Kadın tutsaklar: Hapishanelerde, alanlarda, meydanlardaki tüm kadınlara selam

  • 09:46 8 Mart 2020
  • Güncel
ANKARA - ÖHD Ankara Şube Kadın Komisyonu 8 Mart öncesi Kandıra Cezaevi’nde kadın siyasetçilerle görüştü. Kadın tutsaklar, hapishanelerde, alanlarda, meydanlardaki tüm kadınlara sevgi ve selamlarını iletti. 
 
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD)Ankara Şube Kadın Komisyonu 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesi Kandıra Kocaeli 1 Nolu F tipi Cezaevi ve Sincan Kadın Kapalı Cezaevlerini ziyaret ederek kadın tutsaklarla görüşme gerçekleştirdi. Başta kadın tutsakların yaşadığı ihlaller olmak üzere, cezaevi koşulları ve 8 Mart kapsamında yapılan ziyarete ÖHD Ankara Şube Kadın Komisyonu adına 8 kadın avukat katıldı.
 
ÖHD Ankara Şube Kadın Komisyonu’ndan  avukat Arzu Kurt gerçekleştirdikleri görüşmeyi ajansımıza anlattı.
 
6 Mart’ta Kandıra Hapishanesi’ne gerçekleştirilen ziyarette tutsak siyasetçiler Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak, Sabahat Tuncel, Selma Irmak, Nurhayat Altun, Edibe Şahin, Çağlar Demirel ve Gürsel Yıldırım’la görüşmeler yapıldı. Öncelikli olarak 8 Mart yaklaşırken yapmış oldukları  ziyaretin tutsak seçilmişleri oldukça sevindirdiğini ve “mitingi içeriye getirdiniz” şeklinde büyük bir coşkuyla karşılandığını belirten Arzu,  vekil ve belediye başkanlarının sağlık ve morallerinin oldukça yüksek olduğunu aktardı.
 
Sebahat Tuncel:Yasaklara boyun eğmeyen kadınları selamlıyorum
 
Sabahat Tuncel’le gerçekleştirilen görüşmede,  kadınların demokrasi ve barış mücadelesinde her zaman en güçlü öznelerden biri olduğu ve son yıllarda yükselen,  güçlenen kadın dayanışmasının yalnızca kadınlar için değil tüm ezilen kesimler için büyük bir umut olduğunu belirttiğini aktaran Arzu, “Milliyetçilik ve kadın düşmanlığının her daim yan yana büyüyen birbiriyle sıkı ilişkileri olan ayrımcılıklar olması sebebiyle bunlarla verilen mücadelenin de ayrılamayacağını konuştuk. Kendi gücünü hakim kılmak isteyen her iktidar öncelikle kadınlara yönelmiş ve onları susturmayı amaçlamıştır ancak kadınlar tarih boyunca direniş ve cesaretleriyle kendilerini var etmiştir. 8 Mart yaklaşırken bu güç ve cesaretin daim olacağını biliyor ve sözünü söylemek için yasaklara boyun eğmeyen kadınları selamladı.”diye konuştu.
 
Gültan Kışanak: Mahkumların insanca yaşayabilmesi için ihtiyaçlar karşılanmak zorundadır
 
Gültan Kışanak’ın da hapishane sürecinden bahsettiğini aktaran Arzu, şunları belirtti: “Seçilmişler olarak size farklı davranıyorlar mı ya da bu farkı hissettiğiniz bir yer oldu mu?” diye sorduğumda Figen Hanımın yakınlarda yaşadığı bir olaya da değinerek hastanelerdeki tavrın kötü olduğunu, bu nedenle kışın hastalansa bile doktora gitmek istemediğini, Figen Hanımın ve diğer kadınların yaşamış oldukları deneyimlerden bazı doktorların onları muayene etmek istemediklerini, yanlarında personelle doktor karşısına çıkabildiklerini ve bazı doktorların bunu gerektirecek bir durum olmaksızın kelepçeli muayene ettiklerini belirtti. Ayrıca adli mâhkumların özellikle ekonomik sebeplerle ve yakınlarının da olmadığı durumlarda çok ağır koşullarda kaldıklarını, yemek, ısınmak, temizlik gibi temel ihtiyaçlarını bile karşılayamadıklarını ancak cezaevinin bunu umursamadığını söyledi. ‘Elektrik faturanızı ödeyemezseniz sıcak çay bile içemezsiniz’ , “adli mahkumların ‘bir tane daha ekmek’ diye bağırdıklarını duyan arkadaşlar bizim hakkımızı da onlara verin demiş ancak gardiyanlar ‘hayır herkes kendikiyle yetinecek’ diye karşılık vermiş, oysa bu insanların yakınları, gelirleri veya paraları yok ve her şey ama her şey çarşaftan deterjana kadar kantinden satın aldırılmaya çalışılıyor’ dedi. Oysa ki mahkumların insanca yaşayabilmesi için gerekli olan asgari ihtiyaçlar idarece karşılanmak zorundadır. Odanın, kıyafetlerin ve kişisel temizliğin hepsi için yalnızca tek bir kalıp arap sabunu verilen burada bu açıkça insanlık dışıdır.”
 
