Maden ocağı zehir saçıyor: 13 köy etkilenecek

  • 09:02 12 Ağustos 2025
  • Ekoloji
AGIRÎ - Giyadîn ilçesinde açılan maden ocağı yaşamı olumsuz etkilerden, duruma tepki gösteren bölge halkı, “Toprağımız elimizden alınıyor, yaşam alanlarımız yok ediliyor. Hem çevre hem de halk sağlığı açısından telafisi mümkün olmayan zararlar yaşanıyor. Beş seneye yakın bir süre içinde 13 köyü çıkaracaklarına dair söylentiler var” dedi.
 
Özel savaş politikaları kapsamında, Kürdistan doğasına yönelik kıyım devam ediyor. Doğa kıyımının yaşandığı kentlerden biri olan Agirî’nin Giyadîn ilçesinde, Koza Holding tarafından maden arama çalışmaları başladı. Doğal kaynak suyu ve toprağın kirlenmesine, kimyasal maddelerin doğaya salınmasına yol açan maden arama çalışmaları, aynı zamanda bölge halkının da göçe zorlanmasına yol açıyor. 
 
ÇED raporu 
 
2004 yılında Amerika’ya ait bir şirket tarafından bölgede hazine arama faaliyetleri gerçekleştirildi. Daha sonra bu çalışmaları Koza Holding devraldı ve 2008 yılında hazine arama çalışmalarını tamamladı. Hazine arama çalışmaları tamamlandıktan sonra 2013 yılında bir Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu hazırlandı. Usule ve hukuka aykırı olarak hazırlandığı belirtilen raporda, 2022 Temmuz ayında Diyadin Öğretmen Evi’nde 50 kişinin katıldığı madenler noktasında halkı bilgilendirme toplantısına uzmanlar yerine şirket yetkililerinin katıldığı öğrenildi. 
 
ÇED, akarsuların bulunduğu Murat havzasını çevreleyen üç tepede yer alıyor. Üç tepe uluslararası su havzası niteliği taşıyan ve Fırat havzasını besleyen temel kaynak olan Murat havzasını çevreliyor. Murat havzası ise Kürdistan’ın temel su kaynaklarından biridir. Altın madeni çıkarmak için kullanılan siyanürün toprağa karmasıyla, binlerce metrekarelik toprak ise kullanılamaz hale geliyor.
 
Agirî’nin Giyadîn ilçesinde yaşayan yurttaşlar maden ocağına tepki gösterdi. 
 
‘Halk nasıl mücadele edeceğini bilmiyor’
 
Agirî’nin Giyadîn ilçesinde yaşadıklarını ve açılan maden ocağının etkisinin her geçen gün kendilerini etkilediğini ifade eden Merve Işık, bazı bölgelerin acil kamulaştırıldığını belirtti. Merve Işık, “Halkın bilgisi az, bu nedenle nasıl mücadele edebileceklerini bilmiyorlar. İlk başladığında biz rahatsız olduk durumdan. Köylüleri uyardık. Kendi köyümüzün muhtarını da uyardık. Böyle bir durum olursa biz bu durumu kabul etmiyoruz, dedik. Çünkü bizim topraklarımızdan, köyün mevcut sınırlarından da örnek almaya başladılar. Biz de istemedik, muhtarımız da bize, ‘Biz de bu duruma karşıyız’ dedi. Ama bütün muhtarlar böyle konuşmuyor, düşünmüyor” dedi.
 
‘Dinamitler evlerimizi sarsıyor, çocuklar korkuyor’
 
Şirketin çalışmalarına karşı olduğunu söyleyen Merve Işık, köy halkının başta istemediği şirketin sonradan geri getirildiğini anlattı. Merve Işık şunları söyledi: “Köyün muhtarları ve ileri gelenleri gidip Ankara’dan getirmişlerdi onları. Açıkçası, ekonomik durumdan kaynaklı bir miktar para gireceğini düşündüler. O yüzden sanki çok normal bir durummuş gibi karşılayabildiler. Başladığı günden beri dinamitler patlıyor. Daha aşağıdaki yol yapılmadan bizim evin dibinden tırlar geçiyordu. Aşırı derecede rahatsız edici bir ses. Çocuklar bu durumdan çok korkuyor. Dinamitler patladığı zaman ev sallanıyor” ifadelerini kullandı. 
 
