‘Evde kalıyoruz ama kaderimize terk edilmiş bir şekilde’

  • 09:01 10 Nisan 2020
  • Güncel
Filiz Zeyrek 
 
ADANA - Koronavirüs salgını nedeniyle  “Evde kal” çağrıları yapılmaya devam ederken, kadınlar devletin ihtiyaçlarını karşılamamasına tepkili. “Biz çalışan kadınlar olsak da eve hiç yabancı değiliz çünkü ev ikinci iş alanımız” diyen Hilal Kılıç,  “Devlet sadece ‘evde kal’ çağrısı yapmakla yetiniyor,  evde ne yaşandığını bilmiyor” dedi. 
 
Çin’de ortaya çıkan ve 140 ülkeye yayılan koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle Türkiye’de de şu ana kadar 800’ün üzerinde kişi yaşamını yitirirken, vaka sayısı ise 40 bine yaklaştı. Virüsü kontrol altına alabilmek için sürekli “Evde kal” çağrıları yapılırken, toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle evdeki tüm işler kadınların omuzlarına yüklenmiş durumda. Her zamankinden daha fazla temizlik ve bakım işleriyle uğraşan kadınlar bir de ekonomik ve psikolojik zorlanmalar yaşıyor. Salgın öncesinde çalışan ancak şu anda evde kalan Hilal Kılıç ve Deniz Demirdağ ile yaşadıkları sıkıntıları konuştuk. 
 
‘İşverenin insafına bırakılmış durumdayız’ 
 
İnsanların can güvenliği söz konusuyken büyük bir kısmının zaten evde kalmak isteyeceğini ancak devletin sadece “Evde kal” demekle yetinmemesi gerektiğini belirten Hilal, “Geçim sıkıntısı yaşayan insanlarız, çalışmadığımız sürede geçinmemiz mümkün değil. Bizler emeğimizi sermaye yapmış kişileriz şu an tamamen işverenlerin vicdanına bırakılmış durumdayız. Firma ben ve eşimi şu an ücretsiz izne ayırdı ama şu açıdan bakıyoruz ücretli izne ayrılmak işsiz kalmaktan daha iyidir. Şu an ailemi sadece 1 ay geçindirmeye yetecek param var bu süreden sonra nasıl geçindireceğim? 6 aylık bebeğim var. Onun alması gereken besinler var. Sosyal bir devlet olarak sokağa çıkma yasağı ya da şehirsel karantinaların oluşturulması gerekiyor. Bunları yapmak demek benim tüm insanı ihtiyaçlarımı devletin karşılaması demek ve bizim devletimizin bunu yapacak maddi gücü yok” dedi. 
 
‘Normal şartlarda kadını korumayan devlet evdeki şiddeti nasıl önleyecek?’
 
“Evde kal” çağrısının doğru ancak sadece koronavirüse karşı bir çağrı olduğuna işaret eten Hilal, “Hala haberlerde öldürülen kadınları görüyoruz.  Normal zamanlarda bile bu ölümlerin önüne geçemeyen devletin şu an şiddet uygulayan, işkence yapan birçok erkeğin yanında kalmak zorunda olan kadın ve çocukları düşünmesi gerekiyor. Bizler bir çatının altında yaşıyoruz ancak o çatıların altındaki yaşamsal konularla yüzeysel ilgileniliyor. Bu süreçte gündem konusu olduğumuzu dahi düşünmüyorum. Maalesef komşularımdan da ara ara sesler yükseliyor. Aynı evin içinde bir arada kalmanın sıkıntıları boy göstermeye başladı. Erkeğin kadına şiddetini duyuyorum” diye belirtti.  
 
‘Biz de şu an kaderimize terk ediliyoruz’
 
Dünya virüsle mücadele ederken kendilerinin de elinden gelen tek şeyin evde kalmak olduğunu belirten Hilal, “Ancak başka ülkelerde devlet yetkilileri çıkıp ‘parayı dert etmeyin’ derken, bizim yetkililerimiz çıkıp online olarak da faturalarımızı ödeyebileceğimizi bildiriyor. Başka ülkelerde vatandaşlara bin dolar yardım parası verilirken biz de şu an devlet bizden bekliyor. Diğer ülkelerde sokağa çıkma yasağı uygulanıyor ve sokağa çıkma yasağı demek bütün vatandaşların devlet tarafından her hakkının ve ihtiyacının sağlanması demek. Devlet vatandaşlarının elektriğini, suyunu, telefonunu, internetini, yemesini, içmesini, sağlığını her şeyini karşılaması gerekirsen biz kaderimize terk ediliyoruz. Sokağa çıkma yasağının ilan edilmemesinin altında yatan en büyük neden olarak bunu görüyorum” diye konuştu. 
 
‘Psikolojik olarak da büyük zorlanmalar yaşıyoruz’ 
 
Bu süreçte psikolojik olarak da zorluklar yaşandığını aktaran Hilal şu sözleri kullandı: “Normalde ev hayatını seven bir insanım am bu süreç anne olduğum için psikolojik olarak çok yıpratıcı. Çocuğuma tutunarak süreci hafifletmeye çalışıyorum. Onun gülüşüne sığınarak bir şeyleri beynimde alt etmeye çalışıyorum. Evde mümkün olduğunca verimli zaman geçirmeye çalışıyorum. Ama her gün temizlik yapıyorum. Gündelik hayatımda da obsesif derecede bir temizlik takıntım vardı. Bu iyice abartılı bir duruma geldi. Her gün istisnasız bütün çarşaflarımız yıkanıyor. Evde havlu kullanımı yasaklandı. Asla havlu kullanılmıyor onun yerine kullan at şeklinde olan kâğıt peçeteler kullanılıyor. Çamaşır makinası ve kurutma makinesi sürekli çalışıyor. Dışarıya çıkmamamıza rağmen eşimin, çocuğumun, benim üzerimizi değiştirme zorunluluğumuz var. Dediğim gibi psikolojik bir şey bunun önüne geçemiyorum. Hayatta kalmaya çalışıyorum ama benim için gerçekten ciddi anlamda yıpratıcı bir süreç. Eşimle hiç bu kadar uzun zaman aynı evin içerisinde geceli gündüzlü bir arada kalmamıştık şu an bununda verdiği zorluk var. Bunun da üstesinden gelmeye çalışıyoruz.”
 
‘Devlet vatandaşına yardım yapmıyor’
 
Evde kalmanın da salgından korunmak için tek başına yeterli olmadığını söyleyen Deniz Demirdağ ise şunları ifade etti: “Bazılarımız evde, bazılarımız dışarı çıkmak zorunda kalıyor. Geldiğimizde temizlik yapsak da alınan ürünlerde virüs bulunabilir. Ekmek gibi yıkayamayacağımız şeyler var. Kısıtlanmak zor oluyor tabi. Çocuklarla birlikte güzel vakit geçiriyoruz. Aktivitelerde bulunuyoruz. Ben dar gelirli bir insanım ev kirası, elektrik, su, telefon faturalarına yetişemiyorum. Ek gelire ihtiyaç olduğu için günlük işlere ihtiyaç duyuyorum ve çalışmak zorundayım. 3 çocuğa bakıyorum. Onların ihtiyacını karşılamak zorundayım ve hem manevi olarak hem maddi olarak çöküntü yaşıyorum. Devlet bu konuda vatandaşına yardım yapmıyor. Ne zamana kadar bu şekilde devam edebiliriz bilmiyorum. Erzak bitene kadar evde kalabiliriz ama sonrasında çıkmak zorundayız.”