AYM’ye taşınan disiplin cezasının gerekçesi: İmralı’da olmayan tutuklu ve hükümlüler

  • 10:08 26 Aralık 2019
  • Güncel
Safiye Alağaş
 
İSTANBUL - PKK Lideri Abdullah Öcalan ile yanında bulunan 3 tutsağa olmayan “hükümlü ve tutukluya talimat verdikleri” iddiasıyla verilen disiplin cezaları gerekçe gösterilerek ailelerin görüşme başvurularının reddedildiği ortaya çıktı. Konuyu AYM’ye taşıdıklarını söyleyen Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Raziye Turgut, disiplin cezaları gerekçe gösterilerek uygulanan tecride ilişkin, “Hegemonik güçler ve iktidar savaştan nemalandığı için müvekkilimizin sesi duyulmasın isteniyor” dedi.
 
İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ve aynı cezaevinde kalan Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş ile 7 Ağustos’tan bu yana görüşme gerçekleştirilemiyor. Geçtiğimiz günlerde ise Abdullah Öcalan ve 3 tutsağa olmayan tutuklu ve hükümlülere talimat verdikleri gerekçesi ile 21 Ekim’de disiplin cezası verildiği öğrenildi. İnfaz hakimliğince Abdullah Öcalan’a verilen disiplin cezası 8 Kasım’da, diğer üç tutsağın ise 26 Kasım’da Bursa Ağır Ceza Mahkemesi tarafından onanırken, disiplin cezasına gerekçe olarak ise İnfaz Kanunu’ndaki (CİK) 43-2e maddesi gösterildi.
 
Söz konusu maddede ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezasını gerektiren eylemler sıralanıyor. Bu eylemler ise şöyle: “Hükümlülerin haberleşmelerini, ziyaretçileriyle görüşmelerini, iyileştirme ve eğitim programları çerçevesinde eğitim ve spor, meslek kazandırma ve iş yurdu çalışmaları ile diğer sosyal ve kültürel faaliyetlere katılmalarını, kurum hekimince muayene ve tedavi edilmelerini, avukat tayin etmelerini, mahkemelere veya Cumhuriyet Başsavcılıklarına gitmelerini, kurum görevlileri ile görüşmelerini, salıverilenlerin kurum dışına çıkmalarını her ne suretle olursa olsun engellemek, hükümlü ve tutukluları bu fiillere teşvik etmek, bu yolda talimat vermek, mevzuatın hükümlü ve tutuklulara tanıdığı sair her türlü görüşme ve temas olanaklarını engellemek.”
 
İmralı’da olmayan hükümlü ve tutuklular
 
İmralı’da sadece Abdullah Öcalan ve 3 tutsak bulunuyor. Ancak, Abdullah Öcalan ve 3 tutsağın başka hükümlü ve tutukluları etkileyerek talimat verdiği ileri sürülüyor. Ancak İmralı’da talimat verebilecekleri başka hükümlü ve tutuklu olmayan Abdullah Öcalan ve 3 tutsak olmayan tutuklu ve hükümlülere talimat verdikleri gerekçesiyle disiplin cezası almış oluyor.
 
Mahkemenin kararı ile disiplin cezasının hangi maddeden verildiği öğrenildi
 
Avukatları verilen disiplin cezaları dosyalarına ulaşamadığı için cezaların detayı hakkında da bilgi sahibi olamıyor. Bursa Ağır Ceza Mahkemesi’nin İnfaz Hakimliğinin kararını onaylaması ile avukatlar müvekkillerinin yalnızca disiplin cezasının hangi maddeden verildiğini görebildi.
 
Verilen disiplin cezalarına ve tecride ilişkin Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Raziye Turgut, ajansımızın sorularını yanıtladı.
 
* PKK Lideri Abdullah Öcalan ve İmralı’da bulunan diğer müvekkilleriniz ile 7 Ağustos’tan bu yana görüşme gerçekleştiremiyorsunuz. Bunun hukuki herhangi bir gerekçesi var mı?
 
2011 yılından 2019 yılına kadar mutlak bir tecrit durumu söz konusuydu. Tecrit durumu halen de söz konusu. Avukatların görüştürülmemesi konusunda bir yasak durumu söz konusuydu. ‘Hava bozuk’, ‘koster bozuk’, ‘hava muhalefeti’ gibi gerekçeler sunuluyordu. 15 Temmuz darbesiyle beraber mahkeme kararlarıyla avukat görüşmeleri engellendi. Mayıs tarihi itibariyle avukat görüş yasağı önündeki engel olan mahkeme kararı da ortadan kalktı. Ondan sonra 5 görüşme gerçekleşti. En son 7 Ağustos’ta görüşme sağlandı. 7 Ağustos’tan sonra dilekçelerimize herhangi bir cevap verilmedi. Bize bir dönüş yapılmadığı için biz onu ret olarak kabul ediyoruz.
 
