
Evîn Sweed’den BM’ye: Tercihinizi zalimden yana kullandınız
- 15:49 4 Kasım 2019
- Güncel
QAMIŞLO - Kongreya Star Koordinasyon Sözcüsü Evîn Sweed BM’yi tarafsızlığı esas almaya ve halkların kaderlerini ticari anlaşmalara kurban etmemeye çağırdı. Evîn, Cenevre’deki Anayasa Komisyonuna dahil edilmemelerini de eleştirerek, “Suriye için binlerce bedel veren en temel toplumsal kesim kadınlardı, özellikle Kürt kadınları. Bu gerçeği inkâr eden ve eli kanlı çeteleri anayasa masasına davet eden her anayasa girişimi Suriye topraklarında kaosu derinleştirecektir” uyarısında bulundu.
Kongreya Star Koordinasyon Sözcüsü Evîn Sweed, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Gurerres’e Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırılarına ilişkin açık mektup yazdı. Evîn, Türkiye ve Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) bölgeye dönük başlattığı saldırıların 9 Ekim’den bu yana aralıksız sürdüğünü belirterek, BM’nin saldırılarına dönük tavrını eleştirdi.
Evîn mektubunda şu ifadelere yer verdi:
“9 Ekim 2019 tarihinden bugüne kadar Türkiye devletinin ve Milli Ordu adını verdikleri çetelerin Kuzey-Doğu Suriye topraklarına saldırıları aralıksız sürüyor. İşgal savaşı başlamadan önce ve işgal savaşının ilk günlerinden itibaren uluslararası birçok toplumsal kesim BM’den konuya dair etkili bir açıklama ve tutum bekledi. Ancak yer yer bazı açıklamalar olsa da BM işgal savaşını durdurmayı hedefleyen açıklamaları yapmadı, uluslararası güvenlik mekanizmalarını işletmedi. 193 üye devleti olan BM, tüm Ortadoğu halklarına istikrarsızlık, göç ve kaos getirecek olan, Barış Pınarı adıyla masum insanların kanını akıtan bu işgal savaşını önleyemedi. Bu tarihin yazacağı en büyük başarısızlıklardan biri olacaktır. Bugün halâ günlük olarak köylere Türk devleti ve çeteleri tarafından baskınlar düzenleniyor, masum insanlar öldürülüyor, kadınlar kaçırılıyor. En önemlisi de on binlerce insan başta Serêkaniyê’den olmak üzere toprağından, evinden, onlarca yıllık emek değerlerinden kopup kendi vatanında mülteci konumuna düşürülüyor.
‘BM rolünü oynayamadı’
Tüm bu tablo içinde BM kendisini sadece ‘mültecilere maddi yardım’ gibi basit bir misyonla sınırlıyor. Halbuki çözüm arayışı kapsamında BM yaşadığı tıkanıklığı aşmada Suriye savaşını tarihi bir çıkışa dönüştürebilirdi. Misyonuna denk bir rol oynayarak tüm devletlerin, Suriye’nin ve Ortadoğu’nun demokratikleşmesinde uluslar üstü rolünü icra edebilirdi. Ancak tüm Suriye savaşı boyunca, Efrîn savaşında ve en son Serêkaniyê-Girê Spî işgallerinde tercihini bir kez daha taraf olmaktan ve zalimden yana kullanarak tarihi fırsatlara sırt çevirdi.
‘Sivillerin korunması nasıl mümkün olabilir?’
Kuzey-Doğu Suriye’de ve Rojava’da yaşayan kadınlar olarak BM Genel Sekreterinin açıklamalarını ilk günden beri büyük bir duyarlılıkla takip ettik, düşünce ve taleplerimizi bir mektupla ilettik. BM ilk açıklamasında ‘Her türlü askeri operasyon, BM Şartı ve uluslararası insani hukuka saygı göstermeli. Siviller ve sivil altyapı uluslararası hukuk gereğince korunmalı’ ifadelerine yer vermişti. Sadece Serêkaniyê’de bile bu açıklamayı onlarca defa ihlâl eden savaş suçları işlendi. Çocuklar dahil sivil insanlara karşı kimyasal silahlarla saldırıldı. On binlerce sivil insan bir-iki gün içinde kendi toprağından koparıldı. Suriye Gelecek Partisinin Genel Sekreteri Hevrîn Xalef katledildi. DAİŞ’e karşı savaşan bir YPJ savaşçısının bedenine insanlık onurunu zedeleyen işkenceler yapıldı. Tüm bunlar söz konusuyken sivillerin ve sivil alt yapının korunması nasıl mümkün olabilir, size soruyoruz? Diğer yandan insanlar evlerini, dükkânlarını, tüm mal varlıklarını arkalarında bıraktılar. Türkiye devletinin bu kirli savaştaki ittifak gücü onların hepsini ganimet olarak görüp talan etti. Bu sivilleri ve sivil altyapıyı koruma hukukunun hangi bendi oluyor acaba?
‘BM’nin tavrını kadınlar olarak kabul etmiyoruz’
BM’nin bu ve sayısız insanlık ve savaş suçu karşısında harekete geçmesi beklenirken en son BM Genel Sekreteri-Erdoğan görüşmesine ilişkin BM Genel Sekreterinin yaptığı açıklamalar; bu bölgede yaşayan biz kadınlarda çok ciddi kaygı ve öfke yaratmaktadır. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres Suriye’deki krizin askeri değil, kapsayıcı bir siyasi çözümle mümkün olduğuna inandığını açıklamıştı bir süre önce. Doğal olarak Suriye’de yaşayan insanlar bu çözümde BM’nin rolünün farkında. Ancak askeri şiddeti durdurması beklenen BM buna dönük etkileyici ve belirleyici adımları atamadı. Üstelik siyasi çözüm şansını baltalayıcı, halklar arasındaki düşmanlığı körükleyici ve resmen ‘etnik temizlik’ olarak adlandırılabilecek zorla demografik değişim ve soykırıma onay verici açıklamalarda bulundu. BM’nin bu tavır ve politikalarını kadınlar olarak kabul etmiyoruz ve kınıyoruz.
