103 gün süren Sur direnişinin 4’üncü yılı: Yasak ve yıkım sürüyor

  • 10:05 1 Aralık 2019
  • Güncel
HABER MERKEZİ - ‘Çözüm’ sürecinin sonlanmasıyla beraber özyönetim ilan edilen ilçelerden Sur'da 103 gün ile tarihin en uzun süren sokağa çıkma yasağı boyunca, çok sayıda insan yaşamını yitirirken, halk evlerinden edildi. Aradan geçen 4 yıla rağmen Sur sokakları hala beton duvarlarla kapalı, içeride ise yıkım ve talan sürüyor. 
 
Diyarbakır'ın tarihi, kültürü ve doğayı buluşturan en eski yerleşim alanı olan Sur ilçesi, 7 bin yıllık tarihi Diyarbakır Kalesi'ni çevreleyen ve ilçeye ismini veren surlarıyla biliniyor. Dünya Miras Komitesi tarafından 4 Temmuz 2015 tarihinde Dünya Mirası olarak tescillenen “Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzajı”nın da bulunduğu Sur, birçok halkın ve inancın bir arada bulunduğu bir ilçe. Ancak dünya Sur ilçesini ve tarihinin korunması için verilen mücadeleyi, 2 Aralık 2015’te ilan edilen sokağa çıkma yasakları ile başlayan saldırılarla tanıdı. 
 
Sur ilçesi, Şırnak, Batman, Van, Hakkari, Muş ve İstanbul’un da aralarında bulunduğu halk meclisleriyle beraber, 14 Ağustos 2015’te özyönetim ilan ederek özsavunmalarını gerçekleştireceklerini açıkladı. 
 
Dolmabahçe mutabakatı tanınmadı
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan öncülüğünde 2013 yılında başlayan çözüm süreci Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, 10 maddelik “Dolmabahçe Mutabakatı”nı tanımadığını açıklamasının ardından savaş sürecine evrildi. Cumhurbaşkanının bu açıklamalarının ardından önce 5 Haziran 2015’te HDP’nin Diyarbakır mitinginde, ardından 20 Temmuz 2015’te Suruç ilçesinde 33 kişinin yaşamını yitirdiği bombalı saldırılar gerçekleştirildi.
 
Urfa Valisi: Bu olay siyasi bir olay değil
 
Çözüm sürecinin bitmesine gerekçe olarak gösterilen 22 Temmuz 2015’te Urfa’nın Ceylanpınar ilçesinde iki polisin öldürülmesine ilişkin açılan davanın son duruşması 1 Mart 2018’de görüldü. Duruşmada yargılanan 9 sanık beraat etti. Böylece çözüm süreci sonlandırılırken, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili ve Demokratik Toplum Kongresi Eşbaşkanı Leyla Güven, Mezopotamya Ajansı’na verdiği bir röportajda, dönemin Urfa Valisi İzzettin Küçük ile yaptığı telefon görüşmesinde, valinin kendisine, “O polisler aslında 3 arkadaşlardı. Onlardan bir tanesinin diğer ikisiyle aralarında bir husumet yaşanmış ve 2 polisi öldürüp gitmiş. Dolayısıyla bu olay siyasi bir olay değil” dediğini aktarmıştı. 
 
Çözüm sürecinin sonlandırılmasıyla beraber, artan saldırılar, gözaltılar, tutuklamalar ve ilan edilen özyönetimlerle Nusaybin, Derik, Yüksekova, Şırnak, Cizre ve Sur’da peş peşe sokağa çıkma yasakları ilan edildi.
 
Tarihin en uzun sokağa çıkma yasağı
 
103 gün ile tarihin en uzun sokağa çıkma yasağının yaşandığı ilçede bu yasaktan önce de belli aralıklarla yasak ilan edildi. Bu yasaklar süresince ilçede ilk yaşamını yitiren 21 yaşındaki Murat Gündüz’dü. Saraykapı Mahallesi’nde polisin açtığı ateş sonucunda Murat’ın yaşamını yitirmesi üzerine halk sokaklara çıktı. Halk, saldırılara karşı barikatlar kurarak fiili bir direniş gösterdi. 
 
