Kent sempozyumunda tecride dikkat çekildi
- 16:57 29 Ekim 2023
- Güncel
MÊRDÎN - TMMOB Mêrdîn İKK tarafından düzenlenen 1’inci Mardin Kent Sempozyumunda kentin sorunları ve yeniden inşasında yapılması gerekenler konuşuldu. Sempozyumda konuşan kadın hakları aktivisti Gülizar İpek, ülkedeki tecrit politikasına dikkat çekerek, “Bu ülkede ciddi bir tecrit var. Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözülebilmesi için herkesin üzerine düşen görev ve sorumluluğu yerine getirmesi gerekiyor” dedi.
Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) Mêrdîn İl Koordinasyon Kurulu (İKK) tarafından 1’inci Mardin Kent Sempozyumu düzenlendi. Mêrdîn Barosu Tahir Elçi Konferans Salonu’nda düzenlenen sempozyuma farklı kentlerden çok sayıda katılımcı ve konuşmacı katıldı.
Kent ve sağlık
Sempozyumun ikinci günü, Mardin Tabip Odası (MTO) Başkanı Mustafa Volkan Binbaş’ın “Kent ve sağlık” başlıklı sunumuyla başladı.
‘Yeryüzündeki yoksulluğun yüzde 70’i kadındır’
Ardından Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (Tümbel-Sen) Mardin Şube Başkanı ve Şahmaran Kadın Platformu kurucu üyesi Gülizar İpek “Yerel Yönetimlerde Kadın Politikaları” başlığıyla sunum yaptı. Kadınların neolitikten bu yana yaşadığı ve düşürülmeye çalışıldığı 9 katmanı özetleyen Gülizar, kadının 9 katmanla köleleştiğini ifade etti. Cadı Avlarını hatırlatan Gülizar, 900 bin kadının katledildiği Ortaçağ karanlığına değindi. Kadınların zaman içerisinde her şeyden uzaklaştığı gibi bilimden de uzaklaştırıldığını ifade eden Gülizar, “Yakın zamandan örnek verecek olursak covidi ilk bir kadın bilim insanı buldu ama kimse adını bilmez. Hatta ‘bilim adamları’ kavramıyla kadınlar bilim içerisinde yok sayılıyor. Bizler dünyayı kadınların evi haline getirmeye çalışıyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadınların en çok maruz kaldığı sorunlardandır. Hüda-Par Başkanı’nın kullandığı bir söz vardı; 9 ve 10 yaş arası çocukların evlendirilmesine dair ‘Kime göre neye göre çocuk’ kavramını kullanmıştı. Meclis’te kadın vekil sayısı çok az. Yönetimlerde kadın sayısı çok az. Yoksulluğun kadınlaşması ve emek sömürüsüne gelecek olursak, yeryüzündeki yoksulluğun yüzde 70’i kadındır. Kadınlar sermayeye, mülkiyete, eğitime ulaşamıyorlar. İş hayatında erkeklerle rekabet edemiyorlar. Hamile kalıp doğuruyorlar ve çocuklara, yaşlılara bakmak zorunda kalıyorlar. Bu da toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir dayatımı” şeklinde konuştu.
‘Kadın özgürlükçü bir yerel yönetim’
Siyasetçilerin kadınlar konusunda kullandığı cinsiyetçi ve ayrıştırıcı dil ve söylemlere dikkat çeken Gülizar, bu söylemlerden örnekler verdi. Yerel yönetimin önemine vurgu yapan Gülizar, sistemin yarattığı temel sorun ve krizleri çözmede kadın özgürlükçü, ekolojik politikalarla yerellerin yönetilmesi gerektiğine işaret etti. Kayyım politikalarını da hatırlatan Gülizar, nasıl bir yerel yönetim modeli olması gerektiğine dikkat çekti. Kadınların yönetimin her aşamasında yer alması gerektiğini ifade eden Gülizar, nasıl bir yerel yönetim politikasının oluşması gerektiğini şöyle sıraladı: “Kadın mahalle meclisleri kurulmalı ve her bir mahallede sözcüleri belirlenmeli. Kadın dayanışma komiteleri kurulmalı, STK’larla koordinasyon ve iş birliği sağlanmalı. Kurdistan’da en çok yaşanılan sorunlardan biri mevsimlik tarım işçileridir. Bizler doğduğumuz yerde doymak istiyoruz. Kadın bütçesi oluşturulmalı. Erkeklere göre şekillenmiş bütçe sisteminin değişmesi lazım. Kadın kooperatifleri kurulmalı. İstihdama katılım artırılmalı. Meslek atölyeleri oluşturulmalı. Kadın semt pazarları oluşturulmalı. Kadına karşı şiddetle mücadele şu an dünyanın en büyük sorunu. Öncelikle eril dilimizin değişmesi gerekiyor. Hem dilimizi hem de yaşam şeklimizi değiştirmeliyiz. Alo şiddet hatları oluşmalı, ilk adım istasyonları kurulması, kadın sığınakları oluşturulmalı, kadın dayanışma, psikolojik ve hukuksal destek merkezleri kurulmalı, cinsel şiddet kriz merkezleri oluşmalı, emzirme ve süt istasyonları kurulmalı. Tüm belediyelerin kreş açma zorunluluğu vardır. Ucuz ve anadilde kreşler açılmalı. 8 Mart’ta ücretli tatil ve ücretsiz ulaşım sağlanmalı. Ana ve çocuk sağlığı merkezleri kurulmalı. Gezici sağlık merkezleri kurulmalı, farkındalık çalışmaları yapılmalı. Festivaller, konserler, geziler düzenlenmeli. Ama burada kayyım tarafından düzenlenen festivallerden bahsetmiyoruz. Kentlerin tamamı erkeklere göre dizayn edilmiş. Bunu değiştirmek gerek. Yerel eşitlik eylem planları oluşmalı.”
