‘Yeni bir terminoloji ile ortak hafızayı oluşturmalıyız’

  • 09:05 28 Kasım 2019
  • Güncel
DİYARBAKIR - TJA aktivisti Xecê Şen, yazılan şarkılarda, kitaplarda, şiirlerde kadınların bir obje olarak görüldüğünü söyleyerek, “Biz Kürt kadın hareketi olarak yeniden bir dil oluşturma hedefindeyiz. Bizim beynimizde, ruhumuzda kodlanan kavramların çözümlerini yaparak alternatiflerini oluşturmaya çalışıyoruz” dedi.
 
Dille üretilen ötekileştirme, nefret söylemleri ve cinsiyet rolleri, şiddetin yeniden üretilmesine neden oluyor. Tevgera Jinên Azad (TJA) ise kadını obje olarak gören zihniyet tarafından dile yerleştirilen cinsiyetçi ifadelere karşı yeni bir dil yaratmayı hedefliyor. TJA aktivisti Xecê Şen, üretilen eserlerde cinsiyetçi dilin gelişimini ve bu dille mücadele yöntemlerini anlattı. Doğal toplumda, küçük düşüren, onur kıran, olumsuz anlamda etkileyen bir dil olmadığını söyleyen Xece, erkek egemen zihniyetle birlikte cinsiyetçi dilin geliştiğini belirtti.
 
‘Yazı diliyle birlikte cinsiyetçi dilin geliştiğini görüyoruz’
 
Yazı diliyle birlikte cinsiyetçi dilin geliştiğini ifade eden Xecê, “Jineolojî’nin vermiş olduğu bakış açısı bu konuyu zorunlu bir şekilde gündemimize almamızı sağladı. Cinsiyetçi dil kullanımı toplumsal bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmasına rağmen kapitalizm ve feodalizmin topluma dayattığı bir formdur” diye konuştu.
 
‘Yazı dilini, edebiyatını, felsefesini oluşturan da kadındır’
 
Yazılmış şarkılarda, kitaplarda, şiirlerde kadınların bir obje olarak görüldüğüne dikkat çeken Xecê, kadınları köleleştirmeye götüren bir dilin kurulduğunu kaydetti. Eserlerde ‘namus’ kavramı işlendiğini dile getiren Xecê, “Namus kavramı kadın üzerinden üretilerek toplumsallaştırılıyor. Başlık parası, aşk adı altında kadına rol yüklenmesi, kadını eve hapsetme, üretilen eserlerde toplumsal bir gerçeklik olarak karşımıza çıkıyor. Gerçekliğin ise bu olmadığını biliyoruz. Doğal toplumdan günümüze kadar, mitolojiden aydınlanma dediğimiz döneme kadar tüm yaşamı ören kadındır. Yazı dilini, edebiyatını, felsefesini oluşturan da kadındır. Edebiyatta erkek egemen zihniyetin eleştirisini yaparak yeni bir bakış açısını oluşturuyor” dedi.
 
‘Kadınların nasıl yazması gerektiği konusunda tartışıyoruz’
 
Filozofların, edebiyatçıların eserleri incelenirken, bir iktidar diliyle yazıldığının görüldüğünü aktaran Xecê, bunun ideolojik bir bakış açısı ve örgütlenme olduğunun altını çizdi. Xecê şöyle devam etti: “Topluma bu kadar sinsice yedirilen bir düşüncenin bilincini oluşturan kitaplardır. Bu eserler bilimsel değildir aksine bu yaklaşım bilimciliktir. Kapitalizm kendini bunun üzerinde inşa etmiştir. Dolayısıyla bunun kabulünün, gerçekliğinin tespitini yaparak eğitim adı altında topluma yedirmiş ve mal etmiştir. Biz edebiyatta toplumsal cinsiyeti tartışırken sadece erkeklerin kitaplarını ele almıyoruz. Aynı zamanda kadınların da hangi bakış açısıyla yazdığını ve nasıl yazması gerektiği konusunda tartışıyoruz. Bilim adı altında kadının ‘saçları uzundur aklı kısadır’ veya ‘erkek gibi kadın’ kodlamalarının eğitimin ve bilimin yoluyla topluma verildiğini görebiliyoruz. Biz kadınlar da bunun farkına varmadığımızda, aynı kavramları kurmuş oluyoruz.”
 
‘Dili disipline etmeliyiz’
 
“Biz Kürt kadın hareketi olarak gündemimize alıp bunun eleştirisini yaparken yeniden bir dil oluşturma hedefindeyiz” diyen Xecê, şunları ekledi: “Beynimizde, ruhumuzda kodlanan kavramların çözümlerini yaparak alternatiflerini oluşturmaya çalışıyoruz. Dili disipline etmek ve bu konuda çalışmalarımızı sürdürmeliyiz. Doğru kavramları kullanmak, bu kavramları erkeklere de hatırlatmak önemlidir ve görevimizdir. Bir kadın hareketi olarak tüm kitapları yeniden okuyup tanımlayıp bu yönüyle yeni bir terminoloji oluşturularak kolektif düşünceyi ve ortak hafızayı oluşturmalıyız. Kadın bilimi olan Jineoloji’yi oluşturduğumuz bir dönemde, kadın aydınlanma çağı hedefine ulaşma konusunda görkemli bir mücadele yürütürken, ilk önce kendimizi tanımlayarak ve kodlardan arınarak kendi kişiliğimizi oluşturarak yeni bir dil ve düşünceyle yazılarımızı yazmalı ve kitaplarımızı çıkarmalıyız.”