
Eren Keskin: Türkiye İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamıyor
- 15:38 25 Kasım 2019
- Güncel
İSTANBUL - İHD’e Eş Genel Başkanı Eren Keskin, İstanbul Sözleşmesi’nin önemine dikkat çekerek, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesine uymadığını söyledi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele günü kapsamında Taksim’de bulunan şube binalarında basın toplantısı düzenledi. Toplantının olduğu salona, “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü kadına yönelik şiddet politiktir durdurun” pankartı asıldı. Toplantı sonrası “İstanbul Sözleşmesi” ve Kadına Yönelik şiddetin boyutuna ilişkin İHD Eş Genel Başkanı Avukat Eren Keskin bir sunum gerçekleştirdi.
Burada ilk olarak konuşan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, “Mirabal Kardeşler’i ve özgürlük mücadelesinde kaybettiğimiz kardeşlerimizi anıyoruz” diyerek Mirabal Kardeşler’in verdiği mücadelenin bugünde önem taşıdığını söyledi. Gülseren, 2011 yılında imzaya açılan ve yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi ile Avrupa Konseyi Sözleşmesinin önemine dikkat çekti.
İHD İstanbul Şube sekreteri Leman Yurtsever, hazırlanan ve birçok ilde ortak yapılan basın metnini okudu.
Açıklamanın ardından İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, İstanbul sözleşmesine ilişkin bir sunum gerçekleştirdi. Sunumda “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü İstanbul Sözleşmesi Uygulansın” pankartı asıldı.
‘Tecavüz tanımı genişletildi’
Eren, burada sunumunu yaptı. İstanbul Sözleşmesi’nin 2011 yılında imzalandığını söyleyen Eren, sözleşme İstanbul’da imzalandığı için adına İstanbul Sözleşme denildiğinden söz etti. Türk Ceza Kanununda 2005 yılına kadar kadına yönelik şiddet noktasında nasıl bir yasanın olduğundan bahseden Eren, “2005 yılında kadına yönelik şiddet diye bir tanım yok. Türk Ceza Kanununda kadına yönelik şiddet 2005 yılına kadar ahlak olarak tanımlanıyordu. Yine tecavüz tanımını yoktu. 2005 yılına kadar kadın cinayetlerinin ‘namus’ sebebiyle işlenmesi indirimin önünü açıyordu. 2005 yılında kadınların talepleri kabul edildi. Tecavüz tanımı genişletildi. Yazılı hukukta bu değişiklikle yapılamasına rağmen fiiliyatı nasıl olduğuna değineceğiz” diye belirtti.
‘Türkiye İstanbul Sözleşmesi’ne uymadı’
İstanbul Sözleşmesini imzalayan devletlerin, sözleşmeye göre kadın erkek arasındaki ayrımcılığı ortadan kaldırması gerektiğine yer verildiğini ifade eden Eren, “Sözleşme, kadın ve LGBTİ örgütlerle beraber hareket edeceksin diyor. Yine ‘namus’ anlayışını tartışmaya açacaksın ve ortadan kaldıracaksın diyor” ifadesini kullandı. Sözleşmenin denetlenmesi için bir yapının olduğunu kaydeden Eren, “O da Grevio’dur. Grevio bir toplantı yaptı. Bizde katıldık. 2018’de bu toplantının raporu tüm dünyada açıkladı. Raporda Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesine uymadığını yazıldı” ifadelerine yer verdi.
‘Türkiye’de 114 sığınma evi var’
İstanbul Sözleşmesi’nin her on bin insan topluluğu için bir kadına yönelik şiddette ilişkin dayanışma merkezi kurulmasına dikkat çeken Eren, “Her ilde sığınma evi açacaksın diyor. Ancak baktığımızda Türkiye’de 144 sığınma evi var. Biz belki eksik kaldık. Belediyelere sığınma evini açacaksın diye belirtmemiz gerekirdi. Sözde ‘namus’ anlayışını ortadan kaldıracaksın diyor ancak dizilere baktığımızda aile kutsallaştırılıyor, namus kavramı kutsallaştırılıyor ve şiddet meşrulaştırıyor. Türkiye buradan baktığımızda bile sözleşemeye uymadığını görüyoruz” dedi. Eren, İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmadığını davalardan verdiği örneklerle de açıkladı.
‘Şiddet devlet eli ile meşrulaştırıldı’
Şiddetin devlet eli ile meşrulaştırıldığına işaret eden Eren, “Kadına yönelik şiddeti 1990’lı yıllarda ret ediyorlardı şimdi açıkça aldıkları görüntüleri sosyal medya hesaplarında paylaşıyor. Örneğin, Çiçek Kobane adındaki bir kadın OSÖ tarafından tutuklandı. Urfa’ya getirildi. Şu an görüşe çıkamayacak durumda. Ve burada da İstanbul Sözleşmesinin ihlali söz konusu. Çok fazla örnek var. Sığınmacı kadınlar şiddete maruz kaldıysa ve bu kayıtlıysa sen ona mülteci statü vermelisin diyor ama Türkiye hiç bir yerde mülteci statüsü vermiyor. 1990’lı yılarda ağır şiddet uygulanıyordu ama şuan ki gibi savunulmuyordu. Şimdi açık bir şekilde savunuluyor. Kadın cinayetleri arttı. Çünkü kadına yönelik şiddet meşrulaştırılıyor ve bu bütün alanlarda yapılıyor” diye konuştu. Eren, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesini her gün ihlal ettiğine değindi.
‘Bulunduğumuz her yerde yönetenlere dayatmalıyız’
“Türkiye cumhuriyeti devleti 8 yıldır bu sözleşme imzalanmış ana hakimler savcıların hali yok. Böyle bir haldeyiz” diyen Eren şöyle devam etti: “Bu sözleşme anlaşılır bir dille yapıldı. Kadın örgütleri değil mahallede yaşayan kadınlar bile mahallerinde bile toplanıp on bin kişi yaşıyorsa o yerde belediyeye başvuru yapmalı ve dayanışma merkezleri kurulmalı diye bildirmeli. İstanbul sözleşmesini tabana yaymak gerekir. Çünkü gerçekten bilinmiyor. Belediyeler kanuna göre 50 bin kişi varsa sığınma evi açılmalı. Kadınlar şiddet yaşadıkları eve geri dönmek zorunda kalıyor. Bulunduğumuz her yerde yönetenlere bunu dayatmalıyız. Her girdiğimiz davada İstanbul Sözleşmesini hakim ve savcıların gözlerine sokmalıyız.”
‘Hevrin Xelef ne kadar gündemimize girdi’
İstanbul’da şort giydiği için bir kadına yapılan şiddetin kabul edilmediğini vurgulayan Eren, “Ancak, çırılçıplak bedeniyle sokak ortasında bekletilen Ekin Van’ı kadın örgütleri gündemine getirmiyor ya da çok azının gündemine giriyor. Yine Hevrin Xelef ne kadar gündemimize girdi. Kendi içimizdeki ayrımcılıklarla da mücadele etmeliyiz” diye konuştu.