
Foza Yusuf: Demokrasi cephesiyle Rojava ve kadın devrimini güvence altına alabiliriz
- 10:34 4 Kasım 2019
- Güncel
Nûdem Têkoşer
QAMIŞLO - Kuzey ve Doğu Suriye’de ateşkesin sadece kağıt üzerinde kaldığını söyleyen Kongreya Star Koordinasyon üyesi ve TEV-DEM Koordinasyon üyesi Foza Yusuf, Amerika, Rusya ve Türkiye’nin Ermeni, Kürt, Süryani halkına yönelik soykırım planında anlaştıklarını söyledi. Foza, “Bağdadi’nin hilafet hayalini Erdoğan gerçekleştirmek istiyor. Ancak dünya halklarının da yer alacağı demokrasi cephesiyle Rojava Devrimini, kadın devrimini güvence altına alabiliriz. Kalıcı bir çözüm halkların demokrasi cephesiyle mümkündür” dedi.
Kuzey ve Doğu Suriye toprakları, 9 Ekim’den bu yana Türkiye ve ona bağlı Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) saldırıları altında. Burada yaşayan halk ise göç, yıkım, talan ve katliamlarla yüz yüze bırakıldı. Kürt, Ermeni, Süryani, Asuri halkının Serêkaniyê ve Girê Spî’de yaşadığı katliamlar vicdanları harekete geçirdi. Günlerdir halklar dünyanın her yerinde ayaklanarak Türkiye’nin saldırılarının durdurulmasını ve Kuzey ve Doğu Suriye halkı ile dayanışmayı büyütme mesajı veriliyor. Katliama karşı uluslararası tepkilerin dindirilmesini amaçlayan ABD, Türkiye’ye kağıt üzerinde “ateşkes” ilan ettirdi. Rusya ile Türkiye arasında ise 23 Ekim günü “Soçi Mutabakatı” imzalandı. “Ateşkes” ve “Mutabakat”ın ardından da saldırılar devam etti.
5 milyonun temsilcisi toplantıya alınmadı
Özellikle Girê Spî ve Serêkaniyê bölgeleri başta olmak üzere Kuzey ve Doğu Suriye genelinde Türkiye destekli SMO’nun saldırıları birçok kez gündeme geldi. Siyasetçi Hevrîn Xelef katledildi, beyaz fosfor gibi yasaklı silahlar kullanıldığına dair birçok uzman açıklamalarda bulundu, gazeteciler ve sağlık ekipleri katledilip, esir alındı. Savaş ortamında can güveliği kalmayan binlerce sivil göç yollarına düştü. Birleşmiş Milletler (BM) ise Cenevre’de yaptığı Suriye Anayasa Komitesi toplantısında 5 milyon halkın temsilcilerini dahil etmedi. Kongreya Star Koordinasyon üyesi ve Demokratik Halk Hareketi (TEV-DEM) Koordinasyon üyesi Foza Yusuf, 24 gündür Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşanan saldırı ve siyasi gelişmelere ilişkin sorularımızı cevapladı.
“Erdoğan, Kürtlerin yokluğu üzerinden kendini var etme peşinde. Kuzey-Doğu Suriye’de yüzyıllar sonra Kürtler, Ermeniler, Asuriler, Süryaniler, Araplar ilk kez ortak bir sistem içinde bir arada bulunuyor. Erdoğan faşizmi ise halkların sistemini tehlike olarak görüyor. Suriye’nin her yerinde eğer bir demokratikleşme olursa Türkiye’yi etkilemesi kaçınılmaz olacak.”
* 9 Ekim’den bu yana Türkiye’nin Serêkaniyê ile Girê Spî’ye yönelik ağır saldırıları yaşanıyor. 24 günlük saldırı ve halkın direnişinde neler yaşandı?
