TUAY-DER Eşbaşkanı Mehtap Metin: Tecrit insanlığa karşı işlenen ağır bir suçtur

  • 09:01 29 Mart 2020
  • Güncel
Rengin Azizoğlu-Beritan Canözer
 
DİYARBAKIR - TUAY-DER Eşbaşkanı Mehtap Metin, tecridin doğrudan tüm toplumu ve tutsakları etkilediğinin altını çizerek, “Toplumun tecrit karşısında güçlü bir refleks göstermesi gerekiyor. Tecrit insanlığa karşı işlenen ağır bir suçtur” dedi.
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde 21 yıldır ağırlaştırılmış tecrit uygulanıyor. Asrın Hukuk Bürosu avukatlarının ve ailesinin tüm görüş başvuruları reddedilirken, yaklaşık 8 ayın ardından İmralı adasında bulunan ormanlık alanın yanması ile beraber aileler İmralı’ya götürülerek görüş sağlandı. Yapılan görüşmede Abdullah Öcalan’ın topluma mesajları basın aracılığı ile kamuoyu ile paylaşılırken, görüşmeler ise yeniden kesildi. Tutuklu Aileleri ile Yardımlaşma Derneği (TUAY-DER) Eşbaşkanı Mehtap Metin, tecridin toplum üzerindeki etkilerine ilişkin değerlendirme yaptı.
 
‘Kürt halkı kimliğine sahip çıkıyor’
 
1999 yılından bu yana Abdullah Öcalan’ın tecritte tutulduğunu belirten Mehtap, hükümetin tecrit ile Kürt halkının sabrını zorladığını ifade etti. Tecride karşı Kürt halkının her dönem alanlara çıktığını söyleyen Mehtap, Kürt halkının hiçbir dönem tecridi kabul etmediğini ve etmeyeceğinin de altını çizdi. Mehtap, “Kürt halkı ile Sayın Öcalan arasındaki bağı da koparamazlar. Kürt halkı Sayın Öcalan’dan aldığı perspektif ile direniyor, kimliğine sahip çıkıyor. Tecrit yalnızca Sayın Öcalan’a değil, bir bütünen tüm Kürt halkına, tüm topluma uygulanıyor. Tüm halkları, tutsaklar bu tecritten etkileniyor. Siyasal kriz, ekonomik kriz, uluslararası krizler dahi tecridin sonucudur. Türkiye Sayın Öcalan’ın ön görülerini dikkate almadığı sürece kaostan kurtulamayacak” diye belirtti.
 
‘Düzenli olarak iletişim ve görüş hakkı sağlanmalıdır’
 
Mehtap, tecridin insanlığa karşı işlenen bir suç olduğunun altını çizerek, toplumun tecride karşı güçlü bir refleks göstermesi gerektiğini dile getirdi. Abdullah Öcalan’ın da her tutsak gibi ailesiyle ve avukatlarıyla düzenli görüşmesi gerektiğini ifade eden Mehtap, “Sayın Abdullah Öcalan topluma yol gösterebilecek tek isimdir. Türkiye uluslararası kanunlara ihlal ediyor. Bir tutuklu tecrit edilemez, dışarıdan izole edilemez. Bu suçtur. Bu suçu teşhir etmeye devam edeceğiz. Sayın Öcalan bir halkın kendine lider olarak gördüğü ve ‘başkan’ dediği biridir. Hükümetin keyfi kararlarına göre değil, her hafta düzenli olarak iletişim ve görüş hakkı sağlanmalıdır. Biz bu konudaki ısrarımızı sürdüreceğiz ve elimizden geleni yapacağız” ifadelerini kullandı.
 
