Erken katledilen hayatlar, bitirilen umutlar, kalıcı travmalar…

  • 09:08 23 Nisan 2020
  • Güncel
Leyla Deniz
 
HABER MERKEZİ - Çocuklara “bahşedilen” bayramı karşıladığımız bugünde, çocuklar evlilik kurumu içerisine hapsedilerek tablo “erken katledilen hayatlar, bitirilen umutlar, kalıcı travmalar” şeklini alıyor. 
 
Çocuk bayramını salgından dolayı nasıl kutlanacağı tartışılırken dünyada milyonlarca çocuk istismara, şiddete maruz kalıyor, eğitim haklarından sosyal haklardan mahrum bırakılıyor, küçük bedenleri ile çalışmak zorunda kalıyor ve savaşlardan dolayı yollarda ölüyorlar. Küçük bedenleri pazarlanıyor, kaçırılıyor, öldürülüyor. Kısaca çocuk olup çocuk kalmayan bir hayat yaşamak zorunda bırakılıyorlar. Bunlar içerisinde başta gelen sorunlardan biri de en kapsamlı istismara açık olan çocuk yaşta evlendirilmedir. 
 
Çocuklar çocukluğunu yaşayamıyor
 
Son yıllarda Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’nun (UNICEF) açıkladığı rakamlar dünya genelinde genelde çocukların, özelde kız çocukların çocukluklarını yaşayamadığını gösteriyor. Yoksulluk, savaşın yarattığı göç, eğitim koşullarının eşitsizliği, toplumsal cinsiyetçilik gibi birçok neden dünya genelinde milyonlarca çocuğun istismara, hak ihlaline, çocuk yaşta evlendirilmesine ve açlıktan yaşamını yitirmesine neden oluyor. Sokakta oynayan, okula giden, evde oyuncaklarıyla oynayan çocuklardan biri birkaç yıl geçmeden kendinden yaşça büyük veya tanımadığı biriyle evlendiriliyor. 
 
Her yıl 12 milyon çocuk evlendiriliyor
 
UNICEF’in son beş yıldır yaptığı araştırmalara göre dünyada her yıl 12 milyon çocuk evlendiriliyor. Her gün 7 dakika da ise bir çocuk evlendiriliyor. Çocuk yaşta evlendirmelerin artışına ve bazı ülkelerin buna karşı önlem almada yetersizliğine vurgu yapılan raporlarda, önümüzdeki yıllarda çocukları bekleyen tehlikeye dikkat çekiliyor. 
 
Dünya genelinde 700 milyon olan çocuk evlendirmelerin önüne geçilemediği takdir de kaybolmuş çocukluklar, çocukken çocuk sahibi olacak “çocuk anneler” doğum yapmak zorunda kalırken, ölmüş çocuklar dünyası ile karşılaşacağız.
 
2018 yılında tüm ülkeleri önlemler almaya çağıran UNICEF, 2030 yılında çocuk yaşta evlendirmeleri sonlandırma çağrısında bulunsa da gelişmeler acı tablonun değişmediğini gösteriyor. 
 
Çocuk yaşta evlendirmenin dünyadaki ürkütücü tablosu 
 
18 yaşından önce evlendirilen çocukların bölgelere göre dağılımına bakıldığında ise en fazla evlendirilmiş çocuk 285 milyon ile Güney Asya'da bulunduğu görülüyor. Güney Asya'yı 115 milyon ile Sahraaltı Afrika, 75 milyon ile Doğu Asya ve Pasifik, 35 milyon ile Ortadoğu ve Kuzey Afrika, 60 milyon ile Güney Amerika ve Karayipler ve kalan rakamı ise diğer bölgeler takip ediyor. Hindistan yılda 15 milyon 509 bin ile ilk sırada yer alırken, Bagladeş 4 milyon 451 bin ile ikinci sırada, 3 milyon 538 bin ile onu Nijerya takip ediyor. 
 