Halkımıza yönelik Erdoğan ve DAİŞ’in yürüttüğü savaş aslında yeni değil. Bu savaş daha önce 2013 yılında Serêkaniyê’de El Nusra, 2015 yılında Kobanê’de DAİŞ ile Türkiye’nin desteğiyle yürütülüyordu. Ancak o zaman DAİŞ ve Erdoğan’ın ittifakı gizliydi. DAİŞ, Erdoğan’ın amaçlarına ulaşmasında başarılı olmayınca yenilgiye uğradı. Bu kez Türkiye’nin bütün ordusu ve ona bağlı çeteler devreye girdi. DAİŞ ile Türkiye gizli ortaklığı artık resmileşti. DAİŞ artık Türkiye’ye ve Erdoğan’a resmi olarak bağlıdır. DAİŞ’i meşru hale getiren bizzat Erdoğan’dır. Kuzey-Doğu Suriye’de yaşayan halklara ve Özerk Yönetime karşı yıllardır Türk devleti savaş yürütüyor. Erdoğan, 24 gündür Serêkaniyê ve Girê Spî’de soykırım savaşı yürütüyor. Onların amacı sadece Serêkaniyê ve Girê Spî değil, Kuzey-Doğu Suriye ve tüm Kürdistan parçalarıdır. Erdoğan’ın diğer amacı Suriye’den büyük bir parça koparıp, Türkiye kamuoyunda kendini ‘yeni Atatürk’ olarak ilan etmek istiyor. Erdoğan, Kürtlerin yokluğu üzerinden kendini var etme peşinde. Kuzey-Doğu Suriye’de yüz yıllar sonra Kürtler, Ermeniler, Asuriler, Süryaniler, Araplar ilk kez ortak bir sistem içinde bir arada bulunuyor. Erdoğan faşizmi ise halkların sistemini tehlike olarak görüyor. Suriye’nin her yerinde eğer bir demokratikleşme olursa Türkiye’yi etkilemesi kaçınılmaz olacak.
Burada yürütülen savaş, Erdoğan’ın Türkiye’deki, Kürtlere, demokrasi güçlerine ve kadınlara karşı yürüttüğü savaşın bir devamıdır. Elindeki her türlü silahı, yasaklı silahlar da dahil kullanarak halkın ve savaşçıların iradesini kıracağını düşünmüştü. NATO’nun tüm silahları halka karşı kullanıldı. Tüm bu saldırılara karşı güçlü bir duruş sergilendi. Direnişi günlerce kıramadılar. Türkiye’nin saldırılarına karşı direniş bu kadar görkemli olmasaydı, uluslararası kamuoyu ve halklar ayağa kalkıp bu kadar güçlü tepki göstermezdi.
“Türkiye’ye ateşkesi kabul ettiren savaşçıların görkemli direnişi ve halkların ortak tepkisiydi. Ancak ateşkes sadece kağıt üzerinde imzalandı. Hala çok ağır bir savaş sürüyor. Ateşkesin tek bir amacı var uluslararası tepkileri dindirmektir.”
* ‘Ateşkes’ kağıt üzerinde mi kaldı?
Türkiye’ye ateşkesi kabul ettiren savaşçıların görkemli direnişi ve halkların ortak tepkisiydi. Ancak ateşkes sadece kağıt üzerinde imzalandı. Hala çok ağır bir savaş sürüyor. Ateşkesin tek bir amacı var uluslararası tepkileri dindirmektir. Amerika ile Türkiye, Rusya ile Türkiye arasında yapılan anlaşmaya rağmen saldırılar yapılıyor. Ateşkese rağmen Erdoğan kafasına koyduğu projeyi hayata geçirmeye çalışıyor. Soykırım, toplu imha, yasaklı silahların ve beyaz fosforun kullanılması büyük bir tepki toplasa da hala Erdoğan, soykırım planından vazgeçmedi. Ateşkes süreci, savaş sürecinden daha tehlikeli. Çünkü savaş durmadı. Amerika başkanının açıklaması, Rusya Dış İlişkiler Bakanının açıklamaları gerçeği saptırıyor. Çünkü biz her gün bedel ödüyoruz. Halkımız ve savaşçılarımız şehit düşüyor. Ateşkes ilan edildi ama ne Rusya ne de Amerika ateşkesi takip edecek hiçbir mekanizma kurmadı. Türkiye her yere saldırabiliyor, kimse buna bir şey demiyor.
* NATO, Türkiye’nin Kuzey-Doğu Suriye’ye yönelik tehdit ve saldırılarını meşru mu görüyor?
