Pandemi sürecinde şiddet arttı: Devlet şiddete uğrayan kadınları yok sayamaz

  • 09:06 13 Nisan 2020
  • Güncel
Habibe Eren
 
ANKARA -“Evde kalma” sürecinde Türkiye’de kadına yönelik şiddet ve kadın katliamlarında artış gözlemlenirken, mekanizmaların işletilmediğini vurgulayan kadınlar, “Devlet tercihte bulunamaz, şiddete uğrayan kadınları yok sayamaz” dedi.
 
Koronavirüsün tüm dünyada yayılması ile birlikte karantina süreçlerinde dünyanın birçok yerinde kadınlara yönelik şiddet arttı. Şiddetin, katliamın, tacizin, tecavüzün artması ile birlikte sürecin dışında tutulan kadınların talepleri göz ardı ediliyor. Çin, İtalya, İspanya, Almanya, Kanada gibi dünyanın pek çok ülkesinde kadına yönelik şiddet vakaları karantina sürecinde artarken, Türkiye'de de salgının ilk 20 gününde 21 kadın katledildi. Öte yandan Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Acil Hattına kadınlardan çok sayıda başvuru geldiğini belirtilirken, birçok kadın kurumu da şiddete uğrayan ve yardım talep eden kadınların sayısının karantina sürecinde çok fazla arttığını belirtiyor.
 
“Evde kal” çağrıları ile birlikte artan erkek şiddetine karşı karantina sürecinden kadınların neler yaşadıklarını, pandemi süreçlerinde artan kadın şiddetini, kadınların bu süreçte başvuracakları mekanizmaların işletilip işletilmediğini ve hükümetin buna ilişkin neden tedbir almadığını kadınlara sorduk.
 
‘Aksak olan mekanizmalar şimdi daha kısıtlı hizmet veriyor’
 
Pandemi süreçlerinde kadına yönelik şiddetin ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin arttığını belirten Kadın Dayanışma Vakfı, hükümetin şiddete karşı bu süreçte hangi önlemler alması gerektiğini geçtiğimiz günlerde açıklamıştı. Kadın Dayanışma Vakfı gönüllüsü Nihan Damarlı, karantina sürecinde katledilen kadınların sayısının evlerin kadınlar için güvenli olmadığını yeniden gösterdiğini belirtti. Kadınların en çok en yakınlarındaki erkekler tarafından evde katledildiğine dikkat çeken Nihan, “Salgından korunmak için en güvenli yerler olarak gösterilen evlerde birçok kadın ve çocuk onlara şiddet uygulayan, istismar eden erkeklerle bir arada. Bu durumun şiddeti artıracağı çok açık. Üstelik normalde de birçok aksaklıkla işleyen şiddetle mücadele mekanizmaları şimdi çok daha kısıtlı hizmet veriyor, her zaman kolayca ikinci plana atılan kadına yönelik şiddet görünmez oluyor” dedi.
 
'Kadınlar pandemi dönemlerinde başvurmaktan tereddüt edebiliyor'
 
Türkiye’de sadece kadına yönelik şiddet için ayrılmış bir acil yardım hattı olmadığına dikkati çeken Nihan, “Şimdi ise salgın nedeniyle oluşan birçok farklı talep de 155 Polis İmdat, 183 Sosyal Destek Hattı, 112 Acil,156 Jandarma gibi hatlara yönlendiriliyor. Acil bir durumda bu hatlara ulaşmak zorlaştığı gibi, şiddete uğrayan kadınlardan gelen başvuruların daha az öncelikli görülüp göz ardı edilebileceğine veya neredeyse tüm kamu kurumlarının yalnızca salgınla mücadeleye seferber edildiği ve diğer hizmetlerin durduğu algısı yüzünden şiddete uğrayan bir kadın buralara başvurmakta tereddüt edebilir. Oysa şiddetle mücadelede sorumlu kurum ve kuruluşların bu sorumlulukları sona ermedi, devam ediyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Faillerin cezaevinden çıkması şiddeti artıracaktır’
 