Bu tabla aynı zamanda dünya genelinde çocukların güvencede olmadığını, bu sorunun küresel bir sorun olduğunu da gösteriyor. 
 
Rakamlar korkunç tabloyu ve korkunç kanıksamayı ortaya çıkarıyor
 
700 milyon olan çocuk evlendirme sayısı "Girls Not Brides"ın ( Çocuklar Gelin Değil) ağının tespitlerine göre ise dünyada çocuk yaşta evlendirme durumunun bugünkü hızıyla sürmesi halinde 2010 ve 2020 yılları arasında 142  milyon iken 2020- 2030 yılında 950 milyon, 2050 yılında 1,2 milyar olacağı tahmin ediliyor. Birçok ülke bu konuda yasal düzenlemeler ile bazı tedbirler almaya çalışırken, bazı ülkeler ise cinsiyetçi yasalar ve toplumsal yargılarda ısrar ederek meşrulaştırmaya devam ediyor. Güney Asya’ da her beş kadından biri çocuk yaşta evlendirilirken, Türkiye’de ise imam nikahı üzerinden kısmen yasada yapılan düzenlemeler din kurumu üzerinden meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Yasada kadın kurumlarının baskılarıyla yapılan iyileştirmeler göstermelik bırakılarak devletin resmi kurumlarında 18 yaş altı evlendirmelere anne baba rızası getirilerek imam nikahıyla resmiyet kazandırılmaya çalışılıyor. 
 
Görünen o ki evlilikler geçmişten günümüze var olan ve gelecekte de varlığını devam ettirmesi tahmin edilen bir sorun alanıdır. Cinsel istismarın en geniş alanlarından biri olarak var olmaya devam ediyor. 
 
Çocuk yaşta doğum kadın ölümlerinde ikinci sırada  
 
Milyonlarca çocuk, erken yaşta çocuk sahibi olmakla yüz yüze bırakılıyor. 15-18 yaş arası 18 milyon, 16 yaş altı 2 buçuk milyon çocuk doğum yapıyor. Erken doğum, korku, sağlık koşullarına erişememe, hazır olmama, bünyesinin kaldıramaması gibi nedenlerden dolayı çocukların doğum sırasında yada gebeliğin çeşitli nedenlerinden dolayı hayatlarını kaybetmesi, kadın intiharlarından sonra kadın ölümlerinde ikinci sırada yer alıyor. 
 
Toplumsal cinsiyetçi ve cinsiyetçi yasalar teşvik edici nedenler
 
Yapılan araştırmalarda ülke özgünlüklerinde kısmen farklılıklar olsa da benzer nedenler sıralandığında değişmeyen olgu toplumsal cinsiyetçilik olmaktadır. Evlendirme gerekçelerinde ailelerce öne çıkarılan gerekçeler bu cinsiyetçi algıyı gösteriyor. Muhafazakar ve geleneksel toplumlarda din referansları da gerekçe gösterilerek çocuk yaşta evlilikler dinen uygun görüldüğü bazen “kız çocuğunu koruma”nın bir yöntemi olduğu düşünüldüğü için sayılardaki düşme oranı bu bölgelerde hissedilmiyor. Save the Children örgütünün Almanya sorumlusu Krüger’in açıklamalarına göre 2015 - 2017 yılları arasında 9 ülkede evlenme yaşı yükseltildi ya da istisnai durumlar yasalardan çıkarıldı. Ancak Krüger’e göre bu sorunla mücadelede "sadece yasalar" yeterli değil yaşamda takibi ve hayata geçmesi için destekleyici çalışma ve projelerin olması gerekiyor. 
 