Türkiye’nin ateşkese rağmen NATO’nun silahlarıyla saldırılarına devam etmesine sesini çıkarmıyorsa onay veriyor demektir. NATO, Türkiye ile üstü kapalı bir şekilde anlaşmış. Kürtlerin kanı üzerinden ittifak yapılmış. Ateşkes adı altında soykırım projesini de gizliyorlar. Rusya da aynı pozisyonda. Türkiye’nin ateşkese uyması için bir tutum içine girmedi. Soykırım planında Amerika-Rusya-Türkiye arasındaki anlaşma ateşkesle üstü örtülüyor. Amerika çıkarlarını Kuzey-Doğu Suriye halklarından daha değerli buluyor. Eğer öyle olmasaydı katliamın önüne geçerdi. Rusya ve Amerika’nın, Türkiye ile ekonomi ve askeri anlaşmaları var. Bu anlaşmalar Kürtlerin yokluğu üzerinde yapılmış. Türkiye’nin ateşkesi bozmasına rağmen Rusya ve Türkiye sesini çıkarmıyorsa bu anlaşmalar nedeniyledir.
“Daha önce de Erdoğan gibileri vardı. Kendi çıkarları uğruna ülkelerini büyük felaketlere sürüklediler. Ortadoğu’da kaosun sürdürülesi ve derinleşmesi için Amerika ve Rusya, Erdoğan’ı bir piyon olarak da kullanıyor. Erdoğan’ı Türkiye ile birlikte savaş bataklığına sürüklüyorlar.”
* Rusya ve Amerika’nın Türkiye ile savaş ittifakında kim kazançlı, kim kaybeden olacak?
Kürtler ve burada yaşayan haklar üzerinden çok kirli bir savaş yürütülüyor. Amerika ve Rusya belki çıkarlarında anlaşamayabilirler, bazı kayıpları olabilir ama biz bir soykırımla karşı karşıyayız. En büyük tehdit daha önce de soykırımlar yaşamış Ermeniler, Süryaniler, Asuri ve Kürtlere yöneliktir. Daha önce de Erdoğan gibileri vardı. Kendi çıkarları uğruna ülkelerini büyük felaketlere sürüklediler. Ortadoğu’da kaosun sürdürülesi ve derinleşmesi için Amerika ve Rusya, Erdoğan’ı bir piyon olarak da kullanıyor. Erdoğan’ı Türkiye ile birlikte savaş bataklığına sürüklüyorlar. Nasıl ki, Saddam’a silah verip, Halepçe’ye kimyasal atıp ardından Kuveyt’i işgal ettirdiyse, aynı güçler çıkarları bittikten sonra Saddam’ı bitirdiler. Irak, Kuveyt işgalinden sonra toparlanamadı. Bu savaşın en ağır faturasını Türkiye’de yaşayan halklar ödeyecek. Savaşı Türkiye kazanmayacak. Erdoğan belki kendini kazanmış gibi gösterebilir ama uzun vadede Türkiye’ye ağır faturası kesilecek. Türkiye’de ve Ortadoğu’da Kürtlerin kaybetmesi, herkesin kaybedeceği anlamına geliyor. Kürtlerin Türkiye’de kaybetmesi, demokrasinin kaybetmesidir. Suriye’de Kürtlerin kaybetmesi demokrasinin kaybetmesidir. Bu da savaş ve kaosun her zaman devam edeceği anlamına geliyor. Kimse bu savaştan kazançlı çıkmayacak. Halk olarak biz gasp edilen haklarımız için savaşıyoruz.
* Birleşmiş Milletler Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarını nasıl görüyor?