Gece nöbetleri başladı
 
İlk sokağa çıkma yasağı 6 Eylül 2015'te ilan edildi. Bu yasak süresince 8 polis yaralanırken 2 polis yaşamını yitirdi. Halkın Sur sokaklarını terk etmemesi üzerine 13 Eylül’de yeniden bir günlük bir sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Polislerin geri çekilmesi ile sonuçlanan yasak sonrası ilerleyemeyen asker ve polis, 10 Ekim’de bir yasak daha ilan ederek ağır silah kullanımına başladı. Kullanılan ağır silahlar sonucu yasağın ilk günü Fatihpaşa Mahallesi Hacı Nuri Sokak'ta oturan Halil Tüzülerk yaşamını yitirdi. Yasağın ikinci gününde fırından ekmek almaya giden 12 yaşındaki Helin Şen, zırhlı araçtan açılan ateş sonucu yaşamını yitirdi. Dört gün süren yasak sonrası sokaklar yıkılmış, evler yakılmıştı. İlan edilen sokağa çıkma yasağı sonrası halkın gece nöbetleri başlamış oldu.
 
Ambulansların girişine izin verilmedi
 
Bir aya yakın bir süre sokaklardan çekilen asker ve polis, 6 Kasım 2015’te tekrar devreye girerek Sur'un Savaş, Dabanoğlu ve Hasırlı mahallelerini ablukaya aldı ve sokakları taramaya başladı. Sokağa çıkma yasağı yokken gerçekleştirilen bu ablukada da polisler halk direnişiyle karşılaştı. Polis saldırısına karşı direnenlerden biri de 21 yaşındaki Ferhat Doğru idi. Polisin açtığı ateş sonucu yaralanan Ferhat için gelen ambulansın mahalleye girişi yasaklandı. Mahalleli uzun uğraşlar sonucu Ferhat’ı battaniyeye sararak mahalleden çıkarabildi. Erken müdahalede bulunulmayan Ferhat’ın otopsisinde 'zehirli kurşun' nedeniyle yaşamını yitirdiği belirlendi.
 
Kadınlar cinsel saldırıya uğradı
 
Sur’da dördüncü sokağa çıkma yasağı ilan edildiğinde tank saldırıları da başlamış oldu. Polislere destek olarak askerler de operasyonlara katıldı. Yasağın üçüncü günü sivil kayıpların olmasını önlemek adına çatışmaya ara veren Sivil Savunma Birlikleri’nin (YPS) gitmesiyle JÖH ve PÖH'ler evlere baskın düzenlemeye başladı. Gerçekleşen baskınlarda kadınlar cinsel saldırıya maruz bırakıldı. Kadınlar o dönem maruz kaldıkları cinsel saldırıyı Kanun Hükmünde Kararname ile 2016 yılında kapatılan Jin Haber Ajansı’na (JINHA) anlatmıştı. Cinsiyetçi söylemler ve tehditler Sur sokaklarına da yazıldı. Bunun yanında çok sayıda yurttaş işkence edilerek gözaltına alındı.
 
Tahir Elçi katledildi
 
Diyarbakır Barosu, 27 Kasım’da tarihi Dört Ayaklı Minare'nin ayaklarını vurmasını protesto etmek için 28 Kasım’da minare önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Baro Başkanı Tahir Elçi, yapılan basın açıklaması sonrası açılan ateş sonucu yaşamını yitirdi. Tahir Elçi'nin yaşamını yitirmesinin ardından Valilik tarafından sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Gece boyu süren çatışma sonrası yasağı kaldıran Valilik, 2 Aralık 2015 tarihinde 9 gün sürecek olan sokağa çıkma yasağını ilan etti.
 