‘Bugün OHAL’i aşan bir durumu yaşıyoruz’
 
Cezaevlerindeki hak ihlallerinin ise PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi kaldırmak amacıyla başlatılan açlık grevlerinden sonra daha da yükseldiğine dikkat çeken Mehtap, tutsakların üzerine intikamvari bir politikayla gelinmeye başlandığını dile getirdi. Mehtap, “Bugün OHAL’i aşan bir durumu yaşıyoruz. 1980 darbesinden kat kat büyük baskı var. Açlık grevlerinden sonra hasta tutsakların tedavilerinin olmadığını gözlemledik. Diyarbakır’da Semire Direkçi adında bir tutsak kalıyor. Açlık grevinden sonra olduğu ameliyat sonrasında bağırsakları hala dışarıda. Çift kelepçeyle hastaneye götürülmeye çalışıldı. Tedavisi yapılmadı. O arkadaş 8-9 aydır o şekilde bekletiliyor.  Bu da işkencenin bir türüdür. Devletin intikam politikasıdır. Açlık grevlerinden sonra verilen bir mesajdır. Devlet, ‘ya benim kurallarıma uyacaksınız ya da size yaşam hakkı tanımayacağım’ demek istiyor. Açlık grevleri sürecinde ben de cezaevindeydim. O süreçte tutsaklar kampüste kelepçeli bir şekilde tedavi edildi. Açlık grevi sonrasında bitkin halleriyle kelepçeli bir şekilde sağlık ocağına götürüldü. Ne hijyenik ne sağlıklı bir ortamdı. Bu hastalıkların daha da derinleşmesine yol açtı” dedi 
 
‘Git nereye şikayet edersen et’
 
Hak ihlallerinden ailelerin başvurularıyla haberdar olduklarını ifade eden Mehtap, tutsakların ailelerine yaşadıklarını aktardıkları kadar bilgi sahibi olduklarını anlattı. Mehtap, “Derneğimizin avukatlarını hukuki destek açısından cezaevlerine gönderiyoruz. Oradaki hak ihlallerinin ne durumda olduğu, neler yapılabileceğini tartışıyoruz. Dört duvar arasındaki arkadaşlarımıza ne kadar yardımcı olmaya çalışıyoruz ama yetersiz kalıyoruz. Rize Kalkandere, Patnos, Elazığ cezaevlerinde sürgünler, bu sırada fiziki işkence gerçekleşti. Gönderilen cezaevlerinde çıplak aramaya maruz bırakıldı. Kabul etmeyen mahkumların kemiklerinin kırıldığına ilişkin başvurular aldık. Aile bilgi almak için cezaevini aradığında cezaevinin aileye ‘Git nereye şikayet edersen et’ dediğini öğrendik. Çekinecek bir şeyleri olmadığı için bu kadar rahat konuşabiliyorlar. Bu kadar yoğun bir hak ihlaline ve işkenceye maruz kalan tutsak ve tutsak yakını ilk olarak bizlere ve İnsan Hakları Derneği’ne başvurmalı. Aileler bu durumları kendilerinde saklamamalı. Kamuoyu nezlinde duyurulması lazım. Yoksa o insanlar dört duvar arasında ve başlarına ne gelecek kimse bilmiyor. Tutsak yakınları çekinmesin, korkmasın. Basına verirsek çocuğumuzun üzerine daha çok giderler kaygısı var. Söylemedikleri taktirde hak ihlalleri derinleşebilir” diye vurguladı.  
 
‘Cezaevlerine dönük duyarlılıklarını arttırması gerekiyor’
 
Mehtap son olarak şunları kaydetti: “Hükümet cezaevindeki tutsakları düşmanı olarak görüyor. O yüzden AİHM kararını umursamıyor. Katliam yapan bir insanı bırakabiliyor ama siyasi tutsakların anayasada var olan haklarını dahi tanımıyor. Bizler hem kurum çalışanları hem tutsak yakınları olarak cezaevlerinin durumuna ilişkin endişeliyiz. Biz açlık grevleri sürecinde de gördük. Hak ihlalleri daha da ağırlaşırsa tutsakların neler yapabildiğini gördük. Grevlerde tutsaklar canlarını ortaya koydu. Fedai eylemleri de gördük. Gündemleşmediği taktirde tutsakların can güvenliği yoktur. Hükümetten iyi bir şey yapmalarını beklemek abes olur. Daha da  yükselen bir şiddet var. Geç olmadan kamuoyu oluşmalı. Bu yalnızca dernekler üzerinden olabilecek bir şey değil. Ailelerin, kurumların, avukatların, baronun ve tüm sivil toplum örgütlerinin cezaevlerine dönük duyarlılıklarını arttırması gerekiyor.”