
Suriye’de cihat savaşı kaybedildi: Kürtlerle çözüm mutabakatına varmaları yüksek
- 09:01 31 Ekim 2019
- Güncel
Habibe Eren
ANKARA - "Suriye’de cihat savaşı kaybedildi" diyen Ortadoğu uzmanı Hamide Yiğit, Suriye hükümetinin Kürtlerle çözüm noktasında masaya oturma olasılığının yüksek olduğunu belirtti. DAİŞ Lideri Ebubekir El Bağdadi’nin öldürülmesine de değinen Hamide, en yakın zamanda Türkiye’nin terörle ilişkisinin sorulacağını vurguladı.
Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik 9 Ekim’de başlattığı operasyonun ardından ilk olarak ABD arabuluculuğuyla sınırlı ‘ateşkes’, ardından 21 Ekim’de Rusya ve Türkiye arasında Soçi’de 10 maddelik mutabakat imzalandı. Tüm bu gelişmelerin yanı sıra DAİŞ lideri Ebubekir El Bağdadi’nin öldürüldüğü duyuruldu. Ortadoğu uzmanı yazar Hamide Yiğit, Soçi mutabakatını, Ebubekir El Bağdadi’nin öldürülmesini, Türkiye’nin bundan sonraki konumu ve Suriye’nin geleceğine dair değerlendirmelerde bulundu.
‘Soçi, Adana Mutabakatını hatırlattı devamı gelecektir’
ABD ile önceden “güvenli bölge” anlamına gelebilecek bir anlaşmanın ardından Soçi’deki mutabakatın güvenli bölgeyi başka bir şeye dönüştürdüğünü söyleyen Hamide, “Esas itibarıyla ABD’nin uygulattığı ateşkes bu sınıra, herkesin nerede yer alacağı, nereye konuşlanacağına yönelikti. Ama burada Türkiye’nin talepleri karşılanmadı. Türkiye’nin 30 kilometre derinlikte bir talebi vardı ABD sadece girmesine fırsat verdi ama taleplerini karşılayan bir anlaşma değildi. Bu ateşkes sürecinde ABD bir süre tanıdı fakat bunun ardından Rusya’nın devreye girerek Türkiye’nin bölgede birlikte devriye gezmesi talebi yerine başka bir teklifle geldi. Soçi Mutabakatı ABD’nin önerebileceklerinin çok üstünde bir şeye evrildi. Bu çok üstün olan şey Kürt birliklerinin taleplerini karşılayan bir şeyi içeriyor aynı zamanda. Soçi’deki, Adana Mutabakatını hatırlatan ve devamının geleceğine işaret eden bir mutabakattı” ifadelerini kullandı.
‘Türkiye’nin Efrîn ve Cerablus’daki konumu da masaya yatırılacak’
Sonuç itibarıyla Suriye ordusunun kendi sınırlarını koruma hakkının meşru ve doğru olarak görüldüğünü vurgulayan Hamide, bunun kabul edilmiş olduğunu ifade etti. Masaya yatırılan bu hakkın meşruluğunun Fırat’ın doğusuyla sınırlı kalmayacağına işaret eden Hamide, “Fırat’ın batısında da geçerli olacak bir hak ve taleptir. Adana Mutabakatını hatırlatan Soçi anlaşmasının maddelerini içerisinde ifade edilmese bile aslında süreç şöyle bir noktaya evrilmiş oldu: Bundan sonra Türkiye’nin Fırat’ın batısındaki Cerablus ve Efrîn’deki konumu da masaya yatırılacak. Şimdi güvenli bölge beklentisi başka bir şeye evrilmiş oldu” dedi.
‘ABD Türkiye’yi girdabın içine çekti’
Her iki anlaşmada da Türkiye hükümetinin çıkmazlarının kullanıldığını ifade eden Hamide, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sıkışmışlığını kullanıyorlar ama buradan kendine bir zafer çıkarmayı başarıyor. Bu zafer söylemdedir. Gerçekte bir zafer elde ettiğini söyleyemeyiz. Aslında her yenilgi ve kuşatılmayı zafer gibi lanse ediyor. Özünde bir zafer yok. Suriye topraklarına girişine izin verilirken orada kalıcılaşmayı hesapladı. Türkiye’nin ajandasında bu bölgede sonsuza kadar kalıcılaşmak, kendi kontrolü ve yönetimi altında Suriye muhalefetçiliği gibi bir oluşum yaratmaktır. Esas beklentisi buydu. Fakat Suriye’nin Kuzey Doğu’suna yönelik bu hamlesi ABD’nin bu girdabın içerisine onu çektiğinin farkına varmadan gerçekleşen bir hamledir. Bana göre aslında bir girdabın içine çekti ve ondan sonra durdurmak istediği yerde karar aldı ABD. Türkiye bunu göremedi.”
