'Türkiye bir ileri üç geri pozisyonunda'

  • 09:18 4 Aralık 2019
  • Güncel
DİYARBAKIR - 5 Aralık 1934 yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınırken 2019 yılında ise kadınların hakları elinden alınıp eve hapsedilmeye çalışılıyor. Kadın haklarında ülkenin geriye gittiğini kaydeden İHD’de sosyolog olarak çalışma yürüten Ezgi Sıla Demir, kadın sorunlarına ilişkin etkili çözüm politikaları geliştirilmediğini kaydetti.
 
Türkiye’de 5 Aralık 1934 yılı kadınlara seçme ve seçilme hakkının verildiği ve bunun dünyada kutlanmasını sağlayan özel bir gün olarak kabul ediliyor. Başta Türkiye olmak üzere, dünyanın pek çok yerinde kadınların en temel haklarının büyük ölçüde kâğıt üstünde kaldığı bilinse de, 2019 yılına baktığımızda bir yandan kadınların seçme ve seçilme hakkı gasp edilirken diğer yandan da kadınların yaşam hakkı ihlali hat safhaya ulaştı. Türkiye kadın hakları ihlalinde gelişmeyen ülkelerle yarışıp gerilerken bu yıl yaşanan kadın katliamı sayısı 429 olması ülkenin fotoğrafını gözler önüne seriyor.
 
‘Türkiye bir ileri üç geri pozisyonunda’
 
İnsan Hakları Derneği’nde (İHD) sosyolog olarak çalışma yürüten Ezgi Sıla Demir, yaşanan hak ihlallerine ve kadın katliamlarına ilişkin konuştu. Ezgi, “5 Aralık Kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanındığı bir gündür. Bugünün üzerinden 85 yıl geçti.  Fakat 2019 yılına baktığımızda seçme seçilme hakkının elinden aldığı, illegalize edildiği ve bizlerin bizzat tanık olduğu genel-yerel seçimler yaşandı. Seçimlerin sonrasında kayyımlar atandı. Seçilen kadın belediye eşbaşkanları çeşitli sebeplerle görevden alındılar. 85 yıl önce tanıdığın bir hakkını gasp ediyorsun. Türkiye şu an bir ileri üç geri pozisyonundadır” dedi.
 
‘Kadınlar yaşam hakkı talebinde bulunuyor’
 
Kadın hakları ihlalleri noktasında ülkenin gittikçe gerilediğini kaydeden Ezgi, 25 Kasım’da kadına yönelik şiddet boyutunun ortaya çıktığını söyledi. Ezgi, “Bu yıl hem toplumsal alanda hem aile içi şiddette şimdiye kadar toplamda 429 kadın cinayeti işlendi. Türkiye’nin fotoğrafı budur. Kadınlar öncelikli olarak bir yaşam hakkı talebinde bulunuyor. Kadınlar şu an yaşamak için bir mücadele veriyor. Yaşam alanlarımızı koruyacak, güvenli hale getirecek sosyal yaşamlarımız olmadığı için ne ekonomiyi, ne cinsel şiddeti, ne mobbingi konuşabiliyoruz. Bu ve buna benzer konuları konuşmaya sıra gelmiyor. Sürekli fiziksel şiddeti konuşmak zorunda kalıyoruz ama kayda değer bir ilerleme göremiyoruz” ifadelerini kullandı.
 
‘Şiddetin boyutunu ölçemiyoruz’
 
Şiddetin ve ihlalin boyutunu ölçemedikleri alanların olduğunu söyleyen Ezgi, bunların başında duygusal şiddetin, psikolojik şiddetin, ekonomik şiddetin geldiğine vurgu yaptı. Yolda yürürken cinsel şiddete ve farkında olmadan çok sayıda mobbinge maruz kalındığını ifade eden Ezgi, “Bunları ölçemediğimiz için kadınlar en fazla şu alanda mağdur diyemiyoruz. En çok dile getirdiğimiz ve en hızlı çözüm getirmemiz gereken şey yaşam hakkını sağlamak. Mesela Ayşe Tuğba Arslan 23 kez suç duyurusunda bulunmuş, bütün adli birimlere başvuruyor fakat can güvenliği sağlanmıyor. Bu gerçekten akıl alacak bir şey değil. Bunun hiçbir şekilde izahı yok olmazda. Buda bize bu soruna çözümleyici bir şekilde yaklaşılmadığını gösteriyor” dedi.
 
‘Bölgede Diyarbakır ve Urfa başta yer alıyor’
 
İHD 25 Kasım’da bölgede yaşanan kadına yönelik şiddeti ve katliamı içeren bir rapor yayınladı, bu rapora da değinen Ezgi, “Açıkladığımız rapora göre de 16 kadın intiharı sonucu gerçekleşen ölümlerin haricinde, aile içi ve toplumsal alanda gerçekleşen erkek şiddeti sonucu bölgede 54 kadın katledildi. 13 Kadın ise şüpheli bir şekilde ölü olarak bulundu. Bölgede en fazla cinayetin işlendiği yerlerden biri Urfa diğeri de Diyarbakır. Ki biliyorsunuz Diyarbakır’da birkaç ay içinde 4 kadın katledildi.  Ayrıca intihar oranlarında bölgemizde yüzde 77 oranında artış yaşanmış. Bu aslında çok vahim bir tablo ve altında çok fazla neden çıkabiliriz. Kadınların katledilme oranı yüzde 74 oranında artmış. Bunun önüne geçilebilir çünkü bunun yasa da karşılığı var. Silah tedbiri uygulanabilir. Toplumsal alanlarda hayatını kaybeden kadınların oranı yüzde 24, aile içi şiddet sonucu hayatını kaybeden kadınların oranı ise yüzde 75’e varan düzeydedir. Bu bize bölgemizde ki tabloyu gösteriyor” diyerek verileri paylaştı.
 
‘Sorunun çözümü için samimi girişimler olmalı’
 
Ezgi son olarak, “Kadın örgütleri çok fazla çaba sarf ediyor.  Çok ciddi çalışma ve dayanışma örnekleri ortaya koyuyor. Bu sorunu dile getiren siyasi partileri dinleyip ciddiye almak gerekir ve politika üretmek lazım. Ne yazık ki gündemimiz sürekli başka yerlere kayıyor ve kadın sürekli ikincil plana atılıyor. Biliyorsunuz OHAL dönemi yaşandı, OHAL döneminde çok sayıda insan işsiz kaldı. Burada kadınların oranı çok fazlaydı. Hem ekonomik olarak hem de psikolojik olarak sıkıntılar yaşadı. Tüm bu sorunların çözümü için samimi girişimlerin olması gerekiyor” ifadelerini kullandı.