‘Türkiye’nin en büyük sorunu Kürt Sorunu’

  • 09:12 5 Nisan 2020
  • Güncel
Rengin Azizoğlu
 
DİYARBAKIR - Diyarbakırlı gençlerin sorun algıları, tercihleri, çözüm yöntemleri üzerine gerçekleştirdikleri anket çalışmasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi Koordinatörü Yüksel Genç, gençlerin Türkiye’nin en büyük sorunu olarak Kürt sorunu, ekonomi-işsizlik problemi sonrasında ise demokrasi ve eğitim problemlerini sıraladıklarını aktardı.
 
Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi, Diyarbakırlı gençlerin yaşadıkları sorunlar, talepleri ve beklentilerine dair 28 Şubat - 1 Mart 2020 tarihleri arasında kentte saha araştırması gerçekleştirdi. Genç demografisi üzerinden, sosyo-kültürel, ekonomik pozisyonların yanında gençlerin sorun algıları, tercihleri, çözüm yöntemleri üzerinden de sonuçların elde edildiği araştırma 18-34 yaş aralığında olan 350 gençle yüz yüze gerçekleştirildi. Çalışmaya ilişkin Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi Koordinatörü Yüksel Genç değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Kaygı taşıyan gençlik profilleri ile karşılaşıyoruz’
 
Bölgenin büyük anlamda yoksun ve yoksullaşma sürecine tabi olduğunun altını çizen Yüksel, çalışmalarında da bunun açığa çıktığını dile getirdi. Yüksel, “Bizim yaptığımız çalışmada gençlerin yarısından çoğu ekonomik olarak aileye bağımlı, sosyal güvence olarak da ya güvencesizliğe ya da aileye bağımlı olacak biçimde sosyal güvence sağladığını gördük. Bu çok önemli bir nokta. Örneğin bizim yaptığımız çalışmadaki Diyarbakır gençliğinin kent doğumlu yaşayanların oranı oldukça yüksekti. 4 kişiden 3’ü kentte doğduğunu söylüyor. Bunların çok önemli bir kısmı doğduğu kentte yaşamaya devam ediyor. Kadınlarda gördüğümüz şeyi bu çalışmada da görüyoruz. Gençler giderek kentleşiyor, kent odaklı bir gençlik yapısı ortaya çıkıyor ama aynı zamanda yoksullaşıyor, güvencesizleşiyor ve bütün bunların taşıdığı bir biçimde de endişe, kaygı taşıyan gençlik profilleri ile karşılaşıyoruz” şeklinde konuştu.
 
‘Gençleri burada tutan bir politik duruş söz konusu’
 
Gençlerde eğitim düzeyinin ciddi anlamda yükseldiğini gördüklerini söyleyen Yüksel, örneklem grubunun çok önemli bir kısmının lise ve üstü eğitim mezunlarından oluştuğunu ifade etti. Buna rağmen iş olanaklarına sahip olmuş genç sayısının sınırlı olduğuyla karşılaştıklarını dile getiren Yüksel, “Gençlere sorduğumuz mutluluk sorularını ikiye ayırdık. Bu şehirde mi mutlusunuz yoksa genel olarak mı mutlusunuz biçimindeydi. Diyarbakır’da yaşamaktan mutlu olanların sayısı ne kadar yüksekse, genelde yaşamaktan mutlu olanların sayısı o kadar düşüktü. Dolayısıyla Diyarbakır’da yaşayanların mutlu olmasını kendine bağlayan bir sosyo-kültürel yapının olduğu açığa çıkıyor. Diyarbakır’da olmak ya da Diyarbakırlı olmak gençlerde özel bir kimlik gururu biçiminde ele alındı. Diyarbakır’da olmak ve yaşamak gençlerde has bir kültürel bir politik dokusu var. Kültürel bir atmosfer kendileri açısından motive edici konumda aynı zamanda gençleri burada tutan bir politik duruş söz konusu. Gençlik hala bu politik duruşu bir kimliklendirme olarak tercih ediyor” dedi.
 
‘Diyarbakır’ın en önemli sorunu nedir?’
 
Gençlerin Diyarbakır’ın sosyo-kültürel pozisyonunda yaşamaktan herhangi bir sorun görmediklerini kaydeden Yüksel, aynı zamanda gelecek kaygısı taşıdıklarını anlattı. Yüksel, “Gelecek endişesi yaşamalarının en büyük nedeni Türkiye’nin siyasal pozisyonu. Biz gençlere ‘Sizce Türkiye’nin en büyük sorunu ne?’ diye sorduğumuzda cevaplarında öncelikli olarak Kürt sorunu, ekonomi-işsizlik problemi sonrasında ise demokrasi ve eğitim problemlerini sıralamışlardı. Bir de ‘Diyarbakır’ın en önemli sorunu nedir?’ diye sorduğumuzda ise işsizlik, eğitim, ekonomi, belediye hizmetleri gibi soruları sıralamışlardı. Yani Kürt sorununu kentin değil Türkiye’nin bir sorunu olarak ilk sırada yerleştirdiklerini gördük. Dolayısıyla kendileriyle endişe katsayılarını tartarken hem genel hem de yerel olarak ekonomik ve kriz eşitsizliğinin açığa çıkardığı belirsizlikleri önemli. Aynı zamanda da siyasetten Kürt sorununa dair atfettikleri şeyin kendisi gözden kaçacak gibi değil” diye belirtti.
 
‘Tüm toplumlarda kültürel taşıyıcı öznesi kadındır’
 
Gençlik çalışmalarında en çok dikkatlerini çeken konulardan birinin anadil kullanımına ilişkin farklılıklar olduğunu söyleyen Yüksel, gençlerin evlerinde Kürtçeyi kullandıklarını söylediklerini ifade etti. Yüksel, “Sonuçlar cinsiyet olarak kadınların ağırlıklı Türkçe konuştuğu erkeklerin ise Kürtçe konuştuğu yönündeydi. Bu çok önemli bir nokta. Tüm toplumlarda kültürel taşıyıcı öznesi kadındır. Kadınların dil kullanımında Kürtçe dilinin ikinci planda olması öte yandan eğitim dilinin Türkçe oluşu, kültürel ve Kürt dilinin yok olması yönünde tehlike çanları çalmasına sebep olur. Bunun benzerini örneğin Batman, Van, Dersim, Mardin ve Kars’ta ne kadar etkili olduğunu henüz bilmiyoruz. Dolayısıyla sonraki kuşaklarda, sosyolojik değişmeleri doğru anlayıp çözümleyerek sürecin gelişimine katkı sunmak açısından bu tarz çalışmaların önemli olduğunu düşünüyoruz. Olanaklarımızda el verdikçe kentlerin gençlik profillerine bakmak istiyoruz” sözlerini kullandı.