‘İç siyasete malzeme haline getirdiği şey zafer değildir’
“ABD askerinin çekilmesi onun yerine Türkiye kontrollü cihatçıların doldurması Türkiye’nin hayal ettiği bir şeydir” diyen Hamide, “ABD Türkiye’ye istediği derinlikte girmesine izin vermeyecekti bu konuda mutabakatlarının olduğunu açığa çıkaran şeyler var. ‘Sınırını bilecek’ gibi ihtarlar yapıldı. Hangi sınırlar belirlenmiş bunu bilemedik hiçbir zaman ama bir sınır çizmiş. ABD bu sınırları aşarsa ekonomik yaptırım uygulama tehdidinde bulundu. Türkiye’nin buradan çıkaracağı zafer, ilan ettiği iç siyasete malzeme haline getirdiği bir zafer değildir” diye ekledi.
‘Attığı her adım işgal sayılacak’
Rusya’nın devreye girmesi ile birlikte sürecin başka bir yöne evrildiğini söyleyen Hamide, Türkiye açısından, “buradan nasıl bir zafer çıkarabilir” diye sordu. Hamide, “Bir kere kendi sınırlarını koruma meşruiyeti kabul edilmiş oldu. Suriye hükümeti de ordularını gönderdi. 8 yıl aradan sonra Suriye bayrağı ile Türkiye bayrağı yan yana, karşı karşıya kalmış durumda, yakın bir mesafeye gelmiş durumda. ‘Terör örgütünü tasfiye ettik oradan uzaklaştırdık’ biçimindeki söylem AKP açısından zafer olarak kullanabilir ama mesele şu ki; Rusya’nın ortaya koyduğu çözüm o bölgenin ve sınırların Suriye hükümeti tarafından korunması biçiminde bir çözümdür. Dolayısıyla Türkiye’nin hamlelerini sınırlayan bir çözüm. Her halükarda attığı her adım işgal sayılacak ve Suriye hükümeti ile karşı karşıya gelecektir. Bu adımlar Suriye hükümeti ile masaya oturacak bir süreci doğuruyor” diye konuştu.
‘Müzakeresi yapılan bir hayâldi’
AKP iktidarının sürekli olarak ‘güvenli bölgeden’, orada belli bir derinlikte alana hâkim olma ve buraya mültecileri yerleştirmek gibi bir beklenti içinde olduklarını dillendirdiğini anımsatan Hamide, şunları söyledi: “İki milyon Suriyelinin yerleştirilmesinden bahsediyordu ki; bu şöyle gerçekçi değil: Birilerini evinden kovup başkalarını oraya yerleştirme biçiminde mültecileri alıp götürme bu kadar basit bir şey değildir. Kaldı ki niyet de o değildir. Asıl niyet Cerablus ve Efrîn benzeri bir alanda kendi garantörlüğü altındaki cihatçı ve ailelerini yerleştirmekti. Yani aslında bir nevi Batı’daki işgalin Kuzey Doğu Suriye’ye taşınması anlamına gelen bir mülteci yerleştirme planı. Ajandasında bu var ama bunun kabul edilebilir bir tarafının olmadığı da açıktır; çünkü yerel unsurlar hiç dikkate alınmıyor. Bir kere orada Kürtler var, Suriye hükümeti Rusya, İran faktörü var bunlar dikkate alınmadı. Bunlar müzakeresi yapılan bir hayaldir. Bu mülteci meselesini çözmeye dönük bir hamle değil. Gerçekleşmesine olanak yok ayrıca olsa bile çözüme dönük bir hamle değildir. Gerçekte eleştirilmesine fırsat verilmediği her dakika da bunu araçsallaştıracak ve Avrupa Birliği üyelerine bir şantaja dönüşecektir.”
