Figen Aras ile Jinwar Köyü’ne dair söyleşi: Jinwar ‘nasıl yaşanabilir’in kanıtıdır

  • 09:05 25 Kasım 2019
  • Güncel
Hikmet Tunç-Zeynep Durgut
 
VAN -  DAİŞ’e karşı savaşan kadınların ekolojik ve kadın özgürlükçü perspektifle oluşturduğu Jinwar Kadın Köyü’nün, Türkiye’nin başlattığı operasyonda hedef alınmasının altındaki nedenleri TJA aktivisti Figen Aras ajansımıza değerlendirerek, “Jinwar kapitalizm olmadan, faşizm olmadan, ulus devlet olmadan, erkek şiddeti olmadan, nasıl yaşanabilir’in ispatıdır” dedi. 
 
Savaşlarda en fazla kadının hedef alınması, kadın kazanımlarına yönelik saldırılar kendisini Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik operasyonda da gösterdi. Bir kadın devrimi olarak nitelendirilen Rojava devrimine katılan ve DAİŞ’e karşı savaşın kadınların oluşturduğu Jinwar Kadın Köyü de Türkiye’nin 9 Ekim’de başlattığı operasyonların hedefinde yer aldı. 10 Mart 2017 tarihinde temelleri atılan Jinwar, bir ütopyayı gerçeğe dönüştürdü. 25 Kasım 2018 tarihinde kadınlara kapılarını açan Jinwar, alternatif yaşamın en büyük örneği olarak dünya tarihine adını yazdırdı. Hesekê Kantonu’na bağlı Dirbêsiyê ilçesinin batısında kurulan Jinwar’ın, çevresinde tarihi Gebz tepesi ve Kerkend, Herba, Etîşan, Qeyrawan köyleri bulunuyor. 
 
Jinwar’ın kadınlar için ne anlam ifade ettiğini ve neden hedef olduğunu Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivistlerinden Figen Aras ile konuştuk. 
 
* Jinwar’ın kadınlar için önemi nedir? Böylesi bir saldırı bekleniyor muydu? 
 
Jinwar’a yönelik saldırı beklenen bir saldırıydı. Çünkü erkek zihniyetin, faşist işgalciliği ilk önce kadın kazanımlarına saldırıyor. Çünkü kadın kazanımları yaşamın güzelleşmesini, yaşamın ahlaki ve politik olarak sürdürülmesine dönüktür. Dolayısıyla Jinwar’ın neden kurulduğu çok önemliydi. Bu mesajı alabilirsek, neden yıkıldığını ve neden saldırıların hedefinde olduğunu çok açık anlayabiliriz. Jinwar bir kadın köyüydü. Yaşamın güzelliğini, doğallığını, eşitliğini hayata yeniden kazandırmak için planlanmış bir projedir. Erkek egemen şiddetin saldırıları, küçümsemeleri, kadın bilgisinin yok edilmesi, kadın tarihinin karartılmasına karşı, bütün kesimlerden kadınların bir araya gelmesiyle yaşamı yeniden örmesi, onurlu, ahlaklı, üretken, paylaşımcı yaşamın, bu erkek egemenlikli sistemle yaşanamayacağını ispatlamanın da bir sonucudur. 
 
“Jinwar bir yaşamdı. Alternatif yaşamı yeniden örmeydi. Kadınların yeniden kendi kararlarını alması, birlikte karar alıp birlikte hayata geçirmesi, ‘Nasıl yaşamak istiyorum’ sorusuna erkeğin aklıyla değil, kendi aklıyla, kendi gerçekliğiyle cevap vermesi ve bunu hayata geçirmesi sistemin en büyük korkusudur.”
 