Türkiye’de ise yasalar koruyor dini kurumlar meşruluk kazandırıyor
 
Birleşmiş Milletler tarafından 1990 tarihinde yürürlüğe konan Çocuk Hakları Sözleşmesi, Türkiye’de 1995’te uygulanmaya başlandı. Sözleşmenin 36. maddesinde; “Taraf devletler, güvenliğine herhangi bir biçimde zarar verebilecek her türlü sömürü karşısında çocuğu korurlar” diyerek devletlere yükümlülük veriyor. Türkiye çocuk yaşta evlilikler konusunda en tartışmalı ülkelerden biri halinde. Yasal anlamda kadın kurumlarının ve toplumsal baskı sonrasında kısmi yasal değişimler olsa da yasalarda bırakılan boşluklar erkekleri korurken imam nikahının resmileşmesi ile dinen de meşrulaştırılıyor. Erkek egemen kültür ve muhafazakar politikalardan dolayı halen Türkiye’de  yapılan her dört  evlilikten birinin,  bazı bölgelerde ise  her üç  evlilikten birinin çocuk evlendirme olduğu yapılan araştırmalarda görülüyor. (TSNA 2008) Bunda muhafazakar politikalar ve dini kurumların onayının etkisi azımsanmayacak kadar büyük. Diyanetin resmi Web sayfasında buluğ çağına girmiş olanların evlenebileceğini, buluğ yaşının kızlarda 9 erkeklerde 12 belirtmesi çocuk yaşta evlendirmenin toplumca kabul görülmesinde etkili oldu. 
 
Yasalar teşvik edici durumda
 
Diyanetin çocuk evlendirmeleri teşvik etmesi ve onaylamasına neden olan diğer cinsiyetçi yaklaşım da çocukların evlendirilmesi ile hem günahın önüne geçileceği hem de zinadan kurtulacağını belirtmesi oldu. Türkiye’de yasal evlenme yaşı 18 olmasına rağmen çocuklar 17 yaşına bastıklarında ailelerinin veya yasal vasilerinin izniyle evlendirilebiliyor. 16 yaşındaki çocuklar ise “istisnai durumlarda ve hayati önem arz eden bir gerekçenin olması şartıyla” mahkemeden alınan özel izinle evlendiriliyor. 
 
Yasalarda alınan kararlar kısmen etkili olsa muhafazakar, cinsiyetçi politikalar teşvik edici durumunu sürdürüyor. 2016 da gelen çocuk yaşta evlilik ile faillerin af kapsamına alınması tartışması kadınlardan ve toplumdan tepki alması üzerine AKP hükümeti tarafından geri çekilmişti. Son infaz yasası değişiklikleri ile birlikte yeniden gündeme alınması faillerin “mağdur” olarak ele alınması cinsiyetçi zihniyetin gerçekliğini ortaya koydu. Yasa tepkiler sonucunda gündeme getirilmekten vazgeçilse de bu anlayış olduğu sürece meşruluğu ve teşvik edilmesi en temel sorun olarak kalmaya devam edecek. 
 
Erken katledilen hayatlar, bitirilen umutlar, kalıcı travmalar
 
Çocuk yaşta evlendirilmeler kalıcı tramvatik durumların oluşmasına neden oluyor.  2016’da yapılan araştırma sonrası istatistik veriler 111 bin 241 çocuktan 11 bin 800 erkek çocuk iken kız çocuklarının sayısı 100 bin 233 olup bunun yaklaşık dokuz katı olmakta. Bir çocuk evlenmeye zorlandığında bunun hem kısa vadedeki hem de yaşam boyu sürecek sonuçlarına katlanmak zorunda. Okulunu bitirme şansı azalırken, evlendirildiği erkek tarafından istismar edilme ve gebelik sırasında komplikasyonlarla karşılaşma riski artar. Çocuk yaşta başka bir aileye eve dahil olma yabancılık duygusu ile birlikte zorunlu olarak tabi olmayı zorunlu kılıyor. Kendini bilme süreçlerini yaşamadan dayatılan kalıplar içine girmek zorunda kalan çocuklar, evlilik kurumu içinde cinsiyetçi roller almak zorunda kalıyor. 
 
Son TÜİK araştırmalarına göre azalma var ama!
 
Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) araştırmalarda son 10 yılda 16-17 yaş grubundaki çocuk evlendirmelerde azalma olduğunu gösteriyor. Çocuklarının evlilik hayatına daha erken adım attığı, kız çocukların sayısının erkek çocuklardan 20 kat daha fazla olduğu belirlendi. İstatistiklere göre evlendirilen erkek çocuk sayısı 2009 yılında 2 bin 72 iken geçen yılda yüzde 50,3 düşüşle bin 29 a inmiş bulunuyor. Çocukların evlendirilmesinde ise son 10 yılda yüzde 57’lik bir azalmayla sayı 47 bin 859’dan 20 bin 779’a düştü.
 
TÜİK verilerine göre sonuçlar belli bir azalmayı gösterse de 2009-2019 aralığında 2016 yılında çocukların evlendirilmesindeki yüksek oran (111 bin)  oranların değişkenliğini ortaya koyuyor. 
 
Yapılan araştırmada çocuk yaşta evlendirmede öne çıkan temel gerekçelerde şunlar öne çıkıyor:
 
*Toplumsal cinsiyetçi algı ve dini inanç: Erken yaşta kız çocuğunu evlendirmek namus algısı üzerinden bir koruma yöntemi olarak ele alıyor. Zinadan korumak, bir eşin ve ailenin himayesine verilerek tehlikelerden korunacağı düşünülüyor. Ayrıca kız çocuğunun erken yaşta evlendirilerek evlilik kurumuna, eşe itaate erken uyum sağlayacağı kabul edilen yaygın bir görüş olmaktadır.
 
*Sosyo-ekonomik nedenler: Ekonomik kriz ve yoksulluk kız çocuklarının erken evlendirilmelerinde diğer etkili gerekçe olmuştur. Ailede nüfus kalabalığı, geçim sıkıntısı, kız çocuğunun eve gelir getirmemesi ailelerin başvurdukları bir çözüm olmuştur. Yine başlık parası 2017 araştırmalarında dünya genelinde azalmış olsa da hala bir neden olarak belirtilmektedir. 
 
*Eğitim ve fırsat eşitsizliği: Dünya genelinde 62 milyon kız çocuğu eğitim hakkından yararlanmamaktadır. Birçok ülkede kız çocuklarının okumasına yasal düzenleme getirilerek bu sorun ortadan kaldırılmaya çalışılsa da yetersiz kalmaktadır. Meslek edinme ve iş bulmada fırsat eşitsizliği, koşulların zorluğu, cinsiyetçi yargılar kızların çalışmasının ayıp olması, ev içi işi yapmaları nedeniyle kız çocukları ya okula gönderilmiyor ya da erken alınıyor. Türkiye’ de kız çocuklarının okuması zorunlu hale getirilse de erken yaşta evliliklerin sayısı bu konuda denetimin olmadığı ortaya koymaktadır. 
 
*Toplumsal baskı: Erkek egemen kültürün yarattığı algı ve kullanılan dil etkilidir. “Kızını dövmeyen dizini döver” ile meşrulaşan şiddet “erken bağlanan baş dertsiz aş” ile “baş bağlanması”nın kendilerini yükten, tartışmalardan kurtaracağına inanan anlayışı gösterir. 
 
*Aile içi şiddet: Ev içinde çocukların maruz kaldığı şiddet aile kurumu mahremiyeti adına yer yer meşru görüldüğü için yasal işlemler yapılmakta eksik kalınıyor. Şiddet ve geçimsizlik faktörü çevre tarafından erken evliliği kısmen “kurtuluş “olarak görülmesine neden oluyor.  
 
Çocuk yaşta evlendirilmenin çocuklarda yarattığı olumsuz etkiler 
 
Çocuk yaşta evlendirme tüm çocuklar üzerinde olumsuz etki yaratsa da toplumsal cinsiyet eşitsizlikten kaynaklı çocukların yaşamı hakkında büyük kısıtlamalar yaratıyor. Okuma, bireysel gelişim, tercihte bulunma, ekonomik bağımsızlığını oluşturma hakkı elinden alınarak muhtaç, bağımlı hale getiriliyor, geleneksel cinsiyetçi roller içine hapsediliyor. 
 