‘Türkiye IŞİD tehdidini AB’ye şantaja dönüştürecek’
Türkiye’nin kamplardaki DAİŞ tutuklularının kontrolünün kendinde olmasını bilerek ve isteyerek kabul ettiğinin altını çizen Hamide, bundan sonra DAİŞ tehdidinin daha etkili bir şantaja dönüşeceğini belirtti. AKP hükümetinin “Bakın kapıları açarım mülteci akını başlar” tehdidin altında artık “IŞİD’lileri salabilirim” tehdidinin geleceğini vurgulayan Hamide, “Çünkü kontrolü altındadır. Türkiye’deki IŞİD yuvalarını hücrelerini kimse bilmiyor ama yok da değil. Şu anda elinin altında bariz IŞİD artıkları var kamplardan Türkiye’nin kontrolüne devredilen IŞİD artıkları var. Şimdi artık IŞİD’li tehdide dönüşüyor. Kabul etmesinin altındaki temel sebeplerden birisi bu. Niye böyle seve seve bütün cihatçıları kapısına açıyor. Bu çok tehlikeli şeyleri açığa çıkartıyor. Suriye’de bütün cephelerde savaşan en aşırısından ılımlısına kadar bütün cihatçıların garantörlüğünü kabul etti ve yanı başına taşıdı. İdlib cihatçılar açısından çok zengin bereketli bir il haline geldi bunun üstüne de IŞİD’in eklenmesi çok bir şeyi değiştirmiyor aslında. Çünkü IŞiD’in yavruları var orada. Ve Türkiye bunu kabul etmiş” şeklinde konuştu.
‘IŞİD hala büyük bir tehdit’
Tüm bu gelişmelerin yanı sıra DAİŞ Lideri Bağdadi’nin öldürülmesine değinen Hamide, ABD’nin kanıt sunmadan bütün söylediklerine kuşku ile bakmak gerektiğine dikkat çekti. El Kaide kurucularından Usame Bin Ladin’in ölümünü örnek veren Hamide, şöyle devam etti: “Seneler sonra birden bire nerede olduğunun bulunması ve aniden ortadan kaldırılması çok kuşku uyandıran bir şeydi. Hala o kuşkular devam ediyor. Ceset, DNA yok ortada kanıtları yok. Şimdi ABD’nin alışageldiği operasyon tarzlarıdır bunlar. Niye şimdi peki? Ebubekir El Bağdadi’nin birden bire yerinin tespit edilerek ani bir operasyonla ortadan kaldırıldığına inanmak için çok fazla kanıta ihtiyacımız var ama artık o önemli değil. Çünkü bir IŞİD lideri olarak bir halife olarak hükmü kalmadığına karar verilmiştir ki böyle bir operasyonla ‘öldürdük’ denildi. Bunun hükmü yok önemli olan şu: El Bağdadi’siz bir IŞİD ne olacak. IŞİD’in bitirilmesine mi karar verildi? Hayır zaten uzun zamandır söylenen şuydu: El Bağdadi’nin IŞİD üzerinde bir etkinliği kalmamıştı. IŞİD öyle bir yapı ki istihbaratların bilgisi ve yardımıyla şekillenen bir yapı askeri anlamda yenildikten sonra yerellerden örgütlenmeye başladı. Bu başka bir sayfa açmış oluyor. IŞİD’in yeni evresinde kontrol El Bağdadi’de değildi. 6 kişilik isimden ibaret bir İslam devleti yok. Yatay güçlenmeye yöneldi. IŞİD hala büyük bir tehdittir.”