Sadece Türkiye’de değil dünyanın birçok yerinde kadın hareketlerinde, feminizmde ciddi anlamda bir etki yarattı. Birçok makaleye konu oldu. Bizim açımızdan da çok değerliydi. Şunu gördük; kadınlar isterse, kadınlar inanırsa, kadınlar bir araya gelirse, yaşamı yeniden kurabilirler. Jinwar bir yaşamdı. Alternatif yaşamı yeniden örmeydi. Kadınların yeniden kendi kararlarını alması, birlikte karar alıp birlikte hayata geçirmesi, ‘Nasıl yaşamak istiyorum’ sorusuna erkeğin aklıyla değil, kendi aklıyla, kendi gerçekliğiyle cevap vermesi ve bunu hayata geçirmesi sistemin en büyük korkusudur. Çünkü kadınlar hiçbir sömürü düzeniyle ortaklaşmıyor. Ne ideolojik sömürü ne faşizan saldırılar ne talan biçimleri ne kapitalizmin sömürü verilerine karşı kadının hakikati her zaman uzak durma şeklindedir.
 
* Jinwar’a neden saldırıldı? Saldırılarla kadınlara nasıl bir mesaj verilmek istendi?
 
‘Kapitalizm olmadan, faşizm olmadan, ulus-devlet olmadan, erkek şiddeti olmadan, nasıl yaşanabilir’ bunun bir ispatıdır Jinwar. Dolayısıyla DAİŞ zihniyeti olan tüm uygarlıkların buna saldırması, yok etmek istemesi korkularından kaynaklanıyor. Jinwar’ın yok edilmesi kadınlara ‘Uslu olun, oturun, bizim sözümüzden çıkmayın’ mesajıydı. Jinwar bir tarih yazdı. Jinwar’ın oluşturulma zihniyeti bile akıllarımıza kazındı. Farklı ülkelerde, farklı coğrafyalarda, farklı kültürlerde yeniden inşa edilebileceğini gördük. Buna inandık. Erkek egemenliğinin kadın kazanımlarından nasıl korktuğunu, nasıl faşizanca saldırdığını hepimiz gözlerimizle gördük.
 
* Ulus devletin tekçi yapısıyla Jinwar’ın oluşturduğu birlikte yaşamı nasıl karşılaştırabiliriz? Jinwar’a yönelik saldırının altında ulus devlet anlayışını görebilir miyiz?
 
Ulus devlet tekçi bir zihniyettir. Ulus devlet sadece kendine ait olan, kendinin ortaya koyduğu kural, kaide, değer yargılarını uygulatmak için her türlü şiddete başvuran bir sistemdir. Ulus devlette sadece milliyetçilik yoktur. Ulus devlette aynı zamanda cinsiyetçilik vardır, kadın düşmanlığı vardır. Ulus devlette tek bir dine inanma zorunluluğu vardır. Ulus devlette aynı kültürün herkes tarafından aynı yaşama talimatı vardır. Ama Jinwar diyor ki ‘her kesim burada kendini ifade ederek yaşayabilir. Kimse kimseye üstün gelemez hiçbir kültür hiçbir dil, hiçbir inanç bir diğerine üstünlük sağlayamaz.’ İşte bunun için hedef alındı. 
 
Jinwar doğal toplum zihniyetiyle oluşturulmuş bir köydü. Tarihsel sürece Neolotik’e baktığımızda ortak üretim, paylaşım, eşit yaşam, kadın erkek eşitliği bunların hepsini görebiliyoruz. Dolayısıyla, belki bire bir yaşam biçimi olarak doğal toplum yaşamı yeniden inşa edilemez fakat zihniyet olarak, düşünce olarak doğal toplumun var olabileceğini gördük ve Jinwar bunu ispatladı. Sadece doğal toplum ve Neolotik değil, ardından devletçi zihniyetin yakıp yıkmasına rağmen kadınların direnişini sürdürdüğünü, mücadelelerini hala sürdürdüğünü biliyoruz. 
 
* Jinwar gibi başka alternatif örnekler var mı? Bu alternatif örnek zeminini nereden aldı?
 
