
SES’ten salgına ilişkin bir aylık değerlendirme raporu
- 13:33 14 Nisan 2020
- Güncel
ANKARA - Koronavüris salgını ile ilgili bir aylık değerlendirme raporunu açıklayan SES, “Sağlık emekçileri yaşam hakları ihlal edilerek çalışmaya zorlanmaktadır. Hem DSÖ hem de BM belgelerinde de vurgulandığı gibi, ‘Gerekli koşullar sağlanmadan zorla çalıştırma kabul edilemez’” dedi.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını ile ilgili olarak hazırladıkları bir aylık değerlendirme raporunu Genel Merkez binalarında düzenledikleri basın toplantısı ile kamuoyu ile paylaştı. Raporu SES Eş Genel başkanı Gönül Erden açıkladı.
‘İktidar toplumu risk altında tutmaya devam ediyor’
Koronavirüs, salgınından kaynaklı sağlık emekçileri arasında çok sayıda hasta ve kayıp olduğunu ve artma ihmalinin de söz konusu olduğunu söyleyen Gönül, “Bu artışın kontrol edilebilmesi için hükümetin çok ciddi önlemler alması, önlemlerdeki mevcut eksiklikleri acilen gidermesi gerekmektedir. Diğer ülkelerdeki tecrübe sağlık emekçilerinin çok ciddi bir tehdit altında olduğunu göstermektedir. Salgının başından beri salgınla etkili mücadele için zorunlu olmayan alanlarda üretimin acilen durdurulması, buralarda çalışan tüm işçilerin ve emekçilerin ücretli izinli sayılması, geçim kaygılarının giderilmesi, temel ihtiyaçlarının sağlanmasının devlet kaynakları ile güvenceye alınması gerektiğini, böylece ‘evde kalabilmenin’ koşullarının oluşturulmasının son derece kritik olduğunu vurguluyoruz. Ne yazık ki süreci yürüten iktidar tarafından ısrarla bu yönde bir adım atılmamakta, üretim devam ettirilmekte, buralarda çalışan emekçiler ve tüm toplum risk altında bırakılmaya devam edilmektedir” dedi.
‘Sağlık emekçileri çaresizlik ve tükenmişlik yaşıyor’
Salgın nedeniyle yaşamı kaybeden sağlık emekçilerin ölüm nedenlerinin “aşırı çalışma, çalışma planlamalarının iyi yapılmaması, yeterli ve nitelikli kişisel koruyucu donanımların sağlanmaması, yeterince ve hızlı bir şekilde test yapılmaması, temas sonrası izolasyonun iyi tanımlanmaması ve düzenlenmemesi, tedavi ve takibin yeterince sağlanmaması” olduğuna dikkat çeken Gönül, “Bütün bunların yanında göz ardı edilen önemli bir tehlike de iş stresi ve tükenmişliktir. Sağlık emekçileri tedavisi henüz tanımlanmamış, ölüm oranı yüksek bir hastalıkla mücadele ederken hastalara karşı da çaresizlik yaşayabilmektedir. Bunun yanında hastalara, kendi ailelerine ve yakın çevrelerine hastalığı bulaştırma riski de ek olarak ciddi bir baskıya ve kaygıya neden olmaktadır” diye belirtti.
‘Gerekli koşullar sağlanmadan zorla çalıştırma kabul edilemez’
Tüm emekçilerin koronavirüs salgını nedeniyle gerekli ve yeterli önlemler alınmadığında üretimden çekilme hakkı olduğunu söyleyen Gönül, “Sağlık emekçilerinin de bu hakkı olduğunu bir kez daha vurgulamak isteriz. Sağlık emekçileri yaşam hakları ihlal edilerek çalışmaya zorlanmaktadır. Hem DSÖ hem de BM belgelerinde de vurgulandığı gibi, ‘Gerekli koşullar sağlanmadan zorla çalıştırma kabul edilemez’. Sürecin başından beri söylediğimiz gibi sağlık emekçileri için gerekli koşulların sağlanmasını talep etmek, kendi sağlığımızı ve toplumun sağlığını korumak bakımından hem bir hak, hem de bir sorumluluktur” sözlerini kaydetti.
Gönül, tespitleri şöyle sıraladı:
“*Şu an temaslı ya da enfekte sağlık emekçisi sayısı hakkında hiçbir bilgi açıklanmamakta, bu da ciddi bir tedirginliğe yol açmaktadır. Öncelikle sağlık emekçileri salgın yönetimiyle ilgili açık bir şekilde bilgilendirilmeli, kurum bazında temaslı, enfekte sağlık çalışanı sayısı, uygulanan tedavi gibi bilgiler SES ve TTB gibi sağlık emekçilerinin örgütleri ve temsilcileri ile paylaşılmalıdır.
*Sendikamızın yaptığı çalışmalarda elde edilen verilerle de ortaya konulduğu üzere hastanelerde, aile sağlığı merkezlerinde, iş yerlerinde sağlık emekçilerinin sağlığı ve güvenliği için eksik olan kişisel koruyucu donanım sağlanmalı, eğitim ya da bilgilendirmeler sürekli güncellenmeli, çalışma ortamının ve malzemelerin dezenfeksiyonu sağlanmalıdır. Bu güvenlik önlemleri tüm salgın boyunca sürdürülmeli, güvenli kişisel koruyucu malzemelerin tedariki için gerekirse kamulaştırma yapılmalıdır. Bunların yeterince sağlanamadığı her bir durum hem sağlık hem de yaşam hakkı ihlali anlamına gelir.