Kız çocuklarında;
 
*Ev içi, aile içi şiddete çok yönlü maruz kalma 
 
*Cinsel istismara uğrama,
 
*Eğitim ve ekonomik bağımsızlık hakkının engellenmesi
 
*Sosyal yaşamdan, haklarından mahrum bırakılma 
 
*Çocuk yaşta doğum yapma, anne olma 
 
*Yaşamına son verme   
 
Erkek çocuklarında;
 
*Erken yaşta cinsiyetçi rollere girme
 
*Evlilik kurumu içinde sorumluluk alma, para kazanmak için çalışma
 
*Evin sorumlusu rolü üzerinden tahakküm kurma 
 
*Şiddet uygulamada kendinde hak görme gibi durumlar erken yaşta çocukların kalıplar içinde rollerini yapmaya zorlanmalarına neden oluyor. Toplumsal baskı ve yasaların destekleyici olmaması kız çocuklarının yaşananlara razı olmayı dayatıyor.
 
Çocuk yaşta evlilikler ile kadınların toplumdaki eşitsiz konumunu pekiştirmekte ve hayat tercihlerini azaltılıyor. Kadınları eğitimsizlik, yoksulluk ve bağımlılık kısır döngüsüne hapseden bu evlilikler onların geleceğe dair tercih haklarını ellerinden alıyor. Bu evliliklerin çocuk hakkı, kadın hakkı ve insan hakkı ihlali olduğu kabul edilmiş
 
Kadın kurumları ve Birleşmiş Milletler sözleşmesinin buna dönük önerileri ise şöyle: 
 
“*Yasalar hiçbir istisnai durum kabul etmeksizin 18 yaş altı evlilikleri yasal olarak engellemeli
 
*Faillerin cezai yaptırımlarda af unsuru olmamalı 
 
*Erken yaşta yapılan evliliklerle mücadelede en temel koşul kurumlar arası koordinasyonun sağlanmalı. Devletin tüm kurumları işbirliği yapılmalı, yasalardaki belirsizlikler giderilmeli, var olan cezaların uygulamaları denetlenmelidir. 
 
*Medyada, halkın yoğunlaştığı mekânlarda, okullarda konuyla ilgili duyurular yapılmalı, farkındalıkla ilgili kampanyalar hazırlanmalı, doğru, sağlıklı ve ortak bir bilinç oluşturulmalıdır.
 
*Rıza olgusu hiçbir şekilde kabul edilmemeli 18 yaş altının rızası geçerliliği, anne babasının onayı vb. durumlar hiçbir koşulda geçerli olamamalı.
 
*Eğitim müfredatında farkındalık yaratacak eğitimlere ağırlık verilmesi toplumsal cinsiyeti besleyen değil gideren bir eğitim anlayışının esas alınması." 
 
Çocuk bayramının salgından dolayı kutlanmasının ertelendiği bu süreçte dünyada ve Türkiye’de çocukluğunu yaşamadan en kapsamlı istismara maruz kalan milyonlarca çocuk yaşta evlendirilme yaşanıyor. Çalınmış umutların ve istemediği ait olmayacağı bir gelecek içinde kendisine ait olmayacak hayatın yaşayanı oluyor çocuklar. Resmi ve dini kabulün onayıyla cinsel istismara maruz kalarak kalıcı travmalarla karşı karşıya kalarak onarılmaz psikolojik sorunlar yaşıyorlar. Değişen yasalar olsa da değişen zihniyetler olmadığı sürece, erkek egemen zihniyetin ideolojisi olan toplumsal cinsiyetçilik aşılmadığı sürece bu istismarlar yaşamın korkunç bir gerçeği olmaya devam edecek. 
 
Çocuklara verilen en güzel hediye bir günde göstermelik bayramlar değil çocukluklarını yaşayabilecekleri bir dünya özgür karar alacakları bir gelecektir.