
‘TJA tacize, tecavüze karşı özgür yaşamı savunuyor’
- 09:04 8 Şubat 2021
- Güncel
Hikmet Tunç
VAN - Dünyada ve ülkede kaos ve krizin derinleşerek sürdüğünü söyleyen TJA aktivisti Sosyolog Neslihan Şedal, “Tacizin, tecavüzün, katliamların, şiddet suçlarını işleyenlere karşı, eşitliği, demokrasiyi, özgür yaşamı savunuyoruz. Ve bizler TJA olarak gücümüzü ‘Anasoylu’ toplumdan alıyoruz” dedi.
Türkiye’de katliamlarla devam eden sistemsel erkek şiddetine karşı, kadınlar dayanışma ağlarını daha da geliştirerek mücadelelerini sürdürüyor. Erkek şiddetinin yanı sıra devletin gözaltı ve tutuklama furyasına rağmen çeşitli kampanyalarla örgütlenenlerden biri de Tevgera Jinên Azad (TJA). Erkek şiddetinin kurumsallaştığı yaşamın tüm alanlarında, kadınlar “Em xwe diparezin” kampanyası ile özsavunmalarını geliştirerek örgütleniyor. TJA aktivisti sosyolog Neslihan Şedal kampanyalarına ilişkin, bölgede taciz ve tecavüz faillerinin cezasızlık politikaları sonucu serbest bırakılmasını değerlendirdi.
‘Yargı kadın ve çocuğa yönelik suçlarda erkeği aklıyor’
Neslihan, evrensel bir mücadele haline gelen kadın özgürlük mücadelesinin dünyanın her yerinde iktidarlar tarafından bastırılmaya, sindirilmeye çalışıldığını söyledi. Son dönemde iktidarların kadın aktivistleri gözaltı ve tutuklamalarla engellemeye dönük bir yöntem geliştirdiğine vurgu yapan Neslihan, “Türkiye’nin kadına yönelik politikalarına ve bu sisteme bağlı olarak hareket eden erkek yargının sadece bir gün içinde kendisine şiddet uygulayan ve buna karşı özsavunmasını kullanmak zorunda bırakılan Melek İpek’in özsavunmasının ‘nesfi müdafaa’ dışı görülerek, ‘kasten öldürme’ denilip, ömür boyu hapis cezasının istenmesi kabul edilir gibi değil. Yine Şırnak’ta çocuğu cinsel istismara maruz bırakan bir uzman çavuşun tahliye edilmesi ve bunlar yargının söz konusu kadın ve çocuğa yönelik suçlarda erkeği akladığı ortaya çıkan sonuçlar” şeklinde konuştu.
‘Boğaziçi protestolarında kadınlar yerde sürükleniyor’
Toplumsal sorunlara karşı gelişen proteste etkinliğinde de polisin özelde kadına yönelik kontrolsüz bir güç kullandığını kaydeden Neslihan, bir ayını geride bırakan Boğaziçi kayyım protestolarına değindi. Neslihan, “Boğaziçi öğrencilerinin atanan kayyıma karşı en meşru hakları olan protesto etkinliklerinde darp edilerek gözaltına alınması, ülkenin içinde bulunduğu tabloyu gözler önüne seriyor. Yine kayyım protestoları sırasında kadınları saçlarından sürükleyerek gözaltına alan polisin müdahalesi ile ülkenin kadın politikalarını gözler önüne sermektedir. Aynı etkinliklerde devlet yönetimi tarafından LGBT’li bireylere karşı nefret söylemleri ile mevcut erkekliğin yüceltilmesi gerçekliğini gözler önüne seriyor. Bunun tamamına baktığımızda aslında devletin özelde kadına ve demokratik kesimlere karşı nasıl bir kin, nefretin, kötülüğün ve yargısızlığın nasıl kurumsallaştığını çok net görebiliyoruz. Toplum üzerinde sistematik olarak örgütlenen şiddet, tecavüz, cinsel istismarlara karşı bir sistem gerçekliği ortada. Mevcut tüm politikalara karşı mücadeleye öncülük yapan kadınlar, gözaltı siyasi soykırım operasyonlarıyla karşı karşıya kalmadığı tek bir geçmiyor” dedi.
‘TJA toplumsal bir karşılığı olduğu için hedef alınıyor’
Neslihan, ülkedeki gelişmelere işaret ederek mücadele eden kadınlara karşı özel bir yönelimin olduğunu ve bunun başında Kürt kadınlarının geldiğine dikkat çekti. Kürt kadın hareketi olarak yargının baskısı altında olduklarını belirten Neslihan, “Bu baskının temelinde TJA’nın yaptığı tüm çalışmalarda toplumsal bir karşılığının ve bunun da büyük bir yankı uyandırmasına bağlayabiliriz. TJA toplumsal refleksi geliştirecek tarzda bir çalışma sistemi yaygınlaştırmış durumda. TJA’nın yaptığı çalışmalara baktığımızda toplumu giderek kaosa sürükleyen sistemi tamamen teşhir etme, tecavüzün bir kültür haline geldiği süreci sürekli ele alma, kadına yönelik derinleşen şiddeti sürekli gündemde tutma, çocuklara yönelik geliştirilen her türlü saldırıyı ve yönelimi açığa çıkarabilme ve bu yönelimi yapan kişileri teşhir etme üzerine bir politikayla mücadele ediyor” sözlerini kullandı.
