
‘İnfaz yasasında kadına yönelik suçlar kapsam dışı değil!’
- 09:02 7 Nisan 2020
- Hukuk
Melike Aydın
İZMİR - Avukat Türkan Aslan Ağaç, “infaz paketinde kadın ve çocuğa yönelik suç faillerinin kapsam dışı bırakıldığı” söylemlerinin gerçeği yansıtmadığını ifade ederek, “Çünkü TCK’de ‘kadına şiddet suçu’ diye bir kategori yoktur” dedi.
Koronavirüs salgını nedeniyle koşullu salıverme ve denetimli serbestlik tedbirlerinde esneklik öngören Ceza ve Güvenlik Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Meclis Adalet Komisyonu’ndan geçti. Kanun teklifinde Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) kasten öldürme suçları; üstsoya, altsoya, eşe, kardeşe veya kendisini savunamayacak durumdakilere karşı işlenen, kasten yaralama, cinsel dokunulmazlığa karşı, hayatın gizli alanına karşı işlenen suçlar, uyuşturucu madde imal ve ticareti suçu hariç tutuldu. Kadınların, “çocuğa ve kadına yönelik şiddet faillerinin de yeni infaz yasasından yararlanarak çıkacağına” dönük tepkileri üzerine bu suçlardan tutuklu ve hükümlü olanların kapsam dışı bırakıldığı ifade edildi. Ancak TCK’de “kadına yönelik suç” şeklinde bir kategori olmadığı için kadına ve çocuğa yönelik şiddetin önlenmediğini söyleyen Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) avukatlarından Türkan Ağaç Aslan, kanun teklifinin toplumsal barışı da sağlamadığını kaydetti.
‘Anayasanın 2’nci ve 10’uncu maddelerine aykırı’
İnfazda eşitlik ilkesinin geçmişte olduğu gibi bu kanun teklifi ile de ihlal edildiğini söyleyen Türkan, bireysel mağduriyetlere sebep olan neredeyse bütün suçlara yer verilirken, “devlete karşı suçların” kapsam dışı tutulmasının hukuk devleti ilkesinden sapılması anlamına geldiğini belirtti.
Koşullu salıverme ve denetimli serbestlik sürelerinden yaralanmak için işlenen suçun belirleyici olmadığını ifade eden Türkan, “Bazı suçların kapsam dışı tutulmasıyla Anayasa'nın 2’nci ve 10’uncu maddesi ihlal ediliyor. Herkesin sağlık hakkı kaygısı duyduğu bir dönemde yasa teklifinin kamuoyunda enine boyuna tartışılmadan Meclis’e getirilmiş olması ile toplumsal barışa hizmet etmekten ve sorunları çözmekten uzaktır. Altyapısını oluşturmadan, toplum ve kurumlar hazırlanmadan çıkarılan yasalar ile ‘kervan yolda dizilir’ mantığı ile hareket edilmektedir. Ancak, son yıllarda özellikle iktidarın tercih ettiği bu yöntem uygulamada ciddi sorunlara neden olmaktadır. Arabuluculuk, uzlaşma, basit yargılama usulü ve seri muhakeme usulleri hukuk sistemimize ciddi sorunlar yaratacaktır” ifadelerini kullandı.
‘Yasa tasarısı toplumsal barışı sağlayacak şekilde çözmüyor’
İktidarın temel amacının yargı alanında yaşanan sorunları toplumsal barışı sağlayacak şekilde çözmek olmadığını belirten Türkan, muhalefetin apar topar getirilen ve infaz sisteminde köklü değişiklik öngören yasa teklifini desteklemesinin büyük bir hata olduğunu dile getirdi. 15 yıl önce değiştirilen infaz yasasının yine mevcut sorunlar ve kanunlar bütüncül değerlendirilmeden yapıldığını anımsatan Türkan, “Terörle Mücadele Kanunu (TMK) ve TCK bazı maddelerin uluslararası sözleşme ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları doğrultusunda değiştirilmesi hatta bazı maddelerin kaldırılması gerektiği gerçekliği göz ardı edilerek bu yasaların uygulanmasından kaynaklı ve infaz sistemi ile durumu daha da ağırlaştıran uygulamalara devam edileceği görülmektedir” diye konuştu.