‘Türkiye’nin terörle ilişkisi sorulacaktır’
Geride “IŞİD ile ne yapılacak” meselesi olduğunu ifade eden Hamide, “En çok nerede, hangi yatay örgütlenmede güçlüler” diye sordu. Ebubekir El Bağdadi’nin yakalandığı yerin önemli olduğuna dikkat çeken Hamide, “El Bağdadi’nin Irak’tan oraya nasıl geçtiği meselesi çok kritiktir. Bir kere hangi güzergah üzerinden geldiği önemlidir. Mümkün olan güzergah neresidir Türkiye’yi zora sokacak sorular bunlar olacaktır. Desteksiz o noktaya gelmesi mümkün değildir. Türkiye’nin üs olarak kullandığı bir köy orası. Ya Türkiye’nin kontrolü altındaki Cerablus, Efrîn ya da gerçekten Türkiye toprakları üzerinden geçti. Türkiye’yi zora sokan bir operasyondur bu. Türkiye’nin sınırının dibinde 5 kilometre sınır kapısına yakın bir yerde bir operasyon gerçekleştiriliyor. Türkiye’den kalkmıyor uçaklar. İncirlik üssü o kadar yakın ancak 700 kilometre öte Irak’tan kalkıyor. Sınıra girmek üzereyken Türkiye’ye bilgi verildiği açıklaması var. Burada Türkiye’ye bir tuzak da görünüyor. Türkiye’nin terörle ilişkisi sorulacaktır en yakın zamanda” şeklinde değerlendirdi.
‘Suriye’de cihat savaşı kaybedildi’
Suriye’de devam eden vekalet savaşında askeri dengeler açısından bakıldığında sonuna gelindiğini ancak her zaman sahadaki dengelerin belirleyici olmadığını kaydeden Hamide, “Siyasi sürece çok yaklaştığımız bir anda herhangi bir şey denklemi değiştirebiliyor. O yüzden biraz temkinli konuşmak isterim. Normalde Suriye’deki cihat savaşı kaybedildi. Orada direnen Suriye halkları bundan sonra Suriye’nin geleceğini konuşma yeteneğine ve kabiliyetine sahiptir, bunu ispatlamıştır. Ama bu noktaya gelmesini engelleyen girişimler olur mu olmaz mı bu önemli. Çünkü çok büyük projelerden bahsediliyor. Genişletilmiş büyük Ortadoğu Projesi ABD’nin en az 10 yıllık savaş konseptinin fotoğrafını taşıyor. ABD bu kadar kolay ‘başaramadım çekilip gidiyorum’ diyebilir mi? ABD kazanımsız oradan çekilmez ve şu anda herhangi bir kazanım elde etmiş değil. Kürtlerin kazanımları yüzünden orada bir pozisyonu vardı o pozisyonu terk ederse eli boş dönmüş oluyor” diye konuştu.
‘Kürtlerle çözüm noktasında mutabakata varmaları yüksek’
“Bu çok kolay bir analiz anlamına gelir. Aslında analizi bu kadar kolay ele alamayız. Karmaşıklaştırmak gerekiyor, çünkü ilişkiler, emperyalist çıkarlar çok karmaşık ve ucu birbirine değiyor” diyen Hamide, Suriye’de uzun zamandır sona yaklaşıldığını söyledi. Hamide, “Siyasi çözüm konusunda masaya yatırıldığı anda Suriye’nin geleceğini ve kaderini Suriyeliler belirleyecek noktasına gelmişiz aslında. Ama Ortadoğu üzerinde emelleri çok fazla olan emperyalist projeler söz konusu o yüzden dengeler her an değişebilir. Bundan sonraki değişmeyecek önemli bir ilerlemedir diyebileceğimiz şu: Suriye devleti sınırlarına ulaşabildiyse, Suriye halkları ile daha güçlü bir ajanda masaya gitme şansını yakalamıştır. Kürtlerle tüm çözüm sürecinde mutabakata vardıkları bir ajandayla gitme olasılığı çok yüksek. Bugüne kadar yüksek değildi bu avantaj şu anda değişir hale geldi. Değişen budur çok geriye gitmez artık bu” dedi.
‘Türkiye cihatçıları alıp nereye götürecek?’
Bu noktadan itibaren sürecin ilerleyebileceğinin mümkün olduğunu ancak Türkiye’nin ne yapacağı meselesinin sürecin kritiğini devam ettireceğini söyleyen Hamide, son olarak şunları söyledi: “Türkiye bu cihatçıları alıp nereye götürecek. Bunların çözümü noktasında Rusya, ABD, İran Kürt birlikleri hepsi bütün oradaki bileşenler esas öznelerle birlikte bir araya gelip ‘tamam artık sınırları terörden temizleme zamanı gelmiştir’ dediğinde Türkiye bu namlunun kendisine yöneleceğini bildiği için bu noktaya gelmemesi için bir proje yapacaktır. Türkiye’nin önünde bekleyen şey budur şu anda.”