
Halkların Köprüsü Derneği mülteci gözlem raporunu açıkladı
- 18:31 17 Mart 2020
- Güncel
İZMİR - Edirne’ye mülteciler için insani yardım götüren Halkların Köprüsü Derneği gönüllülerin, yetkililerin ve mültecilerin verdiği bilgiler doğrultusunda hazırladığı raporu yayınladı.
Suriye rejiminin 28 Şubat’ta İdlib’de TSK askerlerine dönük gerçekleştirdiği ve 34 askerin yaşamını yitirdiği saldırının ardından Türkiye’nin sınır kapılarını açarak, Türkiye’deki mültecilerin Avrupa’ya geçişlerini engellememe kararı aldı. 7 Mart’ta şu an 9 bini aşkın mültecinin bulunduğu sınıra insani yardım götüren Halkların Köprüsü Derneği gönüllülerin gözlemleri, yetkililerin ve mültecilerin verdiği bilgiler doğrultusunda hazırladığı raporu yayınladı.
‘Basın mensuplarının geçişine izin verilmedi’
Ağırlıklı olarak gıda poşetleri, su, bebek bezi, bebek maması, çocuk ayakkabısı, kadın pedi, hijyen malzemeleri, giysi gibi temel ihtiyaçların yer aldığı malzemelerin alındığı belirtilen raporda Karaağaç’a yaklaştıkça neredeyse her yol ayrımında ve köprü girişinde polis kontrolü yapıldığını, Pazarkule sınır kapısına giden yolların bir kısmının kapatıldığı ve basın mensuplarının geçişine bir noktadan sonra izin verilmediği belirtildi.
En çok ihtiyaç duyulan malzemeler: Mont, ayakkabı, pirinç unu, maske
Bölgede AFAD ve Kızılay gibi resmi kurumlar haricinde dağıtım izni verilmediği için uzun süre dağıtım yapılabilecek uygun bir yer arandığı belirtilen raporda polisin dağıtımı sadece AFAD ve Kızılay tarafından yapılabileceği şeklindeki uyarısı ve engeli nedeniyle ilk etapta sadece yarım saat dağıtım yapılabildiği ardından başka bir yerde dağıtım yapıldığı belirtildi. Raporda en çok ihtiyaç duyulan malzemelerin mont, ayakkabı, naylon, pirinç unu, helva ve maske olduğu tespit edildiğine yer verildi.
‘Askeri bir araç şişme bir bot taşıyordu’
Raporda mülteciler dışında sınıra gidilmesi polis tarafından engellendiği için Türkçe konuşanların fark edildiği zaman sınırdan uzaklaştırıldığı aktarıldı. Raporda, “Mültecilerin kaldığı bölge polis barikatıyla kapatılmıştı ama Yunanistan sınırına yaklaşık 20 metre kala barikattaki boşluktan mültecilerin giriş çıkışı mümkün olabiliyordu. Bu esnada askeri bir aracın alana doğru motorlu bir şişme bot götürdüğü gözlemlendi” sözlerine yer verildi
Raporda yer verilen diğer gözlemler ise söyle:
“* Toprak yoldan sınıra kadar giden bölgedeki kampın içinde binlerce mültecinin kuyrukta olduğu görüldü. Kilometreler boyunca devam eden bu kuyruğun yemek ve tuvalet ihtiyacı için olduğu tespit edildi.
* Orada bulunulan süre içinde yaklaşık olarak 5 dakikada bir Yunanistan tarafından mültecilerin üzerlerine gaz bombası atıldığı, özellikle çocukların ve yaşlıların bu durumdan çok kötü etkilendiği gözlemlendi.
* Yunan askerlerinin, gaz, su ve plastik mermi ile müdahale ettikleri görüldü. Bu müdahale karşısında mültecilerin de gaz fişeklerini elleriyle alıp geri attıkları bir grup mültecinin ise nöbetleşe bir şekilde sınırdaki çitlere ip bağlayarak, çiti devirmeye çalıştıkları gözlemlendi. Bu alanda yoğun bir şekilde gaz ve tazyikli su ile saldırı söz konusuydu.