2 Aralık tarihiyle başlayan saldırılara karşı direniş de devam ederken 3 Aralık tarihinde vurulan Mehmet Demirel'in cenazesi uzun süren uğraşlar sonucu ilçeden alındı. Kesintisiz şekilde çatışmalar sürerken 6 Aralık tarihinde Paşa Hamamı ve Özgür Gazeteciler Cemiyeti (ÖGC) ateşe verildi. 7 Aralık’ta tarihi Kurşunlu Camii havadan bombardımana tutulurken 9 Aralık’ta tarihi Keldani Kilisesi ateşe verildi. 9 gün sonunda 10 Aralık 2015 tarihinde 17 saatliğine yasağı kaldıran Vali, ardından 103 gün sürecek tarihin en uzun sokağa çıkma yasağını ilan etti.
 
‘Özgün Mevzi’ kuruldu
 
Sur’da bir yandan direniş bir yandan saldırılar sürerken diğer yandan da kadınlar özgün yapılanmasını oluşturmaya başlamıştı. Yoğun saldırılar ve ateş hattında kadınlar bulundukları mevzileri mor perdelerle kapatmaya başladı. Böylece “Özgün Mevzi” olarak adlandıran kadın mevzileri kuruldu. 9 gün süren yasak süresinde YPS ve YPJ-S güçleri kuruluşlarını ilan etti.
 
Halkın çıkışına izin verilmedi
 
Valilik tarafından 17 saatliğine kaldırılan yasak polis saldırılarının önüne geçmedi. Yasak kalktığı süre içinde Mizgin Koçyiğit ilçeye girmek isterken Dağkapı Meydanı’nda vurularak katledilirken, 17 yaşındaki Çekvar Çubuk Süleyman Nazif İlkokulu önünde keskin nişancı kurşunuyla yaşamını yitirdi. Mizgin ve Çekvar'ın cenazelerini almak isteyen halka gerçek mermilerle saldırıldı. 17 saat sonrasında ise asker ve polis Sur’u tamamen kuşatma altına alarak göç etmek zorunda kalan halkın çıkışına dahi izin vermeyerek yasağı yeniden ilan etti.
 
Tüm saldırılara rağmen halk sokakları terk etmedi
 
Sur’da direniş sürerken asker ve polislerin tüm saldırılarına karşı Diyarbakır’ın diğer ilçelerinde de halk sokakları terk etmedi. Saldırılar sonucu birçok kişi yaşamını yitirdi. 14 Aralık’ta Bağlar Koşuyolu’nda yasakları protesto eden halkın arasında bulunanlardan biri olan 21 yaşındaki Şerdıl Cengiz ve 18 yaşındaki Şiyar Salman ranger tipi bir araçtan açılan ateş sonucu katledildi.
 
Şiddetli çatışmaların yaşandığı ilçede 23 Aralık tarihinde vurulan Mesut Seviktek ve İsa Oran'ın cenazeleri ailelerine 1 ay sonra verildi. Sur direnişini bir türlü kıramayan devlet bu defa da “Bayrak-12 Sur Müşterek Özel Birlik Operasyonu" adı altında yeni birliklerle Sur'a girmeye çalıştı. Operasyon sonucu genç, yaşlı, sivil ayırt etmeksizin birçok kişi yaşamını yitirdi. 16 yaşındaki Rozerin Çukur da Süleyman Nazif İlköğretim Okulu yakınlarında polislerin açtığı ateş sonucu 8 Ocak’ta katledildi. 
 
Son ana kadar direndiler
 
Yasağın sürdüğü 103 gün boyunca YPS’lilere ve halka karşı tanklarla, havanlarla, helikopterlerle, keşif uçaklarıyla, SAS’la, bordo berelilerle, JÖH, PÖH’le saldırmasına rağmen direnişi kıramadı. 4 ay süren direniş sonunda son grup olarak kalan ve Sur sorumlusu olarak bilinen Cihat Türkan (Çiyager) ve Mahsun Gürkan, Sinan Duman, Dilber Bozkurt’un aralarında bulunduğu 7 YPS’li yaşamını yitirdi. 103 günün sonunda Sur'a asılan bayraklar, adeta ‘fetih’ sonrasını anımsatmıştı. Sur direnişinin başladığı ilk günden son güne kadar kullanılan tank, top, helikopter, ağır silahlara rağmen halk sokakları terk etmedi.
 
