
Tahliye edilmeyen Figen Yüksekdağ tecride dikkat çekti: Barış umuduyla oyun oynanmaz!
- 11:34 24 Aralık 2019
- Hukuk
ANKARA - Yargılandığı ana davada savunma yapan HDP önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, savunmasında PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrite dikkat çekti ve açlık grevlerini hatırlattı: “7 bin tutsak Sayın Öcalan’ın hukuki hakları olan ailesi ve avukatları ile görüşme hakkının tanınması talebiyle açlık grevi gerçekleştirdi. Bu siyasi iktidarın gurur duyacağı bir şey değil. Bir ülkenin barış umuduyla oyun oynanmaz. 3 aydır İmralı ile görüşme yapılamıyor.”
Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın tutuklu bulunduğu ana davanın duruşması Ankara 16’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşmada savunma yapan Figen, birleşen fezlekeleri değerlendirdi. 2016 yılında Türkiye’de siyasetin temel konusunun PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit olduğuna dikkat çeken Figen, “2019 yılında yine bu sorun ciddi bir kriz olarak karşımıza çıktı. Açlık grevi bu sorunun çözümü idi. 2016 yılındaki açlık grevleri çok daha ağır koşullarda yaşandı. İmralı ile bir görüşme yapılamıyordu. Hemen ardından darbe girişimi gerçekleşti. Darbe girişimi sonrası darbe teşebbüsünde bulunanların İmralı’ya yöneldiğine dair haberler yayıldı. Çok ciddi bir kaygı oluştu. Kamuoyunun önemli bir kesimi patlamaya hazır bir bomba gibiydi. Bu açlık grevlerinin birinci nedeni idi. Acil olarak İmralı’dan haber alınması ve görüştürmenin gerçekleştirilmesi gerekiyordu” ifadelerini kullandı.
‘2019 açlık grevinin başka bir rolü vardı’
“Siyasette de zorbalıktan başka bir şeyin konuşulamaz hale geldiğine” dikkat çeken Figen, açlık grevi sürecine dair şöyle dedi: “Siyasi operasyonlar ciddi bir aşamaya taşındı. Bu koşullar içinde Türkiye’de demokrasi dilini yeniden kullanabileceğimiz bir iklime ihtiyaç vardı. Bu iklimin oluşturulmasında en önemli katkı sağlayacak ismin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşmenin bir kapı açabileceğine dönük görüşler açığa çıktı. Bundan hareketle açlık grevi başlatılmıştır. Oradaki tüm konuşmalarım basına naklen yayınlanmıştı. Siyasi iktidarın zihniyeti statükocu olunca tarih tekerrür ediyor. Siyasi iktidarın kafası köşeli ise durmadan kendisini tekrar eder. 2016’da yaptığını bugün yine tekrar ediyor. 2016’da bu sorunu çözmeyerek derinleştirdi, bugün yine derinleştiren bir rol oynuyor. 2016 açlık grevi sonunda ailesi bir görüşme yaptı. Sağlık durumuna ilişkin bilgi alınmasından sonra açlık grevi sona erdi. Ancak 2019 açlık grevinin başka bir rolü vardı. Darbe ile uğraşan OHAL ile karşı karşıya kalan Türkiye’nin soluk alabilmesi için, nefesini kesen bir krizle baş edebilmesi için bu çok önemli bir soluk borusu olabilir dedik. Bu sürecin yeniden başlatılmasına dönük hükümete doğrudan çağrılarımız oldu. Siyasi iktidar içine kapanmış kendi dışında herkesi düşman gören bir durumda idi. Siyasi iktidar bırakın siyasi rakiplerini gölgesine bile güvenmiyordu; ancak siyasi iktidar seçim yapmıştı, çatışmayı seçmişti. Bunu daha da derinleştirmeyi seçmişti. Bu nedenle çağrılarımız karşılıksız kaldı.”
