
Cezaevi idaresinden kadın tutsaklara: İşkence ne demek size göstereceğiz!
- 09:01 30 Ekim 2019
- Güncel
Filiz Zeyrek
ADANA - Tarsus Cezaevi’nde yaklaşık 4 yıl kalan Pınar Özalp, cezaevinde giderek artan baskı ve işkenceleri anlatarak, gardiyanların ve cezaevi idaresinin kendilerini açıkça, “Siz buna işkence mi diyorsunuz? İşkence ne demek göstereceğiz” şeklinde tehdit ettiklerini söyledi.
Pınar Özalp, 2016 yılında Adana Ceyhan’da düzenlenen Newroz Bayramı’na katılıp halay çektiği gerekçesiyle gözaltına alınarak tutuklandı. Mahkeme tarafından 15 yıl ceza verilen Pınar, Adana Karataş Cezaevi’nde 2 ay kaldıktan sonra Tarsus Kapalı Kadın Cezaevi’ne gönderildi. 21 Eylül’de hakkında açılan dosyasındaki kararın bozulması ile beraat eden Pınar, yaklaşık 4 yıl kaldığı cezaevinde yaşadıklarını ve son süreçte giderek artan baskıyı anlattı.
'İşkenceye karşı gelenlerin cezası uzuyordu'
Tutsaklara ayakta sayım dayatıldığını, buna karşı çıktıkları için de hücre cezası verildiğini aktaran Pınar, “Birçok arkadaşımızın tahliyelerini yakıyorlardı. Boynumuzdaki kolyeden, dilimizdeki söze kadar her şey üzerimize çullanıp darp ve işkence etmeleri için sebepti. Sırf yapılanları kabul etmediği için disiplin cezası 4 yıl uzayan arkadaşımız var. Gardiyanlar ve yöneticiler bize açıkça, ‘Siz buna işkence mi diyorsunuz? İşkence ne demek göstereceğiz’ diyordu” şeklinde konuştu.
'Yemekler bilerek kötü yapılıyordu’
Tarsus’a ilk gönderildiğinde koğuşta 80 kişi kaldığını, insanlık dışı koşullar altında yaşamaya zorlandıklarını ifade eden Pınar, “2 yatağı birleştirip 4 arkadaş kalıyor, bazen de sırası ile yerde yatmak zorunda kalıyorduk. Ama asıl zorluk yemeklerde ve bizlere yapılan muamelelerdeydi. Yemekler aşırı kötü, bazen hepimiz hastalanıyorduk bazen de tek tek arkadaşlarımızın midesine vuruyordu. Kesinlikle yemekler kötü yapılıyordu. Bu onlara göre bir ıslah etme yöntemiydi belki de” diye konuştu.
'Cezaevinin bir bölümünde her sabah eşek sesi geliyordu'
Cezaevinde eşek eti de yemiş olabileceklerini belirten Pınar, “Bir süre bize neredeyse hiç etli yemek gelmemişti. Bunun üzerine arkadaşlarımız nedenini sormuş, yakında geleceği söylenmişti. O arada cezaevinin bir bölümünde her sabah duyduğumuz eşek sesi bir sabah kesildi. O günün akşam yemeğinde ise bol etli bir yemek geldi. Birçok arkadaşımız rahatsızlandı. Belki psikolojik olarak kendi kendimizi eşek eti yediğimize inandırdık ama bir daha o eşeğin sesi de gelmedi zaten. Bizlere verdikleri etin de diğer yemeklerin de tadı kötü olmaktan ziyade her zaman garipti” diye konuştu.
'Çıplak arama dayatılıyordu’
Gardiyanların ve yönetimin her zaman düşmanca bir tavır içerisinde olduğunu dile getiren Pınar, kendi aralarında temsilci seçtikleri arkadaşlarının müdür tarafından kabul edilmediğini ve sorunlarının görmezden gelindiğini söyledi. Hemen hemen her hafta aramalara maruz kaldıklarını ifade eden Pınar, “Hiçbir şeyde olmadığı gibi bunda da insan onuruna yakışacak bir yaklaşım yoktu. Tüm eşyalarımız meydana boşaltılır, özellikle hasta arkadaşlar ile iç çamaşırlarımız birbirine dolandırılırdı. Buradan kasıt tabi ki herkese hastalık bulaştırmaktı” dedi.
Her seferinde çıplak aramaya maruz bırakıldıklarını, buna itiraz edip, yapılanın taciz olduğunu söylediklerinde ise aramaya işkence edilerek devam edildiğini aktaran Pınar, “Etimizi morartacak kadar abarttıkları oluyordu” dedi.
'Dersim tek bir oyuncağı olmadan büyüyor'
80 yaşındaki Sisê Bingöl, annesiyle birlikte cezaevine giren bir bebek ve hasta tutsakların yaşadıklarına şahitlik eden Pınar, şunları anlattı: “Gazeteci arkadaşımız Dilbirin Turgut, aynı zaman da hasta tutsak. Defalarca kelepçeli tedaviyi reddettiği için tedavi olamadı. Yağlı cezaevi yemekleri ve yapılan insanlık dışı muameleler ne yazık ki hastalığının daha da ilerlemesine neden oldu. Yine Dersim adında 1 yaşında iken annesi ile cezaevine giren bir bebeğimiz vardı. Yemeklere şap atıldığından o bebek 2 yıl boyunca bisküvi ile büyüdü. Tek bir oyuncağı olmadan büyüyor. Her aramada kapı o kadar sert çarpılırdı ki biz bile yatağımızdan sıçrayarak uyanırdık. Bunun bir de 3 yaşındaki bir çocuktaki etkisini düşünsenize.”