UNESCO sessiz kaldı
 
103 gün süren yasak ve direnişin ardından Mart 2016’da ayında ‘operasyonlar bitti’ açıklaması yapıldı. Açıklamayla birlikte yasaklı mahallelerde de yıkımlar başladı. UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine alınan Sur'a yönelik saldırılara karşı UNESCO tarafından hiçbir müdahale yapılmazken, tarihi yapılara yönelik tahribat ve yıkım devam etti. Yasağın kalktığı sokaklara girildikçe ırkçı ve cinsiyetçi yazılar da ortaya çıktı. Evler yerle bir olmuş, bütün tarihi yapılar tahrip edilmişti. Operasyonların bitmesiyle Sur'da 'acele kamulaştırma' kararı alındı. Resmi gazetede çıkan karara göre “terör sebebiyle oluşan ağır hasarın nasıl giderileceği”ne çözüm olarak bulunan kamulaştırma kararı 5 mahallede (Dabanoğlu, Hasırlı, Cemal Yılmaz, Savaş ve Fatih Paşa) 6 bin 300 parsel için alındı. Karardan sonra herkesin gözü UNESCO'ya çevrildi ancak UNESCO yine sessiz kaldı.
 
Yürütülen politikalar sürüyor
 
Mahallelerde yıkım sürerken, her sokağa kalekollar kuruldu. Taciz, darp, hakaretle karşılaşan Sur halkı, mobese kameraları ile sürekli izlendi. Uyuşturucu çeteleri, ajanlaştırma politikaları devreye koyulurken polisler ve özel harekâtçılar tarafından yapılan gece devriyeleri, polis noktaları ve karakollar Sur sokaklarında tedirginliği daha da artırdı. Her gece özel harekâtçılar tarafından yapılan devriyelerde onlarca genç GBT’den geçirilirken sokaklarda gezen esrar ve uyuşturucu çetelerine herhangi bir müdahalede bulunulmadı. Aradan geçen dört yıldan sonra Sur sokaklarındaki yıkım ve çarpık kentleşme sürerken, Sur halkı üzerinde uygulanmaya çalışılan politikalar ise hala devam ediyor.
 
GABB’dan Sur raporu
 
Yasağın sonlanmasıyla beraber Sur Belediyesi ve Güneydoğu Anadolu Belediyeler Birliği’ne bağlı Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve merkez ilçe belediyeleri ile Diyarbakır Kadın Akademisi Derneği ve Eğitim Sen Diyarbakır 1 ve 2 No’lu Şubelerinin desteğiyle oluşan çalışma grupları tarafından 2016 yılında Sur’daki sokağa çıkma yasakları sırasında ve sonrasında kadın ve çocuklarda yaşanan psiko-sosyal süreçlerin raporlanması amacıyla çalışma yürütüldü. Bu çalışma kapsamında hazırlanan gözlem ve tespit raporunda elde edilen veriler ise İskender Paşa, Nebi Cami, Melik Ahmet, Cami Kebir ve Ziya Gökalp mahallelerinde yapılan birebir görüşmeler sonucunda oluşturuldu. Raporda ayrıca, bin 2 kadınla yapılan görüşmeler sonucunda yasaktan dolayı çocukların etkilenme düzeyine dikkat çekildi. 
 
