
‘Kadına yönelik şiddetin nedeni iktidarın politikaları ve dili’
- 09:01 30 Ocak 2020
- Güncel
Filiz Zeyrek
HATAY - Antakya Mor Dayanışma üyeleri, Türkiye’de kadına yönelik şiddetin artmasının en büyük nedeninin iktidar politikaları ve dilinden kaynaklandığını belirterek, “Tüm baskılara rağmen kadın kazanımlarına sahip çıkacağız” dedi.
Türkiye’de kadına yönelik şiddet, iktidarın şiddeti besleyen söylemleri ve kadın kazanımlarına yönelik saldırılar her geçen gün artarak devam ediyor. Bu saldırıların tek amacının kadını köleleştirmeyi hedeflediğini belirten Antakya Mor Dayanışma üyeleri, iktidarın tamamen bir kadın düşmanı tablo çizdiğini söyledi.
"Krizler arttıkça iktidarların kadınlar üzerindeki baskıyı arttırma, bedeli kadınlara ödetme yoluna gittiklerine şahit olunmuştur" diyen Aylin Yüksel, şimdi de Türkiye’de artan krizlerle birlikte AKP’nin iktidarını korumak için baskıyı arttırma refleksi gösterdiğine dikkat çekti. Aylin, şunları söyledi: "Tepkiler sonrası arada genelgelerle, belirli söylem ve uygulamalarla kadınlardan taraf gibi görünmeye çalışsalar da ataerkil zihniyetin yansımasını 18 yıllık icraatlarında çok net gördük, yaşadık. Hiç durmayan, hayatlarına ve haklarına sahip çıkmak için sokakta olan, talep eden, kararlı bir kadın hareketi var. Artan şiddete, tacize, yoksulluğa, cinayetlere karşı seslerini yükseltiyorlar.”
‘Kadınlar öfkeli’
Kadınların ise her söyleminde biat etmeyi salık veren, şiddeti meşrulaştıran, yasaları uygulamayan, kadınları daha da yoksullaştıran iktidara karşı öfkeli olduklarını ifade eden Aylin, “Yaşamak isteyen, emeklerine sahip çıkan, özgürlükleri için direnen kadınlar, haliyle iktidarı zorlayan bir yerde duruyor. İktidar yanlış politikalar sonrası artan hoşnutsuzluğu baskı ile sindirmeye ve iktidarını bu şekilde sürdürmeye çalışıyor. Hiç bir sese tahammülü olmayan iktidar haliyle nerdeyse sokakta olan tek hareketi, kadınları hedef tahtasına koyuyor. Bizzat söylemekten de çekinmedikleri ‘kadın erkek eşit değildir’ lafına olan inançla hareket etmeye devam ediyorlar" sözlerini kullandı.
'Kadını erkeğe biat etmeye zorlayan politikalar üretiliyor’
AKP'nin kadınlarla ilgili olumlu tek icraatının İstanbul Sözleşmesi'ni imzalama olduğunu ancak onu da uygulamadığını vurgulayan Aylin, çocuklara yönelik de yanlış politikalar izlediğini sözlerine ekledi. İkinci yargı paketinde yer alan “Çocuk istismarına evlilik yoluyla af” getiren düzenlemeyi hatırlatan Aylin şunları dile getirdi: “Tecavüzü meşrulaştıracak bir yasa yeniden gündemde ve yasalaştırmak için fırsat kollanıyor. Hem de erken yaşta evlenenlerin yaşadıkları ‘mağduriyet’ bahanesinin ardına sığınarak. Akıl almaz bir şekilde bu mağduriyetleri erken yaşta evliliği önleyecek yasalarla değil, önünü açacak yasalarla önleme yoluna gidiyorlar. Diğer yandan kadınları şiddetten koruyacak İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasanın hedef tahtasına konulduğunu görüyoruz. ‘Aile yıkan yasalar’ yaftasıyla bu sözleşme ve yasanın kaldırılma talebi gündem ediliyor. Kadınların nafaka hakkına da göz dikiliyor, boşanma zorlaştırılıyor. Kadınlar erkeğe biat etmeye, şiddet dolu ortamlarda yaşamaya zorlanıyor. Bu noktada AKP politikaları tamamen kadını daha çok eve kapatan, erkeğe biat etmeye zorlayan, ataerkil kodları yeniden üreten politikalar olarak karşımıza çıkıyor.”
'Şiddete karşı çıkmak suç sayılıyor’
Dilek Koşar ise 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle İskenderun’da gerçekleşen etkinliğe katıldıkları için haklarında dava açıldığını hatırlattı. Dilek, “25 Kasım kadınların kazanımıyla elde edilmiş bir gün. Elbette kadınlar bu günde kadınları yok sayan, ezen, patriyarkal kapitalizme karşı sesini yükseltecek, mücadeleyi büyütmek için sokağa çıkacaklar” diye belirtti.
‘Çocukların tüm bakımı kadınlara yükleniyor’
Kadınların daha da yoksullaştığı, esnek ve güvencesiz işlere sürüklendiği, annelik ile yüceltilerek eve yönlendirildiği söylem ve politikalar üretildiğini ifade eden Dilek, "İstihdam verilerine baktığımızda bu tablo daha net ortaya çıkıyor. Evde, fabrikada, mahallede kadınların görünmez emeği kat kat artıyor. Çocukların tüm bakımı kadınlara yükleniyor. Ev ve çocuk bakımı derken toplumsal cinsiyet rollerine bağlı olarak iş alanında yükselemeyen ya da çalışmayan kadın cüzi miktarlarda olan ve çoğunlukla ödenmeyen nafaka hakkından mahrum edilerek boşanmalar engellenmeye çalışılıyor” dedi.
‘Aileyi önceleyip kadını geriye atıyorlar’
İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmadığını, “aile yıkan" söylemleriyle algı oluşturulmaya çalışıldığını vurgulayan Dilek son olarak, “Aile ön plana çıkarılıp, kadını geriye itmek için uğraşıyorlar. Her ne kadar son zamanda kolluktan, idari memura kadar şiddet anında ne yapılması gerektiği üzerine eğitimler, genelgelerden bahsedilse de bunca yıl neden uygulanmadığını sorgulamadan edemiyoruz. Çünkü biliyoruz kadınların özgürleşmesi, hayatlarına sahip çıkması erk iktidarı sarsar. O yüzden de iktidar kadın hakları noktasında ağzımıza biraz bal çalıp hak gaspı yapmaya devam edecektir. Kadınlar her yerde İstanbul Sözleşmesi’ne, haklarına, kazanımlarına sahip çıkacaklar" diye ekledi.