
Evin Cezaevi’ne yönelik saldırıda iki tutsak yaşamını yitirdi
- 10:49 1 Temmuz 2025
- Güncel
HABER MERKEZİ- İran Yargı Sözcüsü, İsrail’in siyasi tutsakların bulunduğu cezaevine düzenlediği hava saldırısında iki tutsağın yaşamını yitirdiğini açıkladı.
İsrail’in 23 Haziran’da İran’ın başkenti Tahran’da bulunan ve çoğunlukla siyasi tutsakların kaldığı Evin Cezaevi’ne düzenlediği hava saldırısında 71 kişi hayatını kaybetti. İran Yargı Sözcüsü Asghar Cehangir, ölenler arasında iki tutsağın da bulunduğunu açıkladı.
Bazı tutsaklardan bilgi alınamıyor
Yargı Sözcüsü, devlet ajansı Mizan’a yaptığı açıklamada, saldırıda cezaevi idari personeli, askerlik görevini yapan gençler, mahpuslar, ziyaretçiler ve cezaevi çevresinde yaşayan sivillerin de hedef olduğu kaydedildi. Saldırıda cezaevinin idari binasında büyük hasar meydana geldiği açıklanırken, bazı tutsakların başka hapishanelere nakledildiği bilgisi paylaşıldı. Ancak, içeride bulunan bazı tanınmış siyasi tutsaklardan hâlâ haber alınamıyor.
Uluslararası kamuoyunda yakından izlenen Fransa vatandaşı tutuklular Cécile Kohler ve Jacques Paris’in akıbeti de belirsizliğini koruyor. Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot, saldırının ardından yaptığı açıklamada “Fransız vatandaşlarımızı tehlikeye atan bu saldırı kabul edilemez” ifadelerini kullandı. Cécile Kohler ve Jacques Paris, İran’da üç yıldır “casusluk” ve “kargaşa çıkarma” suçlamalarıyla tutuklu bulunuyor.
HRNA: 47 kişinin kimliği belirlendi
İnsan Hakları Savunucuları Haber Ajansı (HRANA), 30 Haziran itibarıyla saldırıda ölen 71 kişiden 47’sinin kimliğini tespit ettiklerini bildirdi. Kimliği belirlenenler arasında cezaevi çalışanları, sağlık personeli, gardiyanlar ve askerlerin yanı sıra bazı sivil ziyaretçilerin de yer aldığı açıklandı.
Ancak HRANA, saldırıda hayatını kaybedenler arasında siyasi mahpusların da olabileceği ihtimaline dikkat çekti. Evin Cezaevi’nde tutulan bazı gazeteci, öğrenci lideri ve muhaliflerin durumuna ilişkin bilgiye ulaşılamaması endişe yaratıyor. Aktivistler, Evin Cezaevi’nden bilgi alınamamasını, önemli bazı tutukluların zarar görmüş olabileceğine dair bir işaret olarak değerlendiriyor. Bazı ailelerin medya ile iletişiminin engellendiği, kamuoyunun bilgilendirilmesinin sistemli olarak kısıtlandığı belirtiliyor.