Toplumsal sistemin inşası (10)

  • 09:01 14 Ağustos 2025
  • Dosya
Devlet ve komün ikilemi 
 
Leyla Ayaz
 
HABER MERKEZİ - Abdullah Öcalan, Serxwebûn’da yayımlanan değerlendirmesinde, Marksizmin sınıf temelli tarih anlayışını eleştirerek komün ve devlet ikilemi temelinde yeni bir tarihsel okuma öneriyor.
 
PKK’nin 12. Kongresi’nde silahlı mücadeleyi sonlandırma kararı almasının ardından, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın bu sürece yön veren değerlendirmeleri ve ideolojik çerçevesi yeniden gündeme taşındı. Abdullah Öcalan, Serxwebûn gazetesinin son sayısında yayımlanan "Tarihsel Toplumda Devlet ve Komün İkilemi" başlıklı değerlendirmesinde, tarihsel materyalizmden sosyalizme, sınıf çatışmasından komünal yaşama kadar birçok temel kavramı radikal biçimde yeniden yorumluyor.
 
Bu kapsamda, Abdullah Öcalan; devletin ortaya çıkışı, sınıf teorisinin sınırları, kabile-komün ilişkisi, Paris Komünü’nden Sovyetlere ve günümüz yerel yönetim sistemlerine kadar geniş bir perspektifle "komün" kavramını toplumsallığın asli ve özgürlükçü formu olarak konumlandırıyor.
 
Dosyamızın bu bölümünde, Abdullah Öcalan’ın tarihsel materyalizmin eleştirisi ve komünalist toplum tasavvuru üzerine geliştirdiği perspektife yer veriyoruz.
 
Sınıf savaşı 
 
Abdullah Öcalan, tarihsel materyalizmin yalnızca sınıf çatışmasına indirgenemeyeceğini vurgulayarak, tarihsel çözümlemenin başka bir zeminde yapılması gerektiğini şu sözlerle ifade ediyor: “Tarihsel materyalizm sınıf savaşı yerine ‘komünü’ ikame etmeli. Sadece gerçekçi bir yaklaşım değil, sosyoloji biliminde de özgürlük düşünce ve eylemi sosyalizme geçişin en sağlıklı yolu değil midir? Sınıf çatışmasına dayalı tarihsel materyalizm ve sosyalizm tanımı yerine, devlet ve komün ikilemine dayalı bir tarihsel materyalizm ve sosyalizm alternatifinin daha doğru olduğuna inanıyorum. Marksizmi gözden geçirmeyi, bu kavram yerine gerçekleştirmeyi daha doğru buluyorum. Yani tarih bir sınıf savaşımı tarihi değil, bir devlet ve komün çatışmasından ibarettir. Marksizmin bu sınıf ayrımına dayalı çatışma teorisi reel sosyalizmin çöküşünün ana nedenidir. Eleştirmeye bile gerek yoktur. Ama nedenlerinin başında bu sınıf ayrımına dayalı sosyolojiyi inşa etmeye çalışması gelir.”
 
‘Toplumsallık da komün demektir’
 
Komünal düşüncenin sosyolojik temelini, toplumsallığın tarihiyle bağlantılı şekilde ele alan Abdullah Öcalan, şunları belirtiyor: “Toplum aslında komünal bir olaydır. İşte yukarıda klan tarifini yaptım. Bu toplumsallıktır. Toplumsallık da komün demektir. İlkel komün klan demektir. Özel olarak komün kelimesine gelince, toplumsallık bilebildiğimiz kadarıyla tekrar Mezopotamya alanındaki kültürel yükseliş, Sümer toplumunun çıkışına, yani devletin, kentin ve mülkiyetin, sınıfın türeyişine hangi temelde başlandığını çözümlememiz gerekmektedir. Başa devleti koymak isabetli, bir de komünü.”
 
Kabile ve komün arasındaki ilişki
 
Toplumsal formasyonun tarihsel gelişimi üzerine de açıklamalarda bulunan Abdullah Öcalan, özellikle kabile ve komün arasındaki ilişkiye dikkat çekiyor: “Toplum işin temeli. Çünkü M.Ö. 4000 yıllarına kadar toplumsal gelişme formu klandır. Kabile de diyebilirsiniz buna, aşiret de. Aşiret de bir komünler birliğidir aslında. Kabile bir komündür. Aile daha oluşmamış. Aile ve kabile aslında aynı anlama sahip, aynı olguyu ifade ediyor. Aile kabileden ve kabile de aileden fazla ayrışmamış. Neolitiğin doğuşu ile birlikte çarpıcı bir gelişme oluyor. Kabile ağırlıklı olarak neolitik bağlantılıdır. Neolitikten önce bu klandır.”
 
