‘6 Şubat Notları Sana Dair’: Yok olan şeyler arasında hafızamız da vardı

  • 09:02 11 Aralık 2023
  • Güncel
Dilan Babat 
 
ANKARA – “6 Şubat Notları Sana Dair” isimli kitabın yazarı Umut Şener, kitabında deprem bölgesindeki tanıklıklarını anlatırken, yıkımdan dolayı en fazla zarar gören çocuk ve kadınlarla yaptığı röportajlara yer veriliyor. Umut bu kitabı yazma nedenini ise, “Yıkılan ve yok olan şeyler arasında bizim hafızamızda vardı. Hafıza, insanın yaşamında onu geleceği taşıyacak temel şeylerden birisi” sözleriyle anlatıyor. 
 
“Çok ‘ah’ dedim, çok ‘ah’ işittim bu süreçte. Havada kalmasın, kendine bir yer bulsun istedim hepimizin ‘Ah’ı’ Hüznümüz isyan olsun. Şimdilik bir kitabın sayfalarında, günü gelince olması gereken yerde” diyor Umut Şener, “6 Şubat Notları Sana Dair” kitabında. 6 Şubat Mereş merkezli meydana gelen depremde, Semsûr, Mereş, Hatay bölgelerinde depremzedelerle dayanışma içerisinde bulunmak isteyenlerden biri olan Umut, deprem bölgesinde bulunduğu alanlarda, depremzede kadınların yaşadıklarını ve orada bulunan gazetecilerden ve yardıma gelenlerin aktarımlarını da kitabında okuyuculara sunuyor. 
 
Umut Şener ile “Sana Dair” kitabına ilişkin konuştuk.
 
‘İktidarın politikalarının sonucunu gördük’
 
6 Şubat depreminde ve sonrasında ağırlıklı olarak yıkımın çok fazla yaşandığı yerlerde bulunduğunu söyleyen Umut, deprem bölgesindeki yeni inşa süreçleri içerisinde bulunduğunu belirtiyor. Aynı zamanda çocuk oyun terapisti olan Umut, kadınlarla ve çocuklarla daha fazla vakit geçirdiğini dile getiriyor. Umut, “Ziraat mühendisiyim bu yanıyla toprağın işlemi ve yıkımın sonuçlarının da ortadan kaldırılması çalışmalarına katıldım. Gördüğüm her şeyi işaret ettiği yerler, yanıyla bir yıkımın aynı zamanda toplumdaki afet bilinciyle ilgili tartıştığımız şeyleri somut olarak gösterir durumdaydı. 20 yıllık bir iktidar dönemi var, 2002’den beri ülke aynı siyasi güç tarafından yönetiliyor. Bunun siyasal, sosyal, ekonomik, askeri ve toplum mühendisliği açısından politikalar üretiliyor ve onların hepsinin sonuçları sahadaydı. Gündelik çıkarlarla yaşamak bir alışkanlık haline getirilmiş onu gördük. Kaçak binaların, imar aflarının, adam kayırmanın resmi olarak anayasanın ortadan kaldırılıp kişilere göre uygulamalarını gördük ve bunların sonucu bir yıkım oldu” sözleriyle izlenimlerini paylaşıyor.
 
‘Hala bir şeyler değişmedi’
 
Yıkımın sadece binaların yıkılmasıyla sınırlı bir durum olmadığını, ekolojik olarak da çok ciddi bir yıkımın yaşandığına işaret eden Umut, deprem bölgesinde konuştuğu herkesin, “Yaşatılabilecek durumda olan insanlar başta olmak üzere canlılar hayata değil artık” sözüne sıklıkla şahitlik ettiğini ifade ediyor. Umut sözlerini şöyle sürdürüyor: “TÜİK enflasyon rakamlarını açıklıyor, bunları takip ediyoruz, deprem üzerinden bile bir değerlendirme yaptığımızda gıda enflasyonu açısından dünyada ilk beş ülke içerisinde enflasyondaki artışın 6 Şubat depremlerinin üzerinden daha fazla arttığını görüyoruz. Varlık açısından kaybedilen iş olanakları, yaşamı sürdürmek için yapılan faaliyetlere baktığımız da küçükbaş ve büyükbaş hayvancılık alanlarıydı. İnsanlara istihdam yaratan ürünlerde düşüşler yaşandı. Kadınlar daha fazla yoksulluk yaşıyorlardı, mevsimlik tarım, kadınlar emeği üzerinden yapılıyor. Bu noktada emek kaybı yaşandı. Çok boyutlu olarak hak gaspları yaşandı. Hala temel haklar anlamında düzelme yaşanmadı. Yıkımın sonuçlarının ortadan kaldırılması için hak temeli yaklaşılması gerekiyor. Evrensel hukuk değerlerinin devrede olduğu bir bakış açısıyla saha da olması gerekiyordu. Bunlar yapılmadığı için insanların barınma, beslenme ve güvenlik gibi en temel yaşamsal ihtiyaçları hala karşılanmıyor. 10 ay geride kalmasına rağmen bir şeylerin değiştiğini söylemek zor.”
 
