
'Türkiye önce kendi ülkesinin huzurunu korusun, biz zaten huzurluyduk'
- 09:23 30 Ekim 2019
- Güncel
Dilûcan Bozî
KOBANÊ - Türkiye'nin saldırılarının ardından göç etmek zorunda kalan Metinê köyünden kadınlar, göç etmenin zorluklarını anlattı. Köylerine, evlerine geri dönmenin hayaliyle geceyi gündüz ettiklerini belirten kadınlar, "Kendi topraklarımızda mülteciliği yaşıyoruz. Türk devleti kendi ülkesinde huzuru, barışı sağlasın. Ülkelerinde her gün onlarca kadın katlediliyor. Biz zaten huzur ve barış içinde yaşıyorduk" dedi.
Türkiye ve ona bağlı Suriye Milli Ordusu (SMO) 9 Ekim'de Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırı başlatmıştı. Saldırılar sonucunda onlarca sivil yaşamını yitirirken, yüzlercesi de göç etmek zorunda bırakıldı. Girê Spî ve Serêkaniyê'ye tüm gücüyle saldıran Türkiye ve ona bağlı güçler, “savaş suçu” işlemeye devam ediyor. Özellikle kadın ve çocuklar için yaşam oldukça zor geçerken, onlarca hamile kadının zor şartlardan dolayı düşük yaptığı ya da bebeği karnında öldüğü öğrenildi. Yeni doğum yapan kadınların ise sütü kesildi. Yapılan hava saldırısı ve bombardıman sırasında Metinê köyünde bir yurttaşın kaybolduğu, 4 kişinin yaşamını yitirdi ve yüzlerce kişi de köyü terk etmek zorunda kaldı. Göç sırasında cenazelerini Ş. Dicle Mezarlığı’na defneden halk, Özerk Yönetim göç edenleri Kobanê Kantonu'nda bir okula yerleştirdi. 25 aile şuan Kobanê'de bulunan Şehit Pervin okulunda kalıyor.
'En çok kadınları hedef aldılar'
Köyünden göç eden ve okullarda kalan kadınların verdiği bu bilgilerin yanı sıra, göç sırasında yaşadıklarını da anlattı. Göç yollarına düşen ve şuan köyünden uzak olan Leyla Şêx Ehmed, DAİŞ'ten sonra savaşın olmadığı ve huzurlu bir yaşam sürdüklerini ifade etti. Türkiye'nin saldırıları sonrası tüm yaşam koşullarının zorlaştığını dile getiren Leyla, "Ne gündüzümüz gündüz gibi ne de gecemiz gece gibi geçiyor. Çocuklarımızın psikolojisi bozulmuş durumda ve uyuyamıyorlar. Tüm seslerden korkuyorlar. Köyümüzü bombaladılar ve 4 kişi yaşamını yitirdi, iki çocuk babası biri ise hala kayıp. Sağ mı ölü mü bilmiyoruz. Türk devleti en çok da kadınları hedef aldı. Bu da düşmanın kadınların gücünden ve iradesinden korktuğunu gösteriyor" diye ifade etti.
'Savaşçılarımıza inanıyoruz'
"Bize saldıran devletler işgalcidirler, toprağımıza göz dikmişler. Bizi toprağımızdan koparmak ve kirli, cani, Kürt düşmanlarını topraklarımıza yerleştirmek istiyorlar" diyen Şemsa Ehmed Ceradî, hiç bir saldırıya boyun eğmeyeceklerini söyledi. Şemsa, "Efrin'in demografik yapısını nasıl değiştirmeye çalışıyorlarsa bugün Girê Spî, Serêkaniyê'de de aynı politikayı yürütüyorlar ama biz askeri gücümüze inanıyoruz. Bir karış toprağımızı bile işgalcilere bırakmayacaklar" dedi.
'Erdoğan DAİŞ'in yöntemlerini tekrarlıyor'
Xerîba Şêx Ehmed, göç sırasında yaşadıklarına dikkat çekerek, hava saldırısı yüzünden göç etmek zorunda kaldıklarına değindi. Evini terk etmeyenlerin ölümle yüz yüze kaldığını söyleyen Xerîba, "Çocuklarımızın ölmemesi için köyden çıktık. Yoksa hiç bir güç bizi köyümüzden çıkaramazdı. Biz kendi canımızı hiç düşünmedik. Eşim bombardıman sırasında kayboldu. Hâlâ haber yok. Ölü mü sağ mı bilmiyorum. 2 çocuğum var ve önümüz kış. Okullarda nasıl yaşayacağız bilmiyorum. Yaşam oldukça zor. Köyüme, evime dönmek istiyorum. DAİŞ'in Kobanê'de yaptığını, Erdoğan bugün Girê Spî'de yapmak istiyor" diye ifade etti.
'Herkesin gözü Kürtlerin toprağında'
Tüm devletlerin Kürtler üzerinden siyaset ve savaş yürüttüğünü dile getiren Fatme Xelîl Seîd ise, "Serêkaniyê'de yasak silahlar kullandılar. Kimyasal kullandılar. Tüm dünya gördü ama kimse müdahale etmiyor. Herkesin gözü Kürtlerin toprağında. Çocuklar yandı, evler başlarına yıkıldı. Biz sadece kendi toprağımızda kendi halkımızla, huzur içinde yaşamak istiyoruz. Türkiye devleti önce kendi ülkesinde huzuru sağlasın. Ülkesinde her gün onlarca kadın katlediliyor. Biz zaten huzur ve barış içinde yaşıyorduk. Türk devleti saldırmadan önce de öyleydik" sözlerine yer verdi.
'Sessizlik çocuklarımızın ölümünü onaylamaktır'
"Dünyanın bu vahşet karşısındaki sessizliği çocuklarımızın ölümünü, katliamları, işkenceyi onaylamaktır" diyen Medîna Şêx Ehmed, "Kadınların cenazesine saldırıyorlar, işkence yapıyorlar. Türk devletinin saldırıları uluslararası devletlerin desteği ile gerçekleşiyor. Tüm devletler bu barbarlıklar karşısında sessiz kalıyor" dedi.
Cemîla Mihemed, göç koşullarının ağır olduğunu aktararak, ikinci kez göç ettiklerini kaydetti. "Daha kaç kez kendi toprağımızda mülteci olacağız" diye soran Cemîla, "Kürtlerin kendi toprağında özgür yaşamasına bile izin vermiyorlar. Kendi toprağımızdan bizi göndermek istiyorlar. Bize ait olan toprakları işgal ediyorlar. Çocuklarımızın sağlığı iyi değil, çocuklar aç ve susuz kalıyor. Evimize, köyümüze geri dönmenin umuduyla yaşıyoruz" ifadelerini kullandı.
'Çocuklar ölmesin'
Fatma Şêx Ehmed ve Nermîn Şêx Ehmed isimli iki çocuk da, "Bütün çocuklar okula gidiyor, oyun oynuyor ama biz savaş yüzünden evimize bile gidemiyoruz. Biz ne yapmışız bunlara? Biz evimize dönmek istiyoruz, okulumuza gitmek istiyoruz. Arkadaşlarımızla oyun oynamak istiyoruz. Çocuklar neden öldürülüyor? Çocukların ölmesine izin vermesinler" diyerek yaşadıkları travmayı gözler önüne serdi.