Ebru Günay: Gemi yeterince su aldı, artık yol almıyor

  • 12:42 17 Nisan 2020
  • Siyaset
DİYARBAKIR- HDP Sözcüsü Ebru Günay, gündeme dair yaptığı değerlendirmelerde "Gemi yeterince su aldı ve artık yol almıyor. Ne ekonomide, ne iç ne de dış siyasette AKP iktidarı ve ortaklarının, milliyetçi bir dil ve söylemden başka bir politikası ve stratejisi kalmamıştır" diye belirtti. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, partisinin Diyarbakır İl Binası'nda gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Ülkede salgının yayılmaya devam ettiğini belirterek konuşmasına başlayan Ebru, dünyada vaka sayısının 2 milyonu, yaşamını yitirenlerin sayısının ise 140 bini bulduğunu kaydetti. Ebru, salgın nedeniyle yaşamını yitirenlerin ailelerine baş sağlığı dileyerek, "Salgın nedeniyle yaşamını yitiren partili arkadaşlarımız var. Arkadaşlarımızın ailelerine de baş sağlığı diliyoruz. Bu zorlu süreçte halkımızın yanında olacağımızın sözünü veriyoruz. Salgınla mücadelede sistemsel sorunlar var. Küresel bir salgını ancak küresel dayanışma ile aşabiliriz. Devletlerin politikası halkların verdiği mücadeleyi sekteye uğratacak tutumdadır. Dünyada salgına karşı bir çaresizlik ve çaresizliğin yarattığı bir panik havası var. Oysaki tam da bu dönemde halkların dayanışmaya ve yardımlaşmaya dönük bir mücadele yürütmesi gerekmektedir" dedi. 
 
'Kendi iktidarlıklarını ayakta tutma derdine düşmüşler'
 
Salgının bu kadar can kaybına neden olmasının temel sebebinin yapısal rahatsızlıklar olduğuna işaret eden Ebru, "Ulus-devlet iktidarlar salgına karşı halkların yanında olmak, temel insani ihtiyaçlarını karşılamak ve korumak yerine kendi iktidarlıklarını ayakta tutmanın derdine düşmüş durumdalar. Bizler parti olarak başından bu yana halkı tedirgin etmeyecek ve elimizden geldiğince alınabilecek tedbirler için mücadele ettik. Salgına karşı uzman görüşlerini dikkate alarak halkımızı bilgilendirmeye çalıştık. Bu sürecin iki üç aylık bir süreçte biteceğini umut ediyoruz, umut etmek istiyoruz. Fakat gerçekleri de toplumla paylaşmaya devam etmeliyiz. Salgın şuan bazı ülkelerde denetim altına alınmış olsa da bir aşı ve ya bir ilaç bulunmadığı sürece tamamen yok olması mümkün gözükmüyor. Bunun bilincinde olmalıyız ve bunu bilerek tedbirler almalıyız" ifadelerini kullandı. 
 
'AKP'nin politikasızlığı sonucu vaka sayılarında artış yaşanacak'
 
Geçtiğimiz hafta ilan edilen sokağa çıkma yasağına ilişkin de değerlendirme yapan Ebru, "AKP ve iktidar ortağının kesinlikle iktidara karşı bir mücadele ve stratejisi yok. Halkları bu salgından korumak gibi bir dertleri olmadığı en son sokağa çıkma yasağının yaşandığı gece ve sonrasında yaşananlarda ortaya çıktı. O gece yaşanılanlar AKP iktidarının bir anlık ve gelişi güzel aldığı bir kararın neticesiydi. Bu politikasızlığın önümüzdeki günlerde ciddi can kayıplarına neden olacağı ihtimali ne yazık ki yüksek. Her geçen vaka ve ölüm sayısı artmaya devam ediyor ve önümüzdeki günlerde büyük artış yaşanacak" diye belirtti. 
 