Birçok ülkede devlet yetkililerinin kadına yönelik şiddetin arttığını kabul ettiğini ve şiddeti önleyecek ek önlemler ve bunun yanı sıra ek bütçeler ayrıldığını aktaran Nihan, sözlerine şöyle devam etti: “Diğer tarafta şiddet faillerinin cezaevlerinden çıkmasına yol açacak infaz düzenlemesi Meclis’e getirildi. Kadına yönelik şiddet suçlarının kapsam dışında olacağı söylense de maddeler incelendiğinde böyle olmayacağı görülüyor. Devletin görevi kadınların her türlü caydırıcı uygulamaya ve muameleye karşı mücadele ederek zar zor mahkemelere çıkartıp ceza almalarını sağladığı şiddet faillerini, üstelik kadınların can güvenlikleri için hiçbir önlem almadan, ilk fırsatta sokağa salıvermek değildir. Faillerin cezaevlerinden çıkmasının, zaten var olan cezasızlık algısını daha da besleyerek şiddeti artıracağını düşünüyoruz.”
 
‘Yasa tasarısı sonrası birçok kadın bize ulaşmaya çalıştı’
 
Bu süreçte birçok kadın örgütü gibi bir süredir çalışmalarına evden devam ettiklerini ve kadınlarla yalnızca telefon ve e-mail üzerinden iletişim kurabildiklerini aktaran Nihan, infaz düzenlemesiyle ilgili haberlerin medyada yer alması ile birlikte kendilerine şiddet uygulayan eşlerinin cezaevinden çıkacağından endişe eden kadınların yasadan kimlerin yararlanacağını sormak için ulaşmaya başladıklarını söyledi. Nihan, “Bulunduğu yerde rahat konuşamadığı için kısık sesle konuşarak sığınaklara nasıl gidileceğini öğrenmek isteyen kadınlara bilgi veriyoruz. Ayrıca salgın nedeniyle işyerleri kapanan veya işten çıkartılan, bu yüzden acil ekonomik destek arayışında olan çok sayıda kadın da var. Karantina süreci uzadıkça ve destek mekanizmaları yetersiz kaldıkça kadınların bu talepleri artacak; çünkü erkek şiddeti durmuyor. Bu yüzden kadınların erkek şiddeti ve koronavirüs arasında kalmamaları için, alınacak tüm kararlarda kadına yönelik şiddetin ve toplumsal cinsiyet rollerinin dikkate alınması gerekiyor” diye belirtti.
 
‘Pandemiden sonra şiddete ilişkin çok ciddi bir tablo ile karşılaşabiliriz’
 
Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı İdil Yalçıner de tüm dünyanın olağanüstü bir dönemden geçtiği şu günlerde, ciddi tedbirler alınmazsa, pandemiden sonra kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri ile ilgili çok kötü bir tablo ile karşı karşıya kalmanın kaçınılmaz olacağını vurguladı.  Bu dönemde medyanın yalnızca koronavirüse yoğunlaştığına dikkati çeken İdil, kadına yönelik şiddet ve cinayet haberlerinin basında yer almadığını söyledi. Bu durumun da görünürlüğü azalttığını ifade eden İdil, “Ancak her ne kadar basında pek yer almasa da,  geçen haftalarda evden çıkamadığımız bu günlerde kadınların hala sokak ortasında öldürüldüğü acı bir gerçektir” dedi.
 
‘Ankara Barosu olarak bu süreçte kadınları yalnız bırakmıyoruz’
 
İdilde salgın sürecinde 112, 155, 183 hatlarının çalışmadığını aktardı. İdil, “Ancak Ankara Barosu olarak bu süreçte de kadınları yalnız bırakmıyoruz,  şiddet gören kadınlar Ankara Barosu Gelincik Merkezi’ne  444 43 06 numaralı hattan 7 -24 ulaşılabilmektedirler. Meslektaşlarım bu süreçte dahi görevlerinin başında şiddet gören kadınlar için özveri ile çalışmaktadırlar. Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak bu süreçte biz de kadınların yalnız olmadığına dikkat çekmek için bir video hazırladık ve hazırladığımız video basında oldukça yer buldu. Şiddet gören kadınları bilgilendirme amacı ile hazırladığımız bu videonun amacına ulaştığını görüyoruz” ifadelerini kullandı.
 
