Barış herkese kazandırır!

  • 09:04 30 Temmuz 2025
  • Güncel
AGIRÎ - Demokratik Birlik İnisiyatifi’nin Bazîd’te düzenlediği “Kürt Ulusal Birliğinin Önemi Konferansı”na ilişkin değerlendirme yapan DEM Parti Dil, Kültür ve Sanat Komisyonu Eşsözcüsü Cemile Turhallı, “Barışın en önemli öznesi kadınlardır. Barışın kaybedeni yok, kazananı çok. Barış herkese kazandırır” dedi.
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısının ardından başlayan süreçte ulusal birliğin sağlanmasına yönelik çalışmalar hız kazanırken, Demokratik Birlik İnisiyatifi tarafından “Birlik amacıyla barışa doğru” şiarıyla 26 Temmuz’da Agirî’nin (Ağrı) Bazîd (Doğubayazıt) ilçesinde “Kürt Ulusal Birliğinin Önemi Konferansı” düzenlendi. 
 
Konferansın konuşmacılarından Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Dil, Kültür ve Sanat Komisyonu Eşsözcüsü Avukat Cemile Turhallı, barış süreci ve kadınların süreçteki rolüne ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Ahmedê Xanî’nin başlattığı birlik arayışının devamı’
 
Cemile Turhallı, Demokratik Birlik İnisiyatifi’nin ilk konferansının Kürdistani birlik üzerine olduğunu belirterek, Kürt halkının yüzyıllarca birlik arayışı içinde olduğuna işaret etti. Cemile Turhallı, 300 yıl önce bu coğrafyada Ahmedê Xanî’nin birliğin önemine dikkat çeken sözleri olduğunu hatırlatarak, “En büyük sorun da sanırım o dönemde Kürtlerin birlik olamamasından kaynaklı ulus olarak tanımlamalarına karşı konulan dirençti. Bu sorunu o gün de Ahmedê Xanî biliyordu. Her fırsatta dile getirdi ve karşısında bir mücadele verdi. Birlik arayışından sık sık bahsetti. O günden beri aslında bu arayış devam ediyor. Bu arayış, Ahmedê Xanî’nin arayışının devamı olan bir arayış. Dört parça Kürdistan'da yaşanılan sorunlar ve dört devletin egemenliği altında kalan bir Kürt coğrafyası var. Yıllarca kendini yönetmiş, kendi dilini, kültürünü korumuş, kendi varlık nedenini kendi coğrafyasında aramış ve güçlü bir şekilde koruyabilmiş bir millet, ne yazık ki hegemonik güçlerin her zaman saldırılarına maruz kaldı. Gün geldi bu Osmanlı, Safevi, Sasaniler oldu. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra da Irak, Suriye, İran ve Türkiye oldu. Şu an Kürtler bugüne kadar kendileri için kader olarak görmedikleri bu politikalara karşı bir itiraz geliştirmiş durumdalar. Ve bu parçalanmadan beridir bu itirazlar devam ediyor. Bu itirazlar aynı zamanda bir mücadele gerekçesine de dönüşmüş durumda” dedi.
 
‘Kürtler kendilerine biçilen kadere itiraz ettiler’
 
Kürtlerin, 60 milyon bir nüfusa sahip olup statüsü olmayan bir halk olduğunu vurgulayan Cemile Turhallı, dünyada bunun bir benzerinin daha olmadığına dikkat çekti. Cemile Turhallı, “Hepimiz biliyoruz ki dünya çok dilli, çok kültürlü, çok yaşamlı bir coğrafya. Yani tabiat da aslında o kadar rengi ve zenginliği barındırıyor. İnsanların sosyolojik ve kültürel bir varlık oluşu da çokluğu ifade ediyor. Ne yazık ki hegemonik devletler bu halkları tek tipleştirmek, eritmek istediler. Tek bir renge büründürmek istediler dünyayı. Ve ulus devlet sonrasında onlarca, yüzlerce topluluk konuştuğu dili şu an konuşmuyor ne yazık ki. Bunlar unutulmuş durumda. Bunlara ne yazık ki bir antik değer olarak bakıyoruz. Kürtlerin en büyük itirazı da kendilerine biçilen kadere karşı itiraz etmiş olmalarıdır. Yani tekliği kabul etmediler. Kendi varlıklarını koruyarak diğer topluluklarla, halklarla birlikte yaşamak istediler” şeklinde konuştu.
 