* 7 Ağustos’tan bu yana İmralı için yaptığınız kaç başvuruya cevap alamadınız ya da reddedildi?
 
Avukat başvuruları açısından 36 kez başvuru yaptık. Bu 36 başvuruya da ne olumlu ne olumsuz herhangi bir dönüş yapılmadı. Ailelerin yaptığı 19 başvuru söz konusu. Bu 19 başvurudan 3’üne herhangi bir cevap verilmedi. 16 başvuruya da disiplin cezaları gerekçe gösterilerek reddedildi.
 
* 21 Ekim’de Abdullah Öcalan ve 3 tutsak hakkında disiplin cezası verildi. Sizler bu disiplin cezalarına itiraz ettiniz. İtirazınıza herhangi bir cevap verildi mi?
 
Disiplin cezalarını ailelerin yaptığı başvuru sonucunda öğrendik. Aileler savcılığa başvuru yapıyor ve savcılık kanalıyla ailelere, görüş yasağının hangi karara dayandığı belirtiliyor. Bu karar açık bir karar değil. Sadece disiplin dosyasının numarası ve tarihi söyleniyor. Yeni bir disiplin cezası olduğu belirtiliyor. Ailelerin 29 Kasım tarihinde yaptığı başvuruya 3 Aralık’ta cevap geldi. 3 Aralık’ta biz 21 Ekim tarihli bir disiplin cezasının uygulamaya konulduğunu öğrendik. Müvekkillerin aileleriyle görüşme haklarının önüne geçmesi sebebiyle biz infaz hakimliğine itirazda bulunduk.
 
‘Karar 24 Aralık’ta bize ulaştı’
 
Bu itirazda öncelikle etkili bir itiraz yolu işletebilmemiz için dosyanın tarafımıza verilmesini istedik. Yani disiplin cezasının içeriğini ve dosyanın tüm detaylarını bilmemiz gerekiyor ki etkili bir itiraz yolu işletebilelim. İnfaz Hâkimliği bu başvurumuza bir ek karar ile cevap verdi. Biz bu ek kararla zaten disiplin dosyasının kesinleştiğini öğrendik. Müvekkilimiz Sayın Abdullah Öcalan’ın buna itiraz etmediğini öğrendik. Verilen disiplin cezalarının siyasi kararlar olduğunu düşündüğü için itiraz etmediğini düşünüyoruz. 8 Kasım’da kendisi hakkındaki disiplin cezasının kesinleştiğini öğrendik. Diğer müvekkillerimiz Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş açısından da 26 Kasım’da bu disiplin cezasının kesinleştiğini öğrendik. Ek kararda da zaten dosyanın tarafımıza verilmesi talebimiz reddedildi. Bu ret kararına karşı da itiraz ettik ve 24 Aralık itibariyle de Bursa 1’inci Ağır Ceza Mahkemesinin bu ret kararını onayladığı şeklindeki kararı bize ulaştı. Bu disiplin cezası kararı müvekkiller açısından kesinleştirildiği için biz başvuruyu 25 Aralık’ta Anayasa Mahkemesine (AYM) yaptık. Dosyanın tarafımıza verilmemesi hususu için ise ayrıca AYM’ye başvuru yapacağız.
 
* Size bildirilen ek kararda disiplin cezalarının gerekçesi belirtiliyor mu?
 
3 aylık aile ziyaretçi görüşünden yoksun bırakma cezasının gerekçesi olarak Ceza İnfaz Kanunu’ndaki (CİK) 43-2e maddesi gerekçe gösterilmiş. Hangi filleri gerçekleştirdikleri iddiası ile ilgili bir belirlilik yok. 43-2e maddesine baktığımızda, bir hükümlünün başka bir hükümlüyü veya tutukluyu iyileştirme programlarına katılmasını, hastaneye gitmesini, ziyaretçi görüşüne çıkmasını ve savcılığa başvuru yapacaksa bunun engellenmesi gibi filler sayılıyor. Ama bakıyoruz İmralı Adası’nda zaten sadece bizim 4 müvekkilimiz var. 4 müvekkilimize de bu ceza verilmiş. Dolayısıyla müvekkillerimizin orada etkileyebileceği başka bir hükümlü yok. Bu da verilen kararların ne kadar keyfi ve hukuksuz olduğunu ortaya koyuyor.
 
* AYM’ye yaptığınız başvurunun içeriğini biraz açabilir misiniz?
 
