
'Bu yargılama bizim susmamız için yapılıyor'
- 10:22 15 Ocak 2020
- Güncel
Şehriban Aslan
MALATYA - Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel yargılandıkları davada mahkeme heyetine, “Biz burada kadın haklarını savunduğumuz için yargılanıyoruz bugün bu mahkeme susmamız için yapılıyor” diyerek yine bir sürecin gerçekliğini haykırdı.
Malatya 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin "örgüte üye olmak" ve "örgüt propagandası yapmak" iddialarıyla Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi (DBB) önceki dönem Eşbaşkanı Gültan Kışanak'a verdiği 14 yıl 3 ay ile Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel'e verdiği 15 yıl hapis cezası 2019 Temmuz ayında İstinaf Mahkemesi tarafından bozulmuştu.
Yargıtay kararından sonra yeniden açılan davanın ikinci duruşması Malatya 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde 13 Ocak tarihinde görüldü. 4 yıla yakın süren duruşmada Gültan ikinci kez, Sebahat ise ilk kez duruşmaya katılıyor. Duruşmaya getirilen siyasetçiler, bunu kendi açılarından verdikleri mücadelenin kazancı olarak nitelendirdi.
Duruşmaya birçok kentten katılım oldu
Sebahat ve Gültan’ın duruşması Diyarbakır’dan, Urfa’dan, Adıyaman’dan, Antep’ten, İstanbul’dan ve daha birçok kentten çok sayıda siyasi parti temsilcisi, kadın hakları savunucusu, avukat ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri tarafından takip edildi. Her zamanki gibi herkes duruşmanın görüleceği salonun önünde toplanmış ve herkes önceki duruşmalardan tecrübeli olduğu için salona girebilmek için en önlerde durmaya çalışıyor. Gelenler bir yandan içeriye girmeye çalışırken diğer yandan da 4 yıl aradan sonra Sebahat ve Gültan’ın duruşmaya katılmasının heyecanını yaşıyor. Salonun kapısından beliren polisler içeriye giren herkesi tek tek kontrol ediyor, gazeteciyim diyenlere basın kartı sorup yer varsa salona alıyor. Bazı gazetecilerin salona alınmadığı görülüyor. Salonun küçük olması dolayısıyla, davayı takip etmeye gelenlerden çok sayıda kişi salonun dışında kalıyor. Ayrıca salonda iki ön sıra polis ve jandarmalara ayrılırken, davayı takip edenler arasında, bu durumun, içeri az sayıda kişinin alınması için bilinçli olarak yapıldığı yorumları duyuluyor.
İki siyasetçi salondakileri selamladı
Çantalarımıza ve basın kartlarımıza bakıldıktan sonra yer bulup oturuyoruz. Oturduğumuz esnada salona Sebahat ve Gültan alınıyor ve herkesin yüzünde tarif edilemez bir mutluluk ve gülümseme beliriyor. Sebahat ve Gültan kadınların ağırlıklı olduğu salona bakınca herkese selam vermeye, kimseyi es geçmemeye çalışıyor. Selamlaşmaların ardından mahkeme başkanı "sessizlik" uyarısı yapıyor ve duruşmaya başlayacaklarını söylüyor.
Dört yıla yakındır süren davalara 13 Ocak ile birlikte Gültan iki kere, Sebahat ise ilk kez katılmış oldu duruşmalara. Mahkeme başkanı önce kimin savunma yapacağını sorarken Gültan daha önce geldiği bir duruşmada savunmasını yaptığından öncelik, Sebahat’a veriliyor. Mahkeme başkanı Sebahat’a İzmir’de yaptığı bir konuşmasının suç sayıldığını söyleyerek savunmasını soruyor.
Sebahat, savunmasında şunları belirtiyor: “Şu an duruşmada bulunmamı, dört yıl boyunca verdiğim katılma mücadelemi kazanmak olarak görüyorum. Dört yıldır ısrarla yüz yüzelik ilkesinin uygulanmasını istiyorum, SEGBİS’le ne kadar konuşsak da kendimizi ifade edemeyeceğimizi söyledik ama dört yılda da olsa bu mücadeleyi kazandık bu bizim için bir kazançtır. İzmir’de Barış Annelerine dönük konuşma yapmıştım. Konuşmamda annelerin tüm zorluklara ve evlatlarını kaybetmelerine rağmen hiçbir şekilde kin beslemeden barışta ısrarcı olduklarını söylemişim. Savaşı istemediklerini ne gerilla annelerinin ne de asker polis annelerinin ağlamasını istemediklerini söylemişim.”
