
Cumartesi Anneleri: Gözaltında kaybetmelerde zaman aşımı işletilemez
- 13:06 30 Mayıs 2020
- Güncel
İSTANBUL - Cumartesi Anneleri eylemlerinin 792’nci haftasında, gözaltında kaybetmenin süreklilik taşıyan bir suç olduğunu, bu yüzden zaman aşımının işletilemeyeceğine dikkat çekti.
Cumartesi Anneleri “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” talebiyle her hafta Galatasaray Meydanı’nda gerçekleştirdikleri eylemin 792’ncisini, koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle sosyal medya hesapları üzerinden gerçekleştirdi. Eylemde bu hafta 14 Mayıs 1995 yılında Mardin’in Midyat ilçesine Budaklı Mahallesi'nde gözaltına alınan ve bir daha kendilerinden haber alınamayan Mehmet Emin Atuğ, Abdulkadir Demir, Hizni Bilmen ve Şakir Demir’in akıbeti soruldu.
Aileler adına konuşan Hizni Bilmen’in eşi Şükrüye Bilmen kayıplarını aramaktan vazgeçmeyeceklerin belirtti. “Allah’tan korkmuyorlar mı?” diye soran Şükriye, “Biz insan değil miyiz? Bizimde haklarımız yok mu? Kemiklerimizi verin verin. Bize gösterin. Başlarında bir Fatiha okumak istiyoruz. Siz nerede olduğunu biliyorsunuz. Allah şahit ki biliyorsunuz. Nasıl bilmiyorsunuz. Dilekçelerimizi bile yazmaktan korkuyorlardı. Ben Meclis'e kadar gittim. Ancak bize hiçbir bilgi vermediler” dedi.
‘Dosyada zaman aşımı süreci beklenecek’
Davayı İnsan Hakları Derneği (İHD) adına takip eden avukat Erdal Kuzu ise, söz alarak Midyat'ta kayıp ettirilen sivil yurttaşların dosyalarının halen JİTEM dosyası kapsamında soruşturulduğunu vurguladı. Budaklı Mahallesi'nde kayıp ettirilen 4 sivilin dosyasının yine bu soruşturma kapsamında olduğunun altını çizen Erdal, bu soruşturmada en son 2013 yılında keşif çalışması yapıldığını, tanık beyanlarının alındığını ve mağdurların dinlenildiğinin kaydetti. Ancak yasa değişikliği ile Midyat savcılığına nakledilmesinden sonra herhangi bir ilerlemenin kat edilmediğini dile getiren Erdal, “Görünen o ki bu dosyada zaman aşımı süresi beklenecek ve devletin işlemiş olduğu cinayetlerden bir tane dahasının üstü kapatılacak. Ama ailenin adalet arayışı devletin dosyayı kapatması ile bitmeyecektir” diye ifade etti. Ardından olayın tanıklarından gazeteci Fehim Işık tanıklığını anlattı.
‘Zorla askeri araca bindirildiler'
Eylemde bu haftanın açıklamasını İHD Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Nuray Çevirmen okudu. 14 Mayıs 1995 tarihinde akraba olan Mehmet Emin Atuğ, Abdulkadir Demir, Hizni Bilmen ve Şakir Demir’in Midyat Jandarma Merkez Karakol komutanı Yüzbaşı Hilmi Kahraman tarafından karakola çağrıldığını hatırlatan Nuray olayın devamını şöyle anlattı: “Bir akrabaları, muhtar ve iki köy azası ile birlikte karakola gittiler. Tanık beyanlarına göre burada karakol komutanı Hilmi Kahraman, ön ismi Ziya olan Başçavuş ve ön ismi Metin olan Astsubay tarafından sorgulandılar. Akşam önce Mehmet Emin Atuğ, Hizni Bilmen, Abdulkadir ve Şakir Demir resmi belge imzalatılarak serbest bırakıldılar. Ardından da refakatçi Muhtar ve 3 köylü serbest bırakıldı. Muhtar ve yanındakiler evlerine döndü. Olaya tanık olan köylülerin beyanlarına göre Atuğ, Bilmen ve Demir kardeşler karakoldan 1 kilometre kadar uzaklaştıktan sonra zorla askeri bir araca bindirilerek götürüldüler. Ertesi gün Budaklı köyü askerler tarafından ablukaya alındı. Evler ağır silahlarla tarandı. Askerler köylüleri ağır biçimde darp etti ve tüm eşyalarını kullanılamaz hale getirdi.”
‘İlerleme kaydedilemedi’
4 sivil eve gelmeyince eşlerinin Midyat Jandarma Merkez Karakolu’na başvurduğunu dile getiren Nuray, “Kendilerine eşlerinin serbest bırakıldıkları söylendi. Ancak 4’ünden bir daha haber alınamadı. Kayıplarını arayan aileler şiddet ve tehditlere maruz kaldı. İHD Mardin Şube avukatları 2009 yılında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na, Albay Hilmi Kahraman’ın Midyat Jandarma Komutanı olduğu 94-96 yılları arasında gözaltında kaybedilen sivillerin akıbetlerinin ortaya çıkarılması, faillerinin tespiti için suç duyurusunda bulundu. Atuğ, Bilmen ve Demir Ailelerinin suç duyuruları da bu dosyada yer aldı. 2013 yılında savcılık talimatı ile soruşturma kapsamında 4 köylünün akıbetlerinin ortaya çıkarılması ve o gün köyde yaşananları tespit etmek amacıyla Budaklı köyünde bir keşif çalışması gerçekleştirildi. Tanık beyanları ve tespit edilen deliller olaydan 18 yıl sonra kayıt altına alındı. Ancak Diyarbakır’dan Midyat Savcılığı’na gönderilen söz konusu dosyada bugüne kadar bir ilerleme sağlanmadı” diye belirtti.
Gözaltında kaybetmenin süreklilik taşıyan bir suç olduğunu ifade eden Nuray, kaybedilenin akıbeti ve yeri kesin bir şekilde saptanana kadar devam edeceğini ve zaman aşımının işletilemeyeceğini vurguladı. Nuray, yetkililere seslenerek, 4 sivilin akıbetlerini açığa çıkarma ve onları kaybedenlerin yargılanarak cezalandırılmalarını istedi.