Cezaevi Kurulu tutuklu gazeteciyi sorguladı: Basın kartın var mı?

  • 09:01 4 Mayıs 2018
  • Güncel
İSTANBUL - “Hâkimin bizi tutuklamasına neden olan somut delil yoktu ancak somut bir ‘emir’ vardı” diyen Özgürlükçü Demokrasi’nin tutuklu editörü Hicran Ürün, yargılamanın cezaevinde de devam ettiğini ve kendisini sorgulayan Cezaevi Kurulu’nun  “Basın kartın var mı?” diye sorduğunu kaydetti. 
 
Özgürlükçü Demokrasi gazetesinin tutuklu editörü Hicran Ürün, Bakırköy Kadın Cezaevi’nden gönderdiği mektubunda, cezaevinde yaşananları yazdı. Tutuklandıktan sonra götürüldükleri cezaevinde de ayrı bir mahkemeye tabi tutulduklarına dikkat çeken Hicran, basın özgürlüğü ve insan hakları kavramlarının son dönem Türkiye’sinde en fazla duydukları ve eksikliğini hissettikleri kavramlar olduğunu belirtti. Hal böyle olunca Hitler’in yâd edilmeden geçilemeyeceğini kaydeden Hicran, mektubunda şu ifadelere yer verdi: 
 
“Söz konusu basın olunca da Hitler’in propaganda sorumlusu Goebbels oluyor. Hani şu Hitler Almanya’sını eleştiren her gazeteyi kapatan veya ‘vatan haini’ ilan eden Goebbels. Günümüz Goebbelslerini anlatmaya gerek olmadığını düşünüyorum. Benimle birlikte tutuklanan gazeteci arkadaşlarım Hitler’in deyimi ile ‘vatan haini.’ 
 
Somut ‘delil’ değil somut ‘emir’ vardı
 
Size şimdi Türkiye iktidarının deyimi ile ‘vatan haini’ yapılma sürecimizi anlatacağım. TMSF’nin gazetemize el koyması ardından direk evlerimizden alındık ve savcı yüzümüzü dahi görmeden bizi tutuklamaya sevk edilmemize değinmeyeceğim. İki dakikalık yargılamanın ardından tutuklanmamızın fantastikliğine de değinmeyeceğim. Hâkimin bizi tutuklamasına neden olan somut delil yoktu ancak somut bir ‘emir’ vardı. Ben size cezaevi sürecini anlatacağım. 
 
Cezaevine götürüldükten sonra bize dayatılan çıplak arama ve bir gece hücrede bekletildikten sonra nihayet koğuşa götürüleceğiz diye hayal kurarken, bittiğini sanırken daha ‘cezaevi kurulu’ ile tanışacakmışız. Asıl mahkeme yeni başlıyormuş. Asıl sorular ve suçlamalar daha yeni başlıyormuş. Yorgunluktan ve şaşkınlıktan sadece bir kaçını hatırlıyorum. ‘Terör örgütüne üye misin sen?’, ‘Gazeteci misin sen?’, ‘Basın kartın var mı?’ İşte bu son soru ile irkiliyorum ve eşyalarımın olduğu poşete bakıyorum. ‘Oradaydı’ diyorum. Sonra ‘Sarı basın kartın var mı?’ sorusu geliyor. O zaman, ‘Sadece Saray’ın basınına veriyorlar’ diyorum. Tek isteğim var oysa bir an önce koğuşa varmak. 
 
Tiyatro bittikten sonra koğuşa gönderildik
 
Bu tiyatro oyunu biterken koğuşa yollanıyoruz. Koğuş kapısı açılır açılmaz, kocaman gülümsemeleri ile siyasi tutsaklar karşılıyor beni. Yorgunluğum ve şaşkınlığım gidiyor. Biri elimdeki çöp poşetini alıyor bir diğeri sıcak çay getiriyor. Benim aklımda kalansa ‘Basın kartın var mı?’ sorusu. İçimdeki ses yanıtlıyor bu kez ‘vicdanım var.’
 
Tıpkı Ape Musa gibi tıpkı Gurbetli Ersöz gibi.
 
Biliyorum yine geliriz!”