
Polis şiddetine maruz kalan kadınlar: Her yerdeyiz, direnişteyiz
- 09:06 27 Kasım 2019
- Güncel
İSTANBUL - Zafer Pehlivan isimli erkeğin Güleda Cankel’i katletmesine karşı yaptıkları eylem sırasında polis şiddetine maruz bırakılarak gözaltına alınan Devrimci Partili kadınlar, “Kadınların sokaklara çıkmasına tahammül edemeyen bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bu zihniyetle yılmadan mücadele ediyoruz. Bize uygulanan şiddeti sokaklarda teşhir etmeyi sürdüreceğiz” dedi.
Isparta’da 17 Kasım günü Zafer Pehlivan isimli erkek, kendisinden ayrılmak isteyen Güleda Cankel’İ katletmişti. Devrimci Parti (DP) üyesi kadınlar, 19 Kasım'da İstanbul’un Kadıköy ilçesinde bulunan Khalkedon Meydanı’nda bir araya gelmiş, Güleda’nın katledilmesini protesto etmişti. “Erkekler vuruyor, devlet koruyor” sloganı atan Devrimci Parti üyesi Cansu Kalender ile Başak Yeşilot, polis şiddetine maruz bırakılarak gözaltına alınmıştı. Daha sonra serbest bırakılan kadınlar, darp raporu alarak polisler hakkında suç duyurusunda bulundu.
‘Zafer gözaltına alınsaydı Güleda yaşayacaktı’
Cansu, maruz bırakıldıkları polis şiddeti sırasında yaşananları şu sözlerle anlattı: “Biz Devrimci Partili kadınlar olarak öldürülen tüm kadınlar için sokaklara çıkıp onların isyanlarını ve öfkelerini örgütlemeye, büyütmeye çalışmıştık. Gerçekleştirmeyi düşündüğümüz söz konusu eylemde bu bağlamda bir eylemdi. Güleda da bizim gibi üniversite öğrencisiydi. Ölmek değil, yaşamak isteyen bir kadındı. Zafer Pehlivan’ın serbest bırakıldığını ve karakol tarafından şehri terk etmesi gerektiğinin söylendiğini öğrendik. O gün bizlere gözaltı işlemi uygulayan polis ve yargı Zafer Pehlivan’a da gözaltı işlemi uygulamış olsaydı, 6284 sayılı kanun ve İstanbul Sözleşmesi uygulanmış olsaydı biz bir kişi daha eksilmiyor olacaktık.”
“Bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok” diyen Cansu, devamında yaşananlara ilişkin ise şunlar kaydetti:
“O gün ‘erkek sistem kadınları öldürüyor’ dediğim anda bir polisin ‘hadi çevik müdahale et’ sesleri duyuldu. İşkenceye maruz bırakılarak gözaltına alındık. Bu da aslında şiddetin sadece dışarda bulunan erkeklerden değil, kolluk güçlerinin de üzerimizdeki şiddeti ve baskısıdır. Şiddete maruz bırakılarak gözaltına alındığımız sırada çevredekilerin polise dönük tepkileri oldu. Polis ise çevredekilerin tepkisine karşılık ‘siz onları bilmiyorsunuz’ demesi bizleri terörize etme çabasıydı. Bu toplum artık onların bizleri terörize etmesine inanmıyor. Çünkü biz her sokağa çıktığımızda sesimizi daha fazla kısmaya çalışıyorlar. Hepimiz, erkek şiddetinin devletin içerisinde de olduğunu görüyoruz. Eylem sırasında maruz bırakıldığımız işkence, karakolda da sürdü.
‘Gözaltı aracında da darp edildik’
Polis şiddeti sırasında arkadaşım Başak’ın koluna girmeye çalıştığım an bir polis bacağımın arkasına tekme attı. O acı ile yere düştüm ve üzerimizdeki önlüklerle bir polisin Başak’ın boğazını sıktığını gördüm. O sırada Başak nefes alamadığı için hareketsiz hale gelmişti. Tam o sırada da ters kelepçe ile sürüklenerek gözaltına alındık. Polisin o ağır postallarıyla kollarıma vurmasıyla omuzumun kırıldığını hissettim. Ona basma diye bağırdığımı hatırlıyorum. Polisin orantısız güç kullanarak bizlere işkence uyguladığını tüm Kadıköy gördü. Çevrede bizleri çeken kişilerin telefonlarına el konulmaya çalışıldı. Yine sağlık kontrolü için götürüldüğümüz hastanede polis eşliğinde muayene olmayı kabul etmediğimiz için hastane önündeki gözaltı aracında da darp edildik. Elimde üç çatlak var. Başak ise duyma sorunu yaşıyor şu an.”
‘Şiddeti sokaklarda teşhir edeceğiz’
Yaşadıklarını “erkek-devlet” şiddetinin bir göstergesi olduğunu kaydeden Cansu, “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde dahi kadınların sokaklara çıkmasına tahammül edemeyen bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bu zihniyetle yılmadan mücadele ediyoruz. Bize uygulanan şiddeti sokaklarda teşhir edeceğiz. Alanlarda olmayı sürdüreceğiz” dedi.
‘Duyma sorunu yaşıyorum’
Güleda şahsında katledilen tüm kadınlar için alanlarda olduklarını belirten Başak, amaçlarının, “polisin kadına yönelik şiddet karşısında ‘aile içi şiddet’ diyerek arabuluculuk yaptığını” anlatmak olduğunu belirtti. Başak, “Fatma Şengül, Tuğçe, Şule, Münevver’in hesabını sorduğumuz gibi Güleda’nın hesabını sormak için alanda ses çıkarmak istedik. Erkek egemen sistem her alanda kadınlara saldırıyor. Medyadan hukuka, yargıdan eğitime kadar her alanda erkek-devlet şiddetini görmek mümkün. O gün de bu şiddeti kanıtlar bir uygulama ile işkence edilerek gözaltına alınmaya çalışıldık. Cansu polis tarafından kıyafeti çıkarılmaya çalışılarak şiddete maruz bırakıldı. Şiddet gözaltı süresi boyunca devam etti. Maruz bırakıldığımız şiddet nedeniyle yaralandık. Saçlarımız sürüklenerek gözaltına alınmaya çalışıldığımız için duyma sorunu yaşıyorum” ifadelerini kullandı.
‘Buradayız, her yerdeyiz ve direnişteyiz’
Başak, son olarak “Mor meşaleyi Mirabal Kardeşler’den aldık. Devrimci Partili kadınlar olarak alanlarda olmaya devam edeceğiz. Buradayız, her yerdeyiz ve direnişteyiz” diyerek kadınları, erkek şiddetine karşı, yılın her günü dayanışmaya çağırdı.