‘Devletin ‘normaline’ karşı kendi normalimizi yaratacağız’

  • 09:03 29 Mayıs 2020
  • Güncel
Melike Aydın
 
İZMİR - Salgın sürecinde kadın sorunları derinleşirken, devletin ‘normalini’ kabul etmeyeceklerini belirten kadın aktivistler, “Biz kadına ve çocuğa karşı suç işleyen devletin normaline itiraz edeceğiz. Kendi normalimizi yaratmak için mücadele edeceğiz. Ne pandemi bizi sokaktan alıkoyabilir ne de iktidar” dedi. 
 
Koronavirüs salgınının ardından başlayan “Evde kal” çağrıları ile kadın sorunu her boyutuyla daha da derinleşti. Fiziksel, ekonomik, psikolojik şiddet artarken, kadınların şiddet karşısında başvurabilecekleri bir alan da yaratılmadı. Salgın sürecinde kadın katliamları devam ederken, kadınların mücadelesi her engele rağmen sürüyor. Kadınların yan yana gelmekte ve yöntem geliştirmekte zorlanmadığını söyleyen Mor Dayanışma, Mor Sarmaşık, Kadın Savunma Ağı ve Sosyalist Kadın Meclislerinden (SKM) kadınlar koronavirüs sürecini ve sonrasını değerlendirdi.
 
‘Devlet karantinada şiddeti meşrulaştıran kararlar aldı’
 
Karantina günlerinde ev içi temizlik ve bakım işlerinin toplumsal cinsiyet normları nedeniyle kadına daha fazla yüklendiğine ve görünmeyen emeğinin katlanarak arttığına dikkat çeken Mor Sarmaşık’tan Tuğçe Kahraman, kadın emeğinin iki kat sömürüldüğünü dile getirdi. Evlerin kadınlar için güvenli olmadığını hatırlatan Tuğçe, infaz yasasıyla da şiddet faillerinin serbest bırakıldığının altını çizdi. Alo 183 ve 155’e ulaşmak nerdeyse imkansızken,  HSK’nin 6284 sayılı kanuna getirdiği sınırlamanın da şiddetin önünü açacağını vurgulayan Tuğçe, “HSK, tedbir kararlarının yükümlülüklerinin koronavirüs kapsamında sağlığı tehdit etmeyecek şekilde değerlendirilmesi gerektiğine karar verdi. Bu talimat şiddet uygulayan faillere evden uzaklaştırma kararı verilmemesi ya da kadınların sığınaklara yerleştirilmemesi anlamına gelmektedir. Bu karar, karantinada şiddet uygulayanla aynı evi paylaşmak zorunda kalan kadınları şiddete mahkum etmekle birlikte, erkek şiddetinin meşrulaştırılmasına neden olacaktır” dedi.
 
‘İktidar Kürt kadınının kazanımlarına ve iradesine saldırdı’
 
İktidarın belediyelere kayyım atayarak eşbaşkanları tutukladığını, hem halkın hem de eşbaşkanlık sistemin yok sayılarak kadın iradesine darbe yapıldığını söyleyen Tuğçe, “Pandemi sürecinde kadınların şiddete uğramasının önünü açan, erkek şiddetini meşrulaştırmaya çalışan iktidar kadınlara yönelik her türlü şiddetle mücadele etmek kadına yönelik her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasını sağlayacak çalışmalar yürütmek üzere kurulmuş Rosa Kadın Derneği’nin kapısını kırarak evraklara el koydu, arkadaşlarımızı gözaltına aldı. Kadın mücadelesi yürüten kadınlar değil, kadınları katledenler gözaltına alınmalıdır” dedi.
 
Tuğçe son olarak, pandemi sürecinde cinsiyet eşitliğine yönelik saldırıları bertaraf etmek için karantina sonrasında da mücadeleye devam edeceklerini söyledi.
 
‘Kayıtlara düşmeyen suç sayısı arttı’
 
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin salgın, savaş gibi süreçlerde daha da arttığının tarihsel süreçlerden de bilindiğini söyleyen Kadın Savunma Ağı’ndan Gizem Coşkun, “Karantinayla neoliberalizmin en vahşi kadın ve çocuk düşmanı politikalarının olduğu dönemde karşılaştık. Yasalarla hakların kaybı süreci başlamıştı. Her şeyin meta olmaya başladığı ekolojik yıkım süreciydi. Eşitsiz ilişkiler sonucu dezavantajlı gruplar zararlı çıktı. Sınıflı yapılar çok belirgin oldu. Ezilen sınıfın içinde de çok büyük bir kesimi kadındı. Sistem kendini bu krizden çıkarmaya çalışıyor. Bu süreçte eylemlerde sıraladığımız ‘yasayı uygula, cinsiyet eşitliğini sağla’ gibi taleplerimizin ne kadar gerekli olduğu ortaya çıktı. Normal şartlarda bile şiddete maruz kalan kadınlara ulaşmak zorken pandemide kayıtlara düşmeyen suç sayısının arttığını düşünüyoruz” diye ifade etti.
 