BM bir komisyon kuracaklarını açıkladı. Bunu kabul edemeyiz. Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî işgali ve soykırım savaşı onaylanıyor. Bu çok büyük bir tehlikedir. Uluslararası kurumlar Erdoğan’ın ‘etnik temizlik’ planına onay verirse insanlık suçunun da ortağı olacaklar. Bir halk toprağından zorla göç ettirildi, Kürtler, Ermeniler, Süryaniler, Çerkez, Çeçen halkının yerine DAİŞ’i yerleştirmek istiyorlar. BM önce Serêkaniyê ve Girê Spî’de yaşananları araştırmak için bir komisyon göndermeliydi. BM’nin öncelikli görevi savaş suçlarını tespit ve teşhir etmektir. BM neden Hevrîn Xelef katliamını araştırmıyor, küçük Muhammed’in yaşadıklarını neden araştırmıyor, yüzbinlerce göç eden halkın kaderini neden tartışmıyor? BM yetkilileri eğer bunları araştırıp belgelemezse, soykırımın ortağı olacak. BM’nin Cenevre’de yaptığı Suriye Anayasa Komisyonu’na Kürtleri dahil etmeyerek siyasi ve hukuki bir soykırım yaptığı anlamına geliyor. BM’de halkımızın üzerinde hukuki ve siyasi soykırımı yürütüyor. BM’nin fiziki soykırımı desteklemesine uluslararası kamuoyu duyarlı olmalı ve buna izin vermemeli. Erdoğan’ın BM’nin desteğini alması savaştan daha ağır bir durum.
“Alınan kararın ne Kürtler için ne de Ermeni ve Süryani halkı için bir önemi yok. 21’inci yüzyılın en büyük soykırımı yapılıyor. Eğer soykırımı kınıyorlarsa, şuan yapılan soykırımın önüne geçsinler. Dünün soykırımını kınıyorlar, bugünün soykırımına ise destek veriyorlar. Bu ikiyüzlülükle kimseyi kandıramazlar. Ermeni, Kürt ve Süryani halkı artık bu ikiyüzlü siyasete inanmıyor.”
* ABD Kongresi’nde, Ermeni Soykırımı yasa tasarı onaylanırken, Türkiye’nin bölgeye dönük saldırılarına neden onay verdi?
ABD’nin aldığı karar ikiyüzlü bir karardır. Bu kararla kamuoyunu kandırmak istiyor. Ermeni halkı bugün bir kez daha soykırımla karşı karşıya. Kongre, Kuzey-Doğu Suriye’yi işgal eden Türkiye’nin ve çetelerinin geri çekilme kararını alması gerekiyordu. 1915 yılında yapılan soykırım kararının alınması yeni soykırımların önünü almıyor. Yapılan soykırım üzerinde kirli bir siyaset yürütülüyor. Yeni soykırımın üzeri eskisiyle örtülmeye çalışılıyor. Alınan kararın ne Kürtler için ne de Ermeni ve Süryani halkı için bir önemi yok. 21’inci yüzyılın en büyük soykırımı yapılıyor. Eğer soykırımı kınıyorlarsa, şuan yapılan soykırımın önüne geçsinler. Dünün soykırımını kınıyorlar, bugünün soykırımına ise destek veriyorlar. Bu ikiyüzlülükle kimseyi kandıramazlar. Ermeni, Kürt ve Süryani halkı artık bu ikiyüzlü siyasete inanmıyor.
“Suriye’nin yaşadığı sorunlar derindir, sistem sorunlarıdır. Bunun için köklü çözüm şart. Kürt, Ermeni, Asuri, Süryanilerin haklarının koruması gerekiyor. Kürtler kimlik sorunu yaşıyor. Kimlik sorunu da anayasa ile çözülür. Suriye rejimi, Cenevre’de DAİŞ temsilcileriyle oturuyor ama Suriye’nin güvenliği ve teröre karşı savaşan halkı temsilcileriyle masaya oturmuyor.”
* Suriye rejimi iç savaş, kaos ve parçalanmaya karşı Suriye’nin demokratik çözümü için Özerk Yönetimle neden masaya oturmuyor?