İlçede Diyarbakır Valiliği tarafından altı kez sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Cevat Paşa, Fatih Paşa, Dabanoğlu, Hasırlı, Cemal Yılmaz ve Savaş mahalleleri ile Gazi Caddesi’ni kapsayan bu yasakların tarihleri ise şöyle:
 
* 6-13 Eylül 2015 tarihleri arasında ilk sokağa çıkma yasağı, 
 
* 10-13 Ekim 2015 tarihleri arasında ikinci sokağa çıkma yasağı, 
 
* 28-29 Kasım 2015 tarihleri arasında üçüncü sokağa çıkma yasağı, 
 
* 2 Aralık 2015 tarihinden itibaren ise aralıksız 103 gün devam eden dördüncü sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir.
 
* 9 Mart 2016 tarihinde çatışmalar bitmesine rağmen yasak henüz tümüyle kaldırılmamıştır. Yasağın 2 Aralık 2015 tarihinden itibaren sürekli olduğu 6 mahallenin üçüne ait (Savaş, Dabanoğlu ve Fatih Paşa) 14 sokakta yasaklar 22 Mayıs 2016 tarihinde, 172 gün sonra kaldırılmıştır. Geri kalan sokak ve mahallelerde ise raporun hazırlandığı tarih itibariyle yasaklar devam etmektedir.
 
* 6 mahallenin dışında, 27 Ocak - 03 Şubat 2016 tarihleri arasında Abdal Dede, Ali Paşa, Lale Bey, Süleyman Nazif, Ziya Gökalp, İskender Paşa ve Melik Ahmet mahallelerinde 8 gün süren sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir.”
 
Raporun devamında, “Yapılan ev ziyaretlerinde kadınların ve çocukların durumlarına ilişkin elde edilen veriler, sokağa çıkma yasağından dolayı yaşanan çatışmalı ortamın kısa ve uzun vadede başta kadın ve çocuklar olmak üzere bir bütün olarak toplumun tamamında psikolojik, ekonomik, kültürel ve sosyal açıdan tahribatlara yol açtığını göstermektedir” ifadeleri kullanıldı.
 
Demografik yapısının tamamen değiştiği ilçede, göç eden aile sayısının 5 bin 497 olduğunun kaydedildiği raporda, yasak öncesinde ilçe nüfusunun 117 bin 698 olduğu, bunun 59 bin 619’unun kadın, 58 bin 79’unun ise erkeklerden oluştuğu ifade edildi. 
 
Raporda şu tespitlere yer verildi: 
 
“* Sur’un yasaklı mahallelerinde hayatını kaybeden insanların cenazelerinin alınmasına devlet tarafından izin verilmemiş ve olağan yas sürecinin yaşanmasına engel olunmuştur.
 
* Hem Sur ilçesinde hem de bölgenin genelinde yaşanan çatışmalı sürecin, sivil kayıplarının, zorunlu göçlerin kadınlar üzerinde yarattığı belirsizlik duygusunun kadınlarda gelecek kaygısını ortaya çıkardığı belirlenmiştir.
 
* Siyasi iktidarın savaşı sonlandıracak açıklamalardan ziyade çatışmaları devam ettirecek açıklamalarda bulunması kadınlarda ve ailelerinde her an yeni bir zorunlu göçe maruz kalacaklarına dair algının oluşmasına neden olmaktadır.
 
* Sokağa çıkma yasağının kalkmasına rağmen Sur ilçesine giriş çıkışlarda ilçe sakinlerinin kolluk kuvvetlerince maruz bırakıldıkları aramalar, hakaretler ve tacizler, sokaklarda özellikle geceleri ansızın çıkan özel güvenlik güçleri, kadınların kendilerini güvende hissetmemelerine neden olmaktadır.
 
* Çatışmaların yarattığı tahribatlar ve temel ihtiyaçlara erişimin kısıtlanmasının yanı sıra pek çok aile bireyinin işini kaybetmesi ailelerin yoksulluk ve yoksunluk derecesini arttırmıştır.
 
* Çatışmalı süreç boyunca okulların ve sağlık merkezlerinin kolluk kuvvetleri tarafından karargâha dönüştürülmesinin binlerce çocuğun eğitimden geri bıraktığı ve insanların sağlık hizmetlerine erişim hakkını engellediği belirlenmiştir. 
 
