
Dünya Basın Özgürlüğü Günü: Baskıların üstesinden dayanışma ile gelebiliriz
- 09:06 3 Mayıs 2020
- Güncel
Gülistan Azak
İSTANBUL - 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’ne ilişkin konuşan CFWIJ Kurucusu Kiran Nazish ve Medyascope TV’den Gazeteci Işın Eliçin, basın üzerindeki baskılara dair endişelerini paylaşırken, tüm sorunların üstesinden ancak dayanışma ile gelinebileceğini vurguladı.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nun 1993 yılında aldığı bir karar ile 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü olarak kutlanmasına karar verildi. Bugünün amacı, basının demokrasiyi korumaktaki rolünü vurgulamak, etik gazeteciliği ön plana çıkarmak ve dünyada basının aşırı sansür edildiği ülkelere bir mesaj göndermek. Bunun yanında mesleğini yaparken öldürülen gazetecileri anmak ve yetkililere sorumluluklarını hatırlatmak.
Ancak, basın kuruluşlarının ve kimi örgütlerin yayınladıkları veriler, raporlar ve basın duyuruları bırakın gazetecilik mesleğine gereken önemin verilmesini beklemeyi, birçok kişinin gazetecilerin yaşadıklarına göz kapatarak dayatılan korku cenderesi içinden ne kadar uzak ve bihaber yaşamak istediğini gözler önüne seriyor.
Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde bu yıl Türkiye 180 ülke arasında 154'üncü sırada yer aldı. Raporda Türkiye'de internet üzerinden sansürün arttığı vurgulanıyor.
Press in Arrest, Türkiye’deki basın özgürlüğü ve yargılanan gazeteciler başlığında öne çıkan gündemleri derlediği Nisan 2020 Basın Özgürlüğü Raporu’nu göre ise 17 davada 23 gazeteci en az 171 yıl 11 aydan, 408 yıl 10 ay 15 güne kadar hapis istemiyle yargılandığı, koronavirüs salgını tedbirleri kapsamında duruşmaların pek çoğu görülmeden ertelendiği belirtildi. Raporda ayrıca Türkiye’de haberlerin ‘örgüt’ ile ilişkilendirildiği muhabirlerin ‘örgüt suçlaması’ karşısında ifade vermeye, savunma yapmaya zorlandığına dikkat çekildi.
Presse Emblème Campagne (PEC) ise paylaştığı raporunda Mart ayı başından beri 23 ülkede en az 55 gazetecinin koronavirüsten (Covid-19) dolayı hayatını kaybettiğini açıkladı.
3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’ne ilişkin Gazetecilikte Kadın Koalisyonu (The Coalition For Women in Journalism- CFWIJ) Kurucusu Kiran Nazish ve Medyascope TV’den Gazeteci Işın Eliçin değerlendirmelerde bulundu.
‘Baskıya en çok maruz kalanlar kadın gazeteciler’
Basın özgürlüğünün tüm dünyanın birçok ülkesinde tehdit ve saldırı altında olduğunu söyleyen Kiran Nazish, Türkiye’nin gazetecilere dönük en çok baskı uygulayan ülkelerin başında geldiğine dikkat çekti. Gazetecilik mesleğine dönük baskılara en çok maruz kalanların kadın gazeteciler olduğu gerçeğine atıfta bulunan Kiran, koalisyon olarak oluşturdukları dayanışma ağı ile kadın gazetecilere ulaşmayı amaçladıklarını ifade etti. Kiran, “Kadın gazetecilerin maruz kaldıkları tehdit ve her türlü saldırının maalesef görülmediği, raporlanmadığını ve haber olmadığını görüyoruz. Bu nedenle kadın gazetecilerin maruz kaldığı tüm saldırılara karşı oluşturduğumuz ağ ile onları desteklemeyi amaçlıyoruz. En temel misyonumuz da elbette ki basın özgürlüğü. Çalışmalarımız kapsamında kadın gazetecilere dönük şiddet ve taciz olaylarıyla en çok karşılaştığımız ülkeler, Türkiye, Pakistan ve Nijerya. Bu anlamda Türkiye’de tutuklanan Mezopotamya Ajansı muhabirleri Sadiye Eser, Ruken Demir ve Jinnews Muhabiri Melike Aydın’ın cezaevlerinde maruz kaldıkları uygulamalarını rapor haline getirdik. Kendileriyle ilgili bizlere ulaşan bilgilerden daha iyi anlaşıldı ki tutuldukları cezaevlerinde ‘köle’ uygulamalarını aratmayan dayatmalar var. Özellikle koronavirüs salgın tehlikesinin yaşandığı bu süreçte böylesi cezaevlerinde gazetecilerin kaldığını düşünmek beni çok endişelendiriyor. Hükümetin bu konuyu yeterince ciddiye almaması endişe uyandıran başka bir konu. Çok acil bir şekilde cezaevlerindeki gazetecilerin serbest bırakılması gerekiyor” sözlerini kullandı.