Ulus devletlerin tek tipleştirme ısrarı
 
Cemile Turhallı, Lozan döneminde de Kürtlerin Türk, Arap, Hemşin, Ermeni başta olmak üzere tüm halklarla birlikte yaşama isteği olduğunu ifade ederek şunları söyledi: “Çünkü bu toprakların, bu coğrafyanın sahibi bu topluluklar, bu halklardır. Yıllardır bu coğrafyada yaşıyorlar. Kaç kuşak öncüleriyle, onların mirasıyla bugün varlıklarını sürdürüyorlar. Agirî coğrafyası Ermenilerin, Kürtlerin bir arada yaşadığı bir coğrafya. Esasında Alevilerin ve Türkmenlerin de olduğu bir coğrafyaydı. Ama gelin görün ki, bugün tek tipleştirme, tek bir etnisiteye indirgeme politikasında ulus devletin büyük bir ısrarı oldu. Ve ne yazık ki, bu da dünyada büyük savaşlara neden oldu. Türkiye'deki çatışmaların da asıl nedeni, inkara karşı verilen mücadeleden kaynaklıdır.”
 
‘Kürtler sadece kendi varlığını merkeze almıyor'
 
Doğada gelişen birlik ve ittifaka dikkat çeken Cemile Turhallı, Kürtlerin de sosyolojik olarak, bir araya gelmenin güç olduğunun farkına vardığını belirterek, “Dolayısıyla aslında yüzyıllardır belki de yapılan hataları bugün Kürtler tekrarlamak istemiyor. Hegemonik güçlerin etkisinde kalarak bir karar vermek istemiyor. Kendi birliğini, iç birliğini koruyup diğer halklarla bir aradalığı tahayyül ediyor. Sadece kendi varlığını da merkeze alan bir halk değil. Diğer bütün halklarla, Ermenilerle, Hristiyanlarla, inanç olarak Alevilerle, Sünnilerle, Türkmenlerle hepsiyle beraber yaşamak istiyorlar. Ve bugün de bunun inşasını kurmaya çalışıyorlar. Demokratik toplum dediğimiz aslında böyle bir inşa süreci. Birlik dediğimiz, herkesin kendi varlığını koruyarak bir araya gelip güçlü bir sistem kurmasıdır. Çünkü güçlü sistem kurduğunuz oranda kendi varlığınızın güvencesini yaratmış olursunuz. Bugün bu birliği kurabilirsek kendi varlığımızın da güvencesini buradan başlatmış oluruz. Bence dünyaya çok iyi bir mesaj da verildi buradan. Evet Kürtler kendi iç birliğini sağlamak istiyorlar. Bugün onlar üzerinde oynanan politikalara karşı çıkıyorlar. Kendi varlıklarını korumak ve sürdürme gibi bir amaçları var. Ama bunu diğer halklarla birlikte yapmak istiyorlar. İnkar edilen hiçbir halkın varlığına yapılan saldırıyı kabul etmiyorlar. Onlarla bir gelecek tahayyül ediyorlar. Aslında bizim için birlik de artık bu anlama geliyor” ifadelerine yer verdi.
 
‘Sayın Öcalan bir araya getiren bir köprü’
 
Kürdistan tarihinde en büyük sorunlardan birinin önderlik ve örgütleme krizi olduğunu dile getiren Cemile Turhallı, “Osmanlı Devleti’nde, Kasrı Şirin'den sonra Şeyh Ubeydullah örneği var. Yine aynı şekilde de Bedirhanların, Mir Muhammed'in isyanı var. Bunların en büyüğü Cumhuriyet sonrası olan isyanlar, direnişler ve başkaldırılardır. Şeyh Sait ve Seyit Rıza ile devam eden bir süreç var. Kürtlerdeki en büyük birlik sorununun nedenlerinden biri önderlik krizidir. Aslında bugün dört parçada önderlik modelinin oluşması gerekiyor. Bugün Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan aslında bu güce, bu ferasete sahip. Çünkü hiçbir zaman tek parçanın kurtuluşunu önceleyen bir yaklaşımı olmadı. Kürt'ün sadece kendi dilinin ve varlığının değil, diğer halkların da haklarının birlikte korunmasına dair bir öneride bulunuyor. Bu önemli bir şey. Nitekim bu kadar samimi, gerçekçi ve kararlı bir çağrının arkasında dört parçada yaşayan bütün Kürtlerin olduğunu gösterdiler. Bunu artık dünya da görüyor. Çünkü bu artık Kürtlerin ciddi anlamda meşruiyetini sağlayan bir çağrı oldu. Bugün Öcalan'ın demokratik toplum çağrısına gerek kendi hareketi ve Kürtler tarafından, gerekse de kendi bileşenleri ve farklı coğrafyalardan, yapılardan verilen destek, kendisinin rolünün bir araya getiren bir çimento, bir köprü olduğunu gösteriyor. Evet o köprüye ihtiyacımız vardı ve Sayın Öcalan bugün aslında o köprüyü inşa etmiş durumda” diye konuştu.
 
