
Didem Ünsal: Ölüm orucu direnişçilerine ses olmalıyız
- 09:08 25 Nisan 2020
- Güncel
İSTANBUL- ÇHD Genel Merkez Yöneticisi ve HHB avukatlarından Didem Baydar Ünsal eşi Aytaç Ünsal’ın da içinde yer aldığı ölüm orucu direnişine ilişkin “Helin Bölek ve Mustafa Koçak gencecik yaşlarında karşılanabilir taleplerinin sonuç bulmayışı sorucu yaşamlarını yitirdiler. Ölüm orucu direnişçilerinin yaşamlarını savunmak için ses olmalıyız” çağrısında bulundu.
İstanbul’da Çağdaş Hukukçular Derneği’ne (ÇHD) 2017 yılında gerçekleşen operasyonun ardından tutuklanan avukatlara toplam 159 yıl hapis cezası verilmişti. Avukatlar, adil yargılanma haklarının yok sayıldığını belirterek, açlık grevi eylemine başladı. Eyleme başlayan avukatlardan Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal, ÇHD aracılığıyla 5 Nisan Avukatlar Günü’nde düzenlenen toplantıda eylemlerini ölüm orucuna dönüştürdüğünü duyurmuştu. Silivri Cezaevinde tutulan Ebru 114, Aytaç 83 gündür ölüm orucu eylemlerini sürdürüyor. Koronavirüs salgını sonrası cezaevinde avukat ve aile görüşünün kısıtlanması nedeniyle yalnızca telefon görüşü yapabilen yakınları, Ebru ve Aytaç’ın yaşamından endişe ediyor.
'Sessizlik iki can’ın yaşamına neden oldu'
Grup Yorum üyesi Helin Bölek, tutuklanan sanatçı arkadaşlarının serbest bırakılması ve konser yasaklamalarının kaldırılması için başlattığı ölüm orucunun 288’inci gününe ulaştığı 3 Nisan’da yaşamını yitirmişti. Helin 28 yaşındaydı. Mustafa Koçak ise adil yargılanma talebi ile başladığı ölüm orucunun 297’nci gününde bulunduğu İzmir Şakran 1 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde yaşamını yitirdi. Mustafa da 28 yaşındaydı.
Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek ise aynı taleple başlattığı ölüm orucunun 313’üncü gününde. Ölüm orucunu sürdüren ÇHD’li avukatlardan Aytaç Ünsal’ın eşi ÇHD Genel Merkez Yöneticisi, Halkın Hukuk Bürosu (HHB) avukatlarından Didem Baydar Ünsal ile ölüm oruçlarına ilişkin konuştuk.
‘Doğum gününde ölüm orucuna başladı’
ÇHD’li avukatların hukuka aykırı bir şekilde yapılan yargılama neticesinde, 2 yıl 6 aydan uzun bir süredir cezaevinde tutulduğunu belirten Didem, eşi avukat Aytaç Ünsal ve çalışma arkadaşı avukat Ebru Timtik’in “adil yargılanma” istemiyle başlattıkları açlık grevi direnişlerini ölüm orucuna dönüştürdüklerini hatırlattı. Didem, ölüm orucunun duyurulduğu 5 Nisan tarihinin önemine ilişkin ise şu bilgiyi paylaştı: “Ölüm orucuna başladıklarını duyurdukları bu tarih aynı zamanda avukatlar günüdür. Büromuz açısından ise şöyle bir anlamı daha var… 5 Nisan 2006 tarihinde şu anda diğer tutsak arkadaşlarımızla birlikte yaklaşık iki buçuk yıldır tutsak olan büromuz avukatı Behiç Aşçı ölüm orucuna başlamıştı. Behiç, o zaman ‘müvekkillerim için her şeyi yaptım ama çözüm olamadı, 122 müvekkilim ölüm oruçlarında öldü. Onlar için ben de ölüm orucundayım’ diyerek ölüm orucuna başlamıştı. Benim kişisel tarihim açısından da, en çok güzel yüreğine vurulduğum sevgili yol arkadaşım olan eşim Aytaç’ın doğum günü 5 Nisan. Böyle bir günde açıkladı ölüm orucuna başladığını.”