Suriye rejimi 2011 ve 2012 yılında demokratik bir sistemin önünü açsaydı, ne dış güçler Suriye’ye bu kadar rahat gelebilirdi ne de yerel güçler Suriye rejimine bu kadar müdahale ederdi. İnkarda ne kadar ısrar ederse, eski tarzda ne kadar ısrar ederse Suriye o kadar parçalanır. İç savaş ve kaos o kadar Suriye’de derinleşir. Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimi her zaman diyalog ve çözümden yana oldu. Suriye rejimi çözüme hizmet etmiyor. Suriyeli yetkililer, sorunları kişiselleştiriyor. QSD güçlerine ve asayiş güçlerine yaptığı çağrılar çözüme hizmet etmiyor. Burada toplumsal bir sorun var. Bu kadar kurum burada bir sistem inşa etti, demokratik bir yaşam ördü. Bunları görüp yol haritası sunmalı. Rejim, istihbarat ve güvenlik yöntemleriyle Suriye’nin içinde bulunduğu sorunları çözemez. Suriye’nin yaşadığı sorunlar derindir, sistem sorunlarıdır. Bunun için köklü çözüm şart. Kürt, Ermeni, Asuri, Süryanilerin haklarının koruması gerekiyor. Kürtler kimlik sorunu yaşıyor. Kimlik sorunu da anayasa ile çözülür. Suriye rejimi, Cenevre’de DAİŞ temsilcileriyle oturuyor ama Suriye’nin güvenliği ve teröre karşı savaşan halkın temsilcileriyle masaya oturmuyor.
Kimse Cenevre’de yapılan anayasa toplantılarından bir çözüm beklemesin. Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimi bu toplantılara katılmıyorsa Suriye daha da parçalanacak. Bu da bilinçli yapılıyor. Cenevre’de Suriye’ye yönelik oyunlar planlanıyor. Kaos ve savaş planlarının devam edeceği anlamına geliyor. Hangi akıl 5 milyonluk bir halkı temsilcisiz kabul edebilir. Suriye’yi her gün işgal eden, Serêkaniyê’yi yakan Erdoğan’ın temsilcileri toplantıda bulunuyor ama çözüm gücü olan bu toprakların esas temsilcileri bu toplantıda bulunmuyor. Bu toplantılar ve komisyonlar işgali meşrulaştırıyor. Bu toplantıda Suriye için demokratik bir anayasanın yazılmasını bekleyemeyiz. Sadece zaman kaybettiriyor. Bir an önce bu komisyonlar gözden geçirilip, esas temsilcilere yer verilmeli.
* Saldırılara karşı halkın direnişi dünya halklarını ayağa kaldırdı. Günlerdir onlarca ülkede halk eylemlerde. Halkların Kuzey ve Doğu Suriye için yaptığı eylemler nasıl okunmalı?
1 Kasım Dünya Kobanê Günü ve 2 Kasım Dünya Rojava Günü’nü hem halkımıza hem de haklara kutluyorum ve selamlıyorum. Rojava direnişi bütün dünyayı ayağa kaldırdı. Burada açığa çıkan direniş, yaratılan değerler insanlık vicdanını harekete geçirdi. Kuzey-Doğu Suriye’de ve Rojava, insanlığa yeni bir yaşam umudu müjdeledi. Kadınlar ve halklar ilk kez böyle bir sistemde hak sahibi oluyor. Toplumumuz ve savaşçılarımız sadece kendileri için değil, bütün dünyayı DAİŞ’in terörüne karşı savundu. Erdoğan sadece buraya değil tüm dünyaya DAİŞ terörünü gönderiyor. Libya ve Irak’ı karıştırıyor. Avrupa’yı her gün tehdit ediyor. Bağdadi’nin Türkiye sınırında öldürülmesi normal değil. Erdoğan ve Bağdadi Türkiye sınırında, yenilen DAİŞ’i dünyada yeniden canlandırma strateji üzerinde anlaşma yapacaklardı. Eğer biz kaybedersek, dünyanın demokratik güçleri de kaybeder. Türkiye’de Kürtlerin yaşadığı zulüm, herkesi sardı. Demokrasi güçleri, insan hakları savunucuları, gazeteciler de bu zulmün pençesinde. Erdoğan eğer Suriye’de bir otorite sahibi olursa, Irak, Lübnan, Libya ve diğer ülkelerde de egemenliğini ilan edecek. Bağdadi’nin hilafet hayalini Erdoğan gerçekleştirmek istiyor. Erdoğan’ın hilafet hayalinin gerçekleşmemesi için halklar ve demokrasi güçleri sürekli eylem halinde olmalı. Erdoğan’ın başını çektiği gerici cepheye karşı, dünya halklarının içinde yer alacağı demokrasi cephesi kurmalıyız. Ancak demokrasi cephesiyle Rojava Devrimini, kadın devrimini güvence altına alabiliriz. Kalıcı bir çözüm halkların demokrasi cephesiyle mümkündür.