Jin jiyan azadî
Özel savaş politikalarının en önemli ayağı olan kayyım politikalarına dikkat çeken Gülizar, “Buna karşıyız. Eşbaşkanlık kriminalize edildi. Kayyımın ilk saldırı alanı kadın alanı oldu. Ben belediyede kadın politikaları başkanıydım ve kayyım ilk geldiğinde benim yerine bir erkeği atadı. Yerel politikada kadınlar olarak yer almalıyız. Jin jiyan azadî” ifadeleriyle sözlerini sonlandırdı.
Kent ve Göç
Gülizar’ın ardından Sosyolog Gamze Batgi, “Kent ve Göç: Sıfırdan Başlayan Hayatlar” başlığıyla sunum yaptı. Kentlerin insanların deneyim ve sosyalleşme alanı olduğunu ifade eden Gamze, kentlerin kurulduğu günden bu yana değişim ve dönüşüm içinde olduğunu belirtti. Çarpık kentleşme ve gecekondulaşmaya da dikkat çeken Gamze, göçün beraberinde kentleşmeyi getirdiğini ifade etti. kentleşme ile toplumsal değişimlerin de olduğunu kaydeden Gamze, kente uyum sürecine değindi. Göç ile asimilasyonun da yaşanabileceğine dikkat çeken Gamze, yalnızca göç alan değil göç veren yerlerin de etkilendiğini ifade etti. Gamze, “Göç ile manevi değerlerden de kopuşlar meydana gelmekte” dedi.
Sunumların ardından ilk oturum için soru cevap kısmına geçildi.
Tecrit ve Kürt Sorununa dikkat çekildi
Soruların yanıtlanmasının ardından söz alan Gülizar İpek, ülkedeki tecrit politikasına dikkat çekerek, “Bu ülkede ciddi bir tecrit var. Tecridin nedeni bellidir. Kürt sorununun demokratik çözümünün adresi bellidir. Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözülebilmesi için herkesin üzerine düşen görev ve sorumluluğu yerine getirmesi gerekiyor” dedi.
Savaş altında kentler
Sempozyum verilen aranın ardından ikinci oturumunda sosyolog Prof. Dr. Pelin Tan’ın “Mekan-Kırım Bağlamında Kentte Yeniden Üretim” başlıklı sunumuyla devam etti. Filistin üzerine çalışmalarda bulunan Pelin, Filistin’e dair gözlemlerini ve çalışmalarını paylaştı. Yine Elîh (Batman) Heskêf’te (HasanKeyf) ve Mêrdîn Dara’da da çalışmalar yürüttüğünü ifade eden Pelin, çalışmalarını anlattı.
Siyasi tutsaklar hatırlatıldı
Ardından, Elektrik-Elekrtonik Mühendisleri Odası (EMO) MYK üyesi Mehmet Orak “Kent ve Enerji” başlığıyla sunum yaptı. Sözlerine Rojava’da ve Filistin’de süren saldırıları kınayarak başlayan Mehmet, siyasi tutsaklara dikkat çekerek, tecridin varlığına vurgu yaptı. Tecridin bir insanlık suçu olduğunu ifade eden Mehmet, kayyım politikalarına değindi. Sivil toplum kuruluşları olarak tecridin kaldırılması ve ülkedeki adaletsizlikler üzerine çalışmalar yürüttüklerini ifade eden Mehmet, bunların yetersiz kaldığını kaydetti. Ardından kent ve enerji konusunda yaptığı sunumla, kentlerin enerji sorununa dikkat çekti. Kentlerin daha az enerji harcayarak daha konforlu bir hal alması için “akıllı kent”lerin nasıl inşa edilmesi gerektiğini anlatan Mehmet, bunun ekolojik politikalarla mümkün olduğunu söyledi. ABD, İspanya, Hollanda ve birçok Avrupa ülkesinde akıllı kentlerin yaratılması için ciddi yatırımlar yapıldığını belirten Mehmet, Türkiye’de ise bunlar yerine barajların yapıldığını ifade etti.
Sunumların ardından sempozyum “Ne yapmalı, nasıl yapmalı” başlıklı forumla devam etti. Forumda katılımcılar nasıl bir kent istediklerini ve bu kentin inşası için neler yapılması gerektiği tartışıldı.
Forumun ardından iki gün süren sempozyum sonuç bildirgesinin okunmasının ardından son buldu.