* Sınırdaki çatışma bölgesinden topladığımız gaz fişeklerinin bir kısmının Türkiye menşeli olması dikkat çekiciydi.
* Sınır bölgesinde görüntü almak yasaktı. Polisler tarafından heyete oradan uzaklaşılması gerektiği söylenerek, bir daha bu alana gelinmemesi konusunda uyarıldı.”
Pazarkule sınır kapısındaki gözlemlerin yanında mültecilerle de görüşmelerin yapıldığı ve yaşadıkları durum hakkında da bilgi edinildi. Görüşülen mültecilerden bazıları:
“* Kendilerine Yunanistan’a geçebilecekleri söylendiği için sınıra geldiklerini, böyle bir muamele beklemediklerini, sınıra geldiklerinden bu yana sağlık hizmeti başta olmak üzere hiçbir ihtiyaçlarının karşılanmadığını,
* Türk askerlerinin Yunanistan sınırı için kendilerine, ‘Siz kapıyı kırın biz destek oluruz’ dediklerini, kapıyı kırmaya kadınlar ve çocuklarla gitmelerinin söylendiğini, Türk askerinin, uyuyan mültecileri tekmeleyerek ‘böyle uyursanız tabii size kimse kapıyı açmaz’ diye uyandırdıklarını,
* Sınıra gittikten 3 gün sonra Yunan askerinin attığı (kırmızı) biber gazı nedeniyle bazı mültecilerin bayıldığını, birçoğunun nefes alamadığını, bir kadının bebeğini düşürdüğünü ve defalarca aramalarına rağmen ambulansın gelmediğini,
* Çatışma alanı ile çadırların kurulduğu bölge kesiştiği için mültecilerin devamlı gaz altında yaşadıklarını,
* Sınırdaki bekleme noktasında çatışmalar sırasında ölen ve kaybolan çocuk ve yetişkinlerin olduğunu, ayrıca on binlerce kişi için sadece 1 adet mobil hastane bulunduğunu.”
‘Binlerce insan açlık susuzluk ve hastalıkla karşı karşıya’
Devlet tarafından sınıra yönlendirilen veya devlet eliyle götürülen insanların en temel ihtiyaçlarının bile karşılanmadığı belirtilen raporda, insan hakları ihlallerine maruz kalan mültecilerin hayati tehlike ile karşı karşıya bırakıldıklarına yer verildi. Raporda esas olarak devletin çözmesi gereken meselenin krize dönüştürüldüğü belirtilirken, “Oysaki bu siyasi karar neticesinde sınıra yığılan binlerce insanın açlık, susuzluk ve hastalıkla karşı karşıya kalacağını öngörmek hiç de zor değildi. Her yönüyle apaçık olan bu gerçeğe rağmen uluslararası yasaların yükümlülükleri çerçevesinde “misafir” olarak adlandırılan bu insanlar çaresiz bir şekilde iki sınır arasında arafta bırakıldılar” diye vurgulandı.
‘İmkanlarınızı savaşların olmaması için harcayın’
İnternet sitesinde yer alan raporda AB ülkelerine seslenen Dernek, “Mültecileri almamak için harcadığınız enerji ve imkanları savaşın olmaması için harcasaydınız, bugün savaşın yıkıcılığını bu kadar hissetmez ve belki de bu insanlar göç etmek zorunda kalmazlardı. O halde yapacağınız tek şey var; sınırlarınızı açın ve mültecilere yaşam hakkı tanıyın” sözlerini yayınladı.
Derneğin yayınladığı raporun tam metnine: https://www.halklarinkoprusu.org/2020/03/edirne-dagitim-ve-gozlem-raporu/ linkinden ulaşabilirsiniz.