*Kişisel koruyucu ekipmanların yetersizliği kadar, son zamanlarda özellikle İstanbul'da dağıtılan ekipmanlarda standartlara uygunluk ve kalite sorunları yaşanmaktadır. Üzerinde bulunması zorunlu ve standartları belirten bandrollerin olmadığı, kim tarafından sağlandığı emekçilere açıklanmayan, dolayısıyla koruyuculuk bakımından güvenilirliği tartışmalı ekipmanlar dağıtılmaktadır. Sağlık emekçileri standartları belirtilmemiş, nasıl tedarik edildiği açık olmayan ekipmanları kullanmaya zorlanamaz.
*Sağlık emekçileri sağlıkları ve yaşamlarının risk altında olduğu durumlarda, gerekli güvenli koşullar sağlanana kadar çalışmayı durdurabileceğini bilmelidir. Bunun yasal koşulları sendikamız tarafından hazırlanan bilgi notlarında açıkça bildirilmiştir. Hastane yönetimleri de bu konuda yapıcı tavır içinde olmalıdır. Sağlık emekçilerinin güvenliklerinin sağlanmasını talep etmelerinin en doğal hakları olduğu ve yönetimler bunu sağlamakla yükümlü olduklarını bilerek davranmalı, koruyucu ekipman talep eden sağlık emekçilerine baskı yapmaktan vazgeçmeli, sorunları gidermelidir.
*Kamu ya da özel temizlik çalışanlarını da kapsayacak şekilde COVİD-19 meslek hastalığı olarak kabul edilmeli, sağlık emekçileri hastalığa yakalandıklarında maaş, tazminat, çalışmama haklarıyla ilgili başvuru vb. konularda herhangi bir bürokratik işlemle ilgili kaygı duymadan çalışabilmelidir.
*Özel sağlık kurumları, OSGB’lerde çalışan sağlık emekçilerinin iş güvencesi Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı tarafından güvence altına alınmalıdır.
*Hasta sağlık emekçisi sayısının artmasıyla vaka sayısının artışına paralel olarak sağlık emekçisi ihtiyacı daha da hızlı olarak artacaktır.
*Özel-kamu tüm sağlık kurumlarında hızla sağlık emek gücü planlaması yapılmalı; çalışma saatleri, vardiya düzenlemeleri, yedekli çalışma planlanmalı ve bu planlar yapılırken sağlık emekçilerinin görüşleri alınmalı ve zamanında bilgilendirilmelidirler.
*Güvenlik soruşturmaları kaldırılarak ataması yapılan tüm sağlık emekçileri görevlerine başlatılmalı, KHK ile ihraç olmuş sağlık emekçileri hemen işine iade edilmeli ve ataması yapılmayan sağlık emekçilerinin ataması yapılmalıdır.
*Salgın şiddeti artsa dahi risk grubundaki sağlık emekçilerinin tamamının geri plandaki hizmetlerde görevlendirilmeleri devam etmelidir.
*Yeni hastane/sahra hastanelerinin yapılması planlanmaktadır. Burada çalışacak, görevlendirilecek sağlık insan gücüyle ilgili Bakanlık plan yapmalı ve bunu sağlık emekçilerine duyurmalıdır. Görevlendirmeler yasal mevzuata uygun, önceden haber verilerek sağlık emekçilerinin özel koşulları ve cinsiyete duyarlı bir şekilde yapılmalıdır.
*Çalışmaya yeni başlayan ya da yeni bir kurumda görevlendirilen sağlık emekçilerinin hem oryantasyon hem de COVİD-19 salgını kapsamındaki eğitimleri tamamlanmadan çalışmalarına izin verilmemelidir.
*Sağlık emekçileri kendi risklerinin yanında yakınlarına da virüs bulaştırma endişesi taşımaktadır. Misafirhane vb. olanakların arttırılmasının yanında buralarda kalacak sağlık emekçilerinin insana yaraşır koşullarda kalmaları, ihtiyaçları karşılanması, yemek, işyerine ulaşım gibi sorunları ücretsiz ve uygun şekilde çözülmelidir. Ayrıca temaslı ya da pozitif sağlık emekçileri için ayrı barınma olanakları sağlanmalıdır.
*Sağlık kurumlarında alınacak önlemlerle ilgili sağlık emek ve meslek örgütleri ve çalışan temsilcilerinin ayrımsız olarak karar ve uygulama süreçlerine katılımı sağlanmalı, çalışan sağlığı ve güvenliği kurulları aktifleştirilmeli ve bu katılımı sağlayacak şekilde çalıştırılmalıdır.
*Salgın hala sadece hastane temeli tespit edilmeye ve çözülmeye çalışılmaktadır. Salgınla sokak/mahalle/ilçe/il düzeyinde yapılacak düzenlemelerle hanelerde de tespit ve mücadele edilme yöntemlerine ağırlık verilmelidir. Hastaların ve temaslıların evde takibi için algoritmalar oluşturulmalıdır.
*Zorunlu olmayan üretim durdurulsun, ücretli izin sağlansın.”