Kom sözcüğünün tarihçesi 
 
Kürtçedeki “kom” sözcüğüyle tarihsel bağlantıya da değinen Abdullah Öcalan, bu kültürel sürekliliği şöyle açıklıyor: “Komünün Kürtçemize yerleşmiş kom ile bağlantısını kendi dilimizden de öğrenebiliriz. Kom, kombun yani komün anlamına geliyor, toplanmak. Hâlâ kullandığımız bir kelime ki bu Aryen dilinin de buradan çıktığını, en azından 10 bin yıllık bir tarihi olduğunu gösterir. İşte Aryen köken dil grubunun da bu komün etrafında geliştiği açık. Kürtçe kom kelimesi bunu kanıtlıyor. Kelime türetmeleri de bunu açıklıyor. Komagene bir devlet adı olarak geçer. Kabilebaşı devleti türetir. Çıkarları zedelenen kabile üyeleri de komünü oluşturur. Aslında gerçek de böyle. Çok basit. Ben böyle büyük bir keşif de yapmadım.”
 
Devlet nasıl ortaya çıktı?
 
Marksizmin sınıf merkezli yaklaşımını sorgulayan Abdullah Öcalan, devletin nasıl ortaya çıktığını da şu sözlerle değerlendiriyor: “Marx buna bilimsel keşif diyor, bunlar hikâye. İşçi sınıfının oluşumu, işçi sınıfının gelişimi öyle harikalar yarattı, bilim falan filan, basit bir şeydir. Kabilenin bastıranı devlet hâline geliyor, aşiret reisi her kimse onun sıradan üyeleri de kombun olarak sonra da aile olarak devam eder. Başındakiler de devletleşir. Devlet hanedanı. Alttakilerde sürekli ezilen kabile ki, devlet oldu mu ezilen kabile de olur. Ayrışma öyle başlar. Marksizm ‘proletarya böyle oldu, proletarya şöyle gelişti’ demesi bana biraz zorlama gibi geliyor.”
 
Sınıflı toplumun biçimlenmiş hali 
 
Sınıflaşmanın tarihsel olarak çok daha erken biçimlendiğini savunan Abdullah Öcalan, kapitalizmin kökenini şöyle açıklıyor: “Evet, var hâlâ öyle bir sanayi devrimine dayalı işçileşme, burjuvalaşma ama bu binlerce yıllık, beş bin yıllık bir gelişmenin sonucudur. Burjuvalaşma, proleterleşmenin öncesi Babil’de de, Sümer’de de, Asur’da da var. Atina’da, Roma’da var. En son Batı Avrupa’ya geçiyor. Avrupa’nın icat ettiği bir şey ama çapını büyütmüşler, bir de hegemonik yapmışlar. Kapitalizm diye bir sömürü biçimi ve onun hegemonyası ortaya çıkar. Tüm dünyada bu hegemonya geçerli olur. Kökü Sümer toplumuna dayanır. Bu devletleşme hikâyesidir.”
 
Neden komün?
 
Paris Komünü’ne özel bir atıf yapan Abdullah Öcalan, Marx’ın düşünce değişimini ve Lenin-Stalin çizgisindeki sapmaları da şu ifadelerle eleştiriyor: “Önemli olan komün nerede? İşte Marx ömrünün son yıllarında Paris Komünü dolayısıyla yakından tanıdığı birçok insan ölmüş, çarpıcıdır. 17 bine yakın komünarın öldüğünden bahsedilir. Bunların anısına Paris Komünü diye bir değerlendirmesi de var. Kapital’i bırakıyor. Çünkü onun öngörüleri büyük bir darbe almış. Bana göre onun içsel bir kırılması var. Komün düşüncesi üzerine eğiliyor. Sınıfı fazla kullanmaz, komün kavramını da kullanıyor. Kropotkin’in Lenin eleştirisi var; ‘Sovyetleri yıkma’ diyor. Komün demektir aslında Sovyet. Fakat Lenin devleti tercih eder, NEP programı ile Stalin korkunç boyutlara ulaştırır.”
 