‘ Ruhuna denk kampanyalar’
TJA’nın sistemsel erkek şiddetinin kadınları toplumun hangi alanından silmeye, yok etmeye çalışırsa oradan örgütlendiğine vurgu yapan Neslihan, kadınların bu anlamda bir “varlık” mücadelesi yürüttüğünü söyledi. Kurumsal olarak mücadele verdiklerini belirten Neslihan, “TJA ‘özgür eş yaşamı’ tüm alanlarda inşa etme ve bunun mücadelesini yürütmeye çalışıyor. Demokratik bir siyasetin yürütülmesi için eşit temsiliyetin bir dayanağı olan ‘eşbaşkanlık’ modelinin örülmesi için çalışmalar yürütüyor. TJA her dönemin ruhuna denk kampanyalarla toplumsal refleksi hayata geçirmeye yönelik bir mücadele tarzıyla çalışma yürütüyor. En son “Değişim ve özgürlük için sende ayağa kalk” ve “Em xwe diparezin” kendimizi savunuyoruz kampanyalarıyla toplumun birçok kesimine dönük büyük bir etki yaratan çalışmalar yürüttük. Kampanyalara dair çalışmalar yürüttüğümüzde erkekliğe dayanan tüm politikaları teşhir etmek ve erkekliği yücelten bütün kalıpları yıkmaya dönük çalışmaları yürütüyoruz” şeklinde konuştu.
‘TJA faaliyetlerinin illegalize edilmesini kabul etmiyoruz’
TJA olarak dünyadaki tüm kadınlarla ortaklaşa bir mücadele zemini yaratmaya çalıştıklarını söyleyen Neslihan, “Dolayısıyla kadınlar için hayati denilebilecek tüm yasaları ve tüm kazanımları korumaya dönük, çalışmalarımız mücadelemiz bu çerçevede yürüyor. İstanbul Sözleşmesi’ni tartışma zemini çeken bütün politikaları teşhir etmeye dönük çalışmalar yürütüyoruz. 6284 sayılı kanunun yine uygulamaya geçilebilmesi için hem ulusal hem de uluslararası düzeyde bu mekanizmayı koruyabilecek ve bunu sağlayabilecek çalışmalar yürütüyoruz. Dolayısıyla TJA’nın yürütmüş olduğu çalışmalar evrensel kadın özgürlük mücadelesinden bağımsız bir çalışma kesinlikle değildir hiçbir şekilde de illegalize edilmesini kabul etmiyoruz. Direnen kadınlar olarak ‘Anasoylu’ toplumu bilincimizin derinliklerinde hala var olduğunun farkındayız. Dolayısıyla bu tarihsel sürece gittiğimizde güçlü kadın karakterlerinin mücadelemizde bir çizgi olduğunu, bir umut olduğunu gücümüzü de bu kadınlara dayandığını söylemenin çok önemli olduğunu düşünüyorum” dedi.
‘Ayşe direnen ve sembolleşen kadın karakterlerden biri’
Direniş ve mücadele tarihi içerisinde sembolleşen kadın karakterlerden birinin de geçtiğimiz günlerde tutuklanan TJA sözcüsü Ayşe Gökan olduğunu vurgulayan Neslihan, “Ayşe bütün ömrünü kadın özgürlük mücadelesi ile geçirmiş, hakkında altı yüzden fazla mahkemeye çıkarılmış, yüzden fazla iddianamenin hazırlanması, soruşturmaya tabi tutulması, defalarca gözaltına alınmış biri. Hala erkek yargının Ayşe’nin direnişinin önüne geçemeyeceğini anlamamış olması çok gülünç verici bir durum açıkçası. Çünkü Ayşe’nin kararlılığı bu kadar dosyanın olması ve hala bu dosyalara ve soruşturmalara rağmen Ayşe’nin direnmeye devam etmesin onun kararlığının göstergesidir. En son yapmış olduğu savunmada ‘ben hem Kürt hem de kadın olduğum için yargılanıyorum’ demişti. Şunun altını çizmek gerekir ki güçlü kadınların enerjisinin dört duvar arasında da çok rahat yayılabileceğidir” şeklinde konuştu.
‘İyilik ve kötülüğün saf belirleme süreci’
Dünyada ve ülkede kaos ve krizin derinleşerek sürdüğünü bunu “İyilik ve kötülüğün ayrıştığı bir saf belirleme” süreci olarak ele alınması gerektiğini savunan Neslihan, “Tacizin, tecavüzün, katliamların, şiddet suçlarını işleyenlere karşı; eşitliği, demokrasiyi, özgür yaşamı savunanlarının çatışması için de TJA olarak gücümüzü ‘anasoylu’ toplumdan alıyoruz” dedi.