
Axin Nucan: Abdullah Öcalan halklara, YPJ de kadınlara umut oldu
- 09:35 4 Nisan 2020
- Güncel
Ülkem Bahoz
QAMİŞLO - “Abdullah Öcalan’ın doğuşu nasıl halklar için umut oldu ise YPJ’nin kuruluşu da tüm kadınlar için umut oldu” diyen Axin Nucan ile YPJ’nin 8’inci yıllarını konuştuk. Axin, YPJ’nin tüm dünya kadınları için erk zihniyetiyle mücadele ettiğine işaret etti.
Rojava Devrimi ile birlikte Ortadoğu’da yeni bir tarihin de sayfaları aralandı. Ortadoğu’da Suriye topraklarında esen devrim rüzgarı Kuzey ve Doğu Suriye’de Yekineyên Parastina Jin (Kadın Savunma Birlikleri-YPJ) kurulması ile seyrini değiştirdi. 4 Nisan 2013'te resmi olarak kuruluşunu ilan eden YPJ, kısa sürede dünya kadınları için de umut olmayı başardı. DAİŞ’e karşı verilen mücadele ön saflarda savaşan YPJ’liler, adeta katledilen, tecavüze maruz kalan, kaçırılan ve pazarlarda satılan her kadının intikamını alıyordu. Kuruluşunun 8’inci yılında YPJ Komutanlarından Axin Nucan ile mücadelelerini konuştuk.
*YPJ 7 yıllık bir mücadeleyi geride bıraktı. Bu 7 yıllık mücadeleyi nasıl tanımlıyorsunuz?
Bugünden geçmişe baktığımızda çok zorlu, moralli ve maneviyatı büyük yılları devirdiğimizi görebiliyoruz. 7 yıllık süreçte örgütlülük anlamında, direniş anlamında, hem savaş yönünden ve öncü olma seviyesine ulaşmada çok dolu yıllar geçirdiğimizi söyleyebiliriz. Şüphesiz baharın başlangıcı beraberinde yenilenmeyi de ifade ediyor. 4 Nisan ayrıca halkların Önderi Abdullah Öcalan’ın da doğum günü. Önder Abdullah Öcalan’ın doğumu bizler için yeniden doğuş anlamına geliyor. Aslında bu bütün insanlık için de yeniden doğuştur. Kendisi ile birlikte bir yenilik getirdi. Önder Öcalan’ın doğuşu özgürlük isteyen halklar için bir devrimdi.
Tabi biz kadınlar için de farklı bir anlamı var. Önder Öcalan’ın doğumu bizler için bir aydınlıktı, yol göstericiydi, karanlıktan çıkmaydı ve kendi hakikatine yüzünü dönmeydi. Bu yüzden YPJ’nin kuruluşunun 4 Nisan’a denk getirilmesi beraberinde büyük bir anlam da getiriyor. YPJ’nin kuruluşu Rojavalı kadınlar için yeniden doğuş ve umut olsa da zamanla YPJ’nin öncülük rolü ile bugün görüyoruz ki hem Kuzey ve Doğu Suriye kadınları için hem de tüm dünya kadınlarına örnek oldu. Her iki anlamı yan yana getirdiğimizde beraberinde bir devrim anlamı ortaya çıkarıyor. 4 Nisan Rêber Öcalan ve YPJ’nin kuruluşu kendi içinde umudu barındırıyor. Önder Öcalan’ın doğuşu nasıl halklar için umut oldu ise zamanla YPJ’nin kuruluşu da tüm kadınlara umut oldu. Bu esas üzerine halkların ve kadınların Önderi Abdullah Öcalan‘ın doğum gününü hem de YPJ’nin kuruluşunu insanlığa özelde de YPJ’yi umut olarak gören tüm kadınlara kutluyoruz.
*YPJ’nin kuruluş aşamalarında yer aldınız. Peki YPJ fikriyatının ortaya çıkışı ve tartışma süreçleri nasıl gelişti?