‘Kadın hegemonik güçlere örgütüyle cevap verdi’
 
Cemile Turhallı, Kürtlerin varlığını korumasındaki en önemli öznenin kadın olduğunu vurgulayarak, Kürtçenin, Kürt kültürünün de kadın sayesinde korunabildiğine dikkat çekti. Cemile Turhallı, dengbêjlerin kendi sözlerinin bir hafıza inşa ettiğini ve kadınlar aracılığıyla  sonraki nesle ulaştığını söyleyerek, “Kadının toplumsal rolü de bir o kadar hayati önemde olmuştur. Kadın her zaman barıştırmıştır. Kadın her zaman arabulucu olmuştur. Kadın üretimle iç içe olmuştur. Üretimle toplum arasındaki ilişkiyi kurmuştur. Kadın, sosyolojide, toplumsal hayatta çok önemli bir öznedir. Ve bugün sürdürdüğü o kodları Kürt siyasal hareketi içerisinde de ciddi bir kazanıma dönüştürmüştür. Kürtlerin en büyük itirazı kadınlar eliyle olmuştur. Muktedirlere, hegemonik güçlere en büyük cevabı kadın özgün, özerk yapısını, kendi örgütünü oluşturarak vermiştir. Toplumda çok ciddi bir bilinç uyanışında etken olmuştur” sözlerine yer verdi. 
 
‘Barışın en önemli öznesi kadınlar’
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın mesajlarında, kadınları her zaman önemli bir özne olarak gösterdiğini anımsatan Cemile Turhallı, “ ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın da en önemli mimarı ve inşacısının kadınlar olacağının farkında. Doğrudan kendilerine çağrı da yapmış durumda. Kadınlar, binlerce yıllık erkek egemen sisteme karşı bugüne kadar kültürel kodlarıyla, kendi itirazlarıyla karşı koydular. Ama şu an örgütlü bir güç olarak da karşı koyuyorlar. Bunun en önemli somut örneği dünya açısından Rojava’dır. Rojava bütün dünyaya kadın özgürlükçü bir paradigmanın toplumda nasıl dönüştürücü bir etki yarattığını, toplumu nasıl dönüştürdüğünü ve insanlığın kurtuluşunu nasıl sağladığını göstermiş oldu. DAİŞ gibi karanlık, barbar bir güce karşı kadınların mücadelesiyle, iradesiyle set çeken bir yerde durması, toplumda o uyanışı sağlayan varlık olması, esasında kadınların geliştirmiş olduğu kadın özgürlükçü bir modelin sonucudur” dedi.
 
‘Kadın mücadelesinden güç ve moral alıyoruz’ 
 
Herkesin gözü önünde yeni bir dünya düzeni oluştuğunu belirten Cemile Turhallı, “Orta Doğu'da Kürtler ve kadın öncülüğünde gerçekleşen süreç, bize Rojava modelinin Bakur’da da bir model olduğunu gösteriyor. Burada da kurumsallaştırılmaya çalışılan bir modeldir. Bugün dünya için de aslında bir modeldir. Bir mekanizmayı örmüştür. Var olan binlerce yıllık erkek egemen sisteme karşı bu direniş hakikaten ciddi bir gedik açmış, ciddi bir uyanışı sağlamıştır. Bu halkların birlikteliğini de aslında kadın mücadelesi güçlendirmiştir. Bu yüzdendir ki biz kadın mücadelesinden, kadın örgütlüğünden büyük bir güç ve moral alıyoruz” sözlerini kaydetti.
 
‘Barışın kaybedeni yok kazananı çok’
 
Barışın hiçbir ideolojiye, hiçbir partiye gerekçe yapılamayacak, bahanesi olamayacak kadar kıymetli bir şey olduğunun altını çizen Cemile Turhallı, barışın herkese kazanım sağlayacağını şu ifadelerle anlattı: “Dünyanın herhangi bir yerinde gerçekleşen barış, öbür ucundaki bir insana da kazandırır. Dolayısıyla KDP'nin bugün barış için göstereceği çaba elbette ki bütün Kürt ulusal birliğini doğrudan etkileyecektir. Bütün halkları etkileyecektir. Şu an Orta Doğu gibi bir cennet ne yazık ki bir cehenneme dönüştürülmek isteniyor. Halen hegemonik oyunların pençesinde olan bir coğrafya. Bu kadim, çok kültürlü, çok dilli bu coğrafyaya en büyük haksızlığı aslında hegemonik güçler yaptı ve yapmaya da devam ediyorlar. Bizim toplumsal barışı kendi aramızda inşa etmemiz gerekiyor. KDP, YNK ve diğer tüm partilerin bu sorumlulukla yaklaşması gerekiyor. Bugün buradaki barış KDP'nin de barışı olacak, KDP’ye de kazandıracak. Rojhilat’taki halkların barışı Rojava’daki halklara da kazandıracak, Türkiye'ye de kazandıracak, Orta Doğu'ya, dünyaya kazandıracak. Bu anlamda bence barışın kaybedeni yok, kazananı çok olarak bakmak gerekiyor. Herkesin kazandığı bir yerde bence hiçbir şeyden çekinmemek lazım. Hiçbir emekten de çabadan da mücadeleden de geri durmamak lazım” şeklinde konuştu.