
‘Devlet kendi çıkarı için kadınların hayatına kast edenleri bırakıyor’
- 09:03 30 Nisan 2020
- Hukuk
ANKARA - İnfaz yasasının ardından tahliyelerin başlaması ile birlikte şiddetin kat be kat artığını belirten avukat Fatoş Hacıvelioğlu, yeni suçlarda artış olduğunu ve bu faillerin de düzenlemeden yararlanacaklarına dikkat çekti. Fatoş, “Kadınların hayatına kasteden bu adamları devlet kendi çıkarı için bırakıyor" diyerek tepki gösterdi.
Koronavirüs nedeniyle cezaevlerinden tahliye edilen cinsel saldırı, çocuğun cinsel istismarı ve kadına yönelik şiddet suçlarının faili olan binlerce erkek, şiddete maruz kalan kadınlar, çocuklar ve cinsiyet kimliği ve yönelimi nedeniyle ayrımcılığa maruz bırakılan gruplar açısından hiçbir önleyici, koruyucu tedbir alınmadan dışarıya salındı. Yalnızca son bir haftada çok sayıda kadın ve çocuk cezaevinden tahliye edilen erkekler tarafından katledilirken, kadınların şiddet karşısında ulaşabileceği mekanizmalar da işletilmiyor.
Feminist avukat Fatoş Hacıvelioğlu, infaz yasası ardından yaşananları değerlendirerek, şiddete karşı yapılması gerekenleri anlattı.
‘TCK’de kadına yönelik suç tanımlaması yok’
İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasında çok ciddi sıkıntılar yaşandığını, şiddet oranının hali hazırda çok fazla olduğunu belirten Fatoş, infaz yasası ile şiddetin daha da arttığını vurguladı. “Her ne kadar cinsel suçlar, çocuk istismarı ve cinayetin kapsam dışı bırakıldığı söylense de durum böyle değil” diyen Fatoş, Türk Ceza Kanunu’nda “kadına yönelik şiddet” diye bir suç tanımlaması olmadığını ve kadına yönelik yaralama, kasten tehdit, şantaj vb. suçlardan infaz indirimine gidildiğini hatırlattı.
‘Yeni suç işleyenler de yasadan faydalanacak’
İnfaz yasası ile birlikte kadına ve çocuğa yönelik suç işleyen faillerin evlerine gönderildiğine dikkat çeken Fatoş, “Cinsel istismar faillerine infaz yasasıyla birlikte 7 aylık izin gibi bir mekanizma getirildi. Yani istismarcının tekrar eve dönüp o çocuğu istismar etmesinin yolu açıldı. Ayın 15’inde yasa çıktı ancak o tarihten bu yana eşini yaralamaktan cezaevine girip çıkmış adam bu sefer kızını öldürdü. Bir kurye bir kadını öldürdü, komşunun oğlu geldi bir kadını dövdü. Dolayısıyla önlem alınmadığı için yarın bir gün bunlar da infaz yasasından faydalanacaklar. Koronavirüs günlerinde şiddet oldukça yüksekti zaten. İnfaz yasasıyla beraber şiddet mağdurlarıyla şiddeti uygulayanların aynı eve sokulması şiddeti yüzde 30- 40 oranında arttırdı” diye konuştu.
‘Kadını korumaya dönük bir madde yok’
Türkiye’deki kadınlarının can güvenliğinin olmadığını vurgulayan Fatoş, devamla şöyle dedi: “Mesela öldürme fiili eşe karşı işlenirse bu ağırlaştırıcı sebep, yaralama fiili eşe karşı işlenirse bu ağırlaştırıcı sebep ama diğer suçlarda değil. Dolayısıyla Türk Ceza Yasası’nda kadını korumaya dönük bir madde yok. Aslında bu Türkiye'nin imzaladığı İstanbul Sözleşmesi’ne de aykırı. Bunun spesifik olarak düzenlenmesi gerekiyor. Şimdi de çıkıp ‘kadına yönelik şiddet dosyaları infaz yasanın kapsamında değildir’ dediler. Böyle bir suç yok ki neye göre ayıracaksın? O zaman kadına yönelik işlenen cinayet, yaralama, tehdit, şantaj, hakaret tüm bu suçları kapsam dışında bırakacaksın! Ancak bu saydıklarımı kapsam dışında bırakmadılar. Ne yaptılar boşandığı eşine şiddet uygulayanı saldılar ve cezaevine tekrar döndü.”