* Bu süreçte kendi ilçesi dışındaki okullara kayıt yaptırmak zorunda kalan çocukların gittikleri okullarda adaptasyon sorunu yaşadığı ve çocukların okula devam etmek istemedikleri tespit edilmiştir. 
 
* Tedavilerini devam ettirmesi gereken kadınların bu süreçte sağlık hizmetine erişemedikleri için sağlık durumlarının ağırlaştığı, tedavilerinin yarıda kaldığı, hamile kadınların düşük veya erken doğum yaptığı gözlemlenmiştir. 
 
* Görüşmeler kadınlarla yapılmakla birlikte, kadınların bu süreçte kendi psikolojilerini ve iyileşme süreçlerini düzeltmeyi bir kenara öteleyerek, daha çok çocuklarını ve ailenin diğer üyelerinin psikolojilerini düzeltme çabası içerisinde oldukları gözlemlenmiştir. 
 
* Göç etmek zorunda bırakılan ailelerin maddi yetersizlikten dolayı akrabalarının yanına taşınması veya birkaç ailenin birlikte ev kiralaması, aile yapılarının bozulmasına yol açmıştır.”
 
Aile bireylerinin bir kısmının evlerini boş bırakmamak için yasaklı bölgelere döndüğüne ve bir kısmının ise dönemeyip başka yerlerde yaşamak zorunda kaldığına dikkat çekilen raporda şunlar belirtilmişti: 
 
“* Özellikle çatışmaların yoğun olduğu mahallelerden çıkan kadınlarda uzun süre o mahallelerde yaşamış olmanın verdiği aidiyet hissi ve Sur’un mahalle kültüründen dolayı insanların sosyal bağlarının güçlü oluşu aktarımlarda ifade edilmiştir. Kadınların mahallesine duyduğu özlemin arttığı ve mahallelere giriş yasak olsa dahi hemen her gün mahalleye girebilme umuduyla gidip mahalle girişlerinde bekledikleri gözlemlenmiştir. 
 
* Çalışmalar sırasında az hasar gören evlerin tadilatının kısıtlı imkânlarla yapılmaya çalışıldığı görülmüştür. Çatışma sürecinde evlerinden çıkmak zorunda kalan kadınların çoğunun eşyalarını alamamış olduğu, kısıtlı koşullar altında çıkarılan eşyaların ise göç esnasında kullanılamaz hale geldiği gözlemlenmiş olup, bu durumun kadınların günlük hayatını olumsuz etkilediği görülmüştür.
 
* Alan çalışması başlamadan yaklaşık 2 ay önce evinde yemek yerken havan topunun isabet etmesi sonucu hayatını kaybeden 38 yaşındaki 3 çocuk annesi Melek Alpaydın’la aynı sokakta ikamet eden kadınlarla yapılan görüşmelerde, bu olayın tedirginliğini yaşadıklarını, kendi evlerinde dahi kendilerini güvende hissetmediklerini ifade etmişlerdir ve olayın etkisinin hala devam ettiği gözlemlenmiştir. 
 
* Çatışmalı mahallelerden göç ettirilen aileler göç sırasında yasağa uymadıkları gerekçesiyle para cezasına maruz bırakıldıklarını, ailenin bazı üyelerinin gözaltına alındığını aktarmışlardır. 
 
* Görüşme yapılan birçok kadının aktarımından ve Sur ilçesinin sosyo-demografik yapısından hareketle ilçede ikamet eden ve zorunlu göçe maruz bırakılan ailelerin 90’lı yıllardaki köy yakılmaları ve boşaltılmaları döneminde zorla göç ettirilen aileler olduğu tespit edilmiştir. 
 
* Çalışma devam ederken devletin Sur’un tamamı için almış olduğu kamulaştırma kararı hem çalışmamızın seyrini etkilemiş hem de görüşmeler esnasında Sur’dan çıkmak istemediğini beyan eden kadınların kaygı düzeyini arttırmıştır.”