Ebru, açıklamanın devamında şu ifadelere yer verdi: 
 
"Salgının diğer önemli bir sonucu da toplumun yaşadığı ekonomik sorunlardır. AKP iktidarı ilk on yılını emekçinin ve işçinin lokmasından kısılarak oluşturulan tüm kurumları neoliberal politikalarla özelleştirerek geçindi. Son on yılında da yandaşlarını zengin eden yap, işlet, devret garabetiyle doğmayan çocukları borçlandırarak gelecek yılları da yedi, tüketti. Ülkeyi gırtlağına kadar borca sokarak, milyonlarca insanımızı, işsizlik, yoksulluk ve yoksunlukla karşı karşıya bıraktı. AKP iktidarının bu zor zamanda bile halka verebileceği bir kuruş kalmadı hazinede. İktidar sözcülerinin söylediği 'genel bir yasağın ekonomik maliyeti büyük olur' açıklaması tam bir itiraftır. iktidar için; Savaşa ve öldürmeye bütçe ayırmak, sınır ötesine askerler göndermek halkın sağlından önce geliyor. Yapılacak olan açıktır savaşa ve savunma sanayine değil sağlığa bütçe ayırmaktır. 
 
'Meclis çalışmaya devam etmelidir'
 
İktidarın şimdiye karşı açıkladığı paketlerin halkın gerçek durumuyla uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Tamamıyla durumu kurtarmaya dönük, algı oluşturma amacı taşımaktadır. Bu nedenle doğru dürüst bir karantina uygulamasına bile gitmekten acizdir. Parti olarak gerek daha önce yaptığımız açıklamalarda gerekse meclise sunduğumuz tekliflerde bu salgına karşı alınması gereken tedbirleri defalarca sıraladık. Salgının yayılma hızının denetim altına alınması insanların evde kalabileceği bir yardım paketinin bir an önce açıklanması ve zaman geçirmeden hayata geçirilmesi elzemdir. Tüm bunların yapılabilmesi için TBMM’nin açık alması gerekir. Meclisin salgın karşısında sürekli bir kriz merkezi gibi çalışması gerekir. Hep olduğu gibi meclis bir kez daha iktidarın talebiyle kapanmış ve sorun çözme sorumluluğunu yerine getirmeyip ülkeyi sarayın politikasızlıklarına terk etmiştir. İşçinin emekçinin yoksulun sorunlarının çözümü için meclis çalışmaya devam etmelidir.
 
'AKP'nin önceliği halk değil, kendi istikbalidir'
 
HDP’nin bu konuda Meclis’te yapılacak her türlü düzenleme için çalışmaya hazır olduğunu ifade etmek istiyoruz. Ancak AKP iktidarı ve ortakları bu salgına karşı muhalefet partileri, STK ve toplumun farklı kesimleriyle ortaklaşmak yerine, bu dayanışmayı örmeye dönük tüm çabaları kolluk kuvveti marifetiyle engelleme ve soruşturma konusu yapmakta ısrarlıdır. Çok açık ki AKP ve Genel Başkanının temel önceliği halk değil, kendi iktidarı ve istikbalidir. Salgınla mücadele stratejisini de bunun üzerine kurmuştur. İktidarını ayakta tutmak tek önceliğidir. Daha felaketin ne olduğu, nereye varacağı ve nasıl tahribatlar yaratacağı belli değilken iktidarın, felaketten nemalanan demagojisi gerçeklerden ne kadar kopuk olduğunun açık nişanesidir. 
 
