
Sevna Somuncuoğlu: Kadınlar adaletinize güvenmiyor
- 09:10 17 Nisan 2020
- Güncel
Habibe Eren
ANKARA - Meclis’ten geçirilen infaz yasası sonucu faillerin “yarım kalan işlerini tamamlayacağını” dillendirdiğini belirten Demir Leblebi Kadın Derneği’nden Sevna Somuncuoğlu, “Yeni çocuk ve kadın mağdurları duyacağız. Bu süreçte kamu baskısını sürdürmek gerekli” dedi.
Meclis’te geçen infaz yasasında siyasi tutsaklar kapsam dışı bırakılırken, kadına yönelik şiddet ve çocuk istismarından yargılanan failler infaz düzenlemesinden yararlanacak. Kadına yönelik şiddet her geçen gün artarken özellikle de infaz düzenlemesinin tartışıldığı bu günlerde bir ayda 29 kadın katledildi.
Demir Leblebi Kadın Derneği’nden Sevna Somuncuoğlu infaz yasasını ve yasanın olası sonuçlarını değerlendirdi.
‘Tasarı anlaşılmaz ve karmaşık’
Her şeyden önce apar topar Meclis’te çıkarılan söz konusu yasanın şimdiye kadar çıkan en anlaşılmaz ve karışık tasarı olduğunu belirten Sevna, “Ben hukukçu değilim ama infaz yasası gündeme geldiğinden beri gece gündüz takip eden hukukçu feministlerin biz kadın örgütü üyelerine aktardıkları bilgi bu yönde. Zaten okuyup anlamaya kalktığınızda durumun bundan bu olduğu konusunda hepimiz tanıklık edebiliriz. Oysa yasalar hepimizin anlayacağı dilde kaleme alınmalı. Madem hepimizi ilgilendiriyor ve hepimizin hak ve özgürlüklerini sınırlandırıyor, o halde en başta anlaşılır olmak zorundalar” dedi.
‘Kadın ve çocuklar faillerin tehdidine bırakılıyor’
Yasa sonucunda kimlerin serbest kalacağı konusunda değişik yorumlar yapıldığına dikkat çeken Sevna, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak yasa maddeleri anlayacağımız dile çevrildiğinde kadına yönelik şiddet suçu işleyenlerin de yararlanacağı görülüyor. Yasaların kadına yönelik şiddetin sürecini bilmeyenler tarafından yazıldığını ve uygulanmaya çalışıldığını düşünüyorum. Biz çok iyi biliyoruz ki ev içi şiddet farklı biçimlerde başlıyor yükseliyor ve fiziksel şiddete yükseliyor. Oysa İstanbul Sözleşmesi’nde açıkça ifade edilen kadına yönelik şiddet biçimlerinde fiziksel şiddete doğru yükselen şiddet biçimlerinin hepsi tanımlanmış durumda. Şantajdan ısrarlı takibe, mobbing den tacize hepsi suç kapsamında. Yeni çıkan infaz yasası bütün bunlara kör durumda ve yoruma açık maddeleri sayesinde birçok kadın ve çocuk serbest kalan, kalacak olan faillerin tehdidine açık bırakılıyor.”
‘Evet oyu veren vekillerde vebali kalacak’
Faillerin ‘yarım bıraktıkları’ işi tamamlama niyetlerini dillendirdiklerini vurgulayan Sevna, “Önümüzdeki günlerde kaç kadın cinayetine yol açtıklarını görüp vicdanları sızlamayacak olan ve evet oyu veren vekillerde vebali kalacaktır” dedi.
‘Yeni çocuk ve kadın mağdurları duyacağız’
Birçok yerde tahliyeler başlarken kadına ve çocuğa yönelik suçları işleyen faillerin çoğunun bu suçtan zarar gören kişilerle aynı evde yaşamaya mecbur bırakılmasına değinen Sevna, “Sonuçlarını biz maalesef tahmin ediyoruz. Her an elimiz kalbimizde yeni çocuk ve kadın mağdurları duyacağız. Üstelik salgın nedeni ile evde kal kampanyaları yapan yürütme mekanizması aynı ev içine mağdur ile faili koymayı hangi akla hizmet ederek uygulamaya koyuyor” ifadelerini kullandı.