Aramalar taciz ve işkence boyutunda
 
Arzu,” Yine Gültan, avukat ziyaretleri ve açık görüşlerde hem görüş öncesi odadan çıkarken hem görüşe girerken hem görüş sonunda neredeyse bir koridordan diğerine dönerken yapılan aramaların çok rahatsız edici olduğunu ve bunun güvenlik kaygısından öte bir işkence ve bezdirme yolu olarak kullanıldığını söyledi. ‘SEGBİS ifadelerine çıkarken dahi, yani dışarıdan kimseyle görüşmediğimiz zamanlarda bile aranıyoruz. Gardiyanların bir kısmı bile bu uygulamanın saçmalığının farkında ancak uyguluyorlar’ diye aktardı” dedi.
 
Odaların fiziki durumu
 
Odalarında 9 aylık bir bebeğin de olduğunu aktaran Nurhayat Altun’un ise çocuklarıyla kalan anne tutsaklar ve çocukları için koşulların uygun olmadığını, her ne kadar beslenme konusunda yardımcı olunsa da ağır nem ve havasızlık olan odaların tüm ısrarlara rağmen iyileştirilmediğini ve hapishanelerin kayıt, avukat görüş odaları ve koridorları vs. gibi görünen yerlerinin her sene boyanmasına rağmen tutsakların kaldığı yerlere “ödenek yok” denerek boya badana yapılmadığını söylediğini ifade eden Arzu, “  Bu nedenle nemin fazla , duvarların çürümeye yüz tutmuş olduğunu, çamaşır makinesi olmayan bir yerde çamaşırların yıkanıp içeri asılmasının bile içeride havasızlık yarattığını söyledi.” şeklinde konuştu.
 
Selma Irmak: Suriye’de yürütülen politika ile mülteci düşmanlığı bağımsız değil
 
Görüşmede Selma Irmak’ın 8 Mart’ta tüm kadınların birlikte omuz omuza yasakları delerek, her sene olduğu gibi kadına karşı şiddet ve baskılara karşı mücadeleye hazır olduklarını göstereceği temennisinde bulunduğunu ifade eden Arzu, şunları söyledi: “ Tüm bu yasakların devletin gerek Suriye’de yürüttüğü savaş politikalarından gerek içeride beslediği mülteci, Kürt ve muhalefet düşmanlığından ayrılmadığını dile getirdi. Hapishanelerde 8 Mart’ta kadın tutsaklar için açık görüş izni verilmesinin kendileri için şaşırtıcı olduğunu, bir yandan bunu yapanların diğer yanda meydanları, sokakları kadınlara yasaklamasının tutarsız bir tavır içinde olduğunu belirtti. ‘ Kadınlar güç kazandıkça yönetim gücünün azalacak ve bu yasakların da bunun göstergesi. Dışarıda gelişmeleri çok sınırlı kaynaklardan takip edebiliyoruz, gazete ve dergilerin getirilmiyor , kitaplar ise yalnızca doğum günü, yılbaşı gibi belirli günlerle sınırlı olarak gönderiliyor’ dedi” şeklinde konuştu.
 
Figen Yüksekdağ’ı tanıyan doktor muayene etmek istememiş!
 
Figen Yüksekdağ’la cuma günkü tutukluluk incelemesi duruşması için avukatıyla hazırlık yapmaktayken görüştüklerini aktaran Arzu, bu görüşmeye dair şunları söyledi:“ Kendisi hakkında aynı konularla açılmış olan soruşturmaların tıpkı Demirtaş ve bir takım diğer davalardan bildiğimiz haliyle artık tamamen kitabına bile uymayan dosyalar olduğunu konuştuk. 8 Mart coşkusunu onlara taşıdığımız için teşekkür etti. Hapishanelerde, alanlarda, meydanlardaki tüm kadınlara sevgi ve selamlarını iletti. Kendisinin rahatsızlık geçirdiği bir dönemde sevk edildiği hastanede, bir doktorun kendisini tanıyarak muayene etmek istemediğini ve etmediğini, bunun pek çok tutsağa da yapıldığını bildiğini ardından başka bir doktora yönlendirildiğinde ise kendisinin bu tavrı kabul etmeyerek gitmediğini anlattı. Bunun Demirtaş’ın rahatsızlığı döneme denk gelmesi sebebiyle özellikle dışarıya yansıtmak istemediğini, gösterilen tavırdaki amacın da mağdur etmek, yıpratmak için sistematik yapıldığını düşündüğünü söyledi”
 
‘Özgür günlerde yan yana mücadele edeceğiz’
 
Tüm kadın tutsakların yasaklara rağmen kadınların alanlarda olacağına ve mücadelelerini sürdüreceklerine inandıklarını aktaran Arzu, “Heyecanla takip ettiklerini ve özgür günlerde yan yana mücadele edeceklerini, kadınların bulundukları her yeri bir direniş alanına dönüştürebileceklerini söylediler ve tüm kadınların 8 Martını kutladılar.”dedi.