Biz AYM’ye başvuru yaparken bu mantık dışı duruma da değindik. Yine başvurumuzda müvekkillerimizin herhangi bir yasal dayanağı ve karar olmadan aileleriyle görüşmesinin önüne geçildi. Dolayısıyla biz bu durumun kanunsuzluğundan yola çıkarak aile görüş hakkının ihlaline değindik. Yine gerekçe olarak belirttikleri kanun maddesinin müvekkillerin durumuyla uyumlu olmadığını çelişen bir gerekçe olarak belirttik. Aynı zamanda müvekkillerimizin devamlı disiplin cezasına maruz bırakılmasına itiraz ettik. Yaklaşık 15 aydır sürekli olarak kesintisiz bir disiplin cezası söz konusu. Müvekkiller bu yıl aileleriyle 2 görüşme yapabildi. Ama bu görüşmeler Adalet Bakanlığının özel izniyle yapılabildi. Örneğin bayram sebebiyle verilen bir izindi. Fakat sürekli olarak bir disiplin cezası söz konusu. Bu da İmralı Adası’ndaki tecrit durumunu daha da ağırlaştıran bir durum. Dolayısıyla biz burada işkence iddiamızı da belirttik. Burada işkence yasağının ihlali durumu da söz konusu. Çünkü sadece disiplin cezası değil birçok anlamda tecrit söz konusu. Var olan durum disiplin cezalarıyla daha da ağırlaştırılıyor. Müvekkillerin sürekli olarak böyle bir şeye maruz kalması, avukat haklarından yararlandırılamaması, mahkeme kararlarının objektiflikten uzak olması sebebiyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasında bulunarak başvuru yaptık.
 
* Abdullah Öcalan ve diğer tutsaklar gündemi takip edecekleri basın yayın araçlarına ulaşabiliyorlar mı?
 
Biz savcılık kanalıyla aylık olarak gazete ve kitap ulaştırmaya çalışıyoruz. Meslektaşlarımız Newroz (Uysal) ve Rezan’ın (Sarıca) yapmış olduğu görüşmelerde Yeni Yaşam gazetesinin verilmediğini öğrenmiştik. Demokratik Modernite ve Jineolojî dergilerinin verildiğini biliyoruz ama hangi sayılarının verildiğini bilmiyoruz. Gönderdiklerimizin ne kadarının verildiği konusunda bir belirsizlik var. Diğer yayın organlarına dair de herhangi bir bilgi edinemedik. Görüşme sağlayamadığımız için bu konuda net bir bilgiye sahip olamıyoruz. Fakat gönderdiğimiz gazete ve dergiler bize geri gelmiyor. Bize herhangi bir bilgi de verilmiyor. Yine meslektaşlarımızın yaptığı görüşmede onların gönderdiği mektupların bize gönderilmediğini öğrenmiştik.
 
* 12 Ağustos’tan bu yana tekrar devreye konulan bir tecrit söz konusu. Abdullah Öcalan son görüşmesinde devlete Kürt sorununun çözümü için çağrıda bulunmuştu. Bu çağrıdan sonra görüşmelerin engellenmesi ne anlama geliyor?
 
5 görüşmeden sonra herhangi bir görüşme sağlanamadı. En son aileler 12 Ağustos’ta görüşmüştü. O zamandan bu yana herhangi bir görüşme söz konusu değil. Maalesef ki tecrit durumu yaşanmaya devam ediyor. Tekrardan gündeme geldi. 5 görüşmede de müvekkilimiz Rojava başta olmak üzere birçok konuya değindi. Son görüşmesinde de Türk-Kürt ilişkilerinin tarihsel boyutu ve var olan çatışma boyutuna değinmişti. Şu an var olan çatışma durumunun ne kadar kaygı verici olduğunu dile getirmişti. 40 yıldır yürütülen savaş politikası sebebiyle ekonomik, sosyal anlamda birçok kaybın yaşandığını bunun böyle gitmesi halinde durumun daha da ağırlaşacağını belirtmişti. 20 yıllık tecridin bu savaş politikalarının bir ürünü olduğunu da ifade etmişti. Son aşamada da İmralı duruşunu ortaya koymuştu. İmralı duruşu derken gelin bir haftada ben Kürt sorununu çözerim diyerek çözümdeki ısrarını ortaya koymuştu.
 
'Müvekkilimiz konuştuğu zaman barış umudu doğuyor'
 
Ancak bu durum maalesef görüşmeden sonra sonlandı ve müvekkilimizin adeta sesi kısıldı. Neden? Çünkü müvekkilimiz konuştuğu zaman Türkiye, Kürdistan hatta Ortadoğu’nun tümünde barışa yönelik bir umut doğuyor. Bir çözümsüzlük durumu var oluyor. Bu iradesini ortaya koyduğunda, hegemonik güçler ve iktidar savaştan nemalandığı için müvekkilimizin sesi duyulsun istenmiyor. Müvekkilimizin ortaya koyduğu çözüm haritası sadece Türkiye ve Kürdistan’da değil tüm Ortadoğu’da bir barışı yaratacağı için, hegemonik ve iktidarın aleyhine olacağı için kapıları kapattıklarını düşünüyoruz.