‘Yıkılanlar bizim hafızamızdı’
 
Depremin, toplumsal travmaya neden olduğunu belirten Umut, travmaya karşı sosyal, psikolojik ve fiziksel olanakların yaratılması gerektiğini vurguluyor. Umut sözlerine şunları ekliyor: “Sahada çalışan afet gönüllüleri de tanıklık ettiklerinden dolayı ağır bir süreç yaşadı. Sahada olan ve depremden bir şekilde etkilenenler travma yaşadı. Fakat benimki, anlatılması gerekenlere dair bir sorumluluk duygusuydu. Bir sosyalistim, ülkedeki her şeye karşı sorumluluk hissediyorum. Yıkılan ve yok olan şeyler arasında bizim hafızamızda vardı. Hafıza, insanın yaşamında onu geleceğe taşıyacak temel şeylerden birisi. Maddi ve manevi olarak, Türkiye halkları olarak hafızamız, bu depremde çok ciddi hasar aldı. Bunu kaydetmek istedim, depremin en başından beri resmi olarak kayda geçmesi, gereken şey kayıtsız olarak yaşanıyor. Olursa da, hikayeler daha çok kişiler üzerinde kalıyor. Bunlar magazin boyutu varsa oraya ait sunulduğunda gündem oluyor. Ama böyle alınmaması gerekiyor. Toplumsal sorunları topluma ait olgu olarak ele almak lazım. Her şeye rağmen yeni yaşamın enkaz üzerinden yeniden yapılan şeyler, yeni sürecin hafızası. Bunların ilk nüveleri, şu anda oluşuyor ve bunların da kayıt altına alınması gerekiyordu. Böyle bir sorumluluk hissettim.” 
 
‘Baktığım yerlerde kadınlar ve çocuklar var’
 
Kitabın iki bölümden oluştuğunu, birinci bölümde deprem bölgesinde tanık olduğu olaylar, ikinci bölüm de ise güvenlik sorunundan dolayı gerçek isimlerini veremediği depremzedelerle yaptığı röportajların yer aldığını söylüyor. Umut, “Afetin çeşitli yanlarına bakmak istedim ve o baktığım yerlerde kadınlar, çocuklar var. Yıkımın ekolojik kısmı var ve saha da depremzede olup hem de yıkımın içerisinde yeni bir yaşamın kurulmasına yardımcı olan çalışanlar var. Benim kendi afet sahasında bulunurken, yapabileceklerimden kaynaklı daha çok kadınların hikayelerinin, kadınların yeni yaşamı kurmasındaki gücünün, payının ve yerinin öne çıktığı bir kitap oldu” sözleriyle Meletî’de bir enkazın içerisinden çıkan yazmayı gösteriyor. Umut şöyle devam ediyor: “Elimdeki yazma Malatya Yeşilyurt’tan. Bu, aynı zamanda depremin kadınların yaşamlarını yıktığını simgeleyen bir şey. Malatya’da 6 ay sonra başlayan yıkım sürecinde yıkımdan çıkan bir çeyiz sandığından. Orada yaşamış bir kadının çeyiziydi, neyin yıkıldığını, kaybedildiğini çok iyi anlatan bir şey. Evleri var eden yaşamın  kurulması için depremden önce sonrasında varlığı ve emeği ile yaratan kadınlar. Kitapta daha çok bunları vurgulamak istedim” diye ifade ediyor. 
 
‘Afet bizim gündemimiz’
 
Son olarak Umut şunları söylüyor: “Bilimin işaret ettiği bir gerçek. 6 Şubat depremleri de hiçbirimiz için sürpriz olmadı. Bizlerin bu konuda depremin başından beri kendi eksiklerimizi gözden geçirmemiz gerekiyor. Bilim insanlarının öncelikli riskli dediği alanlar var. Bizlerin, afet bilinci taşıması noktasında hangimize ne düşüyor bunun yapmak için, gayretli olmamız gerekiyor. Afette dirençli bir yaşamı talep etmemiz gerekiyor. Sevdiklerimizi göz göre göre kaybetmememiz, bu bilinci oluşturmamız lazım. Vereceğimiz demokrasi mücadelesi için deprem somut bir örnek. Yaşanan hak kayıplarının hangi konularda, başlıklarda yaşandığını düşünürsek, afet bizim gündemimiz. Bu yüzden kitabın ismi ‘sana dair’ çünkü bizden biri.” 
 
Umut Şener kimdir?
 
1981 doğumlu Umut Şener, Ankara Üniversitesi Gazetecilik bölümünden siyasi nedenlerle ayrıldı. Tarım ekonomisi lisans öğrenimi sürüyor. Uzun yıllar cezaevinde tutulan Umut, kanser teşhisinin dördüncü evresinde durumu kötüye gitmesinin ardından tahliye edildi. Kanser tedavisi süren Umut’un aynı zamanda editörlük, düzelti yaptığı çalışmaları vardır. Kadın, dil, çocuk, Orta Doğu, toprak-tarım, güncel ekonomi, politika ve ekoloji alanında çalışmalarını sürdürüyor. Çeşitli platformlarda yayımlanmış makale, öykü, köşe yazısı ve incelemeleri bulunuyor. İlk kitabı “Senem” olan Umut’un ikinci kitabı ise “6 Şubat Notları Sana Dair’dir.