‘İmralı’daki tecridi kendi siyaset mekanizmasının aparatı olarak görüyor’
O süreçte PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan tavrından bilgi aldıktan sonra kesintiye uğradığını vurgulayan Figen, “Tecrit sadece Öcalan’a uygulanan bir tecrit değildir. Bu tecrit sizi tecrit eder demiştik. İmralı’ya kapı duvar politikası uygularsanız bu sizi tecrit eder. Gelen durumda siyasi iktidar bütün dünyada ‘kıymetli yalnızlık’ durumunu yaşıyor. Bu Türkiye’nin dünyadan ve bölgeden kopmasıdır. Kendi içlerinde öyle bir sistem kurmuşlar ki ‘Biz bu sistemin içinde kalırız bizim dışımızda ne olursa olsun biz kendimizi sürdürecek koşulları buluruz’ diyorlar. O süreçte hapishanelerden bir siyasi tutum geliştirdi.7 bin tutsak Sayın Öcalan’ın hukuki hakları olan ailesi ve avukatları ile görüşme hakkının tanınması talebiyle açlık grevi gerçekleştirdi. Dünyada bu kadar çok kişinin katıldığı bir açlık grevi örneği yok. Bu kesinlikle siyasi iktidarın gurur duyacağı bir şey değil. 7 bin tutsağın birden açlık grevine girmesi bir ülke için gurur duyulacak bir şey değildir. Belki açlık grevi yapanlar tutumları ile gurur duyabilir ama iktidar duyamaz. 5 ay geçtikten sonra İmralı ile 4 kez görüşme yapılabildi. İmralı’daki diğer tutuklularla beraber ailesi de 1 kez görüşme yapıldı. Bu sorunun çözülebilir bir sorun olduğu göründü. İmralı’daki tecrit meselesini kendi siyaset tarzının aparatı olarak görüyor. O kadar görüşme yapıldı hukuki olarak siyasi güvenilirlik bakımından korunması gereken bir sistem var ama siyasi iktidar canım istediği zaman görüştürürüm diyor. Yani bunu siyasi yönetimin bir enstrümanı olarak görüyor” ifadelerini kullandı.
‘3 aydır İmralı ile görüşme yapılamıyor’
Siyasi iktidarın çok kritik bir biçimde bir siyasi oyun gerçekleştirdiğine dikkat çeken Figen, “Bizler de dün de bu kadar hayati bir konu üzerinden oyun oynanmayacağını ifade ettik. Konuşma içeriğimde bu vardı, bugün de aynı şeyi söylüyorum. Bir ülkenin barış umuduyla oyun oynanmaz. Bugün de aynı çaba içerisindeyim. 3 aydır İmralı ile görüşme yapılamıyor. Yeni bir siyasi oyun kurma aşamasında İmralı’yı bir aparat olarak kullanma arayışını da açık etti. Yerel seçim döneminde çıktılar, İmralı’dan yapılan açıklamayı destekleme çağrısı yaptılar. Bu iktidar neresinden baksanız elinizde kalır. Ne yapmaya çalıştıkları etik bir yaklaşımla açıklanabilir değil” dedi.
‘Sayın Öcalan bana bir hafta verin dedi’
“Eğer çatışma ikliminden çıkmak başarılırsa bu ülkede gerçek anlamda barışın önünü açacak demokratikleşmenin zemininin yaratılması mümkün olacak” diyen Figen, “Türkiye barışa kavuşacaksa savaş ikliminden kurtulacaksa bizler burada oturmaya hazırız; ama bizden çok daha önemli bir aktör olan Sayın Abdullah Öcalan ‘bana 1 hafta süre verin çatışma süreci 1 haftada son bulsun’ dedi. Bugün Suriye’de Türkiye bir çatışmanın içerisinde. Ortadoğu’da çok ciddi bir emperyalist müdahale gerçekleştiğinde elinden gelen her şeyi yapıyor. Bu yetmiyor, Libya’da savaşın tam merkezine oturmaya çalışıyor. Normal siyasal döngü içinde durmaktan kopmuş bir siyasi iktidar var. Bu durumu şöyle gerekçelendirdiler hep: Çok ciddi saldırılar var. Ama geride bıraktığımız 1 yıllık süreç içerisinde herkes gördü ki bu beka tehdidini ülkenin başına açan siyasi iktidardır. Kendi bekası için bu yalanı dolaşıma sokan bir siyasi iktidar” ifadelerini kullandı.
