
Cumartesi Anneleri: Devlet cezasızlık politikasına son versin
- 12:56 2 Mayıs 2020
- Güncel
İSTANBUL - Cumartesi Anneleri, eylemlerinin 788’inci haftasında 18 Nisan 1981 tarihinde askerde olduğu sırada gözaltına alınıp kayıp edilen Zeki Altunbaş’ın akıbetini sorarak, “devletin cezasızlık politikasına son vermesini” istedi.
Cumartesi Anneleri “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” talebiyle her hafta Galatasaray Meydanı’nda gerçekleştirdikleri eylemin 788’incisini koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle sosyal medya hesapları üzerinden gerçekleştirdi. Cumartesi Anneleri bu hafta 18 Nisan 1981 tarihinde askerde olduğu Çanakkale Er Eğitim Alayı’nda gözaltına alınıp kayıp edilen Zeki Altunbaş’ın akıbetini sordu.
‘Annelerimizin bıraktığı mücadeleyi sürdüreceğiz’
Eylemde 12 Eylül Darbesi’nde gözaltında kayıp edilen Cemil Kırbayır’ın ağabeyi Mikail Kırbayır konuştu. 40 yıldır Cemil Kırbayır’ın akıbetin sorduklarını söyleyen Mikail, hala herhangi bir hukuki sonuca ulaşamadıklarını belirtti. Zeki Altınbaş’ın annesi Cevriye Altunbaş’ın da Berfo Kırbayır gibi devletten alacaklı olarak yaşamını yitirdiğini ifade eden Mikail, “Ancak hiç kimse unutmasın ki bizler analarımızın yürüttüğü mücadeleyi bıraktığı yerden devam ettireceğiz” dedi.
‘Adaleti göremeden yaşamlarını yitirdiler’
Ardından konuşan Zeki Altunbaş’ın kardeşi Cafer Altunbaş, “Bizlerin ağabeyimi aramamız, hesap sormamamız için zaman zaman evimize baskınlar düzenlemiştir. Kaybettiğimiz annemiz, babamız adaleti göremeden yaşamını yitirmişlerdir. Bizler mücadelemize kaldığı yerden devam ediyoruz” diye vurguladı.
Daha sonra İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, basın açıklamasını okudu. Açıklamaya “Zeki Altunbaş’ı unutmadık” sözleri ile başlayan Gülseren, üniversite öğrencisi olan Zeki’nin Yalova'da gençlik hareketinin içerisinde yer aldığını, Sosyalist Gençlik Birliği Derneği'nin kurucularından biri olduğunu ve derneğin başkanlığını yaptığını hatırlattı.
‘Gözaltına kaybedildi’
Zeki’nin 12 Eylül darbesinin ardından gözaltına alındığını dile getiren Gülseren, Yalova’da zorunlu ikametgaha tabi tutulduğunu, bu sırada askere çağrıldığını sözlerine ekledi. Zorunlu askerliğini yapmak üzere Çanakkale'ye gittiğini belirten Gülseren, yaşananları şöyle anlattı: “Yalova'da süren bir operasyonda yakalanan bazı kişilerin onun adını vermesi üzerine, 18 Nisan 1981 tarihinde askerlik yaptığı Çanakkale Er Eğitim Alayı’ndan gözaltına alınıp Yalova'ya getirildi. Yalova Emniyet Müdürlüğü'nde işkenceyle sorgulandı. 25 Nisan 1981 tarihinde eski bir davası olduğu gerekçesiyle Yalova Emniyetinden İstanbul Selimiye Kışlası'ndaki Sıkıyönetim Mahkemesi’ne götürüldü. Aynı gün Mahkeme dönüşünde Yalova-Kartal arabalı vapurunda elleri kelepçeli bir haldeyken kendisine eşlik eden 2 asker ve 2 polisin arasından kaybolduğu iddia edildi. Tutulan kayıp tutanağında Zeki Altunbaş’ın arabalı vapurdaki tuvalete girdiği ve bir daha çıkmadığı yazıldı.”
‘Dosya takipsizlikle sonuçlandırıldı’
Bu iddia karşısında ailenin arabalı vapurda incelemede bulunduğunu söyleyen Gülseren, “Görevlilerle ve aynı seferde seyahat eden bazı yolcularla konuştu. Zeki’nin asker ve polis eşliğinde vapurda olduğunu görenler vardı ama onun denize atladığına tanık olan yoktu. İnceleme sonrasında aile, 188 cm boyu ve 80 kilo ağırlığı olan Zeki Altunbaş’ın yaklaşık 30 cm'lik tuvalet penceresinden üstelik elleri kelepçeli halde denize atlamasının imkansız olduğunu açıkladı. Baba Tahsin Altunbaş Çanakkale ve İstanbul Sıkıyönetim komutanlıkları başta olmak üzere tüm ilgili makamlara başvurdu. Ancak ailenin tüm girişimleri sonuçsuz kaldı; dosya 2011 yılında Yalova Cumhuriyet Savcılığı tarafından zamanaşımı gerekçesiyle takipsizlikle sonuçlandırıldı” diye ifade etti.
“Tek isteğim ölmeden önce oğlumun mezarına çiçek bırakmak’
Baba Tahsin Altunbaş’ın 11 yıl boyunca oğlundan bir iz bulmak umuduyla Marmara Denizi'nden çıkma ihtimali olan tüm cesetleri teşhis etmek üzere Türkiye’nin her yerine gittiğini anlatan Gülseren, 1992 yılında şehir dışındaki bir ceset teşhisinden dönüşü sırasında trafik kazasında hayatını kaybettiğini belirtti.
“Tek isteğim ölmeden oğlumun mezarına çiçek bırakmak” diyen anne Cevriye Altunbaş’ın da bu isteğine ulaşamadan 31 Mart 2015 tarihinde yaşamını yitirdiğini vurgulayan Gülseren, Zeki Altunbaş’ın dosyasında maddi gerçeğin açığa çıkartılması ve bu suçun faillerinin cezalandırılması için adli ve siyasi makamları göreve çağırdı.
“Artık yeter! Ağır hak ihlallerinin cezasız bırakılması, bu ihlallerin gerçekleşmesini mümkün kılan koşulların desteklenmesi anlamını taşır” diyen Gülseren, “Kayıplarımızın faillerinin cezasız kalmaması için devlet cezasızlık politikasına son vermelidir. Kaç yıl geçerse geçsin Zeki Altunbaş için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz. 89 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekanımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz” mesajı verdi.