Kadın Meclisi: Demokratik toplumu özgücümüzle inşa edeceğiz

  • 12:24 24 Temmuz 2025
  • Güncel
ANKARA - DEM Parti Kadın Meclisi tarafından açıklanan sonuç bildirgesinde, demokratik toplumun kolektif emek ve öz güçle inşa edileceği vurgulandı. Bildirgede ayrıca, 3 Ağustos Êzidî Soykırımı ve Kadın Kırımı Günü ile 1 Eylül Dünya Barış Günü’nün eylem ve etkinliklerle karşılanacağı belirtildi.
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi 21 Temmuz’da gerçekleştirdikleri Kadın Meclisi toplantısının sonuç bildirgesini açıkladı. Rojava Devrimi’nin selamlandığı ve Suruç Katliamını anıldığı, toplantıda, Kürdistan, Orta Doğu ve Türkiye’de kadınların yaşadıkları ele ile barış ve demokratik toplum süreci alındı. 
 
'Devrim çetelerin yenilebileceğini tüm dünyaya gösterdi’
 
Toplantının ardından yayınlanan sonuç bildirgesinde, “13 yıl önce halkların, kadınların, enternasyonal devrimcilerin, sosyalistlerin direniş ve mücadelesiyle ve kadın özgürlükçü paradigmayla Orta Doğu coğrafyasında Rojava Devrimi gerçekleştirildi. Dayanışma, kararlılık ve direnişle inşa edilen Kuzey ve Doğu Suriye’de kurulan yeni yaşam, tüm dünya halklarına özgür ve eşit bir model sundu. Rojava Devrimini sahipleniyor, bu uğurda yaşamını yitirenleri bir kez daha saygıyla anarak, kazanımlarımızı büyütme sözünü veriyoruz” denildi. 
 
Sonuç bildirgesinin devamı şöyle:
 
"Orta Doğu’da emperyalist güçlerin bölgedeki gücü İsrail, sadece askeri değil aynı zamanda açlık ve susuzlukla Filistin halkını imha politikalarını sürdürüyor. İsrail eliyle Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme girişimleri sürüyor. Bugün İsrail’in bölgede yarattığı tehlike, Suriye’de geçici hükümete bağlı IŞİD zihniyetindeki çetelerin Alevi kadınlara, Dürzi halklara yönelik saldırıları katliam boyutuna gelmiştir. Tüm bu saldırılarda çeteler tarafından yüzlerce kadın katledilmiş, kaçırılmış, her türlü şiddete maruz bırakılmıştır. Her defasında farklı topluluklara saldırarak Rojava’yı kuşatmaya yönelik gerçekleştirilen bu saldırılar karşısında Alevi kadınlarla, Dürzi halklarla dayanışma içerisinde olmaya devam edeceğiz. Bundan 13 yıl önce Rojava’da ortaya koyduğumuz Jin jiyan azadî felsefesi etrafında kenetlenerek nerede olursa olsun kadına yönelik şiddet ve katliamlar karşısında mücadelemizi büyüteceğiz. 
 
Barış ve Demokratik Toplumu mirasımızla inşa edeceğiz
 
Orta Doğu’daki savaş gerçekliğinin yanı sıra Sayın Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat tarihinde yapmış olduğu ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ ve sonrasındaki gelişmeler tarihi bir eşik olma özelliğini ortaya koymuştur. Sayın Öcalan’ın 9 Temmuz’da yayınlanan videolu mesajı sonrası Barış ve Demokratik Toplum Grubunun 11 Temmuz’da Casenê Mağarası’nda silah yakma eyleminin gerçekleştirilmesi ile ortaya konulan siyasi irade beyanı aynı zamanda kadın özgürlük mücadelemizi en güçlü şekilde örgütlememiz gerektiğini göstermiştir.
 
Değişim ve dönüşüm dönemi olarak tanımlanan bu sürecin temel unsurlardan biri de biz kadınlarız. Kadın Meclisimiz çağrının yapıldığı ilk günden bugüne, geçmiş barış süreçlerinden edindiği deneyimlerle çalışmalarına başlamıştır. Çağrının anlamı biz kadınlar açısından aynı zamanda kadına yönelik şiddete, yoksulluğa karşı mücadelenin büyütülmesi, demokrasi, eşitlik ve özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırılması, kadın özgürlükçü paradigmamızın inşasıdır. 
 
Aile Yılı, emek sömürüsü ve kadın yoksulluğu
 
Cinsiyetçiliğin, milliyetçiliğin, ırkçılığın, nefret söyleminin erkek egemen iktidar ve onun sözcüleri tarafından devam ettirilmesine karşı itirazımızı ve tepkimizi ortaya koymayı sürdüreceğiz. Barışa, özgürlüğe, adalete, eşitliğe ve demokrasiye en fazla kadınların ihtiyacı olduğunu biliyoruz. Erkek egemenliğinin dili ve aklıyla bu sürecin karşısında duranların, algı operasyonlarıyla, psikolojik ve özel savaş argümanlarıyla süreci itibarsızlaştırmalarına izin vermeyeceğiz. Kadınların çoklu mücadele alanlarını Barış ve Demokratik Toplum Süreciyle buluşturacağız. Biliyoruz ki ilan edilen “Aile Yılı” projesi, toplumsal cinsiyet kavramının eğitim müfredatından çıkarılması, kadın cinayetlerinin cezasızlık politikalarıyla ödüllendirilmesi, esnek çalışma adı altında emek sömürüsünün ve kadın yoksulluğunun derinleştirilmesi savaş siyasetinin doğrudan parçasıdır. Bu süreç aynı zamanda kadın özgürlük mücadelemizin kazanımlarının korunması ve büyütülmesi mücadelesidir. 
 
1 Eylül Dünya Barış Günü’nü karşılayacağız
 
1 Eylül Dünya Barış Günü’ne yaklaşırken, bu topraklarda yaşayan her kesimden, her halktan, her inançtan kadınlarla bir araya gelmeye devam edeceğiz. Ancak deneyimlerimizle biliyoruz ki, barış ve demokrasi mücadelemiz tek taraflı sürdürülmekle başarılamaz. Bu sürecin başarıya ulaştırılması açlığa mahkûm edilen, emeği sömürülen, geleceği çalınan, toprağı ve yaşam alanı elinden alınan, şiddete maruz kalan her bir kadının ve LGBTİ+ların bu süreci sahiplenmesi, bir araya gelmesi ve mücadele etmesiyle mümkündür. 
 
Kolektif gücümüzle kazanacağız
 
Kadın dayanışmasını büyüterek, deneyimlerimizi kolektifleştirerek, kendi özgücümüzü, öz örgütlülüklerimizi ve öz savunmamızı büyüterek bugünü ve geleceği kazanabiliriz. Her mahallede, her köyde, her fabrikada, her okulda kadın özgürlükçü paradigmamızı inşa etme sorumluluğunu üstlenmek durumundayız. Bugüne kadar hiçbir hak, mücadele etmeden kazanılmamıştır. Emeğimize, bedenimize, kimliğimize,  yönelen saldırılar kendiliğinden sona ermeyecektir. Sözümüz, eylememiz, direnişimizle bugünlere geldik, bundan sonra da mücadele ve direnişle geleceği inşa edeceğiz. 3 Ağustos Êzidî Soykırımı ve Kadın Kırımı Günü'nde, Orta Doğu’da tüm bu yaşanan savaş politikalarına karşı kadınların barış mücadelesini yükseltecek, adil, onurlu ve kalıcı bir barışı inşa etmek için 1 Eylül Dünya Barış Günü’ne eylem ve etkinliklerle hazırlanacağız.”