‘Bakırköy’deki işkence, devletin kadın mahpuslara bakışını ortaya koyuyor’

  • 15:07 4 Aralık 2019
  • Güncel
İSTANBUL - Kaldığı Bakırköy Cezaevi’nde zorla DNA örneği alınan tutsak Esin Kavruk’un durumunu değerlendiren avukat Gülizar Tuncer, “Kadınlar koğuşunun özel olarak hedef alınması, şiddetin cinsel işkence boyutuna varmış olması, devletin siyasi mahpuslara ve özellikle kadın mahpuslara bakışını ortaya koyuyor” dedi.
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutsak Esin Kavruk’tan zorla DNA örneği alınmak üzere Adli Tıp Kurumu’na götürmek için 28 Kasım günü kaldığı B-6 Koğuşu'na baskın yapan polislerin, Esin ve diğer tutsaklara işkence etmesine ilişkin İHD binasında basın toplantısı düzenledi.
 
Basın toplantısında konuşan komisyon üyesi Hatice Onaran, Esin Kavruk’un sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek 11 Ekim’de tutuklandığını, tutuklanmasının ardından 5’inci Sulh Ceza Mahkemesi’nin kendisinden DNA örneği alınması için karar çıkardığını hatırlattı. Esin’in karara itiraz ederek 11 Kasım’da götürüldüğü Adli Tıp Kurumu’nda (ATK) kan ve doku örneği vermeyi reddettiğini doktorun bu doğrultuda tutanak tuttuğunu belirten Hatice, daha sonra 28 Kasım’da savcının talimatı doğrultusunda zorla DNA örneği alınması için koğuşlara gidildiğini söyledi.
 
‘Devlet yetkilileri yeni bir uygulama dayatıyor’
 
Hatice “DNA örneği alınması sırasında 1 ve 2’nci cezaevi müdürleri, başgardiyanlar ve tüm infaz koruma memurları, ayrıca onlarca polisin katıldığı bir operasyonla B-6 koğuşuna girilerek mahpuslar darp edilmiş, işkence görmüş, yerlerde sürüklenmiş ve Esin Kavruk aralarından alınmıştır. Esin Kavruk, jandarma minibüsüyle Haseki Devlet Hastanesine getirilip Terörle Mücadele Şube polislerine teslim edilmiştir. Doku örneği vermeyi kabul etmeyen Esin Kavruk'a doktor ‘tamam’ demiş ancak polisler yere düşürerek zorla boğazından ve çenesinden tutarak, damağını yırtıp tükürük örneğini almışlardır. Polisler gittikten sonra, jandarma sorumluluk almamak için ilgili doktordan Esin Kavruk'a darp raporu almıştır” dedi.
 
Olaylar sırasında Dilek Geçgin, Zeynep Gerçek ve Zuhal Sürücü’nün fiziksel ve cinsel işkenceye maruz kaldığını belirten Hatice, şöyle konuştu: “Bu olayda da gördüğümüz üzere, devlet yetkilileri hapishanelerde yeni bir uygulamayı dayatmaya çalışmaktadır. Bu uygulamalar 12 Eylül askeri faşist darbesi sonrası karşılaştığımız ve insanlık vicdanında derin yaralar bırakan işkence uygulamalarını hatırlatmaktadır.”
 
Başta Adalet Bakanlığına olmak üzere tüm yetkililere seslenen Hatice, hakkında açılan soruşturma ile ilgisi olmadığı halde Esin Kavruk’un beden muayenesinin ve doku örneği alınmasının kabul edilemez olduğunun altını çizdi.
 
‘Suç duyurusunda bulunacağız’
 
Ardından Bakırköy Cezaevi’ni ziyaret eden avukat Gülizar Tuncer konuştu. Gülizar, işkenceye ilişkin şunları söyledi: “İlk saldırı sırasında koğuşta bulunan kadınların bir gün öncesinden adli mahpuslardan boşaltılan hücrelere yerleştiriliyor. Yerlerde sürükleyerek götürüyorlar. Slogan atıp kapılara vurdukları içinde ters kelepçe takıyorlar. Susuz bırakılıyorlar, aç bırakılıyorlar. Saat akşam 17’ye kadar Esin getirilene kadar hücrede tutuluyorlar. Tüm siyasi mahpusları tehdit eden bir uygulama. Gelecekte insanlar herhangi bir nedenle gözaltına alındıktan sonra soruşturma konusu ile ilgisi olmayan dosyalarla başka bir suç istinadı getirilerek bu tarzda kan, tükürük örnekleri alınmaya çalışılacak. Bütün bu süreçte yaşananlar kadınlar koğuşunun özel olarak hedef alınması, şiddetin cinsel işkence boyutuna varmış olması, devletin siyasi mahpuslara ve özellikle kadın mahpuslara bakışını ortaya koyuyor. Biz bütün bu işkence uygulamalarına dair raporları alamadık. Bu kararı veren savcılık makamları dahil, itirazlarımızı reddeden tüm makamlar hakkında suç duyurusunda bulunacağız” diye konuştu.
 
‘Çok tehlikeli bir şey’
 
Cezaevini ziyaret edenlerden İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, kadınları koruyan belirli maddeler olduğunun altını çizdi. Eren, şunları belirtti: “Tıpta zorla müdahale yoktur. Esin Kavruk bu müdahaleyi istememiş. Doktor geri çekilmiş. Bunun üzerine tamamen yasa dışı bir şekilde DNA örneği alınmıştır. Bu tamamen Türkiye’nin kendi iç hukukuna ve uluslararası hukuka ve özellikle İstanbul Sözleşmesi’ne aykırıdır. Hepimiz bir tehlike altındayız. Bu aslında ırkçı bir uygulama. Bu sadece faşizmlerde yapılabilir. Kafatası ölçmek gibi bir şey, insandan zorla DNA almak. Şimdi de DNA’ya yarar ölçüler alarak aslında hepimizi bir şekilde ırkçı bir yöntemle biçimlendirmek istiyorlar. Bu bence çok tehlikeli bir şey. Bu olayın takipçisi olacağız.”