'Ölümlerin sebebi virüs değil AKP iktidarıdır'
 
Salgın felaketine karşı mücadele etmekten ziyade, bu salgından faydalanma fırsatçılığının diğer bir sonucu ise Ceza İnfaz Yasası olmuştur. AKP-MHP iktidarı üç yıldır çıkarmak istediği ancak toplumun haklı tepkisinden çekindiğinden sürekli ertelediği İnfaz Yasasını salgın felaketinden faydalanarak yangından mal kaçırırcasına çıkarmıştır. AKP ve MHP oylarıyla kabul edilen af yasası ile mafya, dolandırıcı, sahtekar, gaspçı, rüşvetçi,  kadına şiddet uygulayanlar, çocuk tacizcileri, Alattin Çakıcı ki ona verilen sözün sonucu, yine çiftlik bank dolandırıcısı Mehmet Aydın, organize suç örgütü lideri Kürşat Yılmaz gibi isimler serbest bırakıldı. Gazeteciler, öğrenciler, siyasetçiler ve AKP-MHP’nin tekçi iktidarına karşı sadece düşüncelerini ifade ettiği ve muhalefet ettiği için on binlerce tutsak ölüme mahkum edilmiştir. Cezaevleri ciddi risk altındadır. Altını çizerek bir kez daha ifade etmek isteriz ki yaşanacak her ölümün sebebi koronavirüs değil AKP-MHP iktidarıdır.
 
'Halkın gündemi saldırılar ile değiştirilmek istenmektedir'
 
AKP iktidarı ve ortakları, bu süreci asgari bir demokratik anlayış ve işleyişle, ortaklaşma ve dayanışmayla aşmak yerine, Kürtler başta olmak üzere sol, sosyalist, demokratik, muhalif çevrelere saldırarak aşmaya çalışmaktadır. Düşmanlaştırma politikaları üzerinden yaratılmak istenen ırkçı, milliyetçilik hezeyan ve propagandayla yaşanan çöküntünün üstü örtülmek istenmektedir. Halkın gündemi yeni saldırılar ve suni gündemlerle değiştirilmek istenmektedir. Sansürü tüm topluma hakim kılmaya çalışan bir iktidar ile karşı karşıyayız. İktidarı rahatsız eden her haber bir şekilde cezalandırılıyor. Daha iki gün Fox TV ve gazeteci Fatih Portakal’a yayınladıkları haberler nedeniyle program durdurma cezası verildi. Bu cezaları kınıyoruz. Bu sansürcü anlayışla gerçekleri gizleyemezsiniz.
 
'Hava saldırıları bir an önce durdurulmalıdır'
 
AKP iktidarı son yıllarda sürekli yaptığı gibi bu çözümsüzlük, politikasızlık ve çaresizliğinin bir sonucu olarak iki gün önce tekrar Mahmur Kampı’na yönelik bir hava saldırısının emrini vermiş ve üç kadının katline sebep olmuştur. Ancak Kürtlerin yaşam alanlarını bombalayarak, Kürtlere saldırarak, katlederek bu çöküşü örteceğinizi sanıyorsanız, aldanıyorsunuz. Buna asla izin vermeyeceğiz. Yarattığınız rant ekonomisinin içinde bulunduğu çöküşü, yarattığınız yoksunluk ve yoksulluğu, işlediğiniz tüm günahları yüzünüze haykıracağız. Mahmur başta olmak üzere Kürt yerleşim alanlarına yönelik hava saldırıları biran önce durdurulmalıdır. Bu saldırıları şiddetle kınıyoruz.  Savaştan en fazla etkilenen ve göçertilen Mahmur halkı bir yıla yakındır ambargo altındadır. Bu vesileyle Federal Kürdistan Hükümeti’ne de buradan çağrı yapıyoruz. Mahmur üzerindeki ambargo bir an önce kaldırılmalı ve halka yönelik saldırılara karşı gerekli tutum ve tedbirler alınmalıdır. Salgın tehlikesine karşı Mahmur halkının ilaç ve gıda başta olmak üzere yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamak, yardımcı olmak Federal Kürdistan Hükümeti’nin ulusal, insani ve ahlaki görevidir. 
 