Rojava Devrimi Kürtler ve halklar için aslında büyük bir imkan yarattı. Böylesi bir devrimin içinde kadın devriminin oluşu kaçınılmazdı ve gereklilikti. Devrimin üzerinden 1 yıl geçtikten sonra YPJ isim olarak kuruluşunu deklere etti. Ama YPJ’nin dekleresinden önce de kadınlar devrimin içerisinde yer alıyordu. O dönemde kadınlar askeri alan içerisinde yer alıyordu. YPG’den önce askeri olarak YXK vardı ve kadınlar buradaki yerini almıştı. Sayı artıkça özgün bir kadın ordulaşması ihtiyacı da doğdu. Tabi bizim sayı arttıkça kadınların bizlere olan umudu ve inancı da büyüdü. Kadın ordulaşması o kadar basit olmadı. İşgalci ve sömürgeci zihniyet kadın üzerinde yarattığı baskı ile kadının kendi varlığından ve gerçeğinden uzaklaştırmış, iradesizleştirmiş ve hakikatinden soyutlamıştı. Böylesi bir ortamda kadınları örgütlemek ve bir tabur kurmak kolay olmadı. Ama büyük bir heyecan da vardı.
“Kadınlar YPJ’ye sarıldı ve örgütlülüğümüz farklı renklerin bir araya gelmesi ile kendini daha da güzelleştirdi. Bu yüzden daha da büyüdü ve dünya kadınlarının ilgisini çekmeyi başardı.”
Şöyle bir şey karanlıktasın yanan bir kıvılcım var ve sen ona ulaşmak zorundasın ama içinde bu kıvılcıma yaklaşma korkusu da var. Sayının çoğalması ve toplumun heyecanı ile cesaret oluştu kadınlarda. YPJ’ye katılan kadınlarda hem büyük bir korku vardı hem de büyük bir umut vardı. Ama sonradan kadınlar büyük bir çıkış olarak ortaya çıktı. “Kadının kendini koruma gerekliliği, kadınsız devrim olmaz tezi, toplumun yarısı da kadındır toplumun özgürleşmesi de kadınsız olmaz ve öncülük de sadece erkek ile olmaz” fikirleri ile yapılan tartışmalar bizleri YPJ oluşumuna itti. İlk olarak Efrîn’de Şehit Ruken Taburu’nu kurduk. O dönem yaklaşık 200-300 kadın YPJ saflarındaki yerini aldı. Bununla beraber artık örgütlenme süreci başladı ve artık resmi olarak bir çatı altında birleştik. Bunun birlikte sorumluluklarımız da arttı.
Şehit Ruken Taburu’ndan sonra Kobanê, Dêrik, Amûdê, Tirbespiye, Qamişlo’da da yeni taburlar için hazırlıklara başlandı. Taburların kurulması ile YPJ’yi özerk kadın ordusu olarak ilan ettik. Öncesinde bir çok arkadaşımız şehit düştü. Ve onlar şehadetleri ile bizlere kadın ordulaşmasını emrediyordu. Erk zihniyet ile mücadele edeceğiz ve tüm kadınların savunmasını alacağız iddiası ile yola çıktık. Sadece Rojavalı kadınlar için değil amacımız her kesimden kadının savunması olduğu için birçok halktan kadın saflarımızda yerini aldı. Arap, Asuri, Süryani, Kürt ve Suriye’nin bütün kimliklerinden halklardan kadınlar bizlere katıldı. Kadınlar YPJ’ye sarıldı ve örgütlülüğümüz farklı renklerin bir araya gelmesi ile kendini daha da güzelleştirdi. Bu yüzden daha da büyüdü ve dünya kadınlarının ilgisini çekmeyi başardı.
*Bir taburdan başlayan örgütlülüğünüz şu an hangi aşamada ve ileriki süreç için önünüze koyduğunuz hedefleriniz nelerdir?