Bunun gibi çok fazla örnek var. Binlerce yıl öncesinden de söz etmiyoruz. Çok yakın zamanda Anarşist hareketler, Feminist hareketler, bütün bunlar da sisteme karşı gelerek mücadelelerini sürdürdüler. Alternatif bir yaşam şekli elbette ki doğdu ama Jinwar kadar bedene dönüşmedi. Kurumsallaşmadı. Dolayısıyla çok etki yaratamadı. Jinwar birazda 40 yıllık bir mücadelenin, 40 yıllık deneyiminin, 40 yıllık bilginin açığa çıkması, artık bu bilginin hayata geçmesi noktasında büyük bir başarıdır. Tarihsel boyutuyla, ideolojik olarak bu örnekleri almıştır ama pratik olarak bütün dünya deneyimlerini örnek almıştır. Birçok ekolojk, ideolojik, feminist hareketin, Kürt Kadın Hareketi’nin 40 yıllık deneyimlerinden yaşam bulmuş, vücut bulmuştur diye düşünüyorum. Ulus devletin en yoğun saldırılarının sürdüğü, DAİŞ çetelerinin eliyle katliamların yaşandığı bir dönemde Jinwar gibi bir örnek çok büyük önemde. Kadınlar saldırılara karşı büyük bir direnç gösterirken, bir yandan savaşırken bir yandan da yaşamı inşa ettiler. Kobanî savunulurken, ‘savunalım, özgürleştirelim ondan sonra da yaşamı inşa ederiz’ demediler. Aynı anda inşayı da gerçekleştirdiler. 
 
* Jinwar kadınlar için neden bir ihtiyaçtı? 
 
Çünkü özgür yaşama en çok ihtiyacı olanlar kadınlardır. Bu çok önemli bir şey. ‘Nasıl yaşamalı’ sorusuna ya da ahlaki ve politik toplumun ne olduğu, nasıl yaşam bulması gerektiği sorusuna en çok cevap arayan kadınlardır. Çünkü en çok köleliği yaşayan kadınlardır. Hem devlet boyutuyla hem bireysel boyutuyla köleliği yaşama konusunda kadınlar artık isyan ediyor. Kadınlar artık ‘ben bu yaşamı kabul etmiyorum’ diyor. Adorno’nun bir sözü var ‘yanlış hayat doğru yaşanmaz!’ İşte Jinwar’ın kadın deneyimi de buydu. ‘Kapitalist, ulus-devletçi, Siyasal İslam’ın yaratmaya çalıştığı gerici muhafazakar yaşamı kabul etmiyorum. Ben yaşamın özgürleşmesi için kendi ellerimle, başkasından beklemeden, bir devlet kurulsun o devlet yapsın demeden kendi ellerimle gece gündüz çalışarak kendi ideolojimle bir yaşamı inşa edeceğim’ dediler. 
 
“Jinwar bir toplum mühendisliği gibi üstten oluşmadı, tam da toplumun içinden, yaşayan kadınların kendi adlarına karar vererek hayata geçirdikleri çok önemli bir noktadır.”
 
Jinwar bir toplum mühendisliği gibi üstten oluşmadı, tam da toplumun içinden, yaşayan kadınların kendi adlarına karar vererek hayata geçirdikleri çok önemli bir noktadır. Bu da öz iradeyle anlaşılabilir, öz bilinç ile anlaşılabilir. Düşüncenin özgürleşmesiyle kendine olan özgüveniyle anlaşılabilir. Jinwar yalnızca bize kadınların nasıl yaşamak istediklerini, ahlaki ve politik toplum anlayışını hayata geçirmek için ne kadar inançlı olduklarını göstermedi. Kadınlar ancak bir araya gelirse, örgütlenebilirse, birbirine güç katabilirse, bu güzel yaşamın inşa edilebileceğini ve farklılıkların bir arada yaşayabileceğini pratikte gösterdi. Dünya özgürlük mücadelesi tarihine de gerçekten de tertemiz bir sayfa olarak not düştü. Ama asla ve asla kapanmayacaktır. Çünkü bu bilinç hayata geçmiştir. Bu bilinç mutlak suretle yeniden somut bir şekilde hayata geçecektir. 
 
Çünkü binlerce yıldır mücadelemiz sürüyor. Binlerce yıldır inadımız sürüyor. Mutlaka özgürlük kazanacaktır. Ama şiddete karşı, ezilmeye karşı, hiçleştirmeye karşı bütün kadınlar bir araya gelirsek bunu başarabiliriz.