’40 yıldır bitiremiyorsun, çünkü biterse kendileri biter’
Türkiye’nin demokratik bünyesinin güçlendirilmesi ve iç barışının kurulması gerektiğine işaret eden Figen, şöyle devam etti: “Bunu sağlamadıkça zayıfsın. Her ne kadar yenilmez ülke vizyonu oluşturmaya çalışırsan çalış, seni bir noktada yine kuşatırlar. Bakın Afrin operasyonu yetmedi, Kuzey Doğu Suriye’ye başka bir harekat gerçekleştirildi. Bine yakın insan öldürüldü. Türkiye kimyasal silah kullanmaktan BM elinde dosyası olan bir ülke haline geldi. Kürt halkına kadim kardeşliği bir düşmanlığa dönüştürmek pahasına girişilen bir hareketti ne oldu? Kürtlerin seçilmiş siyasi iradeleri ile tüm dünyanın diplomasi yürüttüğü güçlerle Türkiye hala savaş yürütüyor. Bununla mı gurur duyacağız. İçişleri Bakanlığına göre terör tehdidi hiç bitmez. Çünkü terör bitse kendileri biter. Bitmeyen bir terör tehdidi 40 yıldan beri olur mu ya? Sen nasıl bir devletsin ki 40 yıldır bitiremiyorsun. Bu 3 yıldır da ha bitirdik ha bitireceğiz diye süre istiyorlar. Görevi doğrudan bunu bitirmek olan özel kadrolar bitiremediler. Ne zamana kadar? Bu olağanüstü savaş halini ne zamana kadar sürdürebilecekler?
‘ABD Rusya olunca ön kapı olmazsa arka kapıdan iş çözülüyor’
Bizim gerçek anlamda bir demokratik tahkimata ihtiyacımız var. Böyle bir iktidar olduğu müddetçe Türkiye kaybediyor. Kan üzerinden o kadar büyük üstünlük gösterileri yaparak operasyon hareketi yürüterek kazandık dedikleri zafer Amerikan hamiliği yerine Rusya hamiliğidir başka bir şey değildir. Şu an Türkiye Rusya’nın vesayeti altına girmiştir. Peki bize niye tahammül edemiyorlar? Emperyalist güçlerin elinde lastik topa dönmüş bir siyasi iktidarsınız ama çıkıp halkın canını almaya çalışıyorsunuz. Sizin gücünüz mazluma yetiyor, halkın haklarına yetiyor. Ama Amerika, Rusya olunca ön kapıdan olmazsa arka kapıdan işi çözüyorsunuz. Artık çok açık hem Amerika hem Rusya ile açık savaşa girme durumu ile yüz yüze kaldı.
‘Durmak yok hadi Libya’ya girelim diyorlar’
Ama durmak yok hadi Libya’ya girelim diyorlar. Bir demokratik muhalefet olmazsa ki ne yazık ki şu an yok Türkiye’yi Libya’da savaş bataklığına sürükleyecekler. Biz bu olmasın, sorun kaynağı da çözülsün diye İmralı ile görüşülsün dedik. Bugün de söylediklerimin siyasi gerçeklik ile birebir örtüştüğünü görüyorum. Türkiye’de barış ikliminin gelişmesi, çatışmanın son bulabilmesi faşist siyaset ortamının ortadan kaldırılması için demokrasi mücadelesinin geniş zeminlerde oluşturulması gerekiyor. HDP olarak elimizden geleni yapacağız. Bu ülkenin halkları neyi hak ediyorsa o doğrultuda hareket edeceğiz. Bizler bugün yaşama hakkına sahip çıkmazsak kaderimiz bu siyasi iktidar elinde rehineye dönüşür. Kaderimizi siyasi iktidara rehin vermeyelim.”
Sağlık sorunlarından ikinci celseye gelemeyeceğini bildirdi
Savunmalarının ardından sağlık sorunları olduğunu ve ilaçlarla ifade verebildiğini belirten Figen, davanın 2’nci celsesine katılamayacağını bildirdi. Ardından avukatların beyanlarına geçildi.
Avukatların savunmalarından sonra mahkeme heyeti, Figen’in tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı 10 Mart 2020 tarihine erteledi.