7 yılda binlerce şehidimiz oldu. Bunlar büyük bir direnişin sonucuydu. Bizler kendimizi sadece savaş gücü olarak tek görmedik. Bizler kendimizi toplumu değiştirecek ve dönüştürecek bir güç olarak gördük. Direnişimizi de sadece savaş olarak ele almıyoruz. İşgalci ve sömürgeci, erk sistem, kadını tanımayan yok sayan erkeklik zihniyetine karşı direniş bizimkisi. Yine toprağımıza yönelik saldırılara da öz savunma ile karşılık verilmesi temelinde yaklaştık. Qetel’de başlayan ve son olarak da Onur Direnişi’ne kadar uzanan bu süreçte sadece salt savaşçı olarak değil komutan, öncü, taktik gösteren ve fedai ruhla YPJ katılım sağladı. Arîn, Avesta, Rêvan şahsında fedailikleri bizlere yeni bir yol çizdi. Şehit düşen komutan Ruksen, Jinda, Zin, Ronahi, Sara ve daha bir çok arkadaşımız komuta düzeyinin nasıl olması gerektiği noktasında bizlere ışık oldular ve yol gösterdiler. Bu yüzden bugün dönüp geriye ve geleceğimize baktığımızda nereden nereye geldik diye soruyoruz. Büyük kazanımlar elde etmişiz diyebiliyoruz.
“İşgalciler devrimde kadın örgütlülüğü zayıflatılmazsa devrim de zayıflatılamaz sonucuna vardılar. Bizler de bunun farkındayız. Bu yüzden bizde ısrar gücü, iddia ve direniş gücü daha da büyüyor.”
Bu yüzden işgalciler devrimde kadın örgütlülüğü zayıflatılmazsa devrim de zayıflatılamaz sonucuna vardılar. Bizler de bunun farkındayız. Bu yüzden bizde ısrar gücü, iddia ve direniş gücü daha da büyüyor. Bu da biz de kendini savunma, kadını savunma bilincini daha büyütüyor ve toprak, vatan, toplum savunmasına götürüyor. Direniş dolu yıllar geçirdik diyebiliriz. Önümüzdeki süreç için de örgütlülüğümüzü daha da genişletmek, gelecek saldırılar karşısında durabilmek ve felsefemizi daha da derinleştirmeyi amaçlıyoruz.
*YPJ 8’inci yaşını kutlayacak. Fakat bu yıl dünyayı saran bir de koronavirüs etkisi var. Sizler bunun hakkında neler söylemek istersiniz?
Bu virüs aslında insanlığa karşı bir saldırıdır. Kapitalist sistemin saldırı ve savaş yöntemlerinden de biridir aynı zamanda. Kapitalist sistemin artık dünyada barbar ve insanlığın düşmanı olduğunu bu yaydığı özel savaş yöntemi ile görmek mümkün. Kapitalizm insanlık için artık bir çıkmaz oldu. Bu saldırıyı yapanlar kapitalistlerin kendileridir ve şu an bundan en fazla zararı görenler de yine kendileridir. Bu saldırı artık kendi hakimiyetleri altından çıkmıştır. İnsanlığın bu saldırıyı alt etmesi kendini örgütlemesi ile olur. Disiplinli bir hayat hepimiz için gerekli olan. Her saldırıyı ciddiye almak gerekiyor. Virüsün ilk ortaya çıktığı Çin’e baktığımız zaman bu saldırının önünü halkını disipline ederek aldığını görüyoruz. Bizlerde toplum olarak bunu yapabiliriz. Kuzey ve Doğu Suriye halklarının da bunu esas alarak Özerk Yönetimin kararlarının dışına çıkmaması ve hastalığı ciddiye alarak önünü alması gerekiyor.
*Son olarak 4 Nisan için mesajınız ne olur?
Bütün kadınlara çağrımdır hangi alanda olursak olalım direnişi yükseltelim. Sorumluluklarımızın farkında olalım. Rojava Devrimi’nin kadın devrimi olduğunu savunuyoruz ve kadın öncülüğünde bugünlere geldi. İşgal halen bitmiş değil. Saldırılar halen sürüyor. Bu yüzdendir ki direniş ve mücadele bizim için şarttır. Kuzey ve Doğu Suriye’deki bütün kadınları siyasi ideolojik, toplumsal, diplomasi, ekonomi ve askeri alanlarda yoğunlaşma ve katılımızı güçlendirelim. İşgalciliği bunun ile yenebiliriz.