Komün-devlet ikilemi 
 
Tarihi “komün-devlet ikilemi” bağlamında ele alan Abdullah Öcalan, bu çerçeveyi şöyle sistematize ediyor: “Marks ömrünün sonunda diktatörlük kavramını kullanmak istemez ve komün kavramına yönelir. Devlet ve komün ayrımını da yapar fakat fazla geliştiremez. Sonuçta benim düşüncem bu ayrımın hem tarihte geçerli olduğu, tarihsel materyalizmin bir sınıf savaşı değil de savaş da demeyeyim komün ve devlet ikilemi biçiminde geçtiğidir. Bütün tarih bundan ibarettir. Yazılı tarih özellikle. Sümer’de temeli atılmıştır, şu anda Batı’da bunun zirvesini yaşıyoruz.”
 
Belediyelerin içi boşaltılmış 
 
Günümüzde belediyelerin içinin nasıl boşaltıldığına da dikkat çeken Abdullah Öcalan, komün anlayışının yeniden inşasını şöyle yorumluyor: “Komün, evet belediye demek, komün demektir ama boşaltılmıştır. İşte bugün bizim belediyelere devlet tarafından kayyım atanır, ‘hiç yok’ diyen de çıkmıyor karşısına. Bu da içinin boşaltılmış olduğunu gösteriyor. Aslında komün büyük bir toplumsallıktır, klandır; hatta aile bir komündür ama çok zayıflatılmış, içi boşaltılmıştır. Belediyelerin içi boşaltılmış, aşiret-kabile kalıntıları var, onun da içi boşaltılmıştır.”
 
Narin Güran katliamına değindi 
 
Narin Güran katliamı üzerinden kültürel çözümleme yapan Abdullah Öcalan, şunları ekliyor: “Çok esef ettiğimiz o Tavşantepe’deki olay kabileyle ilgilidir. O kabilenin marifetiyle içteki o müthiş, o tecavüz unsuru küçücük bir kız çocuğuna yönelik eşi görülmemiş bir katliam olarak ifade bulmuştur. Sembolik bir olay ama anlamı çok çarpıcıdır. Bu bir kültürün ifadesidir. Molla Gürani de bir molla ailesi. İstanbul’un fethine katılmış bir Molla Gürani’den geliyor bu Güran ailesi. Molla ailesinin buradaki hazin durumu da ortada. Dolayısıyla bu komünalite çıkışı bizim bu yeni dönemin özgürlük sosyalizminin ifadesi olacak. Yeni dönemi biraz bunun etrafında tartışıp somutlaştıracağız.”
 
Komünal yaşamın çerçevesi 
 
Son olarak, “ahlaki politik toplum” kavramı ile komünal yaşamın çerçevesini çizen Abdullah Öcalan, şu değerlendirmelerde bulunuyor: “Ahlaki politik toplum kavramı, komün değerlendirmesinin başka bir ifadesidir. Komünün devlet karşısında ifade bulması. Yeni barış döneminin de dili politik olacak. Komünün özgürlüğünü savunacağız. Zaten adı üzerinde ulus-devletçilik dilini terk ediyoruz, ulus-devletçiliğe dayalı kavramları terk ediyor, komüne dayalı etik ve politik kavramları esas alıyoruz.
 
Sınıf kavramı yerine komün
 
Ahlaki politik toplum dedik ama bu özgürleşen komünün adıdır. Etik ve politik bir şeydir, hukuki bile değil. Hukuk var işte, gelişecektir, belediye kanunu. Yasada ifade bulmasını isteyeceğiz, bir şart ve ilkemiz olacak. Bunun daha bilimsel ifadesi komün özgürlüğüdür. Biz komünalist olacağız bundan sonra. Sınıf kavramı yerine komünü yerleştirmek çok daha çarpıcı, çok daha bilimsel. Belediyeler hâlâ komündür. Bizde de kom var. Ahlak yok mu, etik yok mu, tabii var. Zaten komün yasalardan ziyade etikle yürüyecek bir konudur. Komün bir de demokrasidir.
 
Komün etik ve politiktir
 
Demokratik siyaset politika demektir. Komün isimdir, etik-politik sıfattır. Komün etik ve politiktir; biri isim, biri sıfattır. Buna Marksizmin en köklü revizyonu diyoruz. Marksizmin sınıf kavramı yerine komünü geçiriyoruz. Kropotkin’in Lenin’e karşı eleştirisi doğrudur. Bakunin’in Marx’a karşı eleştirisi doğrudur. Eksiktir ama doğrudur. Marksizmi bu konuda mutlaka bir eleştiriden geçirmek gerekir. Marx, Bakunin’i anlasaydı, Lenin de Kropotkin’i anlasaydı sosyalizmin kaderi kesinlikle başka türlü gelişirdi. Bu sentezi sağlayamadıkları için reel sosyalizm gelişti.”