'Kadınların katili aynı zamanda kadın düşmanı politikalar ile AKP hükümetidir'

  • 14:20 21 Nisan 2020
  • Güncel
DİYARBAKIR - Salgın nedeniyle yaşanan gelişmelere ve kadına yönelik artan şiddete ilişkin yapılan açıklamada konuşan TJA aktivisti ve DBP Diyarbakır İl Eşbaşkanı Seval Gülmez, "Katledilen kadınların katilleri sadece en yakınları değil, kadın düşmanı politikalar ile onları savunmasız bırakmaya çalışan AKP hükümetidir" dedi.
 
Tevgera Jinên Azad (TJA), koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle yaşanan gelişmelere ve kadına yönelik artan şiddete ilişkin Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır il binasında basın açıklaması gerçekleştirdi. TJA aktivistlerinin katıldığı açıklamayı TJA aktivisti ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Diyarbakır İl Eşbaşkanı Seval Gülmez yaptı. Seval, "Pandemi olarak tanımlanan Covid-19 salgını egemenler tarafından adeta bir Kürt kıyımına çevrilmeye çalışılıyor. Savaş politikaları üzerinden geliştirilen saldırı ve baskı ile muhalif ve dezavantajlı bütün gruplar daha ağır bir tablo ile karşı karşıya kalmıştır. Bir yanda korona salgını bir yanda korunma tedbirlerinin yeteri kadar alınmaması dururken, bir diğer yanda bu durumu kendisi için fırsata çevirmeye çalışan rantçıların rant kavgası ama tüm bunların ötesinde egemenlerin ırkçı ve cinsiyetçi saldırılarına maruz kalan bir halk gerçekliği ile karşı karşıyayız" dedi.
 
'AKP hükümeti düşman hukukuyla Maxmur'u hedef alıyor'
 
Birleşmiş Milletler tarafından 1998 yılında kurulan Maxmur Kampı’nda uygulanan ambargoya dikkat çeken Seval, bu ambargonun egemenler tarafından daha çok ağırlaştırıldığını kaydetti. Seval, "1994 yılında Türkiye'nin Irak sınırına yakın köylerinde yaşayan Kürtler, güvenlik gerekçesiyle köylerinin boşaltılmasından sonra sığındıkları Maxmur Kampı’nda katledilme ile yüz yüze bırakılmıştır. Son olarak yapılan hava saldırısında hayvanlarını sağmaya giden 3 kadın ağır bir şekilde yaralanmış, uygulanan ambargo ile zamanında hastaneye ulaştırılmadıkları için bu saldırı sonucunda yaşamını yitirmiştir. AKP hükümeti tarafından üstün düşman hukuku ile hedef haline getirilen Maxmur Kampı’nın ambargo ve saldırılarla dağıtılmaya çalışması egemenlerin sınırların ötesinde de Kürtlerin varlığına ve yaşamasına tahammülsüzlüğünü bir kez daha açığa çıkarmıştır. On yıllardır Maxmur Kampı’nda yaşamlarını devam ettirmeye çalışan sivil halk tehlike oluşturduğu iddiasıyla sürekli bir şekilde saldırılara maruz bırakılmış, BM garantörlüğünde olmasına rağmen kampın dağıtılması üzerine hayata geçirilen baskı politikalarına karşı bir refleks geliştirilmemiştir" ifadelerini kullandı.
 
'Bırakılan katiller suç işlemeye başladı'
 
Hükümetin, doğal afetlerden askeri darbelere kadar her olayı kendisi için fırsata çevirdiğini söyleyen Seval, "AKP-MHP işbirliği ile önceden planlanmış ve üzerine çalışılmış infaz yasasının pandemiye karşı alınmış bir tedbir olmadığı veya tutukluların topluma kazandırmak adına yapılan bir düzenleme olmadığı bu durumun siyasal anlamda çatışma ve rant kavgası sonucu ortaya çıktığı bilinmelidir. Düşünen ve düşüncelerini ifade eden gazeteci, yazar, siyasetçileri, kendilerine muhalif olarak tanımlayan bütün kesimleri dışında tutan tekçi, dinci, faşist zihniyetler ile beraber taciz ve tecavüz suçlularını kapsayan bir infaz tasarısı yasalaştırılarak kendisi gibi düşünmeyene adeta yaşam hakkı vermezken infaz yasası kapsamında bırakılan katiller mükerrer suç işlemeye başlamıştır. Cinayet suçundan serbest bırakılan şahıs dün işlediği cinayet ile suç oranının nasıl tırmanışa geçeceğini gözler önüne sermiştir" açıklamalarında bulundu.
 
'Şiddet ve ölüm oranlarında artmış görülmektedir'
 
Seval, anti-demokratik bir infaz kanununun yasallaştırılmasıyla topluma ve demokrasi geleneğine bir darbe yapıldığını dile getirerek, "Adaletsiz bir kanunun bizim nazarımızda hiçbir meşruluğu olmadığı ve her türlü mücadele haklarımızı sonuna kadar kullanacağımız da bilinmelidir. Muhaliflerin oluşturmuş olduğu yardım kampanyalarına ‘devlet içinde devlet olmaz’ sözleriyle yine bir bekaya sığınarak yasaklama getirilmiş muhalif kesimlerin toplumla kuracakları maddi ve manevi bütün bağları kesmeye ve yalnızlaştırmaya yönelik zihniyeti ortaya çıkarmış durumdadır. Son olarak sağlığımızı tehdit eden Covid-19 virüsüne karşı korunma mekanlarımız olan evler kadın için şimdi bir ölüm mahzenlerine dönüştürülmüştür. Her geçen gün erkek tarafından şiddetin ve ölüm oranlarında artış göstermektedir. Şiddeti yapanı koruyan, aklayan kanunların getirdiği sayısal bir rakam değildir" sözlerine yer verdi.
 
'Kadınların katili aynı zamanda AKP hükümetidir'
 
Seval, son olarak şunları söyledi: "Eve kapatılan kadınlar aile içi şiddete maruz kalırken kadına yönelik şiddet sayısı artış gösterirken başvurabilecekleri kurumlar kapatılmış kayyım politikaları ile beraber belediyelere ait kadın kurumlarında gasp edilerek kadınlar katilleriyle baş başa bırakılmıştır. Mersin'de eşi tarafından bıçaklanarak öldürülen ve bir evin balkonundan atladığı iddia edilerek katledilen kadınların katilleri sadece en yakınları değil kadın düşmanı politikalar ile onları savunmasız bırakmaya çalışan AKP hükümetidir. Kriz ne olursa olsun kapitalist sistemin menfaatleri ve çıkarları doğrultusunda egemenler düşman hukukunu genişleten ve geliştiren bir yerden ele alarak savaş politikalarından vazgeçmediklerini gözler önüne sermiştir. BM tarafından koruma altına alınan Maxmur Kampı’na yönelik saldırının Kürtsüzleştirme politikası olduğu gerçeğiyle BM’yi bu kırımdan taraf olmamaya, BM sözleşmesine uymaya çağırıyoruz. Bütün demokratik kitle örgütlerini yapılan bu ayıptan bir an önce vazgeçilmesi, insan olmanın değerlerine sahip çıkılması için harekete geçmeye çağırıyoruz."