‘Ot çıkma ihtimali azalacak, zehirlenme durumları artacak’
 
Bu duruma karşı çıktıklarında “acil kamulaştırma”nın devreye girdiğine işaret eden Merve Işık, buna karşı bir şey yapamadıklarının altını çizdi. Çıkan toz ve dumandan rahatsız olduklarını dile getiren Merve Işık, “Çoğumuz çiftçilikle uğraşıyoruz ve ilerleyen süreçte burada ot çıkma ihtimali azalacak, zehirlenme durumları artacak. Ekolojik olarak baktığımızda da çiftçilik bitiyor. Bu insanların hepsi hayvancılıkla uğraşıyor. Yaylara çıkma durumları var; bir kısıtlama da getirmişler. Yaylara gidebilecek yolların belirli bir süre sonra kapatılacağını söylediler. Güvenlik koyulmuş; normal köy arabalarının geçmesine izin vermiyorlar. Bu durumdan çok rahatsızız” diye belirtti. 
 
‘Beş senede 13 köy çıkaracaklar’
 
Merve Işık, son olarak şunları dile getirdi: “Benim toprağım, benden izin almadan acil kamulaştırmaya tabi tutuluyor. Her şeyi geçtim, toprağın değerini aşağı düşürüyorlar. Maden çalışmalarının durmasını çok istiyoruz. Hem çevre açısından hem de insanımız açısından ileriki süreçlerde kötü sonuçlar elde edebilir. Beş seneye yakın bir süre içinde 13 köyü çıkaracaklarına dair söylentiler var; ne kadar doğru bilmiyorum. Buradaki köylülerin çoğu çıkarılacak. Bu durum insanları rahatsız ediyor. Burada bir gelecek görmüyoruz. Çünkü buraya yerleştiler. Çıkarılacaklar mı, onu da bilmiyorum, umarım çıkarlar.” 
 
‘Hayvanlarımız zehirlenecek’
 
Şirketin bölgede bulunmasına karşı olduğunu dile getiren Esma Yaşar da, başından beri bu çalışmalara karşı olduklarını söyledi. Esma Yaşar, “Biz şirketin burada çalışmasını istemiyoruz. Yerimizi bozuyor, ovamızı bozuyor, yıkıyorlar. Dinamit atıyorlar, biz evde korkuyoruz. Bu toprak bizim, bu yerler bizim. Biz buraları talan etmelerini, yıkmalarını istemiyoruz. Bu da bizim tavşanımız, şirketin zulmünden annesi ölmüş, biz de eve getirdik. Bütün hayvanların sonu bu maden yüzünden ölecek. Hayvanlarımız zehirlenecek. Maden şirketini burada istemiyoruz” şeklinde konuştu.
 
‘Kürdistan’dan çıksınlar’
 
Bölgede yürütülen madencilik faaliyetlerine tepki gösteren DEM Parti Giyadîn ilçe Eşbaşkanı Nuran Demir, yaşanan yıkım ve zararlara dikkat çekti. Nuran Demir, “Kürdistan’ı katlettiler. Hayvanlarımızı, çocuklarımızı öldürdüler. Kendi memleketimizde yaşayamıyoruz, her yerden zarar görüyoruz. Çocuklarımız, hayvanlarımız, dağlarımız, doğamız zarar görüyor. Biz bu şirketin burada olmasını istemiyoruz. Mayın atıyorlar, çocuklarımız korkuyor, evde kalmak istemiyorlar. Hayvanlarımız hastalandı. Devlet dağlarımızı yıktı. Kürdistan’dan çıksınlar. İnsanları mücadele etmesinler diye korkutuyorlar. Kimse tepkisini gösteremiyor. Buraları terk etsinler” çağrısında bulundu.