‘Önce ‘terör’ tanımı değişmeli’
İnfaz sisteminde köklü değişiklikler yapılmadan önce toplumun büyük bir çoğunluğunu ilgilendiren TMK’de değişiklik yapıldıktan sonra infaz sisteminin değiştirilmesi gerektiğini aktaran Türkan, “15 Temmuz 2016 sonrası iktidara az da olsa muhalif olan herkes için risk oluşturan ‘terör’ tanımı, bağlı olduğumuz uluslararası sözleşmeler uyarınca kabul edilmiş terörle ilgili suç ve tanımlamalar doğrultusunda daraltılmalıdır. Aksi halde toplumun her kesiminden iktidarı eleştiren, düşünce açıklayan ve hiçbir şiddet eyleminde bulunmadıkları halde terörist olmakla suçlanabilmektedirler. İnfaz kurumları bu şekilde hapsedilmiş insanlar ile dolup taşmaktadır” dedi.
‘Kadına ve çocuğa karşı işlenen suçlar kapsam dışı değil’
İktidarın kadına ve çocuğa karşı işlenen suçların kapsam dışında tuttuğunu açıklamasının da “gerçekçi olmadığına” dikkat çeken Türkan, şöyle devam etti: “Çünkü TCK’de ‘kadına şiddet suçu’ diye bir kategori yoktur. Bu nitelendirme ile kadın kuruluşları tarafından gösterilen tepkilerin önü kesilmeye çalışılmaktadır. TCK 86/3’ün a bendi ile TCK 87/1’in e bendinde, kasten yaralama suçu eğer üst soya, alt soya eşe, kardeşe ve gebe kadına karşı işlenmişse verilecek ceza yarı oranında artırılır diyor. Yani bunlar infaz paketinden yararlanamayacak ama bunun dışındaki kasten yaralama suçu kadına ve çocuğa karşı işlenmiş olsa dahi bu suçu işleyenler infaz paketinden yararlanabilecektir.”
‘İyileştirmeden ilk yararlanması gerekenler siyasi tutsaklar’
Türkan, siyasi tutsakların bir kısmının kaldırılan Devlet Güvenlik Mahkemelerinde (DGM) hüküm giydiğini, yani bağımsız ve tarafsız mahkeme olmadıkları için adil yargılama yapmadıkları AİHM ve Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından da kabul edilmiş olan mahkemelerin mağdurları olduğunu söyledi. Türkan, “Bir kısım siyasi mahpus ise hala faaliyet yürüten ihtisas mahkemelerinde yargılanıp mağdur edilen kişilerdir. Siyasi mahpusların yargılandıkları tüm bu mahkemelerin ortak noktası tünel bakışlı adil olmayan yargılama yapmalarıdır. Bu yüzden infazda yapılacak iyileştirmelerde aslında ilk yararlanması gereken kişiler siyasi mahpuslardır” dedi.
İnsan temel hak ve özgürlüklerine dayalı düzenleme yapmak yerine özellikle bazı suç tiplerinden tutsakların durumunu daha çok ağırlaştıracak düzenlemeler yapıldığını belirten Türkan, “Yasadaki bu düzenlemeler özellikle siyasi mahpuslar açısından ciddi sorunlar yaşayacağımızı göstermektedir” sözlerine dikkat çekti.