‘Yüzde 90 başvuru gören şiddet mağdurları hukuki yardım talebinde bulunmuyor’
Kadınların bu dönemde korunma taleplerini iletmekte bile zorlandığını ve sistemin tıkanmış olduğunu dile getiren Sevna, kadın örgütlerinin bu konuda uyarılarını dile getirmeye devam ettiğini söyledi. Bağımsız kadın örgütlerinin şiddet mağdurları için açtıkları başvuru kanallarının son bir aylık verilerinde artış oranlarının yüzde 90 civarında olduğunu aktaran Sevna, “Durum böyleyken hiç artış göstermeyen yardım talebi ise hukuki yardım talebi. Bu hepimize bence şunu söylüyor ‘kadınlar adaletinize güvenmiyor’ ‘kadınlar erkek hukuka güvenmiyor’. Biz kadınlar birlikte olmaya, birlikte güçlü olduğumuzun bilinci ile devam edeceğiz. Bu dayanışmanın içine ancak umudu bu yolla koyabiliriz” diye belirtti.
‘Kamu baskısını sürdürmek gerekli’
Bu süreçte kadın örgütlerinin yakın takibinin yapılması gerektiğine işaret eden Sevna, devamla şunları söyledi: “Mecliste grubu bulunan siyasi partiler ile yaptıkları görüşmeler, meclis içinde olması gereken muhalefeti oluşturmak için sürekli bilgi aktarma çalışmaları devam ederken kamuoyuna doğru ve güvenilir bilgiyi aktarmak yolu ile kamu baskısı oluşturma çalışmalarımızı sürdürmek belki de en öncelikle yapılması gereken. Ancak önümüzdeki günler bize hayatın eskisi gibi olmayacağına dair önemli sinyaller veriyor. Üstelik nasıl olacağına dair tahayyülümüzü oluşturacak yeterli veri ve rutin oluşmadı. Her şeyden önce yaşam hakkını savunmaya, en temel insan hakkı olduğunu vurgulamaya devam etmeliyiz.”
‘Belirsizlik dönemlerinde şiddet türlerinde artış yaşanıyor’
Çürümenin baş gösterdiğini ve bunun sadece Türkiye’de değil bütün dünyada uzun süredir devam ettiğini vurgulayan Sevna, “Uzun süredir hissettiğimiz bir şey ve zaten etkilerini kutuplaşma, çatışmanın fiziksel şiddete dönüşmesi, nefret söylemindeki artış olarak görüyorduk. Tabi belirsizlik dönemlerinde bütün bu şiddet türlerinde artış gözlemlenmiş somut bir olgu olarak duruyor karşımızda. Bize düşen ortak yaşam kültürünü, barış kültürünün ekilmesine yapacağımız katkı ile bu sesi ve talebi yükseltmek olmalı” şeklinde konuştu.
‘Mantık yine patriyarkadan besleniyor’
İnfaz yasası görüşmelerinin Meclis’te devam ettiği gece saatlerinde "çocuk istismarına evlilik yoluyla af" için düzenlemeye ek olarak sunulacağı söylenen bir önerge gündeme geldiğini anımsatan Sevna, son olarak şöyle konuştu: “Bu nasıl bir ısrar, nasıl bir kulis çalışması. Ellerinde bir veri olmadan, ya da sorulduğunda inanılır ve somut veri sunmadıkları halde ‘mağdur’ olarak adlandırdıkları bir kesim için ısıtıp ısıtıp 2016’dan beri önümüze koydukları bu önergeye o yıllarda da engel olmuştuk, yine engel olduk. Ancak torba yasa yapma kurnazlığı ile her an bir gece yarısı 5 imzalı bir dilekçe ile yasalaştırabileceklerini de aklımızda tutmak zorundayız. Üstelik bir de gerçek mağdurlar olarak ceza alan sözde kocaları kast ediyorlar. Mantık yine partiyarkadan besleniyor. ‘Evlenmişler, çoluk çocuğa karışmışlar biz alıp kocayı hapse atıyoruz’ Peki kendi iradesi ile evlilik kararı veremeyeceğini kabul ettiğimiz kız çocuklarından vaz mı geçiyoruz? Onlar zaten gözden mi çıkarılıyor ki bu hayata mahkum ettiğimizde sorunu nasıl ortadan kaldırmış oluyoruz? Bu soruları çoğaltmak mümkün ancak toplumsal cinsiyet eşitliği anlayışı ana akımlaşmadıkça bu mesele de yüzlerce benzeri gibi ısıtılıp ısıtılıp önümüze konacak.”