‘Şiddete uğrayan kadınlar hastanelerde sağlık hizmetine erişemiyor’
 
“Şiddet gören kadınların yapması gereken en önemli şey sessiz kalmamak” diyen İdil, hastanelerin pek çoğunun pandemi hastanesine dönüştüğünü ve bu durum da kadınların sağlık hizmetlerine kolay erişiminin engellendiğini dile getirdi.  Devletin salgın nedeni ile bu konuyu  ihmal etmemesi ve gerekli hassasiyeti göstermesi gerektiğine vurgu yapan İdil, “Devlet olmak, sadece salgına odaklanıp kadına uygulanan şiddeti görmezden gelmemektir” dedi.
 
‘HSK kadını ikinci plana atarak erkeğin virüs kapıp kapmayacağını öncelemiştir’
 
HSK'nin, "6284 Sayılı Kanun kapsamında verilen tedbir kararlarının yükümlülerin koronavirüs kapsamında sağlığının tehdit etmeyecek şekilde değerlendirilmesi gerektiği" düzenlemesine tepki gösteren İdil, şöyle konuştu: “Bu maddeden de anlaşılacağı üzere, maalesef şu an 6284 sayılı yasanın uygulaması çok zorlaştırılmıştır. Zaten bilindiği üzere bazı kesimler tarafından ‘boşanma yasası’, ‘aileleri ayıran yasa’ diye adlandırılan yasa, ne yazık ki pandemi bahane edilerek rafa kaldırılmıştır. HSK yine kadını ikinci plana atarak önemsememiş ve şiddet gösteren erkeği öncelemiştir. Kadının hayatının korunması değil, şiddet gösteren erkeğin virüs kapıp kapmayacağı öncelenmiştir.  Böyle bir karar yerine devletten beklenen koruyucu bir bakış açısı ile başka bir uygulama getirerek evlerinden çıkamayan kadını korumak olmalıdır.” 
 
‘Kadınlar evlerinde yalnızlaştırıldı, devlet eliyle tek bırakıldı’
 
Karantina süreçlerinde kadına yönelik artan şiddete karşı alınması gereken önlemlere değinen İdil, bu konuyla ilgili olarak devletin şiddeti önleme ve koruma tedbirleri alma sorumluluğu olduğunu hatırlattı. Ancak gelinen süreçte kadınların evlerinde yalnızlaştırıldığını ve devlet eliyle tek başlarına bırakıldıklarını vurgulayan İdil, sözlerini şöyle sürdürdü: “KADES uygulamasının yaygınlaştırılması ve daha fazla duyurulması gerektiğini düşünüyorum, şiddet anında telefon dahi edemeyecek durumda olan kadınlar uygulamayı kullanabileceklerdir. Acil yardım hatlarının dahi çalışmadığı süreçte, hatlar derhal aktif hale getirilerek, bununla ilgili sosyal medya ve televizyonlarda kamu spotları yapılması gerekli, şiddet gördüğü zaman nereye başvuracağını nereden yardım alacağını bilmeyen pek çok kadın var bu kadınlar için sürekli televizyonlarda bu spotlar gösterilmeli.”
 
‘Şiddet anında polislerin imza alıp döndüğü duyumları geliyor’
 
Polislerin şiddet anında geldiğini ve imza alıp geri döndüğüne dair bir takım olayları duyduklarını kaydeden İdil, bu konuyla ilgili kolluk kuvvetlerinin şiddet görenle ilk muhatap olan kişiler olarak daha iyi ve hassas çalışması gerektiğini vurguladı. Sığınma evlerinin şu dönem için, büyük bir problem olduğunun altını çizen İdil, “Virüs taşıyıp taşımadığı bilinmediği için şu an sığınma evine kadınlar kabul edilmiyor, bu konuda devletin acilen o kadınları teste tabii tutarak acilen sığınma evine yerleştirilmesi gerekmektedir. Devletin umreden dönenlere uyguladığı ayrıcalığı, şiddet mağduru kadınlardan esirgememesi gerekir” ifadelerini kullandı.
 