‘Tüm sorunların altında Kürt sorunu yatıyor’
Sebahat ülkedeki kadın katliamının, kadın şiddetinin, çocuk istismarının, ekonomik krizin, insanların yoksulluktan yaşamlarına son vermesinin tek nedeninin AKP’nin uyguladığı politikalar olduğuna vurgu yapıyor savunmasında. Ve "tek çözüm yolunu" gösteriyor: Kürt sorununu çözmek. Kürt sorununun çözümünde ise PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın rolüne işaret ediyor: Sayın Öcalan ile görüşme ve müzakere yapıldığı zaman iki yıl boyunca ülkenin refahının ne kadar arttığını, tek bir cenazenin dahi gelmediğini gördük. Fakat AKP kalkıp masayı devirdi. Her şey bir yana sırf insanlar Kürt olduğu için kendi dil ve kimliklerinden dolayı bu ülkede öldürüldü. Yıllardır Kürt sorununun güvenlikçi politikalar ile çözülemeyeceğini söyledik ama hala bu politikalar ile çözülmeye çalışılıyor. Dünyanın her yerinde insanların sorunlarını masada çözdüklerini gördük eninde sonunda burada masaya oturulacak. Sorunlar sadece bunlar değil, insanlar aç olduğu için yaşamlarına son veriyor ama kimse ses etmesin diye sosyal medyada sesini çıkaran herkesi almakla tehdit ediyor.”
‘Dört duvar arasında olsak da kadın mücadelesi devam ediyor’
Sebahat, katledilen kadınlara dair savunmasında şunlara yer veriyor: “Geçtiğimiz bir yıl içerisinde 400’den fazla kadın cinayeti işlendi. Kadınlar bu ülkede korunamıyor. Kadınlar bu ülkede sokaklara çıkamıyor. Tarlada, fabrikada, sokakta her yerde çalışan kadın bu şiddetin farkında ve susmuyor ve susmadığı için de öldürülüyor. Dünyanın her yerinde Las Tesis yapılırken Türkiye’de kadınlar engellendi. Neden? Çünkü içinde, ‘tecavüzcü sensin, katil sensin’ sözlerini barındırdığı için, doğruluğu gösterdiği için. Dünyanın yükünün yüzde 70’i kadınların sırtında ama kadınlar bu dünyanın sadece yüzde 1 refahından faydalanıyorlar. Bizler de bu saydığım nedenlerden dolayı yargılanıyoruz. Yıllarca kadın alanında mücadele verdim, şu anda salonda bulunan kadınlar mücadelemizi yürütüyor. Her ne kadar desteklerimizi, heyecanımızı onlara gösteremesek de dört duvar arasında olsak da televizyondan gördüğümüz kadarıyla onlar kadın mücadelesini bırakmadı.”
Tüm Kürt annelerin ortak kaderi: Mahkeme salonları
Sebahat’ın ardından Gültan savunmasına başlarken, o esnada salona iki koluna girilmiş zorla yürüyebilen 90 yaşlarında bir kadın içeri giriyor ve birden herkes Sebahat’ın annesi olduğunu söylüyor. Sebahat’ın iki sıra arkasında oturan annesi büyük bir çaba ile jandarmanın önünde durduğu kızını görmeye çalışıyor. Salonda bir an bozulan sessizlikten Sebahat arkasını dönüp annesini görüp el sallıyor. Sebahat’ın kendisine uzak olduğunu fark edenler annesi ile yer değiştirip ön sıraya gitmesini sağlıyor. Çok zaman geçmeden duruşmaya ara verilirken Sebahat’ın annesi yanına gitmeye çalışınca jandarma tarafından engelleniyor. Salondakilerin çabası ile Sebahat’a sarılan annesine kısa bir süre verilirken amcasının ise yanına gitmesine izin verilmiyor. Salonda yaşananlara bakınca akıllara tüm Kürt annelerin kaderinin bir olduğu geliyor.
‘F Tipi zindanında olmak nedir biliyor musunuz?’