‘Koşullu salıvermeyi hak etmek kavramı getiriliyor’
Mevcut haliyle siyasi tutsaklar açısından keyfi uygulanan disiplin cezalarının, denetimli serbestlik ya da koşullu salıverilme haklarının ortadan kaldırılmasının aracı olarak kullanıldığına işaret eden Türkan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu düzenlemeden vazgeçilerek infaz kanunundaki insan onuruna aykırı disiplin cezaları kaldırılarak BM Mahpuslara Yönelik Muamele İçin Asgari Standart Kurallar gözetilerek infaz kanunu, tüzük ve yönetmelik yeniden düzenlenmelidir. Düzenleme ile örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkûm olanlar aleyhine infazda eşitlik ilkesi ihlali ediliyor. İnfaz Kanunundaki 107/4 maddesi değiştirilerek tüm suçlar açısından infaz oranı eşitlenmesi gerekiyor. İnfaz kanununun geçici 2’nci maddesinde ve aynı zamanda TMK’nin 17/4. maddesinde düzenlenen hüküm kaldırılmalı, ölüm cezaları ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çevrilenlerin de koşullu salıvermeden yararlanma imkânı tanınmalıdır. Kanunun 105/A maddesinde düzenlenen denetimli serbestlik şartları da eşitlik ilkesine uygun düzenlenmelidir. Yani geçici olarak getirilen üç yıllık denetimli serbestlik süresi suç tipi gözetilmeden tüm suçlar açısından uygulanması sağlanmalıdır. 5275 sayılı kanunun 17’nci maddesinin 6’ncı bendinin a fıkrası, geçici 8’inci maddesi ile infaz ertelemesinde terör suçları ile örgüt suçlarının hariç bırakılması eşitlik ilkesine aykırıdır.”
‘Tutuklular ile ilgili herhangi bir öneri yok’
AİHM’in kararlarına göre ağırlaştırılmış müebbet cezalarının hüküm verilenin yaş ve sağlık durumlarına uygun tahliye olabilecekleri tarih belirtilmesi ve yeni müddetname düzenlenmesi gerektiğini kaydeden Türkan, bunun içinde Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un 25/1-ı. maddesindeki “infaza hiçbir surette ara verilemez” düzenlemesinin kaldırılması gerektiğini belirtti. Türkan “Yasa tasarısının iki yıl bekletildikten sonra ivedi olarak gündeme alınmasına neden olan Covid-19 salgınına yönelik ise kanun teklifinde ne amaç ne de içerik yönünden bir çözüm sunulmamıştır. Çünkü kanun teklifinde sadece hükümlülerin durumu düzenlenmektedir. Tutuklular ile ilgili herhangi bir öneri bulunmamaktadır” dedi.
‘BM çağrısına kulak verilmeli’
BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet’in özellikle Covid-19’a kolay yakalanabilecek olanları tahliye etmeye dönük çağrısını hatırlatan Türkan, “Bachelet, siyasi mahkumlar ve eleştirel ya da muhalif görüşler ifade ettiği için hapsedilenler de dahil, yeterli hukuksal temelden yoksun olarak hapsedilen herkesin serbest bırakılması gerektiğine işaret etmektedir” şeklinde konuştu.
‘Tahliyelerin önü açılmalı’
Tutuklu ve hükümlüler ile cezaevlerinde görev yapan tüm personelin Covid-19 testlerinin yapılması, tüm cezaevlerinin uzman kişilerce dezenfekte edilmesi gerektiğini vurgulayan Türkan, alınması gereken tedbirlere dair şunları söyledi: “Yeterli, dengeli ve bağışıklık sistemini güçlendirici beslenmenin tüm tutuklu ve hükümlülere sağlanması; avukat ve ziyaretçilerin maske, dezenfektan ve benzeri malzemeler sağlanarak görüşe alınması sağlanmalıdır. Covid-19 salgınından tutukluların etkilenmemesi için tutukluluk durumlarının gözden geçirilmesi gerekir. Bu nedenle CMK madde 100 ve devamında sağlık bakımından ciddi risk teşkil edecek durumlarda tutuk incelemesinin resen yapılarak ‘tutukluluğun istisna’ olduğu gerçeğinden hareketle tahliyelerin önü açılmalıdır. hükümlü statüsünde olan siyasi mahpusların ise, yaşam ve sağlık haklarının korunması için infaza ara verme, adli denetim mekanizmalarını etkin kullanma gibi tedbirler uygulanmalıdır.”