‘Tahliyeler sonrası kadınlara bildirimde bulunulmadı’
Düzenlemeden sonra şiddete maruz bırakılan kadınlara bir bildirimde bulunulmadığını ve hükümetin buna yönelik koruyucu bir tedbir almadığını da dile getiren Fatoş, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 6284 sayılı yasayla ilgili “Koronavirüs döneminde sağlığı tehlikeye düşürmeyecek şekilde uygulansın” kararına dikkat çekti. Bu şekilde yasanın uygulanması durumunun ortadan kaldırıldığını vurgulayan Fatoş, “Örneğin; kadının eski kocası cezaevinden çıktı, kadın şu an tekrar gidip koruma kararı da alamıyor, yani normal dönemden de bu durum bir kadın için kat be kat zorlaştı. Kadının yargıya başvuracağı ve kendisini koruyacak bir mekanizma yok” ifadelerini kullandı.
‘Evler kadınlar için birinci derece şiddet odağı’
Kadına yönelik şiddete karşı en önemli koruma mekanizmasının İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasa olduğunu anımsatan Fatoş, “Bütün bu yasaları titizlikle uygulanması gerekirken siz yoğunluğu azaltmak adına düşünce suçluları, gazetecileri, tweet atanları cezaevinde tutup, şiddet uygulayanları cezaevinden çıkartıyorsunuz ve bunu cezaevinin kapasitesini düşürmek için yapıyorsunuz. Dolayısıyla şiddeti kat be kat artırıyorsunuz. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Çünkü biz, evlerin kadınlar için birinci derecede şiddet odağı olduğunu söylüyoruz” diye belirtti.
‘Müvekkillerim endişeli’
İnfaz tasarısı konuşulduğu andan itibaren müvekkillerinin aramaya başladığını ve endişe duyduklarını söylediklerini aktaran Fatoş, şöyle konuştu: “Biz o adamları 3 yıl 5 yıl cezaevine sokmak için çok uğraştık. Bu konuda büyük bir mücadele verdik, bir bahaneyle tekrar bu adamları, istismarcıları dışarı çıkartıyorlar. Mağdura hiçbir şekilde haber vermeden, mağdura bir tebligat bile göndermeden kadınlar, çocuklar kendilerine şiddet uygulayan adamları birdenbire pat diye karşılarında buluyorlar. Feminist avukat olarak bunları kabul edemiyorum. Birebir kendi müvekkillerimin korkusunu gördüm ki ben de onların adına korktum. Çünkü açık cezaevine geçenler izinli sayılacak, kapalı olanlar açık cezaevine geçme hakkını kazanacak. Kadınların hayatına kasten bu adamları devlet kendi çıkarı için bırakıyor, daha çok düşünce suçluları cezaevine koyabilmek için cezaevleri boşalttığını düşünüyorum.”
‘Kadınların 7/24 ulaşabilecekleri bir destek hattına ihtiyacı var’
Salgın sürecinde kadın ve çocuklar başta olmak üzere tüm dezavantajlı gruplar için acilen önlem alınması gerektiğine dikkat çeken Fatoş, “Öncelikle kadınlar için 6284 sayılı yasa aktif bir şekilde işletilmeli. Kadınların 7/24 ulaşabilecekleri bir destek hattına ihtiyacı var. Şiddetten dolayı evlerinde kalamayan kadınların derhal sığınma evlerine geçmesi için hukuki düzenlenme yapılması gerekiyor” dedi.