Ölüm orucu talepleri
Ölüm orucu taleplerine de dikkat çeken Didem, “Özetle belirtecek olursak; tutuklu arkadaşlarımız mesleklerini özgür bir şekilde yapabilmek, adil bir şekilde yargılanmak, gizli tanıklık itirafçılık gibi engizisyon uygulamalarının yargı sisteminden kaldırılması, kişileri haklarında hiçbir soruşturma yokken hedef haline getiren ödül listelerinin iptal edilmesi, ölüm orucunda olan müvekkilleri sanatını yapmak isteyen Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek ile adil yargılanma isteyen Mustafa Koçak’ın taleplerinin kabul edilmesi. En genel anlamda halk üzerindeki avukatlık mesleği üzerindeki baskıların son bulması talebiyle ölüm orucundalar. Ancak taleplerinden biri olan müvekkilleri Mustafa Koçak’ın ‘adil yargılanma’ talebi yerine getirilmediği için sürdürdüğü ölüm orucunu 297’nci gününe ulaştırdığı gün yaşamını yitirdi” diye belirtti.
‘Emir ve talimatla hukuksuz bir şekilde yürütülüyor’
Tutuklu yargılandığı dosyada 20 meslektaşıyla birlikte kendilerine 159 yıl ceza verildiğini söyleyen Didem, dosyanın 12 Eylül 2017 tarihinde yapılan ilk gözaltı işlemlerinden bu yana İçişleri Bakanlığı’nın, Adalet Bakanlığı’nın emir ve talimatlarıyla hukuksuz ve usule aykırı bir şekilde yürütüldüğünü ifade etti. Didem, “Tutuklanmamızdan bir yıl sonra açılan ilk duruşmada mahkeme heyeti 5 gün süren celselerden sonra tüm avukatlar hakkında tahliye kararı verdi. Ancak karardan 10 saat sonra dosyaya açık bir şekilde müdahale edildi ve tahliye edilen avukatların büyük bir kısmına aynı mahkeme heyeti tarafından tekrar yakalama kararı çıkarıldı. Ardından avukat arkadaşlarımız tekrar tutuklandı. Yaşanan bu gelişme üzerine tahliye kararı veren mahkeme üyeleri dağıtıldı. Yerine yeni mahkeme başkanı getirildi. Bu kişi aynı yıl içerisinde hem sulh ceza hâkimliği hem de ağır ceza mahkemesi üyeliği hem de ağır ceza mahkemesi başkanı olmuş bir kişiydi. Yani hızla terfi alıyor ve Anayasa Mahkemesi kararlarını dinlemiyordu. Avukatlar hakkında yapılan yargılamada da hızla yargılamayı bitirmek için hukuku ve usul kurallarını yok saydı. Gizli tanıkları delil toplamak için yönlendirdi, duruşma salonundan defalarca hem yargılanan avukatları hem de meslektaşlarının savunmaya gelen avukatları attı. Avukatların bütün taleplerini reddetti. Usul kanununda olmayan bir süre kuralı getirerek kendini TBMM yerine koyduğu bile oldu. En sonunda da boş salona toplamı 159 yıl olan cezaları okudu. İstanbul 37. Ağır ceza mahkemesi tarafından verilen bu karar noter gibi görev yapan istinaf mahkemesince onaylandı. Dosya şu an Yargıtay’da bulunuyor. En son süreçte Yargıtay Cumhuriyet başsavcısı da verilen 159 yıllık cezanın 141 yılının onanması yönünde tebliğname hazırladı” diye konuştu.
‘Hastalıklara, enfeksiyona açık durumdalar’
Koronavirüs (Covid-19) salgını sonrası avukat görüşlerine getirilen kısıtlama nedeniyle ölüm orucunda olan meslektaşlarını göremediklerini söyleyen Didem, Adalet Bakanlığı’nın tüm siyasi tutsakları serbest bırakmak yerine savunma hakkını yok eden hak gasplarına başvurduğunu ifade etti. Salgın nedeniyle ölüm orucunda olan meslektaşlarının yaşamlarının büyük risk altında olduğuna dikkat çeken Didem, “Çünkü ölüm orucu esnasında bağışıklık sistemi güçsüzleşiyor ve hastalıklara enfeksiyona daha açık hale geliyor. Meslektaşlarımızın ve tüm siyasi tutsakların serbest bırakılması gerekiyor. Ölüm orucunda olan avukat arkadaşlarımızın sağlık durumları konusunda ise; Aytaç Ünsal’ın hızlı kilo kaybı yaşadığını biliyoruz. Ebru Timtik de aynı şekilde zayıflamış durumdadır. Bugün avukat Ebru Timtik Ölüm orucunun 114, Aytaç ise 83’üncü gününde. Onların talepleri bizlerin de hatta tüm meslektaşlarımızın talepleridir. Taleplerinin kabul edilmesi için seslerini duyurmamız gerekiyor. Onları yaşatmak bizlerin elinde. Helin Bölek ve Mustafa Koçak gencecik yaşlarında karşılanabilir taleplerinin sonuç bulmayışı sorucu yaşamlarını yitirdiler. Ölüm orucu direnişçilerinin yaşamlarını savunmak için ses olmalıyız” ifadelerini kullandı.