
Cumartesi Anneleri eylemlerini 4 Nisan’a kadar sembolik gerçekleştirecek
- 14:28 14 Mart 2020
- Güncel
İSTANBUL - Cumartesi Anneleri 781’inci haftada koronavirüs dolayısıyla eylemlerini 4 Nisan’a kadar "kitlesel değil" sembolik katılımlı olarak sürdüreceklerini açıkladı.
Yıllardır meydanlarda kayıplarının akıbetini soran ve faillerin cezalandırılmasını isteyen Cumartesi Anneleri’nin 781’inci hafta eylemlerinde de Galatasaray Meydanı’nda oturmaları polis tarafından engellendi. Bunun üzerine aileler, 81 haftadır olduğu gibi İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin bulunduğu sokakta polis ablukası altında eylemlerini gerçekleştirdi. Üzerinde kayıpların fotoğraflarının bulunduğu tişörtler giyen aileler, karanfil taşıdı. Gözaltında kaybedilen Avukat Metin Can ve Doktor Hasan Kaya’yı katledin faillerin akıbetinin sorulduğu eyleme Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile çok sayıda İnsan Hakları Savunucusu destek verdi.
Açıklamayı okuyan Gözaltında Kayıplar Komisyonu üyesi Sebla Arcan, gözaltında kaybetmenin insanların kimliklerine, ailelerinin temeline ve toplumların yapısına saldıran uluslararası bir suç ve ağır bir insan hakkı ihlali olduğunu vurgulayarak, adalet talebini yineledi. Saldırıların asıl amacının muhaliflerin bertaraf edilmesi ve halkların terörize edilerek sindirilmesi olduğunu belirten Sebla, 1993 yıllarında katledilen İnsan Hakları Savunucusu Avukat Metin Can ve Doktor Hasan Kaya’nın hikayesini paylaştı.
‘Ölümle tehdit ediliyorlardı’
Avukat Metin Can ve Doktor Hasan Kaya’nın yakın iki arkadaş olarak İHD Elazığ Şube’de insan hakları mücadelesini sürdürdüğünü belirten Sebla, yürüttükleri insan hakları faaliyetleri nedeniyle sık sık ölümle tehdit edildiklerini ifade etti. Sebla, “Hak savunuculuğu faaliyetlerinden vazgeçmeleri için her ikisi de ölüm tehditleri alıyordu. 21 Şubat 1993 tarihinde ‘Acil bir yaralı var’ diyen iki kişi kendileri ile görüşmeye geldi. O görüşmede bulunan bir başka İHD yöneticisi, daha sonra, bu kişilerden birinin JİTEM adına çalışan itirafçı Ayhan Öztürk olduğunu teşhis edecekti. Haberi gelen yaralıya müdahale etmek amacıyla kendi otomobilleriyle yola çıkan sonra Metin Can ve Hasan Kaya’dan bir daha haber alınamadı. Hasan ve Metin’in yola çıktığı otomobil 22 Şubat akşamı polise gelen şüpheli araç ihbarı sonucunda Yazıkonak’ta terk edilmiş halde bulundu” diye konuştu.
‘İşkence edilmiş bedenleri jandarma yakınlarında bulundu’
Aileleri ve İnsan Hakları Derneği’nin tüm resmi makamlara başvurduğunu ifade eden Sebla, "27 Şubat 1993 tarihinde iki arkadaşın işkence görmüş ve başlarından vurulmuş cansız bedenleri Elazığ- Dersim yolu üzerindeki bir jandarma karakoluna 2 km mesafede yer alan Dinar Köprüsü’nün altında bulundu. Aileler defalarca savcılığa dilekçe ile başvurdu. Başvurularında, oğullarının Yazıkonak’ta telsizli, sivil giyimli polis memurları tarafından gözaltına alınırken görüldüklerini, onları taşıyan aracın yakıt almak üzere durduğu benzin istasyonundaki görevlinin Metin Can’ı tanıdığını, Metin Can’ın da bu görevliye polisler tarafından götürüldüklerini söylediğini belirttiler" dedi.
‘Türkiye suçtan mahkum edildi’
Dönemin basının Metin Can ve Hasan Kaya’nın kaybedilerek katledilmesinden kamuoyunda Yeşil olarak bilinen ve aynı zamanda MİT ve JİTEM için önemli bir operasyon elemanı olarak görev yapan Mahmut Yıldırım’ın sorumlu olduğunu yazdığını belirten Sebla, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu haberlere göre, Yıldırım Elazığ Emniyeti’nden yardım almıştı. ‘Binbaşı Cem Ersever’in İtirafları’ adlı kitap da bu suçun Yeşil tarafından işlendiğine yer verdi. Bunun üzerine aileler, Elazığ Cumhuriyet Savcılığı’na 21 Şubat 1994 tarihinde bir dilekçe vererek, basında ve yayınlanan kitaplarda oğullarını öldürdüğü söylenen Mahmut Yıldırım hakkında suç duyurusunda bulundu. Metin Can ve Hasan Kaya dosyası savcıların verdiği görevsizlik kararı sonucunda Elazığ, Tunceli, Kayseri, Erzincan ve Malatya savcılıkları arasında dolaştı. Ancak hiç bir yerde etkin bir soruşturma yapılmadı ve soruşturma davaya dönüşmedi. Kaya Ailesi davayı AİHM’e taşıdı. Mahkeme, ‘Hasan Kaya ve Metin Can cinayeti ile ilgili yürütülmüş olan soruşturmanın yeterli veya etkili olduğu konusunda tatmin olmamıştır. Soruşturma olayın önemli unsurlarını belirlemede veya iki adama ne olduğu konusuna açıklık getirmede başarısız olmuştur ve faillerin belirlenebilmesi ve tutuklanabilmesi için gerekli özen ve azim ile yürütülmemiştir’ diyerek Türkiye’yi 28 Mart 2002 tarihinde mahkûm etti."
‘İnşallah suçlular cezalandırılır’
Daha sonra söz alan katledilen Metin Can’ın kardeşi Akan Can, 27 yıldır yaşadığı acının hala ilk günkü kadar taze olduğunu söyledi. Adalet talebini yineleyen Metin konuşmasının devamında, “O günden bugüne hiç bir şey yapılmadı. Kaybedildiği günlerde de polis annemin yanına gelip gülerek ‘nerede olduğunu biliyorsun, neden ağlıyorsun?’ diye sordu. Diyecek bir şey bulamıyorum. İnşallah bir gün suçlar cezalandırılır” ifadelerini kullandı.
İHD Onursal Başkanı’nın gönderdiği mektup okundu
Ardından söz alan 21 Kasım 1980'de gözaltına alınarak kaybedilen Hayrettin Eren'in kardeşi İkbal Eren, Metin ve Hasan’ın kaybedildiği süreçte İHD Genel Başkanı olan Akın Birdal'ın Cumartesi Anneleri eylemine gönderdiği mektup okundu.
Konuşmaların ardından yeniden söz alan Sebla, koronavirüs dolayısıyla eylmelerinin 4 Nisan tarihine kadar kitlesel değil sembolik katılımlı gerçekleştirileceğini belirterek, eylemlerini sonlandırdı.