‘Devlet tercihte bulunamaz, şiddete uğrayan kadınları yok sayamaz’
 
“Olağanüstü hal (OHAL) ilan edilmediğine göre mevcut yasalar yürürlükte olduğundan, mahkemelerin mevcut yasaları uygulamamazlık yapmaması ve gerekli hallerde kadını koruyucu tedbir kararlarını vermesi gerekir” diyen İdil, şöyle devam etti: “Devlet dediğiniz yapı bu dönemlerde aldığı tedbirler ve verdiği kararlar ile kendisini gösterir. Devlet tercihte bulunamaz, salgın hastalığı önceliği kabul edip şiddete uğrayan kadınları yok sayamaz. Bu bakımdan eğer bu dönemde hakimler koruma kararı vermekten kaçınıyorlarsa, bu HSK kararına yönelttiğimiz eleştirinin ne derece haklı olduğunu göstermektedir. Demek ki HSK’nin bu kararını derhal geri çekmesi veya süreçte şiddet gören kadınların korunacağı biçimde değiştirmesi gerekir. Her ne olursa olsun, uzaklaştırma kararı verilerek kadının hayatı güvence altına alınmalıdır.”
 
‘Şiddet uygulayanlar bir hastane ve otelde izole edilebilir’
 
Şiddet uygulayana yönelik “korona bulaşma ihtimali var” denilerek uzaklaştırma kararı verilmemesini “büyük bir hata” olarak değerlendiren İdil, devletin bununla ilgili olarak ek bir takım önlemler alması gerektiğini belirtti. İdil, “Mesela şiddet uygulayanları bir hastane ya da otel gibi bir yerde izole edilmesi sağlanabilir” önerisinde bulunurken, şu anki uygulamada, şiddet uygulayanla şiddet görenin aynı evde kalmaya zorlandığını ve kadınların çaresiz bırakıldığına dikkati çekti.
 
‘Bu duruma ses çıkarmalı, kabul etmemeliyiz’
 
Devletin önceliğinin kadının hayatı olması gerekirken yine kadının ikinci plana itildiği ve yok sayıldığını vurgulayan İdil, “Bu duruma ses çıkarmalı, kabul etmemeli ve şiddet uygulayan erkeklere verilen uzaklaştırma kararının uygulanması için elimizden geleni yapmalıyız. HSK’nın kararı çok açık bir düzenleme içermiyor, bu düzenleme ile hakimler uzaklaştırma kararı verirken yasa koyucunun amacının HSK kararı ile sınırlandırıldığını düşünebilir ve virüs kapma riski ile şiddete devam etme ve hatta öldürme riski arasında kalacak belki de tercihini şiddet uygulayan erkeğin öldürme riskini kabullenerek uzaklaştırma kararı vermekten kaçınacaktır. HSK’nin bu kararı hakimleri zora sokarken, kadınları ise bir kez daha esaret altına girmesine neden olacaktır. Bu kararın hiç alınması sorumlu devlet anlayışından uzaklaşıldığının açık göstergesidir. Kuşkusuz ki, bu karar hakimlerin sağlıklı karar vermesinin önünde bir engel” dedi. 
 
‘Kadınlar bize ulaşsın’
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi üyesi Türkan Demir ise kadınların sesini çoğaltması için bu süreçte sosyal medyayı etkin kullandıklarını kaydetti. Mart ayı içerisinde 18'i kendi evinde olmak üzere 29 kadının katledildiğini hatırlatan Türkan, şöyle konuştu: “Pandemi ile birlikte evlerde kalmakta olan kadınların gerçek anlamda can güvenliği sorunu ortaya çıktı. Öte yandan getirdikleri İnfaz yasası ile çocuk ve kadınlara karşı suç işlemiş failler ödüllendirilmek isteniyor. Çocuk ve yaşlı bakımı ve her türlü ev içi yoğun emeği olan kadınların pandemi döneminde her türlü şiddet maruz kaldığı görüyoruz. Şiddete uğrayan tüm kadınlardan bize ulaşmaları çağrısında bulunuyoruz.”