Aranın ardından savunmasına devam eden Gültan, savcının Sebahat’a “mahkeme süresini uzatmak istediği” cümlesine ilişkin şu sözlerle tepki gösteriyor: “Burada bize amacımızın süreyi uzatmak olduğu söyleniyor. Biz dört yıl boyunca mahkemeye getirilmek için mücadele verdik. Israrla duruşmaya gelmek istediğimizi söyledik fakat ısrarla getirmediniz. Bizi dinlemeden 15 yıl ceza verdiniz. Dört duvar arasında, F tipi zindanında olmak ne demek biliyor musunuz? Hayatınız bir odadan ibaret oluyor. Ben en azından bir kere gelip savunma yaptım ama Sebahat hiç gelmedi, hiç dinlenmedi ve cezayı verdiniz. Hukukun, mahkemenin tarafsızlığı nerde kaldı? Dört duvar arasında olmak çok mu hoşumuza gidiyor? Hasta olan bir yakına geçmiş olsun diyememek, 93 yaşında olan ve evden çıkamayan babamın elini öpmeye gidememem, taziyesi olan birine başsağlığı dilememem, düğünü olan birinin çağırmasına davetli olarak gidememem çok mu hoşumuza gidiyor? Bin 174 gündür dört duvar arasında olmak çok mu kolay? Umarım girmezsiniz siz de. Gerçi girmemek için bize karşı bu kararı veriyorsunuz.”
Gültan savunmasını yaparken, davanın katılımcılarının mahkeme heyetine odaklandığı görülüyor.
‘8 Mart ve 25 Kasım’dan dolayı yargılanıyorum’
Gültan’a yöneltilen suçlamalara ilişkin “deliller” arasında “8 Mart ve 25 Kasım etkinliklerine katılması” da bulunuyor. Gültan bu “suç delili” sayılan etkinliklere katılımını şöyle savunuyor: “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ve 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü dolayısıyla gittiğim etkinliklerden yargılanıyorum. Sur’da, Nusaybin’de, Cizre’de çatışmalar vardı. Sivil insanlar ölüyordu. Yaşanan ölümlere ilişkin, insanların yerlerinden edilmesine ilişkin, orada olan annelere ve kadınlara hitap ettim. Ölümlerin olmaması gerektiğini, bu olayların artık son bulmasına dair çağrıda bulunmuşum. Bunlar tamamıyla insani istekler ama bunlardan da yargılanıyorum. 25 Kasım’dan birkaç gün önce Selamet Yeşilmen Nusaybin’de evinin önünde katlediliyor. Bunu kadına şiddetle mücadele gününde dile getirmiş ve kadın katliamlarını kınadığımı söylemişim. Bunun neresinde suç var? Demek k bizden kadınların cinayetlerine, erken evliliklere, kadın şiddetine karşı gözümüzü kapatmamızı istiyorlar. Bunu yaparsak nereye varırız? Aman zaten gece yarısı dışarıdaydı öldürülsün, mini etek giymiş saldırıyı hak ediyor mu diyelim?
‘Sizin vicdanınız da erkek vicdanıdır’
Bizim bunlardan yargılanmamız susmamız gerektiği anlamına geliyor. Kadınların ölümü hak ediyor anlamına geliyor. Cumhurbaşkanı kalkıp açıklama yapıyor. Mahkemelerin kadın cinayetlerine ilişkin vicdanı ile karar vermesini istiyor. Neden önce var olan yasalar uygulanmıyor da vicdanı devreye koyuyor. Sizin vicdanınız da erkek vicdanıdır. Erkek vicdanı olmasaydı bu kadar kadın cinayeti yaşanmazdı. Kadın cinayeti işleyenler takım elbise giyip, kravat takıp, şık giyiniyorlar ve onlara ya indirim veriliyor ya da serbest bırakılıyor. Şık giyinip indirim verilecekse ben de bugün şık giyinip geldim belki indirim uygularsınız diye. Kadın haklarını savunup cezaevinde olan bizleriz. Kadın cinayetlerini işleyenler dışarıda, elini kolunu sallaya sallaya geziyor.”
Mahkemede, Sebahat ve Gültan savunma yaptıktan sonra 4 yıldır neden duruşmaya katılmalarının engellendiğini anlamak mümkün. İki siyasetçi de yaptıkları savunmalarla haklarında öne sürülen tüm iddialara yanıt veriyor ve en önemlisi mahkeme heyetinin yapılan savunmalara ara ara tebessüm ettiğine tanık oluyoruz.