'AKP iktidarı iç iktidar mücadelesine girmiştir'
 
Gemi yeterince su aldı ve artık yol almıyor. Ne ekonomide, ne iç ne de dış siyasette AKP iktidarı ve ortaklarının, milliyetçi bir dil ve söylemden başka bir politikası ve stratejisi kalmamıştır. Böylesi bir salgın döneminde halk can ve geçim derdindeyken, AKP iktidarı ve ortakları iç iktidar ve mücadelesi içine girmiştir. İç İşleri Bakanı’nın istifasının da sokağa çıkma yasağı nedeniyle yaşanan beceriksizlikten dolayı halka karşı duyulan sorumluluğun gereği olmadığı, iktidar içi kliklerin çekişmesinin sonucu olduğu birkaç saat gibi kısa bir süre içinde istifanın geri alınmasıyla netleşmiştir. Böylelikle asgari demokrasinin olduğu bir sistemde dahi halka karşı hesap verme yolu ve nişanesi olan istifa müessesi tüm dünyanın gözü önünde iç iktidar kavgasına basamak ve malzeme edilmiştir. 
 
'Ortaklaşmayı engelleme politikasından vazgeçmeliler'
 
Türkiye, tarihinin en büyük yönetim kriziyle karşı karşıyadır. İktidarın bu politikalarıyla bu zor süreci atlatmak her geçen gün daha da imkânsız hale gelmektedir. Bu sürecin ne kadar süreceğini maalesef kestirmek mümkün değildir. Ancak ne yoğunlukta ve nasıl geçeceğini belirlemek, iyi yönetmek, can kayıpları, maddi ve manevi etkilerini asgariye indirmek mümkündür. Bunun için daha önce de parti olarak defaatle ifade ettiğimiz ve kanun teklifleri olarak Meclise sunduğumuz önerilerimizi ısrarla dile getireceğiz. Her şeyden önce salgınla mücadele stratejisinin geliştirilmesi elzemdir. Bunun için siyasi partiler başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin dayanışma ve ortaklaşma içinde olması gerekir. Dolayısıyla AKP iktidarı ve ortakları her şeyden önce dayanışma ve ortaklaşmayı engelleme politikasından vazgeçmelidir.  Halklarımıza karşı duyduğumuz sorumluluğun gereği olarak buradan AKP iktidarı ve Genel Başkanı’nı tekrar uyarıyoruz. Süreç uzadıkça ve salgının etkileri insanların günlük yaşamına yansıdıkça daha zor günlerle karşılaşmak mümkündür. Önümüzdeki dönem sağlık sisteminin sürdürülebilir hale gelmesi, gıda tedariki ve zincirinin oluşturulması en önemli öncelik olmalıdır. Türkiye’nin hububat başta olmak üzere temel gıda maddelerinde ithalatçı bir duruma getirildiği açıktır. 
 
'Savaşa değil, barışa kaynak tahsis edilmeli'
 
Süreç uzadıkça gıda fiyatlarının aşırı artışı ve gıda krizinin yaşanma ihtimali düşünülerek, bu konuda yeterli gıda tedariki yapılmak zorundadır. Bu anlamda tarımda dışa bağımlı hale getirilen Türkiye’nin en fazla buğday ithal ettiği ülkelerden Rusya’nın buğday ihracatına getirdiği kısıtlama ve diğer ülkelerin benzer uygulamalarının yaratacağı etkilere karşı ivedilikle önlem alınmalıdır. Bu zor dönemde iktidar gerçekleri tersyüz etmek, tozpembe tablolar çizmek yerine, halka karşı şeffaf olmalı ve siyasi partiler, STK’lar başta olmak üzere sürece katkı sunmak isteyen toplumsal kesimlerini engellemeye son vermelidir. Salgınla mücadele kapsamında; kaynakların her zamankinden çok israfa değil adil paylaşıma, öldürmeye değil yaşatmaya, savaşa değil, barışa, askerliğe değil sağlığa tahsisi gerekir."
 
Konuşmasının sonunda halkı evde kalmaya ve zorunlu olmadıkça sokağa çıkmamaya çağıran Ebru, halkın yanında olmaya devam edeceklerini yineledi.