Suçun toplumsallığı: Hakikat parçada değil bütünde gizlidir

  • 09:03 27 Kasım 2019
  • Hukuk
Filiz Zeyrek 
 
MERSİN - Kadına karşı işlenen suçlarda birey, toplum ve devletin hep birlikte sorumlu olduğuna dikkat çeken Sebahat Gençtarih, “Bir şeyin hakikati parçada değil bütünde gizlidir. Devletin sistemlerinde birey ahlaktan uzaklaşıp yasalara sığınır, yasalara göre hareket ederken, yasalardaki açıkları da araç olarak kullanır ve suç işler. Devlet günah çıkartmak için yasaları uygulayıp, ceza verir” dedi. 
 
AKP’nin 17 yıllık iktidarı süresince kadına yönelik şiddet yüzde bin 400 artarken, Türkiye’de her gün 4 kadın katlediliyor. Kadın katliamlarının en önemli sebeplerinden biri de yargının tutumu olurken, Avukat Sebahat Gençtarih, cezalandırmanın da tek başına kadına karşı suçların önüne geçmede yeterli olmadığına dikkat çekti. Sabahat, “Çünkü bir yandan cezalandırmalar yapılırken bir yandan doğduğu andan itibaren oksijeni kirlenmiş olan birey, toplum da öğrendiği erkeklik kodlarına göre öldürmeyi, taciz, tecavüz etme, istismar etmeyi, malı gibi kullanmayı kendisinde hak görür” diye belirtti. 
 
‘Devlet cinayetlerden sorumludur ‘
 
Kadın katliamlarının politik olduğunun altını çizen Sebahat, “Birey, toplum, devlet hep birlikte bu cinayetlerden sorumludur. Devletin sistemlerinde birey ahlaktan uzaklaşıp yasalara sığınır, yasalara göre hareket ederken, yasalardaki açıkları da araç olarak kullanır ve suç işler. Devlet günah çıkartmak için yasaları uygulayıp, ceza verir. Özellikle Türkiye'deki yargılamalardaki ‘haksız tahrik’ indirimleri ‘meşru müdafaa’ ve ‘namus’ kavramları erkeklerin yaptığı savunmalarda mahkemelerin verdiği indirimler bu konuda cinayetleri arttıran bir yerdedir” ifadelerini kullandı. 
 
‘Sıfır toleransla yaklaşılmalı’ 
 
Suçlulara sıfır toleransla yaklaşılması gerektiğini ifade eden Sebahat, “Hiçbir şekilde öldürmenin haklı bir yanı olamaz” diye vurguladı.  Geçen yıl evli olduğu Mustafa Ertürkoğlu tarafından katledilen Cemile Ertürkoğlu’nun duruşmasına dikkat çeken Sebahat, “Cemile'nin duruşmasında da yine erkek devlet bakış açısını görüyoruz. Mustafa Ertürkoğlu Cemile'nin ‘sadakat yükümlülüğünü’ yerine getirmediğini, bu sebeple onu öldürdüğünü beyan ediyor. Oysaki sadakat yükümlülüğü beğenmediğimiz yasalara göre bile sadece boşanma davasının konusu olabilir” dedi.
 
‘Hakikat parçada değil bütünde gizlidir’ 
 
Toplumdaki ‘sapık, psikopat, akıl hastası erkekler bunu yapar’ şeklinde bir zihniyet olduğunu ancak işlenen suçun sadece bireyle değil toplumla, ideolojiyle, kadına bakış açısıyla ilgi olduğunu belirten Sebahat, şöyle değerlendirdi: “Bir şeyin hakikati parçada değil bütününde gizlidir. Gerçekler bir sinema perdesine benzer. Siz ekrana yaklaştıkça hiçbir şey göremez sadece anlam veremediğiniz bir hareketlilik fark edersiniz. Ama uzaklaştıkça anlam verebildiğiniz, isimlendirebildiğiniz hakikatler ortaya çıkar. Herhangi bir konunun, olayın, olgunun hakikati için biraz daha uzaklaşmak ve bütüne bakabilmek lazım. Bu dosyaları da sıradan bir cinayet dosyası olarak değil toplumsal eğilim ve öğrenmelerle birlikte değerlendirmek gerekmektedir. Yani burada şuan bizi bağlayan resmi hukuktur. Her ne kadar bireyin tek tek işlediği fiillerden hareketle cezalandırma yoluna gidilse de aslında bireyin davranışlarını, toplumdan, yaşadığı devletli sistemden, gördüğü aile eğitiminden ayrı düşünmek mümkün değildir. Diğer yandan hiçbir sosyolojik olgu, olaydan ayrık ve bağımsız değildir. Her şey birbiri ile etkileşim içerisindedir. Yani kadına karşı suç işleyen erkeğin bulunduğu toplumdaki kadının yeri, kadına bakış açısı, o toplumda kadına gereksinim duyulan alanlar ve kadının kendini var edebildiği alanlar aslında o toplumda erkek bireylerin kadınlarla ilgili işleyecekleri suçlar silsilesi hakkında üç aşağı beş yukarı bizlere bilgi verir. Yani bireyi bulunduğu toplum ve o toplumun değerleri ve bağlı bulunduğu hukukun uygulanış şekli yönlendirir.” 
 
‘Kadın üzerindeki abi-baba baskısı şiddeti meşrulaştırdı’ 
 
Kadının durumunun her çağın kendi sosyalitesi içinde daha da derinleşerek devam ettiğini belirten Sebahat, “Bugün ‘kadın geç saate dışarı çıkmamalı’ diyen erkek ile kadına karşı suç işleyen her erkek aynı paydada buluştu. Kadın üzerindeki abi, baba ve koca baskısı, kadına şiddet uygulayanı meşru gösterir hale getirdi. ‘Akşam eve erken dön’ diyen abi, aynı zamanda gece dolaşan kadına her türlü şiddeti de meşru gösterir oldu”  dedi. 
 
‘Katil, cinayetten önce ‘olurunu’ almıştır bile’ 
 
Kadına karşı suç işleyen her erkeğin bilinçaltının ‘erkeklik’ ve ‘kadınlık’ kodları ile şekillendiğini ifade eden Sebahat, “Erkeklik kodları sadece erkekte değil, onu kabullenen kadınlarda da açığa çıkabilir. Ama kadının ruhsal ve duygusal yapısı erkekliğin şiddetini uygulamaya elvermez. Bu sadece bir bilinçtir. Ama tam tersine, her erkek de öğretilmiş erkekliğin kodlarını taşımak durumunda değildir. Bu durum, bireyin fiziki yapısı ile değil, daha çok ruh ve duygu dünyası ile onu eylem yapmaya yönelten zihinsel şekillenmesi ile ilgilidir. Örneğin herhangi bir cinayeti işleyen katil, aslında iyi bir insan olduğunu düşünür. Son ana kadar, hatta belki cinayetten sonra bile. İşte ona kendini iyi hissettiren bu şey, onun kendi hakkındaki bu iyimser fikri, aslında onun cinayeti işlemeden önce şekillenmiş ruhsal problemidir. Yani cinayetten önce, cinayetin olurunu almıştır bile. Cinayet dediğimiz şey, toplumsal bir ruh halinin, belki kısmen toplumsal bir düşüncenin vuku bulmuş halidir. Toplumda yaşayan son ahlak kırıntısına göre iyilik toplumsal, kötülük bireyseldir” dedi