‘Bir gazetecinin maruz kaldığı saldırı tüm gazetecileri etkiliyor’
Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde her bir gazetecinin kendisine, “Bu sektörde ne kadar özgürüm, hareket alanım ne?” diye sorması gerektiğini belirten Kiran, bunun dünya iktidarları tarafından yaşam alanları kısıtlanan tüm gazeteciler için bir özsavunma geliştirme mahiyetinde olacağını ifade etti. Kiran, “Mesela Amerika’ya baktığınızda Donald John Trump ve yönetiminin gazetecilere ve özellikle kadın gazetecilere nasıl saldırdığını, hedef aldığını görebiliyorsunuz. Bizler koalisyon olarak gerek rapor gerek ise basın bildirisi yayınladık. Dünya genelinde basın özgürlüğünün bu denli acı çekmesinin sebeplerin başında sorunu gören ancak çözüm olmayan basın kuruluşları ve STK’lerin iş birliği eksikliği geliyor diyebilirim. Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde yapılması gereken iki temel şey var. Birincisi devletlerin ve hükümetlerin basın üzerindeki ellerini çekmesi, ikincisi ve en önemlisi de basın kuruluşları ve STK’ler arası işbirliğinin güçlendirilmesi. Dünya genelinde gazetecilerin çeşitli uygulamalarla susturulmaya çalışıldığını pek çok örnekte görüyoruz. Tüm bunlar dünyanın her yerinde oluyor. Bir gazetecinin maruz kaldığı saldırı bir anda tüm gazetecileri etkiliyor aslında. Çünkü bir gazetecinin maruz kaldığı bir müdahale tüm dünyayı yönetimini etkileyebiliyor ve böylece baskıların etki alanı da büyüyebiliyor. Bu nedenledir ki, dayanışma ve iş birliği şart” dedi.
‘Korkarım yankı odalarına hapsolmuş durumdayız’
“Bir gün evlerimizden dışarı çıktığımızda, hiç bilmediğimiz hiç tanımadığımız, yasalarından ve kurallarından bihaber olduğumuz bir ülke ile hatta bir dünya ile karşılaşmamız olasılığının hiç de düşük olmadığını, böyle bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum” diyen Işın Eliçin, endişesinin nedenlerine ilişkin ise şunları belirtti: “Çünkü, Türkiye nüfusunun büyük çoğunluğuna ulaşan havuz medyası, iktidarın kamuoyunun duymasını ve düşünmesini istedikleri dışında başka bir bilgiye yer vermez oldu çoktandır. Kim neyi nerede ne zaman neden ve nasıl yaptı bilgisini içermeyen, objektiflikten etik değerlerden yoksun bir yayıncılık anlayışı egemen oldu. Ve maalesef alternatif haber kaynakları, bizler, korkarım yankı odalarına hapsolmuş durumdayız büyük ölçüde. Haber üretimi iyi bir organizasyon ve elbette yoğun bir emek işi olduğu için para ister. Bizler bundan yoksunuz. Keşke gazeteciliği tanımına uygun, araştırmacı olarak, etik değerlerle ve objektif yapan kişi ve kuruluşlara daha çok sahip çıksa okur, dinleyici ve izleyiciler.”
‘Bizlerin birbirimizle dayanışmasına ihtiyacımız var’
Cezaevlerinde fikirleri ve yazdıkları için tutulan meslektaşları ve bir çok kişinin, düşüncenin yaşamak gibi en temel ve doğal hak olduğunun unutmaya başlanıldığının göstergesi olduğunu belirten Işın, bunu anlatan meslektaşlara ve kendilerini izleyen, okuyan ve dinleyenlerin dayanışmasına ihtiyaç duyulduğunu kaydetti. Işın, “Bugün cezaevlerinde aslında sadece düşüncelerini ifade ettikleri için, yani en temel insan haklarından birini kullandıkları için tutulan çok sayıda meslektaşım var. Sadece meslektaşlarım da değil, bugün cezaevlerinde tutulan çok sayıda düşünce suçlusu var. Şiddet ve ayrımcılığı teşvik etmeyen ve insanın düşünebildiği her şeyi ifade etmesinin, yaşamak gibi en temel ve en doğal hak olduğunu unutmaya başlıyoruz korkarım. En temel ihtiyaçlarımızı, en temel haklarımızı bizden alan, bizi bunlar için cezalandıran bir dünyada yaşamak istemiyorsak, böyle bir dünyaya giden yola kim, neyle, nerede, ne zaman, neden ve nasıl döşüyor taşları, bunları anlatan gazetecilere ihtiyacımız var. Bizlerin birbirimizle ama okurların, dinleyenlerin ve izleyenlerin de, bizimle dayanışmasına ihtiyacımız var” diye konuştu.