‘Türk ordusunun yıktığı şehirler Türk sermayesiyle yeniden inşa edilmek isteniyor’
On binlerce insanımızın sürgün edildiği Serêkaniyê ve Girê Spî’ye Erdoğan’ın kurmak istediği ve plan-projelerini BM Genel Sekreterine sunduğu mülteci şehirler projesi karşısında BM Genel Sekreteri’nin açıklaması halkların geleceği açısından son derece kaygı uyandırıcıdır. Açıklamada Suriyelilerin bu şehirlere ‘gönüllü, güvenli ve onurlu’ bir şekilde geri dönüşünün BM için belirleyici olduğu ifade ediliyor. Acaba BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ve Genel Sekreteri Serêkaniyê, Girê Spî ve Til Temir’deki evlerinden topraklarından zorla göç ettirilen on binlerce insanın aynı şekilde ‘gönüllü, güvenli ve onurlu’ bir şekilde şehirlerine geri dönme hakkını neden görmezden geliyor? Bu şehirlerin gerçek sahiplerine ne olduğu sorusunu sormaktan, görmekten uzak bir vicdani körlükle ve toplumsal mühendislikle sorunlar çözülemez. BM Genel Sekreteri bu projenin BM Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından inceleneceğini açıkladı. Aynı açıklamada Türkiye devletinin BM’ye birçok finans destek sunduğuna yer verilmesi de hayli düşündürücüdür. Türk ordusunun yıktığı şehirler şimdi Türk sermayesiyle, kâr hırsıyla mülteci kentler biçiminde yeniden inşa edilmek isteniyor.
‘BM tarafsızlığı esas almalı’
BM’yi tarafsızlığı esas almaya ve halkların kaderlerini ticari anlaşmalara kurban etmemeye çağırıyoruz. On binlerce insanın toprağından edildiğine ve onların yerine çetelerin el koyduğuna dair yüzlerce kanıt ortadayken BM’nin inceleme heyetinden bahsetmesi trajik-komiktir. Bizler Kuzey-Doğu Suriye ve Rojava bölgesinde yaşayan kadınlar olarak BM’nin Suriye krizinin başından itibaren oynamaya yanaşmadığı rolünü oynamaya çağırıyoruz. Bu temelde;
* BM’nin de önemsediğini söylediği siyasi kalıcı çözümün gerçekleşmesi için Türkiye devletinin Kuzey-Doğu Suriye’ye yönelttiği saldırgan işgalci politikalarını sonlandırması için BM’yi daha ciddi politika ve uygulamalar üretmeye çağırıyoruz.
* BM tarafsızlığının korunması adına, mülteci şehirler projesinin demografik değişim ve etnik soykırım pahasına gerçekleştiği hakikatini görmek için Serêkaniyê ve Girê Spî’ye BM Mülteciler Yüksek Komiserliği bünyesinde oluşturulacak bir tarafsız uzman heyetin gönderilmesini talep ediyoruz. Bu heyetin Serêkaniyê ve Girê Spî’den zorla göç ettirilen on binlerce insanın; BM için belirleyici olan ‘gönüllü, güvenli ve onurlu’ bir şekilde toprağına dönme hakkının ihlâl edilip edilmediğini yerinde görüp incelemesini istiyoruz. Ayrıca Erdoğan’ın mülteci şehirler projesine onay vermeden önce şehirleri mültecileştirme politikasının sonuçlarını incelemeye çağırıyoruz.
* 150 kişilik Suriye Anayasası Komitesinde Suriye’de 9 yıllık savaşta DAİŞ çetelerine karşı kahramanca savaşan, Suriye’nin demokratikleşmesi ve kadın özgürlüğü için uzun yıllar mücadele eden kadınların temsil edildiğine inanmıyoruz ve bu anayasa komitesini tanımıyoruz. Bu komitede kadın temsilinin yüzde 20 olması sorunu çözmez. Suriye Gelecek Partisinin halk tarafından seçilmiş Genel Sekreteri Hevrîn Xalef yoldaşımızın katili çete başına Cenevre’deki anayasa komisyonunda yer verip de Hevrîn’in yoldaşlarını anayasa komitesinden dışlamanın siyasi anlamı son derece açıktır. DAİŞ ve El Nusra ile işbirliği yapan ÖSO temsilcilerine yer verip de yıllardır DAİŞ’e karşı mücadele veren QSD’nin ve MSD’nin temsilcilerine yer vermemenin siyasi anlamı açıktır. 9 yıldır demokratik, özgür ve barış içinde bir Suriye için binlerce bedel veren en temel toplumsal kesim kadınlardı, özellikle Kürt kadınları. Bu gerçeği inkâr eden ve eli kanlı çeteleri anayasa masasına davet eden her anayasa girişimi Suriye topraklarında kaosu derinleştirecektir. Çağrımız, anayasa komitesinin Suriye’de yaşayan tüm etnik toplulukların ve kadınların seçilmiş temsilcilerini dikkate alarak demokrasinin gerçek savunucularına yer vermesidir.”