaydetti.
Suyu korumak
Suyun korunma yöntemlerine değinen Ayşe Ergün, “Akarsu yataklarının korunmaya alınması gerekiyor. Asfalt dökmenin sınırlandırılması gerek, örneğin Wan’da bir mahallede Devlet Su İşlerinin (DSİ) su kanalları var ama asfaltla kesilmiş, dikkate alınmadan asfalt çalışması yapılmış. Haliyle bir su taşkınlığına sebep olacak ve oradaki yerleşim yerlerine dahi zarar verecektir. Sondaj kuyularının azaltılması gerekiyor. Resmi kayıtlara göre 12 bin sondaj kuyusu var gayrı resmi orana baktığımızda ise bunun iki katı kadar sondaj kuyusu var. Bu da zamanla oranın bir Konya Ovası’na dönüşmesi demek. Kaldı ki sondaj suları içmeye uygun değil. Kirliliği önlemek için akarsu kenarlarına kurulan kum ocaklarının izinleri iptal edilmeli. Maden ocaklarının kapatılması gerekiyor. Sulak alan yakınlarına ya da kıyılarına kurulan endüstriyel işletmelerin kurulmasına izin verilmemeli. Belediyelerin düzenli olarak suyun debisi ve kalitesini ölçmek için ölçüm analizleri yapması gerekiyor. Gereken koruma politikaları uygulandığı takdirde su gerektiği gibi korunmuş olacak” ifadelerine yer verdi.