‘Nasıl bir normal tartışması yapılıyor’
 
Temel haklara erişimin zorlaştığını ve toplumun bilinç seviyesinin de neoliberal sistemin yürütülebileceği seviyede tutulmaya çalışıldığını belirten Gizem, bu amaçla liberal söylemlerin ortaya çıktığını dile getirdi. Liberal duruş sergilemeyen örgütlerin bir şekilde mücadele aracı bulacağını söyleyen Gizem, “Kadınların süreci nasıl yürüttükleri önemli. ‘Nasıl bir normal’ tartışması yapılıyor. Bu politik bir hat çizmek için önemli. Ekoloji, feminist mücadele gibi alanlar birleşemedi. Saldırı çok hızlı olduğu için tartışma şansı olmadı. Ama aktif bir hareket oluşmaya başladı. 60 gün sonra ücret alamamış, işsiz kalmış veya evden çalışmaya başlayarak gözetlenebilir hale gelmiş, nefes aldığı alanlar da kapatılmış, iş yükü artmış kadın ne kadar normal olabilir? Kendine hayat kurmuş bir kadın ataerkil pazarlık yapıp ailesinin yanına dönmek zorunda kaldı belki de. Biz kadına ve çocuğa karşı suç işleyen devletin normaline itiraz edeceğiz” diye belirtti. 
 
Birlikte mücadele için feminist hareketlerin her zaman yöntemlerinin olduğunu dile getiren Gizem, yeni ve farklı dayanışma ağlarının kurulduğunu ancak bir araya gelinemediğini, bilgi paylaşımının yapılamadığını söyledi. 
 
‘Ne pandemi ne de iktidar bizi sokaktan alıkoyabilir’ 
 
“Artan baskıların arka planında iktidar arasındaki çatlakları da görüyoruz. İçişleri Bakanının istifasında, ondan sonraki gelişmelerde tam bir konsensüs sağlamadıkları ortada” diyen Mor Dayanışma’dan Deniz Uslu, karantina sürecinde kadın hareketinin doğru hareket ettiğini dile getirdi. “Sosyal medya daha verimli kullanıldı, içerikler ürettik,sıkışmadık” sözlerini kullanan Deniz, her örgütün kendi içinde ve birbiri ile dayanışmayı daha fazla örmesi gerektiğine vurgu yaptı. 
 
Salgın sonrasında da “bir kadın daha katledilmesin, kadınlar gece yarısı da rahatça gezebilsin” diye mücadeleye devam edeceklerinin altını çizen Deniz, “Biz kendi normalimizi yaratmak için mücadele edeceğiz. Zaten rahatlıkla yan yana gelebiliyoruz kadınlar olarak. Ne pandemi bizi sokaktan alıkoyabilir ne de iktidar. Acılarımız ve öfkemiz taze” diye ekledi. 
 
‘Şimdi sokağa çıkmaya zorlayan bir mücadele var’ 
 
İktidarın pandemiyi sömürmek için fırsata çevirdiğini söyleyen SKM’den Didar Gül ise sürece uygun talepler yaratılamadığını, toplumsal mücadelenin de kadın mücadelesinin de eksik kaldığını söyledi. SKM olarak bu süreçte her perşembe mesafeli eylemler gerçekleştirdiklerini aktaran Didar,  “Kendini tahkim eden faşizme karşı örgütlenmek gerekiyor. Sosyal medyada vardık ama bundan sonra sokağa çıkan bir hareket olacak. Kadın kazanımlarını da yok sayan AKP-MHP faşist bloğuna karşı, toplumsal mücadelenin önünü açan kadın hareketleri olarak, kadın dayanışmasını büyüteceğiz. Faşizme karşı birleşik cephelerde, HDP ve HDK Kadın meclislerinde yer alacağız. Kadınların birleşerek yaptığı mücadeleler kazanımla sonuçlanıyor. OHAL döneminde bile kadınlar militan tutumlar sergiledi ama bu süreçte bu açığa çıkmadı. Kadın özgürlük mücadelesine imrenilirken pandemi sürecinde içine kapandı. Sosyal medya ile sınırlandı. Şimdi sokağa çıkmayı zorlayan bir mücadele var. Temel amacımız bu mücadeleden yürümek” ifadelerini kullandı.